Müzikonair “Amacımız Bayrağımızı Yurt Dışında Dalgalandırmak” | Müzikonair
MüzikMüzik Haber

“Amacımız Bayrağımızı Yurt Dışında Dalgalandırmak”

Türkiye’de daha önce elde edilmemiş bir sound elde ederek uluslararası bir hayran kitlesi elde eden Türk Metal Grubu Pitch Black Process’in şarkıları Avrupa’yı kasıp kavuruyor.

Başta Amerika olmak üzere, Kanada, İsveç, Belçika, Japonya ve Yeni Zellanda radyolarında şarkıları çalınan dünyaca ünlü Türk metal grubu Pitch Black Process, son olarak Eylül ayında Ukrayna’nın Kherson (Herson) kentinde düzenlenen rock festivaline damgasını vuran grup Barış Manço’nun ‘Halil İbrahim Sofrası’nı Ukraynalılara Türkçe söyletti.

Pitch Black Process’in üyelerinden Emrah Demirel ve Kerem İnci keyifli bir röportaj verdi…

Bugüne kadar dört albüm yapmışsınız. Yurt dışında hepsi aynı ilgiyi gördü mü?

Emrah Demirel: Aslında ilgi ikinci albümle başladı. O da şöyle, çok enteresandır. O zamanlar bu kadar fazla dijital müzik platformu yoktu. Myspace o zaman için en büyük müzik platformu gibi bir şeydi. Müzik gruplarına harika imkânlar sunuyordu. Örneğin yaptığınız dört şarkıyı yükleyebiliyordunuz ve dünyanın her yerinden o şarkılara erişilebiliyordu. Biz de çalışmalarımızı myspace’e koymuştuk. İnsanlarla da çok iyi iletişim içerisindeydik. Bir gün İsveç’ten, İsveçli yönetmen Daniel Larsson’dan bir mail geldi. “Sizin şu şarkınızı dinledim. Hayran oldum. Eğer kabul ederseniz o şarkınıza klip çekmek istiyorum.” diye. Bizim o zamana kadar da esaslı bir klibimiz yoktu. Klip niteliğinde bir tane çalışmamız vardı o da okuldan bir arkadaşımızın çektiği. Hayır, bir de adama ben cüretkar bir şekilde “Yaptığınız işlere bakabilir miyiz?” diye mesaj yazdım. Adam İsveç’ten geleceğim size klip çekeceğim diyor, biz adama işlerinize bakabilir miyiz diyoruz. Oluru da yok gibi bakıyorduk aslında. Link gönderdi. Baktık, oldukça güzel klipleri var. Gelin dedik, atladı geldi. İkinci albümde ilk gerçek klibimizi onunla çektik. Zaten sonra en yakın dostumuz, arkadaşımız oldu. Bize devamlı “Sizi yurt dışına çıkarmamız lazım.” diyordu. Bizim yurt dışında gönüllü elçimiz gibi oldu. Yurt dışında bir menajerlik şirketi ile bağlantı kurduk ve böylelikle yurt dışında konserler vermeye başladık.

Grup nasıl bir araya geldi? Müzisyen miydiniz hepiniz?

Emrah Demirel: Biz müzik yapmak için bir araya gelmedik. Zaten bir aradaydık, müzik çıktı ortaya. İlk bir araya geldiğimizde hiçbirimiz bir şey çalmayı bilmiyorduk. Sıfırdık hepimiz. Gitar çalmak benim çocukluk hayalimdi ama maddi zorluklar yüzünden 19 yaşıma kadar elime gitar alamadım. 19 yaşında üniversitede gitar çalmaya başladım. Kerem de benden bir iki yıl önce, 17-18 yaşlarında başlamış gitar çalmaya. Önceden birbirimizi görmüşlüğümüz vardı ama tanışmamız üniversitede okulun ilk günü oldu. “Sen bir şeyler çalıyor musun?” muhabbeti geçti aramızda. “Okulun stüdyosuna gidelim mi?” dedik birbirimize. E davulcumuz yok. Kardeşime dedik “Ulan Fikri sen davul çalar mısın?” “Çalarım” dedi. Ama davul çalmayı bilmiyor. E, bize bir basçı lazım. “Emre sen bas çalar mısın?” diye sorduk. “Çalarım” dedi. Ama O da bilmiyor. Biz her şeyi beraber öğrendik. Üniversitede bize Edebiyat Fakültesinin Dekan Yardımcısı yardımcı oldu. Okul bize Edebiyat Fakültesinde bodrum katta boş sınıf verdi. 3-4 sene bizde kaldı oranın anahtarı. Dışarıdan bir girişi vardı o sınıfın. Sadece biz çalışıyorduk orada. Hafta sonları okulda in cin top atardı, Fikri gider orada yatardı. Hafta sonları okulda kalır, davul çalışırdı. Yatak döşek götürmüştük. Yerde yatardı. Biz bir aradayken yaptığımız müzik çıktı ortaya. Bizim için müzik sadece müzik değil. Bunu söylediğimiz zaman insanlar anlamakta, empati kurmakta zorluk çekiyorlar. Ama bizim hayatımızda müzikten önemli hiçbir şey yok.

“Sahneye ilk çıktığımızda sadece 4 şarkımız vardı”

Kerem İnci: Bizim grupta yer alan hiç kimse başka bir yerde çalmadı. Ben bu grubun şarkılarından başka bir şarkı çalmadım mesela hayatımda. Gitarcı falan değilim. Bu grubun gitaristiyim ben. Emrah’ın bahsettiği okuldaki ilk çalışma odamız, orası bizi grup yaptı. Biz orada bir şeyler çalmayı öğrenirken birinci albümü yaptık. Birinci albüm kendi kendine olan bir albümdü. Biz bir demo çalışması yapıp yayınlayacaktık ama okulda verdiğimiz konserlerden sonra albüm teklifi gelince demo birden albüme döndü. Şöyle de bir şey var. Son albümümüz “DERİN”e kadar biz hiç cover yani başkasına ait olan bir parçayı çalmadık. Coverları provalarda bile çalmıyorduk. Hep kendi şarkılarımızla çıktık. İlk konserimizde sadece 4 şarkımız vardı. Sahneye çıktığımızda o dört şarkıyı iki kere çaldık. Çünkü dinleyenler tekrar tekrar çalmamızı istediler. İlk sahneye çıktığımız günden itibaren bizi duyan insanlar hep bizim kendi şarkılarımızı duydular. Üniversite konserlerinde yoğun ilgi olunca albüm teklifi geldi. İlk albüme dokuz şarkı koyduk. Yalnız ilk albüm bizim için de sürpriz oldu. Ama o zaman sanıyorum biraz da gençliğin verdiği heyecanla hiçbir şeyin farkında değildik. Stüdyoya girdik çaldık, al albümünüz dediler bize. Çok keyif aldığımız bir şeyi yapıyorduk sadece. Sonradan biz olmaya başladık.

“Türkçe konuşuncaya kadar bizi hep yabancı grup zannediyorlardı”

İlk İstanbul konserinizi İsveç metalinin en önemli isimlerinden Katatonia’nın açılış grubu olarak vermişsiniz?

Kerem İnci: Evet, ilk İstanbul konserini Katatonia Konseri’nde verdik. Katatonia İsveç’in en büyük metal gruplarından biri, çok ünlü. O zamana kadar gerçek bir seyirci de görmemiştik. Yeni yeni çıkıyorduk sahneye. Katatonia konserindeki performansımız hem izleyiciler hem organizatörler tarafından beğenildi. 4 ay sonra yeniden başka bir konser için çağrıldık; bu kez İsveç Melodik Death Metali’nin en büyük gruplarından Dark Tranquillity ile aynı sahneyi paylaştık. Sonra İstanbul’da konserler vermeye başladık. Enteresan bir durum vardı. İstanbul’da sahneye çıktığımızda (O zaman Emrah sahnede az konuşuyordu.) bizi üçüncü, dördüncü şarkıya kadar yabancı grup zannediyorlardı. Emrah “Merhaba” falan dediği zaman Türk grup olduğumuzu anlıyorlardı.

Peki, Yurtdışında albüm yapma fikri nasıl oluştu?

Emrah Demirel: Biz ikinci albümden sonra dünya standartlarında bir albüm yapmak istedik. Bunu en iyi yurtdışında yapabileceğimizi düşündük. Dünya standartlarında bir albüm hazırlama isteği doğunca bizde böyle bir albümü kiminle yapabileceğimizi araştırmaya başladık. O zamanlar In Flames’in en parlak olduğu dönem ve bizim en sevdiğimiz gruplar arasında. In Flames’in albümünü çıkaran kişi Daniel Bergstrand’tı.

Ben Daniel Bergstrand’a bir mail attım. Kendimizi tanıttım ama cevap bile alabileceğimizi tahmin etmiyorum. Bir gün bir baktım kendisinden bir mail gelmiş. Maili açtım. “Demo çok iyi, muhteşem bir albüm olma potansiyeli var. Sizinle çalışmayı çok isterim.” Adamın bizimle çalışması istemesi bile mucize. Tabi bu bizim için maddi açıdan riskliydi. Artısı eksisi tartışılır ama biz iyi ve dünya standartlarında bir ürün vermek istedik ve tercihimizi bu yönde kullandık. Daniel Bergstrand’ın büyük fanıyız. Şimdi de en yakın arkadaşlarımızdan biri oldu. Grubumuzun beşinci elemanı gibi. Prodüktör bir süre sonra öyle oluyor aslında. Özellikle son albüm katkıları inanılmaz büyük. O dönem In Flames ve Engel gitaristi Niclas Engelin ile tanıştık ve Engelin, gruba, beraber bir şarkı yazma teklifinde bulundu. Bu ortaklığın sonucunda da “Deceiver” ortaya çıktı.

“Binlerce yabancı bir anda Türkçe söylemeye başladı”

Bu güne kadar 4 albüm ve bir PE çalışmanız olmuş. Son albümünüz Derin ise 2016 çıkışlı. Derin’de farklı olan nedir?

Emrah Demirel: Onun gerçekten çalınmayı çok hak eden bir albüm olduğunu düşünüyoruz. Biz bugüne kadar -daha önce Kerem’in de söylediği gibi- hiçbir albümümüze cover bir parça koymamıştık. Derin’ de iki Türkçe cover çalışmamız var. Bunlarda hepimizin bildiği Halil İbrahim Sofrası’na klip hazırlandı. Bizim için Halil İbrahim Sofrası farklı ve çok güzel bir deneyim oldu. En son verdiğimiz Ukrayna konserinde Halil İbrahim Sofrası’nın introsuna bir girdik, ortalık karıştı, ne oluyor dedim. Ben de söylerken şaşırdım çünkü bir baktım Ukraynalılar da benimle birlikte şarkıyı Türkçe söylüyorlar. Şarkının Türkçe sözlerini ezberlemişler. Hayatımızdaki en özel anlardan biriydi. İşte bu aslında… Bu aslında görebilene bir kültür elçiliğidir. Biz Halil İbrahim Sofrası’nın alt yapısını bambaşka bir şekilde ve çok özenerek yaptık. Şarkının altına şarkı yazdık yeniden resmen. O yüzden bizim için çok özel bir cover. Bizim için her anlamda özel olan bu çalışmayı yurtdışında da çok sevdiler. İnanabiliyor musunuz? Barış Manço’nun sözlerini oradaki Ukraynalılara ezberletmişiz. Bu inanılmaz bir şey. Hala anlatırken tüylerim diken diken oluyor. Barış Manço bizim için zaten çok özel. Bendeki müzik sevgisini aşılayan adamdır Barış Manço. Ukrayna’da biz aynı zamanda bir Türk müzisyeni olan Barış Manço’yu tanıttık. Zaten klibimize de Barış Manço’yu koyduk. O cover çalışmasının ilgi görmesi ile birlikte yeniden Barış Manço hakkında da pek çok yazı yazıldı yurtdışında. Çok önemli metal müzik portallarında, metal müzik sitelerinde Barış Manço’nun geçmişinden bahsedildi. Türk Rock Müziğinin Efsanelerinden biri olarak bahsedildi oralarda. Bizim için muhteşem bir gurur kaynağı oldu. Hem yurt dışında Barış Manço’yu tekrar tanıtmak, hem Türkçe bir şarkıyı yabancılara ana dilimizde ezberletmiş olmak, hem beğenilen bir işe imza atmış olmak harika bir şeydi.

“Amacımız yaptığımız işte bayrağımızı yurt dışında dalgalandırmak”

Emrah Demirel: Bize yurt dışından bir sürü insan bu şarkının sözlerinde ne anlatılıyor diye sordu. Bu şarkıda bir şey anlatılıyor çok belli, nedir anlatılan şey diye. En sonunda insanlar şarkının içeriğini anlasın diye Youtube’a, şarkının klibinin altına İngilizce tercümesini koymak zorunda kaldık. Bir de günümüz şarkı sözleri ile o zaman yazılan şarkı sözlerinin kalıpları çok farklı. Barış Manço öyle bir yazmış ki… Şarkı bir hikayeyi anlatıyor. Bu ozanlıktır aynı zamanda. Şarkıyı kısaltmanız, kesmeniz mümkün değil. Biz hatta şarkıyı kaydederken prodüktöre de sorduk. Bu şarkı Türkçe, sözler de epey uzun acaba dili anlamayan kişiler için sıkıcı olur mu diye. Ama prodüktör alt yapıyı çok güzel işlediğimizi ve güzel söylediğimizi belirtti. “Bir hikâye anlattığınız çok belli ve bu hikaye hangi dilde olursa olsun kesinlikle sıkıcı değil” dedi. Bunu da dünyanın en büyük prodüktörlerinden biri söylüyor yani. İşte o yüzden de Ukrayna veya yabancı bir ülkede insanlar ezberleyip söylüyorlar. Ukrayna’da Türk bayrağını dalgalandırdık konserde ve bizim amacımız bu; Bayrağımızı yurt dışında dalgalandırmak.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu