Müzikonair Amber Türkmen : ” Türk Radyoları Artık Kentlere Özel “ | Müzikonair
RadyoRöportajlarUlusal

Amber Türkmen : ” Türk Radyoları Artık Kentlere Özel “

TRT Radyo Dairesi Başkanı Amber Türkmen: “Ankaralı Dinleyici, Radyo’yu Ziyarete Baklava Börek ile Geliyor”

Radyoya aşık! Onu anlatacak en önemli cümle bu olsa gerek. TRT Ankara Radyosu ses sanatçılığından programcılığa, oradan da TRT Radyo Dairesi Başkanlığı’na uzanan radyo yolculuğunu Ekonomik Denge’ye anlatan Amber Türkmen, aynı zamanda TRT Müzik Dairesi Başkanvekili… Radyoyu çok ‘kişisel’ buluyor ve ekliyor: “Radyonun yeri hiç değişmeyecek. Ses var oldukça, radyo da var olacak.”

Sizin için radyo ne ifade ediyor? Özel bir anlamı var mı? Çocukluğunuzda radyo, sizin ve ailenizin hayatında etkili miydi?

Radyonun sanırım sadece benim değil genel olarak toplumun yaşamında özel bir yeri, anlamı var. Özellikle televizyon yaşamımıza girene kadar halkın tek bilgi, haber, eğlence aracı radyo. Tarımdan ekonomiye, edebiyattan sağlığa, açıklayıcı bilgiler eşliğinde sunulan müzik programlarına kadar halkın ihtiyaç duyduğu bilgileri en sağlam kaynaklardan aktaran mucizevi bir aygıt. Sözünü ettiğim dönem için ülkenin dünyaya açılan kapısı. Aynı zamanda içten, sıcak ve samimi… Çocukluğumda “Çocuk Bahçesi”ni, dramaları, büyük tutkum olan müziği heyecanla beklediğimi ve ailece sonsuz ilgiyle dinlediğimizi hatırlıyorum.

Nasıl radyocu oldunuz? Nasıl karar verdiniz?

Ülkemizin ilk akapella korosu olan Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’na ses sanatçısı olarak katıldığımda profesyonel anlamda radyoya adım atmış oldum. Müzikte de radyoda da anahtar sözcük “ses”. Akapella, insan sesinin sonsuz çağrışımlarının ve gücünün en yalın biçimiyle sunulmasıysa, radyo da sesle dünyalar kurarak hayatımıza dokunuyor. Beni etkileyen de bu oldu sanırım. Müziğin, onun sunumuna en çok yakışacağını düşündüğüm radyo çatısı altında icra edilmesi ve dinleyiciyle paylaşılması.

Radyonun toplumsal rolü için neler söylemek istersiniz? Kimilerine göre en önemli özgürlük araçlarından biri. Sizce de böyle mi?

Radyo; eğiten, eğlendiren, bilgi, haber veren ve sahip olduğu avantajlarla bu işlevleri en hızlı ve dolaysız olarak yerine getiren bir mecra. Akademik çalışmaların ve araştırmaların ortaya koyduğu verilere göre dinleyici, radyodan iletilen mesajları bireysel algılıyor; yani radyo kişiye özel. Doğrudan “sana” sesleniyor. Küresel köy olarak nitelendirilen dünyada radyo, dünyanın bir ucunda meydana gelen gelişmeleri an be an aktarabiliyor. Arabanızda, yolda, diğer kitle iletişim araçlarının ulaşamayacağı yerlerde sizi haberdar ediyor, hep yanı başınızda… Kurumumuzun yayını “Radyovizyon” dergisinin Ekim sayısında “Doğal Afetler ve Radyo” konulu bir yazı yer aldı. Japonya’dan bir yayıncının kaleme aldığı bu yazı, radyonun toplumsal rolünü en açık şekliyle ortaya koyuyor aslında. Radyonun afet bölgelerinde ne kadar hayati bir noktada olduğu, halkın en temel ihtiyaçlarının koordine edilmesindeki sorumluluğu ve başarısı anlatılıyor.

Teknolojinin büyük bir hızla ilerlemesinden sonra neden hala radyo var ve radyolar yaşıyor sizce?

Radyonun sözünü ettiğim avantajları, haber ve bilgi bombardımanına maruz kalınan günümüz dünyasında onu vazgeçilmez kılıyor. Tabii sadece bu yönüyle değil. Sesin ve sözün büyüleyici etkisini de unutmamak lazım. Radyo dinleyerek hayallerde resimler oluşturmak hâlâ çok cazip ve gelecekte de öyle olacak. Radyonun yeri hiç değişmeyecek. Görüntü, ses, mesaj karmaşasının uzağında bütün sadeliği ve samimiyetiyle sizi yalnız bırakmayan bir dost olarak…

Bir taraftan da teknolojik gelişmelerin radyonun sonunu hazırladığını savunanlar var.

Teknolojik gelişmelerin radyonun sonunu hazırladığını düşünenler, büyük bir yanılgı içerisinde. Radyo, toplumsal yaşamın devinimine çok hızlı ayak uyduruyor. Teknolojik imkânları kendine uyumlandırabiliyor. İnternet, uydu, akıllı telefonlar, sosyal medya radyoyu özgürleştiriyor; gücünü ve etkinliğini artırıyor. İnternet ve uydu üzerinden radyo kanallarımız bütün dünyada dinlenebilirken, akıllı telefonlar ve uygulamalarla dinleyici her ortamda yakalanıyor. Sosyal medya ise radyo-dinleyici bağını ve iletişimini artırıyor, dinleyiciyi aktif konuma getiriyor. Tabii içerik ve format planlaması da teknik ve toplumsal gelişmeler paralelinde yenileniyor.

Kent Radyoları’nı nasıl tanımlarsınız? Kentlere nasıl değerler katıyor? Kentlilerin psikolojisi ve kendisini kente ait hissetme konusunda nasıl bir anlam ifade ediyor?

“Kentten haberdar olmak için kendinizi kentin akışına bırakın”… Bu slogan Kent Radyoları’nı tanımlıyor aslında. Metropol insanı öyle hızlı bir tempoda “sürükleniyor ki” bırakın kentini tanımayı, kendini unutuyor, yalnızlaşıyor. Ona kendini özel hissettirmek, doğrudan ona özel bir içeriği sunmakla başlıyor. Radyo sevdalısı Genel Müdürümüz Sayın Şenol Göka’nın teşvikleriyle üç ilde başladı Kent Radyo yayınları. İstanbul, Ankara ve İzmir. Dinleyici, kentinde olup biteni, kentin tarihini, mekânlarını, kent gündemini meşgul eden konuları, kentinin radyosundan duyuyor. Üstelik adı o kentle anılan, kente emek veren kişilerden. Yerel gündemi takip edip, güncel haberleri en doğru kaynaklardan aktarmak için yoğun çaba harcıyor arkadaşlarımız. İlde faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşlarıyla, sivil toplum örgütleriyle işbirliği içerisinde kentin sorunlarını ve çözüm önerilerini mikrofona taşıyorlar. Sadece söz unsuru yok elbette. Özenle seçilmiş müzik eserleriyle, kentle özdeşleşmiş profesyonel ya da amatör müzisyenlerle geleneksel ve çağdaş müziğin güzel örneklerini de dinleyiciyle paylaşıyoruz. Sürekli yenilenen dinamik bir yayın akışıyla sesimizi ulaştırıyoruz.

Türkiye’de kent radyoculuğunun diğer ülkelere göre düzeyi, gelişimi, içeriği konusunda bizi bilgilendirebilir misiniz?

Ülkemizde kamu yayıncılığının temsilcisi olan TRT, ulusal, bölgesel yayınların yanı sıra bir yerel yayıncılık uygulaması olarak Kent Radyoları’nı üç ilde faaliyete geçirdi. Dünya ölçeğinde de örnekleri olan yerel yayıncılığı, 88 yıllık birikime sahip olan kurumumuzun hayata geçirmesi son derece önemli. Radyo tarihine ve dünyadaki uygulamasına baktığımızda, kentlilik bilincinin oluşması ve yerelin sesinin aktarılması noktasında yerel radyo yayıncılığının rolü büyük. Biz kendi yayıncılık tecrübemizden aldığımız güçle özgün bir format oluşturduk. Anadolu’nun zengin kültürel birikimini aktarmayı bölge radyolarıyla sürdürürken, sadece metropollere yönelik kent radyolarıyla farklı bir ses getirmeyi hedefledik.

Türkiye’deki radyo dinleyicilerini nasıl tanımlıyorsunuz?

Bölgelere, kentlere göre dinleyici kitlesi, dinleyici kimlikleri değişiyor mu? Her zaman radyosuna sahip çıkan, beklenti ve eleştirilerini büyük açıklıkla dile getiren bir dinleyici kitlesi. Dinleyici profili daha ziyade demografik değişkenlere göre ayrışıyor. Yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü gibi. Dinleme eğilimlerini şekillendiren bu unsurlar, doğal olarak kanal kimliklerinin yapılandırılmasının, program planlamasının da dayanak noktasını oluşturuyor. “Genç dinleyicinin ya da sosyal bakımdan korunması gereken kesimlerin beklentisi nedir, hangi saat diliminde radyoya daha çok kulak verirler?” Bunlar kilit sorular. Genel olarak Türkiye’de radyo dinleniyor ve etkileşime açık bir dinleyici yapısı var. Kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor. Radyo hâlâ yüksek oranda dinleniyor. Tabii memnuniyetle ifade edebilirim ki TRT radyolarına ilgi en üst seviyede.

Gençlerin radyoya ilgilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gençler aslında çoğu dinleyici grubu gibi kendinden bir şeyler bulduklarında radyoyu açıyor. İletişim stratejiniz, kullandığınız dil ve saat planlaması bu noktada belirleyici. Öğüt veren, bir nevi akıl hocalığı yapan bir dil kullanırsanız genç dinleyiciyi kaybetmeniz kaçınılmaz. Onlara kendilerini ifade etme şansı tanıdığınızda, sorunlarını ve çözüm önerilerini mikrofona taşıdığınızda, uzun, tekdüze anlatımlardan kaçınarak dinamizmi ve doğallığı hayata geçirdiğinizde dinleniyorsunuz. Kamu yayıncısı olarak biz, gerek eğitim kültür kanalımız Radyo-1’de, gerek popüler müzik kanalımız TRT FM’de, gerekse Radyo-3 ve tematik müzik kanallarımız TRT Nağme ve TRT Türkü’de hedef kitlesi gençler olan programları yayın akışında değerlendiriyoruz. Geleneksel ve çağdaş değerleri harmanladığımız programları gençlerimizle paylaşıyoruz.

TRT Kent Radyoları kurulduktan sonra nasıl tepkiler aldınız?

Kent Radyolarımız bu yılın başında faaliyete geçti. Kent Radyoları’nın ilk denemelerini 2009 yılında, Sayın Genel Müdürümüz Şenol Aka Ankara Radyosu Daire Başkanı iken birlikte yapmıştık. Kendisinin TRT Genel Müdürü, benim de Radyo Daire Başkanı olmam ile denemesini yaptığımız ve inandığımız bir projeyi hayata geçirmiş olduk. Ankara, İstanbul ve İzmir’de Kent Radyoları’nı kurduk. Dünyada çok güzel örnekler var. Sadece belli bir konuda, bir proje için ya da sadece bir mahalle için yayın yapan niş radyolar var. TRT Kurumu radyo yayıncılığının öncüsü… Bu konuda da öncü olmak istedik. Kanal kimliklerinin yerleşmesi, tanıtımları ve dinleyicide alışkanlık oluşturmak, elbette belli bir süre alıyor. Ancak Kurumumuzun saygınlığı, halkımızda oluşturduğu güven duygusu ve yayıncılarımızın heyecanı, kısa sürede olumlu tepkiler almamızı sağladı.

Ankara’da radyo dinleyicilerini nasıl tanımlıyorsunuz? Bürokrasinin, Başkent’in ciddiyeti bu alanda da fark ediliyor mu?

Ankaralı dinleyici, bir dönem hatta şimdilerde bile radyoyu ev olarak gören ve Sıhhiye’deki Ankara Radyosu binasına ‘Radyoevi’ diyen bir dinleyici. Radyo ile bağları çok güçlü. Radyoyu ziyarete elinde baklava börekle geliyor. Ankara’nın bürokrasi kenti olması, güncel politika ve haber analiz programlarının yayın merkezi olmasında etkili.

Radyoculuğun ve kent radyoculuğunun olmazsa olmazları nelerdir?

Ulusal, bölgesel ya da yerel, radyo yayıncılığının en temel unsuru dinleyici… Dinleyicinizi tanımak, ihtiyaç ve eğilimlerini doğru değerlendirmek zorundasınız. Eğer hedef kitlenize hitap etmiyorsa en büyük bütçeli yapımlar bile atmosferde salınmaktan öteye gidemez.

Ankara Kent Radyosu’nun öne çıkan özellikleri nelerdir? Yenilikler düşünüyor musunuz?

TRT Ankara Kent Radyosu, kentin hızlı temposuna karışacak bireylerin ihtiyaç duyabileceği bilgilerle başlıyor güne. Yayın akışı kent özelinde sağlık, tarih, edebiyat, kültür sanat, etkinlik rehberi, farklı türlerde müzik ve Ankaralı grupların müzik performanslarıyla geceye ulaşıyor. Yeniliğe ihtiyaç duyulan kuşak ve programlarla ilgili çalışmalarımız devam ediyor.

Televizyonlara, bilgisayarlara yenilmeyen radyoların Türkiye’de ve dünyada geleceğini nasıl görüyorsunuz? Nelerin değişmesini bekliyorsunuz?

Sayısal yayıncılık, internet radyoları derken radyo yayıncılığı sürekli bir yenilenme içerisinde. Gelecekte radyonun gelişimini sürdüreceğini, yeni görünümlerle karşımıza çıkacağını düşünüyorum. Ses var oldukça radyo da var olacak.

Türkiye’de de niş yayınlar olabilir mi? Neden olmasın?

Antalya gibi turizm açısından cazip illerimiz var. Expo konusu var. İnsanlar artık evlerinden bile radyo yayını yapıyorlar. Önemli olan hayal etmek ve hayata geçirmek… Biz hayalle çalışırız! Kent radyoları yaygınlaştırılacak mı? Metropoller başta olmak üzere, ihtiyaç olan her yerde kent radyolarını kurmayı düşünüyoruz.

TRT olarak özel radyolarla nasıl bir rekabet içindesiniz? Radyo rekabet ortamı mıdır?

Evet, hiç kuşkusuz tatlı bir rekabet var. Ama bizim için parasal bir rekabet söz konusu değil. Ne kadar dinlendiğimiz, ne kadar çok insana ulaştığımız önemli ve ölçümleri çok dikkatle izliyoruz. TRT kamu yayıncılığı yapıyor ve bu bağlamda büyük sorumlulukları var. Biz yayına başladığımız aydan sonra her ay birinci olduk. İyi bir ekip ile yaptığınız işe inanınca, başarı arkasından geliyor.

TRT radyolarının hala çok fazla dinlenmesini neye bağlıyorsunuz?

TRT’nin farklı bir misyonu var. Türkçeyi iyi kullanmadığımız zaman bile dinleyici telefona sarılır, çünkü kendisini buraya ait hisseder. Özel radyolarda ise hoşlanmayan dinlemeyi bırakır ama hesap sorma ya da uyarıda ve öneride bulunma gereğini hissetmez. Biz bütün uyarıları dikkate alıyoruz. Ve yeniliklerle yürüyoruz. Mesela, Türkiye’nin en önemli DJ’leri aynı anda Ankara, İstanbul, İzmir stüdyolarından yayın yapıyorlar. Aralarında rekabet kalmıyor, ego kalmıyor. Üç il, üç ülke, üç kıtada bu yeniliği uyguladık. Bir taraftan da radyonun yapabileceği şeylerin ne kadar çok olduğunu göstermek istiyoruz. Çok seçiciyiz ama kapılarımız kapalı değil!

Röportaj : Ekonomik Denge

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu