Aman Allah’ım Yoksa?..

Sanatçı olarak kabul görmek, Allah vergisi yetenek, çok iyi bir ses, yaratıcılık ve seslendirilen çok iyi şarkılardan geçerdi. Daha doğrusu biz öyle bilirdik.

Klasik bir laf vardır :’’Bizim zamanımızda müzik daha kaliteliydi’’. Bunu annelerimiz ve babalarımız bizlere söylerlerdi. İşin komik yanı, bunu kendi anneleri ve babaları da onlara söylermiş. Hatta onların da kendi anneleri ve babaları onlara aynı şeyi söylermiş. Bu aslında müziğin her çağında söylenmiş bir cümle. Mantıklı. Çünkü müzik, var oluşundan beri değişimler yaşadı, dolaysıyla bir yeni jenerasyonun müziği her zaman bir önceki jenerasyon tarafından ilk başta yadırganmıştır.

Müziğin tam tarihi belli değil. Bildiğimiz şey: Neredeyse tüm halkların ve yörelerin kendi müzikleri vardı. Orta çağda buna klasik müzik de eklendi. Tarih boyu yeni enstrümanlar da icat edildi. Ama Radyonun icadından sonra müziğin gelişmesi çok farklı ve hızlı oldu. Kendi müziğini dünyaya yayabilen ilk Amerikalılar oldu. Siyahi kölelerin ürettiği: Jazz, Funk, Soul  gibi tarzlar artık dünya çapında dinlenmeye başlandı ve artık insanlar sadece kendi yöresinin değil başkalarının müziklerini merak etmeye, örnek almaya ve dinlemeye başlamıştı. Artık her 10 yılda yeni trendler yaratılıyor ve keşfediliyordu. Televizyon ve teknolojinin gelişmesiyle de bu değişim daha da hızlandı, hatta bazı sanatçılar, gruplar ve müzik tarzları dünyada toplumsal hareketler bile başlattı. Çok uzağa gitmeye gerek yok.

60 lı yıllar: Rock and Roll

70 li yıllar:  Pop müzik.  Elektronik aletlerin kullanılmaya başlanması.

80 li yıllar: M’tv nin kurulması ve teknolojinin daha da gelişmesiyle birlikte Pop, Rock, Rap, House, Acid Teckno, Reggae  gibi tarzlar daha da çok yayılması.

90lı yıllar: Pop, Rock, Rap, R&B, Reggae, Ragga, Reggaeton, Hip hop, Boblin’ gibi renkli tarzların ortaya çıkması ve daha da çok yayılması.

2000 Yılına kadar müzikte, kıyafetlerde, tarzlarda ve seslerde hep bir değişim, hep bir kalite vardı. Çok sayıda dünya starları, efsaneler ve asla unutulmayacak eserler çıktı ortaya. Bugün halen hatırlanıyor ve yaşatılıyorlar.

2000 yılından itibaren sanki son evrelerini yaşamaya başladı müzik. Sanki her şey biranda durdu. Piyasaya uymayan kaliteli insanlar küstürüldü, uzaklaştırıldı. Sanki genelde sistemin, şarkıların ve programların genel amacı değişti.

2005 yılından itibaren de sanki sistem her yönüyle değişmeye başladı. Sanki birileri tüm bu değerli bilerek bir kerede sifondan çekmeye çalışıyor. Sanki dünya genelinde  Radyo ve Televizyonlar tarafından çapraz ateş açılıyor.

Aman Allah’ım Yoksa kabus mu görüyorum?

Yoksa günümüzün müzikleri ve programları yan etkilerini mi göstermeye başladılar?

Bakkaldan almaya alışık olduğumuz organik ürünlerden sonra  mecbur kaldığımız büyük marketlerdeki  seri üretimine mi benzemeye başladı?

O yüzden mi tadı tuzu kalmadı?.

O yüzden mi unutkanlık yapıyor ve kısa zaman sonra hiç bir şarkıyı ve şarkıcıyı hatırlamıyorum?

O yüzden mi sanatlarıyla değil saçma sapan programlardan çıkan palyaçoları efsane olarak algılıyor beynim?

O yüzden mi isimleri hariç hepsi birbirine benziyor hepsi aynı tadı veriyor?

Yoksa içindeki katkı maddeleri mi bağımlılık  yapıyor?

Aman Allah’ım yoksa ele mi geçiriliyorum?

O yüzden mi önüme sunulan her şeyi yemeye ve inanmaya  başlıyorum?

Hatta çocuklarıma bile izletip dinletiyorum?

Yok yok, ben olayı çözdüm; Sorun Bakkallarda!!!

Ey Bakkal sana sesleniyorum; Sakın ha o marketlerin tuzağına düşme! Ne yap ne et ayakta kal! İnsanlık için ayakta kal!

Ragga Oktay | MüzikOnair

Exit mobile version