RöportajlarSanatçı Röportajı

Funda Arar

funda-arar-muzikonair

Başarının anahtarının iyi bir ekiple çalışmak olduğunu söyleyen Funda Arar: Sizi yönlendiren insanların acımasızca eleştirmesi güzel bir şey. Böylece mesleğinizde ilerliyorsunuz. Ama eleştiri dozunda ve yerinde olmalı.

Funda Arar, yoğun bir konser temposu içinde. Yeni bir albüm hazırlayan ünlü sanatçı, yakında ‘Bağışla’ isimli bir de single çıkaracak. Müzisyen Febyo Taşel ile evli olan Arar, işten kalan tüm zamanını oğlu Aras’la geçiriyor. Funda Arar ile Bebek’te buluşup bir tekne ile Boğaz’a açıldık. Oltalarımızı ‘rastgele’ diye denize atıp hem sohbet ettik, hem de balık tuttuk…

Yoğun bir konser temponuz var, değil mi?

Konserler yoğun bir şekilde başladı. Konserlerimizin hazırlıkları, repertuvarları ve toplantıları yoğun bir tempoda ilerliyor. 31 Temmuz’da Çeşme Açıkhava, 1 Ağustos’ta Bodrum Antik Tiyatro ve 13 Ağustos’ta Harbiye Açıkhava’da sahneye çıkacağım. Ardından da ekstralarımız ve diğer konserlerimiz devam edecek. Bir yandan da yeni albüm hazırlıklarına başladık. Bu arada Ağustos ayının başında ‘Bağışla’ adlı bir single’ım çıkacak.

Eşiniz Febyo Taşel ile birlikte sürekli bir üretim halindesiniz. Şarkı seçerken zorlanıyor musunuz?

Evet, sürekli üretim halindeyiz. Benim için en zor süreç; albüm ya da konser için repertuvar hazırlamak. O kadar ikilemde kalıyorum ki… Bazen ‘Şu şarkıyı da okusam’ diyorum ama o zaman da konser süresini dört-beş saat yapmak gerekiyor.

Funda Arar markasını korumak için özel çalışmalar yapıyor musunuz?

Marka çalışması çok önemli. Onu korumak için profesyonel bir ekiple çalışıyorum. Yaptığınız işte iyiyseniz, kendinize güveniyorsanız ve aşkla çalışıp ter döküyorsanız; başarı bir şekilde geliyor. Bu yüzden çok fazla ortalarda görünmeye gerek yok. Zaten o durum beni negatif etkiliyor. Baştan beri öyle bir çizgi çizmişim zaten. İnsanlar beni yerli yersiz çok fazla gündemde görmek istemiyor. Çalışmalarım olduğu zaman yer aldığım röportajların dışında çok gündemde yer almıyorum. Marka yönetiminde sanatçının kendisini bilip ilerleme kaydetmesi çok önemli.

Etrafınızdaki fikirlere ve ekibe de önem veriyorsunuz o halde…

Her şeyi kişi kendisi düşünemeyebilir. Sizi yönlendiren insanların acımasızca eleştirmesi güzel bir şey. Böylece mesleğinizde ilerliyorsunuz. Etrafınızda sizi sürekli pohpohlayan insanlar olması, ‘Süpersin, çok güzel’ falan demesi doğru değil. ‘Dost acı söyler’ diye boşuna dememişler. Tabii sürekli olumsuz eleştiri yapılması da sizi bunalıma sokar. Eleştiri; yerinde ve dozunda olmalı. Ayrıca sizi onurlandırıp egonuzu okşamalı.

Cool tavrınızı ailenizden mi aldınız?

Benim karakterim bu. Disiplinli bir ortamda yetiştirildik. Kız çocuğu olarak çok serbest yetiştirilmedik. Hâlâ bir şey yaparken ‘Aileme, bize ters düşer mi?’ diye düşünürüm. Hayatı çok fazla takmamak, ona karşı cool durmak lazım. Umurumda olsa ne olacak? Ben kendi işime bakıyorum, kendi yaptığım işle meşgulüm… Başkası ne yapmış, o kime ne demiş gibi konular hakkında düşünecek vaktim yok benim. Zaman yetiştiremiyorum, bir de onları kafama takamayacağım.

Unutulmaktan korkuyor musunuz?

Herkes bir şekilde unutuluyor, ona kafa yormuyorum. Bu dünya kalıcı değil. Yaptığım işin şöyle bir artısı var; şarkılarım ve sesim kalıcı olacak. Ben gittikten sonra dinlemek isteyen dinleyecek, unutmak isteyen de unutacak; bu dünya böyle.

Eşinizi kıskanıyor musunuz?

Keşke biraz kıskanç olsaydım. Ama bunun karşılıklı güvenle alakalı olduğunu düşünüyorum. Evli insanların da kendilerine ait özel yaşamları olmalı. O zaman evlilikler daha güzel yürüyor. Diğer türlü sıkılırsın, yani zaten sürekli bir aradasın. Bugüne kadar hiç kıskançlık yapmadığımı düşünüyorum ama Febyo’ya sormak gerek. (Gülüyor)

Hem sanatçı, hem de anne Funda Arar olarak nelerden feragat ediyorsunuz?

Markamı korumak adına bana gelen her iş teklifini kabul etmiyorum. Günü kurtaralım, para kazanalım gibi düşünceler içinde değilim. Ama bir anne olarak her şeyden feragat ediyorum. Oğlumu sırtıma alıp gezdiriyorum. Başka kim Funda Arar’ın sırtına binip gezecek! (Gülüyor) Oğlum; başımın üstünde de, sırtımda da gezer. Evlat bambaşka bir şey, iyi ki de yapmışım. Annelik hayatta herkesin tatmasını istediğim bir duygu.

Bir anne olarak oğlunuzun geleceğini planlıyorsunuz sanırım. Onunla ilgili hayalleriniz neler, öğrenebilir miyim?

Evlat başka bir şey… Her şeyi onun için düşünüp daha çok çalışıp, çok üretmek gerekiyor. İnşallah oğlum Aras güzel bir eğitim alıp okur. Bence okuyan çocuk belli olur, eğer okumazsa hemen sanayiye gider! (Gülüyor) Müzikle ilgilenmesini çok isterim ama açıkçası popüler kültür içerisinde yer almasını istemem. Çok iyi bir müzisyen olmasını, bir enstrümanı çok iyi çalmasını isterim. Mesela Berlin Filarmoni Orkestrası’nda çalsın ya da şef olsun… Böyle hayallerim var ama her zaman hayaller gerçek olmuyor. Çocuğu siz istiyorsunuz diye zorlamak da güzel değil. Çünkü ters tepebilir. Aras, ne sevip istiyorsa onu yapabilir.

Meslektaşlarınızla rekabet ediyor musunuz?

Rekabetim kendimle; bir önce yaptığım işten daha iyisini yapmaya çalışıyorum. Herkesin kendine göre bir işi, dünyada yiyeceği bir ekmeği var. Beni tanımayan insanlar; hakkımda soğuk, burnu havada, mesafeli ve nemrut diye düşünüyor. Bunun farkındayım ama benimle her tanışan insan daha sonra tam tersini düşünüyor. Aslında samimiyeti ve muhabbeti çok seven biriyim. Cıvıklık, yılışıklık denilen haller var ya, ondan hazzetmiyorum. İlk gördüğü zaman ‘Ay canım’ falan halleri bana sahte geliyor. Önce birbirimizi tanıyalım, samimiyet sonra gelir diye düşünürüm. Çok ‘canım cicim’ yapanları da sahte buluyorum. Mesafeli insanlar daha doğru geliyor.

Kariyer planlarınız arasında neler var?

Sanatın yaşı yok. Elbette belli bir yaştan sonra şimdiki gibi koşturmak, enerjiyi bulmak zor. Üretebildiğim, nefesim yettiği ve dinleyenlerin talebi olduğu sürece böyle çalışacağım. İnsanların sizi alkışlamasını görmek, sevgisini hissetmek, şarkı söylemek o kadar güzel bir duygu ki; onlardan da vazgeçemiyorsunuz.

İç dünyanızı nasıl dışa vuruyorsunuz?

Yazıyorum… Kafamdakilere kağıda dökmek beni rahatlatıyor. Bazen hiç söyleyemediğiniz şeyleri yazabiliyorsunuz. Bunlar, dilinizden çıkartmak istemediğiniz şeyler olabiliyor. Çünkü insansınız, melek değil.

Çok uzun yıllar çizgi film izlediğinizi duydum, doğru mu?

17 yaşıma kadar, yani lisedeyken çizgi film izlerdim; çok garip değil mi? En sevdiğim karakter ‘Donald Duck’tı, onun hastasıydım. Şimdi de oğlumla birlikte izliyorum.

Sabah

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu