Ah Tarkan Ah…. Değdi mi Bunlara?

Son birkaç yıldır fırsat buldukça kendimi parçalarcasına bir konuda Tarkan’a çağrıda bulundum.  Türkiye’nin diğer tüm solist ve müzik yorumcularının dışında bir yerde olan, tüm görüşlerin, tüm inançların, tüm cinsiyetlerin sevgisini kazanabilen ve bunu uzun yıllardır elinde tutmayı başaran mega star, son birkaç yıldır yaşanan kutuplaşmadan payını almış ve bunu hareket ve söylemlerinde göstermeye başlamıştı.

Politikacılarla eskisinden daha fazla yan yana gelmeye başlayan Tarkan, siyasi nedenlerden dolayı ortaya çıkan sosyal konularda taraf oluyordu. En son bu yaz gerçekleştirdiği Harbiye konserinde Ekrem İmamoğlu’na “İstanbul’un üzerine güneş gibi doğdunuz” diyerek çok ciddi bir siyasi taraf olduğunu göstermişti. Ben hem bir marka araştırmacısı olarak hem de bir vatandaş olarak Tarkan’ın bu tavırlarını şaşkınlıkla karşıladım. Anlam vermeye çalıştım. Ben bunu “Acaba Tarkan’ın kutuplaşma sonucunda ortaya çıkan duygusal coşkuya kendisini kaptırdı” mı yoksa “bu çocuk da mı şaşırdı?” şeklinde yorumladım. Tarkan hiçbir zaman siyasetle anılmamıştı, bırakın siyasetle anılmayı Tarkan bir futbol takımı ya da bir başka toplulukla bile yan yana gelmemeye dikkat ediyor, tam bir küresel star gibi davranırken ne olmuştu da birden politikleşmişti? Defalarca yazdım, çizdim. Yapma etme sana yakışmıyor dedim. Çünkü Tarkan’ın bu politik görüntüsü onu kutuplaşmanın içine çekiyor ve o mega star kimliğinden sıradan bir stara doğru itiyordu.

Şaşırtan İmar Projesi

Bu hafta basına bir haber yansıdı.  Habere göre Tarkan ablası ile birlikte 5 bin 283 metrekarelik bir arazinin imarını değiştirmek için beş kez İBB’ye başvurmuştu. “Allah Allah” dedim, okumaya devam ettim. Haberi farklı siyasi görüşlü kaynaklardan da okudum, inceledim. Tarkan her sanatçı ve her para kazanan insan gibi bir yatırım planlamıştı. Bayrampaşa’daki arsasına bir benzin istasyonu bir tane de otel yaptırmak istiyormuş. Ama bu isteği için izin alamamıştı. İBB’nin hazırladığı raporda ise Tarkan’a ait olan 5 bin 283 metrekarelik arazinin 720 metrekaresinin çocuk bahçesi , 1.150 metrekaresinin ise yol olarak ayrıldığı yazılıydı. Yani Tarkan’ın hayali suya düşmüştü. Bunun üzerine Tarkan 980 metrekarelik alanın kendisine kaldığını ifade ederek 2 bin 686 metrekarelik imar izni istemiş.

Tarkan’ın dosyası tam altıncı kez oylanmak üzere belediye meclisine gidecekken İmar ve Bayındırlık Komisyonu  başkanı dosyanın iade edilmesini istedi ve dosya oylanmadan geri çekildi. Özetle Tarkan’ın isteği bir kez daha olmamıştı. Bu konuda kimse bir açıklama yapmadı. Bu dosya neden son dakikada geri çekildi onu da merak etmedim değil. Neyse, işin bu bölümü elbet bizi ilgilendirmez.  Ancak sonuç olarak Tarkan’ın AK Parti dönemine ait İBB ile 13 yıllık bir imar diyaloğunun olduğu ortaya çıktı.

Belli ki şu ya da bu nedenden dolayı bu talep hayata geçirilememişti.  Elbet olayın hukuk çerçevesinde bir açıklaması vardır. Elbet Tarkan’ın da bu arsadan bir zararı olmuştur. Her vatandaş gibi o da alnının akıyla kazandığından ayırıp bir yatırım yapmak istedi ve işler istediği gibi yürümedi. Bunda üzülmesi hatta sinirlenmesi kadar doğal bir şey olamazdı Tarkan’ın.

Ancak Tarkan’ın unuttuğu bir şey vardı. O normal bir vatandaş değildi, o milyonların kabul ettiği, Türkiye’de belki de o döneme en yüksek beğenilme ve sevilme oranına sahip starıydı. Duygularına dikkat etmesi lazımdı. Bunu yıllardır da yapıyordu. Ama İBB seçimlerinde böyle yapmadı ve bir anda duygularına yenilerek hem sosyal medyada yerel seçimlerin tekrar edilmesini protesto etti hem de konserinde İBB Başkanı’na siyasi anlamda taraf olabilecek bir ithamda bulundu.

Tarkan İlk Kez Bu Kadar İmaj Kaybetti

Bu üst üste yaşanan olaylar Tarkan’a ciddi bir imaj kaybı getirdi. Ha kayıp mı kar mı onu bilmem. Hani meşhur bir yüzde 51 bir de meşhur yüzde 49 var ya. İşte hesapta totalde kayıp yaşadı. Çünkü Tarkan hem yüzde 51’in hem de yüzde 49’un mega starıydı.  Harbiye konserinde İBB başkanına yaptığı  “İstanbul’un üzerine güneş gibi doğdunuz” söylemi onun marka kişiliğini bir anda bu kutuplaşmanın merkezine oturttu. Tarkan herkes gibi dilediği partiye inanabilir, dilediği partiyi sevebilir, oy verebilir. Ama sahip bulunduğu konum onun bu kadar politize olmasına neden olmazdı. Mesela Ekrem İmamoğlu’na o gün konserde “Dilerim İstanbul üzerine güneş gibi doğarsınız” deseydi yine aynı alkışı alacaktı ama tarafsızlığını koruyacaktı. Bana sorarsanız hangi politikacı olursa olsun hiçbiri için böyle bir söylem yapmaması gerekirdi. En fazla “Sayın İmamoğlu da aramızda, hoş geldiniz efendim” demeliydi.

Şimdi ne oldu? Bir kısım medya onu “yalaka” ilan etti. Bir kısım medya “tanrılaştırdı” . Peki şimdi ne olacak? Ekrem bey megalo idea’sı olan Cumhurbaşkanı olursa Tarkan onun adamı , Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret eden Demet Akalın onun düşmanı mı olacak? Yani çark mı değişecek? Böyle olmaz, bu iş böyle yürümez.  Bakın basit bir konu gibi görünüyor ama altından bir benzin istasyonu bir tane de otel çıktı. Şimdi ben kime neden inanayım?

Tüm bu olaylar yaşanırken İmamoğlu ona sorulan bir soru üzerine “Basından okudum. Ama bilgim yok. Varsa her vatandaş gibi talebi değerlendirilir bakılır. Hiç kimsenin ayrıcalığı olmaksızın aynı hukuksal zeminde şehir düzeni içinde kime ne hukuken ne verilebiliyorsa aynı değerde aynı kararda insanlara bakış açımız vardır” açıklamasını yaptı. Bu benim gönlüme su serpti. Bu son dakika yapılan bir manevra açıklaması mı yoksa samimi bir açıklama mıydı onu Allah biliyor. Ama tüm bu hikaye bize “siyasetçilerle ünlülerin ilişkilerinin hatta diyaloglarının altında mutlaka bir şeyler vardır” tezini hatırlattı bana. Sonuç olarak tatsız bir muhabbet daha yaşadık.

Doç Dr. Michael Kuyucu | Müzik Onair

Exit mobile version