Londra’da doğdu, Türkiye’ye geldiğinde 12 yaşındaydı. Kültüre ayak uydurmak için başladığı tiyatro eğitimini hayatının odağına aldı. Kısa sürede dikkatleri üzerine çekti. Yeni dizisi ‘İstanbullu Gelin’ için buluştuğumuz Aslı Enver hayat hikâyesini ve Murat Boz’la yaşadığı aşkı anlattı.
En son konuştuğumuzda çok durgundunuz, bugün karşımda bülbül gibi şakıyan bir kadın var… Ne değişti?
– Eskiden daha çekingen ve utangaçtım. Arkadaşlarımın yanında rahattım. O zamanlar nasıl görüneceğime takılırdım. Zamanla asıl derdimin o olmaması gerektiğini anladım herhalde. Gerçekte kimsen, öyle kabul görmen gerekiyor. Belki de 30’larda daha rahat bir forma geçtim.
Bu değişimde yaşadığınız aşkın etkisi ne kadar?
– Mutluluk insana güzel bir ruh hali ve özgüven veriyor. Sevilmek de özgüveni besleyen bir şey.
Aslı Enver: Mutluluk insana özgüven veriyor
Yeri gelmişken; pazartesi güne Murat Boz ve sizin ayrılık haberinizle uyandık…
– Günaydın (gülüyor)!
Son durum nedir?
– Bir senedir birlikteyiz ve çok güzel bir şey yaşıyoruz. Biz de o sabah bu haberle uyandık. Önce gazeteye, sonra birbirimize baktık ve gülümsedik… İnsan, hakkında gerçek olmayan bir şey görünce biraz üzülüyor ama yapacak bir şey yok.
Murat Boz’da sizi çarpan neydi?
– Murat, hayatımda gördüğüm en mütevazı ve yardımsever insan. Bunlar da çok değerli özellikler.
Yeni diziniz ‘İstanbullu Gelin’de çiftin hayatına aileler giriyor ve her şey değişiyor. Sizin ilişkinizde ailelerin durumu nasıl?
– Çok klişe gelebilir ama annemle gerçekten iki yakın arkadaş gibiyiz. Annem ve kardeşim, Murat’ı çok seviyorlar.
Murat Boz’un bazı şarkılarını size yazdığı konuşuluyor. İşin aslı ne?
– Bana doğum günümde yazdığı bir şarkı var. Hayatımda aldığım en güzel hediye. Hiç beklemiyordum. Stüdyoda çalışıyor sanıyordum, oysa o sıfırdan bir şarkı yapıp klibini çekmiş.
Evlilik fikrine nasıl bakıyorsunuz?
– İleride kendimi anne olarak görmek istiyorum.
EĞER KARŞIMDAKİ ERKEK O KADAR KARARLIYSA GİDERİM…
Yeni dizinizde yakında vizyona girecek sinema filminiz ‘Öteki Taraf’ın başrollerini Özcan Deniz’le paylaşıyorsunuz. Nasıl kesişti yollarınız?
– Özcan Deniz önce tanışmak ve ‘Öteki Taraf’ isimli sinema filminin senaryosunu anlatmak istedi. Öyle bir anlattı ki gerilim türündeki bu hikâye beni çok etkiledi. İkinci görüşmede ‘İstanbullu Gelin’den bahsetti. “Şarkı söyler misin” diye sordu: “Kendi kendime söylerim ama toplum içinde hayır” dedim. Sonra yönetmenin Zeynep Günay Tan olduğunu öğrendim ve bana uygun bir rol olsa zaten o beni arardı diye düşündüm. Bir süre sonra Zeynep aradı ve senaryoyu yolladı.
Canlandırdığınız karakteri sevdiniz mi?
– Başlarda edilgen buldum. Ama sonra Zeynep başka bir açıdan bakarak okumamı, Süreyya’nın aslında sert bir karakter olduğunu söyledi. Fark ettim ki gerçekten öyle. Ezilen bir karakter değil Süreyya, onu çok sevdim. Eski Türk filmi huysuzluğu olan bir kadın. Komiklik yapmadan komik olabiliyor. Tabii dizinin gerçek bir hikâye olması da çok etkileyiciydi.
Süreyya sevdiği adam için yaşadığı şehri bırakıp onunla Bursa’ya gidiyor ve orada âşık olduğu adamın ailesinin baskısıyla karşılaşıyor. Siz sevdiğiniz için her şeyden vazgeçip şehri terk eder misiniz?
– Boran (Özcan Deniz) tutarlı bir erkek ve Süreyya’nın peşini hiç bırakmıyor. Bu, kadını tavlayacak bir şey. Kadın da doğası gereği onunla gidiyor. Ben de eğer karşımdaki erkek o kadar kararlıysa giderim. Süreyya da gitti…
Dizinin tanıtımlarında sizi şarkı söylerken gördük. Söylendiği gibi Murat Boz mu çalıştırdı?
– Önce Gürsel Çelik piyano başında çalıştırdı. Sonra kayıtları aldı. Murat da bir noktada yardım etti.
MÜJDAT GEZEN’İN OKULUNDAKİ ÇOCUKLARI KENDİME YAKIN HİSSETTİM
– Babam Kıbrıs Türk’ü. Babaannem Kıbrıs’ta olaylar patladığı dönemde İngiliz ordusuna üniformalar dikiyormuş. Sonra İngilizler onu İngiltere’ye davet etmiş. Altı çocuğuyla Londra’ya gitmiş. Anneme gelirsek; o İstanbul’da bir ailenin tek kızı… Okulu bitince dil öğrenmek için Londra’ya gidiyor. Ve orada babamla tanışıyorlar. Büyük bir aşk başlıyor. Sonra annem Türkiye’ye dönüyor. Nasıl âşık… Arabesk dinliyor; Ferdi Tayfur’lar, Orhan Gencebay’lar… Tabii babam da öyle. Sonunda babam dayanamayıp annemin yanına Türkiye’ye geliyor.
– Babamın annemden önce bir evliliği ve o evlilikten de üç çocuğu olmuş. Dedem bu yüzden karşı çıkıyor evlenmelerine. Hatta düğüne bile gitmiyor. Annem ardından Londra’ya taşınıyor. Babam çok çalışıyor ve maddi olarak iyi duruma geliyorlar. Bu arada ben ve kardeşlerim dünyaya geliyoruz. Üç kardeşiz.
– Türkiye’ye dönme sebebimiz eğitim ve aidiyet duygusu… Babam iş için gelip giderken bir süre sonra mesafeler sorun yaratıyor ve boşanıyorlar. Ben annemle yaşıyorum.
– Bu değişim başlarda çok zorluyordu. 12 yaşımdaydım. Bir geldik, ben hiçbir şey bilmiyorum. Türkçe okuma-yazmam yok. Ne yapsak diye düşünürken annem beni Müjdat Gezen’in okuluna yazdırmaya karar veriyor. Oradaki çocukların hepsini kendime yakın hissettiğimi hatırlıyorum. Bir hafta sonra başka bir şey yapmak istemediğimi biliyordum.
ÇİLLERİM GÜNEŞTE ÇIKIYOR, BU YÜZDEN KIŞIN YÜZÜMÜ EKSİK BULURUM
Sizde disleksi (Bir tür okuma bozukluğu) varmış, doğru mu?
– Evet.
Senaryoları nasıl okuyorsunuz?
– Altını kalemle çize çize okuyorum. Tabletten bir şey okurken bile altını çizmem gerekiyor. Çok zor! Bazen tabletten sesli okutarak dinliyorum ama tonlamalar aynı olduğu için bu sefer duyguyu alamıyorum. Biyografi okumayı seviyorum ama çok zorlanıyorum. Yerini doldurmak için çok fazla belgesel izliyorum.
Hiçbir kitabı baştan sona okuyamadınız mı?
– Bir kitaplığım var, görsen dünyanın en çok kitap okuyan insanı sanırsın. Kitap okuyup konuşan insanlara o kadar özeniyorum ki…
Kendinizle en büyük derdiniz?
– Yemek yemek. Onu zapt etmeye çalışmak beni zorluyor. Yiyip kilo almayan insanlara bayılıyorum.
En dayanamadığınız şey?
– Tatlı. Muhteşem bir şey ve bana büyük mutluluk veriyor.
Sizinle ilgili bilinen en büyük yanlış?
– Boyumun 1.75 olduğu. Aslında 1.65’im. Bunun sebebi genelde ekrandaki partnerlerimin çok uzun ve iri olmaması. Dolayısıyla ben de onların yanında biraz daha iri görünüyorum.
Çilleriniz bugün yok…
– Aslında çilliyim. Yazın güneş gördüğünde çıkıyorlar. Kışın yüzümü bu yüzden eksik bulurum. Yaz gelince hemen yüzümü güneşe dönüyorum ki çıksınlar.
Defolarınız var mı?
– Karşımdakine saflık derecesinde inanırım. Diyetin ilk bir haftası gıcığımdır. Navigasyon duygum hiç yoktur. Aynı yere 10’uncu kere gitsem bulamam. Teknolojiyle aram çok kötüdür.
Kaynak: Hürriyet- Kelebek