Site icon Müzikonair

Bergen’i Öldüren Kocası Konuştu! “Bergen’e Atılan Kezzap Değil Ölümdü”

“Bergen” deyince insanların aklına ilk kezzap saldırısı sonucu gözü kör olan ve o gözünü saçıyla kapatan, daha sonra da eski eşi tarafından öldürülen bir kadın gelir.

Hatta konunun içinde bazı şehir efsaneleri de vardır. Tüm bunlarla birlikte Bergen’i öldüren eski eşi Halis Serbest’in neden kezzap attığı ve neden öldürdüğü ile ilgili net bir açıklaması da yok. Tülin Tonkuş bu konunun netliğe kavuşması adına CRI TÜRK Radyo’da canlı yayında Halis Serbest ile bir röportajı gerçekleştir.

Arabesk şarkıcısı Bergen’i öldüren eşi Halis Serbest ilk kez CRI TÜRK’e konuştu!

İşte o röportaj;

Nasıl tanıştınız Bergen ile?

Ben Adana’da yaşıyorum o zaman gençlik de vardı, hızlı bir yaşantımız vardı. O gazinonun sahibini de tanırdım ben. Adana’da Atatürk caddesinde Kuyubaşı Gazino vardı. Oraya annesiyle gelir program yaparlardı ve giderlerdi. Benim de misafirlerim vardı. Bir akşam gittim, dinledim, hoşuma da gitti. Hakkında bilgi edindim; “annesiyle gelir, program yapar ve gider” dendi. “Nasıl tanışırız” dedim, “bilmiyorum ki” dedi, o arada İstanbul’a gidiyorum, işim vardı. O arada çiçekçim vardı. “Her gün 15-20 çiçek, çelenk göndereceksin, isim olmayacak ve her gün 1 kova gül döktüreceksin” dedim ve ben İstanbul’a gittim. Ama annesi ve kendi bir anlam veremiyor, “kim bu” diyorlar. Daha sonra ben İstanbul’a gittim ve geri geldim. Yine gittim gazinoya, oturduk. Beni tanırlar dikkat çeken bir masam olduğu için… Döndü bana baktı ama ben bakmadım kendisine. Daha sonra programı bitirdi, kulise çağırdı; “söyle” dedi. “Beş dakika görüşmek istiyorum” dedim. Orada bir görüşmemiz oldu. “Ben telefon edebilir miyim” dedim, numaralarımızı aldık, sonra telefonlaştık ve ilerleyen zamanda yemeğe çıktık. Sonra her gün yemeğe çıkmaya başladık. Sevdim ama o da sevdi beni. Daha sonra dedim ki; “artık aşk, sevgi, ateş bacayı sardı. Çalışmak mecburiyetinde misin”, “Tabi” dedi. “Çalışmasan olmaz mı” dedim. “Mesela nasıl” dedi, “mesela benle berabersin” dedim, “Yok çalışacağım” dedi. Daha sonra bir nişanımız oldu.

Siz nişanlıyken başkasıyla evli miydiniz?

Yok, onu dile getirdiler ama kesinlikle öyle olmadı. Neyse aile arasında nişan olduk. Daha sonra o bana “benimle evlenir misin” dedi.

Bergen mi dedi?

Evet o dedi. “Niye olmasın ama benim bir şartım var. Bu işi, sahneyi bırakacaksın” dedim. “Tamam” dedi. “Ama bak üç gün düşün, sahne olayın olursa iyi olmaz, bize yakışmaz” dedim. Daha sonra bekledim, yine sordum; “tamam” dedi.  Bizim nikahımız Kozan’da oldu. O zaman da Belediye Meclis Üyesiyim CHP’den. Memura telefon ettim “nerdesin” dedim, “evdeyim” dedi. “Belediyeyi aç, defterini kitabını getir, nikah olacak” dedim, geldi ve nikah oldu. Nikah resimleri de vardı.

Peki yeri gelmişken sorayım. Siz güya sahte nikah kıymışsınız. Yani nikah kıydığınızda aslında başkasıyla evliymişsiniz?

Hayır. Olur mu? Bak ne diyorum, yalan söylüyorsam belli olur.

Nikah olduk. Adana’ya geçtik. Ziya Paşa bulvarında çok güzel ev yaptım, çok mutluyuz ama sahne tozu tutmuş ya, onu mahrum bırakmıyorum yemeğe götürüyorum, aile yerlerine götürüyorum. Daha sonra bunun annesi Ankara’dan bir gün geliyor akşam eve. Annesi bir şeytandı. Çünkü annesi de gazinoda çalışmış. Daha sonra “annem geldi” vs demedi. Sabah baktım biri gelmiş, “kim geldi” diye sordum, “annem geldi” dedi. “Bana niye haber vermedin, bir yemeğe götürürdük” dedim. “Yok geldi, gitti” dedi ve bakıyorum değişmeye başladı. Annesi, sahneden kopsun istemiyor. Bergen de annesini çanta gibi yanında taşıyor ama annesine hiç saygısı da yok. Annesi bu ara devamlı telefon edermiş buna. Bu arada her gün alkol almaya başladı. Ağzı da bozuldu. “Sen böyle değildin” dedim. Neyse benim Adana’daki kız kardeşim de Bergen’in değiştiğini fark etti. O ara hasta oldu bu. Hastaneden çıktı değişti. Ben burada yapamıyorum, benim ailem Mersin’de dedi. Bu arada sahneye çıkmıyor. Mersin’e gittik, oranın en nezih semtinde ev yaptık. Bir gün eve geldim ki evde kimse yok, bomboş. Orada oturdum bir müddet, çıktım, her yeri arattırdım ama yok. Bu Ankara’ya ordan İzmir’e gitmiş. Tabi buldurduk yerini. Cengiz Özşeker’in gazinosunda işe başlamış. Cengiz Özşeker’i çağırttım, “sen nasıl bunu çalıştırıyorsun bu nikahlı ben müsade etmesem çalışamaz” dedim. Daha sonra Bornovalı Nuri vardı. Lunaparkta çiçeçisi vardı. Onun oraya annesini çağırttık. “Bakın tamam bir hataydı hatayı ben yaptım, nikah olayını. Bana şimdi bir vekalet verin, boşanalım. Ondan sonra çalışsın naparsa yapsın. Ama benim nikahım altında devam edersiniz iyi olmaz.” dedim. Hiç unutmam Mehmet İnan Avukat, Kozan’dadır.

Peki siz eşinizin kendisiyle neden konuşmayı denemediniz de gazinocu Cengiz Özşeker’e neden çalıştırıyorsun diye sordunuz?

E kaçıyor. Nikahlı. Gazinocu bilmez mi nikahlı insanın çalışamayacağını. Ben anladım ama, ha demek ki sahneyi bırakmayacak!

Neden Bergen’i olduğu gibi kabul etmediniz? Siz tanıştığınızda zaten gazinoda çalışıyordu.

Bize yakışmaz, benim aileme de yakışmaz, ki ben baştan konuştum; “bırakacaksan benimle beraber olursun” dedim. Biz öyle şey bilmeyiz. Allah’a şükür durumum çok iyi, benim bir sorunum yok. Bu hep kaçıyor. Annesi sürekli “ben ölümden korkmam” diyor. “Yahu ben ölümden bahsetmiyorum tek isteğim var, bana vekalet verin, ben gideyim boşanayım” dedim. Ne benden kopuyor, ne sahneyi bırakıyor. Afedersin kim p.. ? Olur mu öyle şey. Bizi tanırlar, bilirler. “Halis Serbest’in karısı sarhoşu doyuruyor…” Var mı öyle şey?

Bir ara ben bir otelde kalıyorum. Onun kaldığı otele 100 metre. Nasıl oldu hiç anlamış değilim, bir gün kapı çaldı, bir baktım bu. Ama eski şeyim kalmadı. “Hayırdır, nasıl buldun” dedim. Oturduk, “ne diyorsun” dedim, “ben sahneden vazgeçemem” dedi, “vazgeçemezsen boşanacağız” dedim. “Yok” dedi. Bu yine sarhoş. Birde utanıyorum. O eski Bergen gitti, bambaşka bir insan oldu. Neyse bağıra çağıra gitti. Utandım, ben de otelden ayrıldım başka otele geçtim. Sonra kezzap olayı oldu.

ezzap olayında siz azmettirdiniz öyle mi?

Evet, zaten ben azmettirmekten ceza aldım. Benim adamım yaptı. Bir tanıdığım adamımdı. Zaten o kezzap da değildi, ölümdü! Sonradan kezzaba dönüştü.

Neden, ne amaçla kezzaba başvurdunuz, kör olacağını vs tahmin ettiniz mi, korkutmak mı istediniz?

Evet. Şimdi benim yerimde siz olun, onun yerinde de ben olayım. Sen geliyorsun, diyorsun ki; “gel, vekalet ver ayrılalım. Ne yaparsan yap, bana yakışmaz” diyorsun. Ben p.. değilim kardeşim, böyle bir şey var mı? Hem benim nikahımda olacaksın, hem çalışacaksın, pislik yapacaksın. Olmaz! Ben kabul edemem kardeşim.

Siz neden vekalet istediniz? Kendiniz gidip çekişmeli boşanma için dava açsaydınız direkt?

Boşanmak için vekalet istedim. Şimdi dava açsam tebligat nasıl olacak, sürekli kaçıyor. Yeri belli değil. Ama çok ısrar ettim, devreye başkaları girdi. Yok, inat etti. Annesi, “onlar kim oluyor, onlar ne yapabilir” gibi sözler söylüyor. Annesinin tek söylediği “Ben ölümden korkmam”dı. “Ben ölümden bahsediyor muyum anacım, bana vekalet verin diyorum” dedim.

Peki siz ölümle tehdit mi ediyordunuz da annesi sürekli “ölümden korkmuyorum” diyordu?

Yoo ben kimseyi tehdit etmem. Çocukça şeyler. Haksızlık yapılmışsa onu düşünürüz. Bizim hayatımızda zaten çok kavga gürültülerimiz oldu, hep Ali, Veli için. Bizim aksi bir şeyimiz olmaz.

Sonra da karar verdik. Dedim ki; “atın ulan kezzabı”. O sıra ben İstanbul’dayım.

Bergen’in kezzaptan sonra iki gözü kör olmuş sonra bir gözü görme yeteneği kazanmış vs. Ne düşündünüz bunları duyunca?

Üzüldüm tabi. Yani olmasaydı dedik. Daha sonra Özşeker’e (Cengiz Özşeker) gittiler onu tokatladılar, dövdüler, “bir vekalet için senden yardım istediler yapmadın” diye. Daha sonra kaçtık.

Siz Bergen hastanedeyken aradınız mı onu?

Ben o zaman 1 defa aradım, durumunu öğrenmek istedim. Kendisiyle görüşmedim. Bir hoca vardı.

Onur Erol mu?

Öyle bir şeydi heralde. “Durumu nasıl” dedim, o da izah etti. Daha sonra ben teslim oldum. O zaman üzerimde çok duruyorlardı, emniyet vs. 13 yıl 11 ay ceza aldım, azmettirmekten.

Tabi, azmettirici her zaman daha çok ceza alır.

Hah! Tamam, bak! Sen iyi biliyorsun işte. O cezayı da kamuoyu baskısından aldım. Daha sonra girdik cezaevine. İzmir’de de iki ağabeyim var. Hiçbirinin haberi de yok, utanıyordum Bergen ile nikahlı olduğumu söyleyemiyordum. Bir tek Adana’daki kız kardeşim biliyordu.

Önceki eşinizden olan çocuklarınız biliyor muydu?

Hayır.

Bir gün “ziyaretçiniz var” dediler, bir baktım Bergen’i gördüm. Bu kalktı sarıldı bana.

Sizin cezaevindeki kaçıncı ayınızda geldi?

Cezaevindeki 4 ya da 5. ayımdı. Ama Allah var o halde görünce üzüldüm, ama buz gibiydim. “Hata benim. Ben haketttim bunu” dedi. “Buna ne gerek vardı ne güzeldik, mutluyduk, ne zaman annen geldi beynine girdi. Olmaması gereken bir şeydi” dedim. Hatta davacı olmadı kendisi. Ama nikah devam ediyor. Ben cezaevinden boşanma davası açtım.

Vekalet verdi mi?

Yok.

Vermeden dava açabildiniz yani? Daha önceden de kezzap atmak yerine dava açsaydınız keşke?

Ama öyle değil! Ben cezaevindeyim, kendinin de artık yeri belli. Davayı açtım hakim reddetti davayı. “Neden reddediyorsunuz. Seni de mi satın aldılar” dedim. Üç defa dava açtım, hep reddettiler. Bana diyorlar ki sırtından para kazanmışım, ben parası için olsa niye boşanmak isteyeyim?

Hakimin reddetme sebebi nedir?

“Naci” diye avukatımız vardı; “Hayırdır neyin nesi, niye davamız reddiliyor” dedim, işte adresi belli değil vs. Bu arada yanıma gelip gidiyor, pişmanlık duyuyor. Ben yine söyledim; “Bırakacaksan sahneyi yine kabulümsün” dedim. “Sen cezaevindesin” vs diyip, burun kıvırıyor. Yine dinlemiyor, yine devam.

Daha sonra İzmir cezaevinin şartları kötü olduğu için sizi Niğde cezaevine mi aldırmış?

Hayır, ben İzmir cezaevinden Kozan’a geldim. Oradan Niğde’ye geldim. Ama bu arada bazı kokular almaya başladım. Çok ısrar ettiler bunu öldürmek için.

Kim ısrar etti?

Falan filan yani, sana şimdi Ali, Veli mi diyeyim? “Yo, ben elimle yapacağım” dedim. Bir ara cezaevinde hoş bir yer ben orda kalıyorum tek başıma. Müdürün de oğlunun kirvesiyim. Dediler ki; böyle böyle… Geldim bir baktım, yine bu. “Sende utanma denen şey yok mu” dedim. Müdür çok ısrar etmişti, “kırma” demişti. Bu arada boşanma davası devam ediyor. “Sen yanlış yapıyorsun, hem de yanıma geliyosun. Ya manyaksınız, ya bilerek kendini öldürtmeye çalışıyorsun” dedim. Daha sonra Adana’da sahne turne murne derken bıçaklandı bu.

O bıçaklama olayıyla alakanız var mı?

Yok. Yahu kardeşim Adana benim memleketim, senin ne işin var Adana’da?

Neyse ben tahliye oldum, çıktım yani 13 yıl 11 ay sonra. Kafamda tek düşünce var; o da boşanmak!

Peki sizin cezaevinde olduğunuz 13 yıl 11 ay boyunca Bergen ne yaptı?

Çalıştı. Zaten kezzap olayından sonra ünlü oldu. Çok afedersin bir eşeği çıkar üç ay anırsın, şöhret olur; az gelişmiş ülkelerde bu olur, medeni ülkelerde, gelişmiş ülkelerde bu olmaz.

Hep gelip gider miydi yanınıza?

İzmir’de bir defa, Niğde’deyken iki-üç defa geldi. 

Bu arada siz cezaevindeyken yabancı biriyle görüşüyormuş. Gazeteler manşet atmıştı; “Bergen ateşle oynuyor” diye kulağınıza geliyor muydu?

Allah aşkına kulağıma gelmez olur mu, elimiz ayağımız uzundur. Türkiye’yi bırak, dışarıdan da haber alırız.

Kulağınıza gelince ne düşündünüz?

Ne düşünürsün?

Neyse dışarı çıktım. Ama daha boşanamadık. Mersin’de kezzaptan sonra Yaşar Kekeva ile anlaşıyor bir ev alıyor Mersin’de, evde de oturuyoruz. Ama devamlı da içki içiyor. Sonra boşanmaya ikna ettim. Bir gün uykum yok, saat 8, notere gittik. 3 günde boşandık. Bir kurban kestim, kuş gibi oldum. Ben daha önce de evlilik yaptım, ayrıldım. “Ulan” kelimesini bile kullanmadım, evlenmek de mubah boşanmak da mubahdır. Bu başladı; telefonla ahbaplarımı, arkadaşlarımı arıyor.

Bergen’in sizden önce dayısının oğlu Göksel Sarılmışer ile bir evlilik yaptığı doğru mu, boşandıktan sonra ona dönmeyi düşünmüş. Bir oğlu da varmış. Adı; Vatan Hakan Sarılmışer?

Hayır, yalan yanlış şeyler.

Neyse “senin en yakın arkadaşınla birlikte oldum” diyor, beni tahrik ediyor. Ağıza alınmayacak kelimeler var. O zaman da güzel bir yer yaptırıyorum Adana’da, yine bir telefon; “Filanla beraberim” dedi. Neyse araştırdık Kayseri’de. Gazinoda, orada şarkı okuyor. Bizim Türkiye genelinde dostlarımız var. Neyse bunlar yola çıkmışlar. Durdurdum “İn” dedim. Arabaya aldım. Benim asıl hedefim; annesi! Durdum, orada oturduk, çardakta. Onlar da geldi, yanında da iki tane fedaisi vardı. “Biz boşandık, sen niye beni arayıp tahrik ediyorsun” diyorum. Alkollü de…Annesi de yine “ben ölümden korkmam” diyor, ama ağıza alınmayacak şeyler. Yani gökten zembille inen bir melek olsun, tahrik olur. Bende “ölümden korkmuyorsun sen, öyle mi, sana ölümü tattırayım mı” dedim, buna sıktım, bu düştü. Bergen’e döndüm; “benim yakınımla mı beraberdin sen” dedim, buna da sıktım, iki fedaiye de sıktım. Zaten biri de bir, beşi de bir dedim, toptan gitsin. Bir baktım, annesini ayağımla ittim “öldü mü, ölmedi mi” diye.

Bergen’e 6 kurşun mu sıktınız ?

Hayır, iki ya da üç kurşun.

Neyse biz bindik arabaya gittik. Annesi ölecek ya, o ölmemiş, öteki ölmüş. Ama ikisi de ölseydi hoştu. Annesi, bir şeytandan önce dünyaya gelmiş bir kişi. Arabaya bindim, Adana’ya geldim, iki gün geçtikten sonra Suriye’ye geçtim. Beni Türkiye’de kimse yakalayamadı. Suriye’den Beyrut’a geçtim. O ara keşif uçağı düştü bizim. Oradan gidemedik. Geri döndüm ama bir ara soğudu hava ama çok arıyorlardı beni.

Bu arada gazeteleri, haberleri takip ediyor muydunuz Bergen’in ölümüyle ilgili?

Yok, o zaman telefon… O da kulübelerden alo diyoruz.  Ben orada kaçarken mesela “beni yakalayamazsınız güzel kardeşim, kış kıyamette kaza yaparsınız ben kahrolurum beni yakalayamazsınız” diye bağırmıştım. Daha sonra İstanbul’a geldim. Yurtdışına çıkacağım… Bulgaristan, Romanya oradan Doğu Berlin ve Almanya. Almanya’da 6 ay geçti, ihbar etmişler beni. Orada yakalandım. Ama orada demokrasi var. Hemen almıyorlar seni. Adamlar toplamış tüm delili ondan sonra aldılar beni. 11 ay yattım Almanya’da. Ben kırmızı bültenle aranıyordum. Sonra Tarsus’a geldim.

Sizi Türkiye’ye iade mi ettiler?

Evet, ben istedim. Sonra Tarsus’a geldim. Burada yattım ama az yattım;7 ay.

Yani toplam 18 ay yattınız?

Öyle… Türk iş! Şimdi az gelişmiş ülkelerde hangi ülke olursa olsun güçlüysen olay bitmiştir. Ama git batı ülkerine; Cumhurbaşkanı da sıraya girecek, Başbakanı da sıraya girecek.

Peki Bergen’in annesi, kızını öldürüp bu kadar az ceza almanıza itiraz etmedi mi?

Yok. Mahkeme devam etti, Yargıtay’a gitti geldi, biz o cezayı aldık.

Siz hiç Bergen’in mezarına gittiniz mi?

Evet, hapisten çıktıktan sonra gittim. Özünde iyi bir insandı, alkolü aldığı zaman tamamen değişiyordu.

Mezarına özür dilemek için mi gittiniz?

Yok, bir dua edeyim dedim. “Bir geçmişim var” dedim.

Peki üzüldünüz mü öldükten sonra?

Üzüldüm tabi üzülmez misin, tabi üzüldüm.

Keşke yapmasaydım dediniz mi? 

(Duygulandı…)

Sizi üzmek için sormuyorum yanlış anlamayın. İsterseniz ara verelim?

Olur.

Yanlış anlamayın iç dünyanızı merak ediyorum, “başını yastığa rahat koymak “deyimi vardır. Siz ne hissediyorsunuz?

Onun yaptıklarını düşündüğüm zaman çok kızardım. Adana’da sevgililer günüymüş, canlı yayında “sevgililer gününde Bergen hakkında ne düşünüyorsunuz” diye sordular. “Bin defa kalksın mezardan, bin defa aynı hatayı yapsın, yine öldürürüm” dedim. “Efendim canlı yayındayız” dediler, canlı yayındayız diye yalan mı söyleyeceğim?

Şu an olsa peki, yani yine aynı hataları yapsa?

Benim kabul edeceğim bir şey değil. Düşünün bak; Ebru Gündeş… Kocasının parası bol olan insan. Sahneyi bırakamıyor. Kopan var mı? Yok abi, olmuyor, mümkün değil.

Bergen’den sonra evlendiniz mi, kaç evliliğiniz oldu?

Bir kez evlendim ama ayrıldım. Ara ara görüşürüm.

3-4 evlilik diyorlar?

Hayır. Bergen’den önce oldu.

Kaç evlilik oldu Bergen’den önce?

Dört mü, beş mi bilmiyorum.

Bergen’den sonra evlendiğiniz hanımefendi hiç korkmadı mı “benim de başıma aynı şeyler gelebilir mi” diye?

E demek ki o da düşünüyor, taşınıyor yanlış yapana bu adam bunu yaptı. Şimdi ben televizyonlarda duyuyorum boşanmak istiyor diye gidip öldürüyor. Niye öldürüyorsun oğlum, anlaşamamışsın ayrılırsın, biter. İstemiyorsa zorla güzellik olmaz, o çok yanlış ve ben karşıyım. Ama senin nikahlın gider, ötekiyle bilmem ne yapar, onu da tahrik ederse… Yoksa şimdi evliyiz, anlaşamıyoruz hay hay. Benim en son eşim “ayrılalım” dedi, “tamam” dedim. Tek kelime demedim, “niye” demedim, “tamam” dedim.

Bir kere mi gittiniz Bergen’in mezarına?

Bir kaç kez gittim. Hatta baktım, demirler kötüydü, “Kapıyı mapıyı boyayın, gereğini yapın” dedim oradakilere.

Hiç annesiyle karşılaştınız mı sonra?

Hayır. 

Bergen’in ailesinden kimsenin verdiği bir röportaj, bir açıklama yok, onları konuşmamaları için tehdit ettiniz mi?

Yok, bunun 2-3 tane kız kardeşi vardı, beni tanırlar. Kocaları vardı, her zaman benim için “haklı” demişlerdir. Niye tehdit edeyim? Olan olmuş.

Siz hapisteyken Bergen’den para istemişsiniz?

Hayır, ben niye para isteyeyim. Öyle bir terbiyesizlik olur mu? Para göndermişse cezaevi kayıtlarında vardır. Mesela ben Niğde cezaevindeydim. Geldi, ev alım olayında laf lafı açtı, “bir ihtiyacım var” dedi, “bir dakika” dedim, indim aşağıya “al” dedim. Öyle şey olur mu?

Bergen’in şarkıları hala dinleniyor. Hiç tesadüfen arabada, yolda duyduğunuz oluyor mu, napıyorsunuz?

Ben de arabaya bindiğimde bazen duyduğum oluyor. Hemen değiştiririm, üzülüyorum. Bir de cenazesine çok üzüldüm, kimse yoktu. Cenazede niye olmazlar? Bizi çok iyi tanırlar “aman cenazesine gideriz, acaba…” diye korktular. Ona da üzüldüm. “Oğlum cenazesine bir şey yapsaydınız” dedim,  “dayı korkuyorlar” dedi.

Cenazesini basından mı gördünüz?

Evet, hem oradan hem biri anlattı. Üzüldüm.

Youtube’da vs Bergen’in videolarının altında hayranlarının yorumları var, sizinle ilgili çok olumsuz yorumlar var; kimi beddua ediyor, kimi küfür ediyor size. Bergen hayranlarına ne mesaj vermek istersiniz? Bergen’den dileyemediniz özrü hayranlarından dilemek ister misiniz?

Hayır, ne dileyeceğim kardeşim. Herkes herkesi dinler; ölüyü de dinler, diriyi de dinler. Onlar beni tanımıyor. Tanımadıkları için de havanda su dövmek gibi bir şey. Araştır kardeşim kim, ne? Araştırmadan yorum yapmayacaksın. Ha ben kötüysem eyvallah.

Bergen’den sonra mantık evliliği mi yaptınız, severek mi evlendiniz?

Sevmeden olur mu, tabi ki sevdim.

Çocuğunuz var mı bu son evliliğinizden?

Bir tane, üniversiteye gidiyor.

Çocuğunuz biliyor mu bu olayları?

Bilmez mi?

Onun tavrı nedir bu olayla ilgili?

Bu konu hakkında kimse benimle konuşamaz, ben de konuşmam. Mümkün değil, terslerim.

Pişman mısınız?

(Düşünerek) Vallahi pişman da değilim. Zaman zaman üzülüyorum yani. O olay şimdi dahi olsa melek bile tahrik olur. Tahrik etmeyeceksin bir erkeği. Allah kimsenin başına vermesin. Yine iyi insandı ama annesi şeytandı.

Annesi vefat ettiğinde haberiniz oldu mu?

Daha sonra bir arkadaş “annesi öldü” dedi. “Pislik, o zaman ölseydi öteki ölmeseydi” dedim.

Son bir soru. Bergen şu kapıdan şimdi içeri girse ne yaparsınız?

Tepki göstermem ama beraber olmam.

Çok teşekkür ederim sorularıma içtenlikle açıkça yanıt verdiğiniz için.

Rica ederim.

Kaynak: criturk 

Acıların Kadını Bergen’in Hayatı Film Olacak!

Şarkıcı Bergen’e önce kezzap atıp bir gözünü kaybetmesine sebebiyet veren, ardından onu öldüren eşi Halis Serbest, Bergen’in hayatının filme konu edilmesine karşı çıktığı söylendi. Ancak Bergen filminin kısa süre içerisinde çekimlerine başlanacak.

Exit mobile version