Site icon Müzikonair

“Vatan Şaşmaz’a Çok Üzüldüm, Yalnızlaştığımı Hissediyorum”

Halit Kıvanç, Türk televizyon dünyası, eğlence hayatı ve basın sektörünün yaşayan en büyük duayeni…

Bugün 92 yaşında. Sonra tatlı diliyle başladı anlatmaya… Geçmişten bugüne, futboldan Vatan Şaşmaz’ın ölümüne uzandı sohbetimiz. “Yeniden hayata gelseydim yine Halit Kıvanç olmak isterdim” diyen Kıvanç, dolu dolu yaşamını anlatırken, 92 yılda hayattan öğrendiği en önemli üç şeyi de paylaştı.

İşte o röportajdan dikkat çeken satırlar;

* Halit Abi her hafta NTV Spor’da televizyon programı yapmak, NTV Radyo’da da hâlâ mikrofon başına geçmek zor olmuyor mu?

– Sevince olmuyor. Ben işimi hep severek yaptım. Tabii bu yaşa gelince bazı numaralar çekmek zorundasınız. Mesela her hafta gitmiyorum işe. Bir kere gittiğimde iki-üç program birden çekiyorum.

* Röportaja gelmeden önce Fuat Akdağ’a sordum “NTV Spor’da Halit Abi’nin programı devam edecek mi?” diye, “Edecek tabii” dedi.

– Sağ olsun Fuat’ı çok severim. Evet, devam edecek program. “Futbol Bir Aşk” küçük küçük şeylerden oluşan bir program. Çok ilginç olaylar var, seyirciye onları veriyorum. Artık hafızama güvenemiyorum, bu yüzden Mert Aydın isimli genç birini aldım yanıma. Onunla birlikte hazırlıyoruz. NTV Radyo’da da 15 sene olmuş…

* Hafızanız hâlâ tıkır tıkır ama…

– Yok, eskisi gibi değil. İsimleri falan unutuyorum artık.

* Halit Abi, Hürriyet’te kaç sene çalışmıştınız?

– 15 sene. 25 seneden fazla da Milliyet’te çalıştım.

* Okulda çok çalışkan bir öğrenciymişsiniz, doğru mu?

– 5.5 yaşında başlamışım ilkokula. Ortaokul ve lisede hep iftihar aldım. Sınıf birincisiydim. Fizik, kimya ve matematiği çok sevmiyordum aslında. Edebiyatı ve yazı yazmayı severdim. Edebiyat bölümüne geçecektim ama sınıf birincisiyim bir yandan. Hocalar “Fen bölümüne gireceksin, yoksa ikmale bırakırım” dedi, zorla fen bölümüne kaydettiler. Orayı da birincilikle bitirdim. Fakat okul bitince hemen hukuk fakültesine koştum. Aslında siyasal bilgiler fakültesine girmek istiyordum. Avrupa’da elçilik yapmak istiyordum. Lakin bir zorluk oldu ve giremedim. Hayalim hariciyeci olmaktı ama hukuk okudum.

* Neden mesleğinizi yapmak istemediniz?

– Ben önce hakim olacaktım. Beni doğuda bir kazaya atadılar. Bir yere kadar araba, bir yerden sonra da bir katırın sırtında ulaştım kazaya. 3 ay orada görev yaptım. Mahrumiyet bölgesiydi. Ailemi getiremiyordum, çünkü yol yoktu. Gitmeden İstanbul’da gazetelere başvurmuştum. “Oradan aldığın maaşın fazlasını veririz, gel” diyorlardı. Hakim olmayı çok istiyordum ama İstanbul’a döndüm, gazetede çalışmaya başladım. Genç yaşta da Milliyet’te başa getirildim. Yıllarca Milliyet’te, sonra da Hürriyet’te çalıştım. Gazete ile aynı anda radyoya başladım. Hikayeler anlatıyordum. Sonra bir gün kendimi maç anlatırken buldum. Tesadüf oldu. Sonra da televizyon çıktı, televizyon sunuculuğuna başladım. Bu arada beni BBC’ye çağırdılar. 5 yıllık kontratı kabul etmedim. 1 senelik kontrat yaptım ve 1 sene dolmadan da geri döndüm. “Memleketime hizmet edeceğim” dedim.

* Şimdiki spikerlerin maç anlatımlarını nasıl buluyorsunuz?

– Artık kolay bir iş oldu. Çok rahat görülüyor televizyondan her şey. Biz radyoda anlatıyorduk. Ben görüyordum ama halk görmüyordu. Şimdiki kameralar çok yakın takip ediyor, kimin kim olduğu çok açık belli. Eskiden biz daha çok ezber yapmak zorundaydık. Şimdi gözlerim bozuldu ve önüme notlar koyuyorum. Mümkün olduğunca sahadaki oyuncuların ve hakemlerin isimlerini ikinci plana attım.

* Size karşı vefasızlık var mı?

– Biri çıkıyor, kendisine büyük yardımlar ettiğim bir konuda, “Hasan ve Hüseyin olmasaydı bu işi yapamazdım” diyor. Halbuki Hasan ve Hüseyin’le yaptığı, benimle yaptığından 10-15 sene sonra! “Halit Abi ile de bir yakınlığım olmuştu” gibi bir cümle geçse memnun olurum tabii. Ben kendi adıma bana dostluk göstermiş birinin adını anmadan geçemiyorum.

* Geleceğin Halit Kıvanç’ı kim olur sizce?

– Ben bunu söylemiyorum. Geleceğin Halit Kıvanç’ı, kendi isimlerini yıllar içinde hakkıyla taşıyan kimse o olur.

5 YAŞINDAYKEN ATATÜRK’E EL SALLADIM

* Siyaset, din konularını konuşmuyorsunuz ama Atatürk hakkında konuşursunuz değil mi?

– Atatürk’ü nasıl konuşmam… Atatürk’ün Cumhuriyet’i, Atatürk’ün Türkiye’si diyorum ben yaşadığımız vatana. Ben 5 yaşındayken Fatih’te, kütüphanenin oradaki yolda arabalara bakardık. Bir gün bir otomobil geçiyordu. Durdurdular. Arabada biri vardı, bize el salladı. Mustafa Kemal Atatürk’tü el sallayan. Yanında İran şahı vardı. Hatta “O adam niye arabada ayakta duruyor” diye şaşırmıştık. Meğer adam 1.95 boyundaymış! Atatürk’ü kaybettiğimiz gün okuldaydım. Cenazesine karnesi en iyi olan 10 kişi götürülecekti. Biri de bendim. Cenazeye gittim. Gülhane Parkı’nın bir tarafından vapur iskelesine kadar kortejle cenazeyi götürdük. İsmet Paşa’yı da makamında gördüm. Hatta karısının getirdiği kahveyi içtik. Sonrasında diğer cumhurbaşkanlarıyla da sohbetim oldu. Politikasını sevmediğim, partisine inanmadığım adama da önümü ilikleyip saygı gösterdim.

* Cumhuriyet’le yaşıtsınız…

– Neredeyse. Çok sayıda cumhuriyet etkinliğini takdim ettim. Ben 20 sene 23 Nisan Çocuk Şenliği’ni sundum. En mühimi, ilk başladığı sene TBMM’ye gittik. Orada çocuklara İstiklal Marşı’nı söylettim. Başbakan olsaydım da ben söyletecektim.

* 23 Nisan eskisi gibi kutlanmıyor artık…

– Ne yazık ki eski heyecanı yok ettiler. Şimdi beni çağırmıyorlar bile.

VATAN’A ÇOK ÜZÜLDÜM

* Geçen gün Vatan Şaşmaz’ın cenazesinde sizin adınızı da andılar, “Yaşasaydı Halit Kıvanç gibi olacaktı” dediler…

– Birçok kişiyle tanışıklığım var. Fakat o bizim aramızda kalıyor. Ben öyle bir reklamı sevmiyorum. Bir insan başarılı olmuşsa ben burada ancak mutlu olurum. Ben hiçbir zaman rakibe küfreden adam olmadım hiçbir konuda. Vatan bana çok yakınlık gösterirdi. İkimizin de koşuşturmaları vardı ve son yıllarda çok fazla beraber olamadık. Vatan, yetenekli, yakışıklı, dünya sevimlisi bir insandı. O kadar tatlı bir çocuktu ki, akrabalarımın birinin kocası olmasını bile isterdim. O kadar severdim. Son yıllarda birbirimizi az görür olmuştuk. Vatan’ın çok başarılı olmasını isterdim. Ölümüne çok üzüldüm. Son zamanlarda yakın olduğum birçok kişiyi kaybettim.

* İnsan 90’lı yaşlara geldiğinde ve yakın dostlarını kaybetmeye başladığında neler hisseder?

– Yalnızlaştığımı hissediyorum. Eşimi, dostumu, arkadaşlarımı, tanıdıklarımı kaybettikçe. Ama itiraf edeyim; ben çok daha kötüsü olacak diye düşünüyordum. “Yalnız kalacağım ve perişan olacağım diyordum”. Allah’a şükür öyle olmadı. Torunum yok ama yeğenlerimin küçük çocukları hepsi etrafımda.

Kaynak: Hürriyet

Exit mobile version