Nasıl başlasam, nasıl anlatsam, kelimelerim akmıyor ilk kez. Yüzüme bakıyorlar en hüzünlüleri, bizi seçme der gibi, ben de onlara bakıyorum öylece… Elimden geleni yapıyorum, elimden gidenin inadına. Böylesi ani bir veda beklemiyordum ben. Sohbetin orta yerinde kalkmak gibiydi, hayatın orta yerinde gidişin. Söz yarım kalır ya hani, öz yarım kaldı Baba…
Bugün tam on birinci gün. Bu nasıl bir hız! Seninle geçen hiçbir günü saymadım, ama sensizleri sayıyorum. İnsan neden böyle? Neden kıymet yokluğunda başlar her varlığın. Uyanınca başlayan, uyuyana kadar süren bir acı bu, günden güne büyüyen. Bir boşluk ki düş düş bitmeyen, bir yangın ki ne yapsam sönmeyen, bir çığ işte beni kendine katan… Yuvarlanıp gidiyoruz deyimi ilk kez bu kadar güzel anlatıyor olanı biteni.
Her taziye sohbetinde geçen cümleleri , özenle dinledim. Bilmediğim bir şey öğrenir miyim diye. Göğsümde hiç bilmediğim, hiç tanımadığım bir ağırlık, yerimden kalkamıyorken, ve bundan kimseye söz etmemişken, dostum Sibel Algan o merhem cümlesini her yerine sürdü acımın, ‘’Sana söz veriyorum, göğsünde oturan o fil bir gün kalkacak.’’ Bu bilgelik nerden geliyor dedi beynim o an, ve cevap basitti. Geçmişti oradan. Birkaç yıl farkla aynı noktadan geçmiş biri, yeni gelenin en güzel doktoru.
Eminim Sevgili Sibel gibi benden daha önce geçenler buranın yüz ölçümünü iyi bilir. Kocaman bir arazi burası, anılarla dolu. Dünya üzerinde daha fazla yarım hissedebileceğiniz hiç bir yer yok. Sevinç utanıyor senden, sen ondan. Hüzünden denizler, uçsuz bucaksız. Böyle koyu mavi hiçbir okyanusun rengi değil. Böyle bir siyah hiçbir gecenin dengi değil. Bir çizgi burası, buradan öncesi var bir de buradan sonrası. Anlamlar değişiyor, algılar, kaygılar, korkular. Esaslı bir milat bu…
Kalanlara sarılıyorsun ona sarılır gibi. Kıymetiniz ondan diyemiyorum ama sen biliyorsun Baba. Sen biliyorsun… ‘’Yaz!’’ demiştin bana; ‘’Sen hep yaz. Kağıt esaslı dosttur, kalem sırdaş.’’ Milyonlarla bölüşüyorum şimdilerde kelimelerimi ,en güzel, en kıymetli sesler, nefeslerle işbirliği yapıp. Her bir lokmam ve arkamda olduğunu hissettirdiğin her an için sana minnettarım. Gittiğin yere bende geldiğimde bana seni sorarlarsa baba kelimesinin bire bir anlamı diyeceğim…
Sevgili Babam; Rüstem Güner’in bana bir öğüdü ile bir şarkımın hikayesini ilk kez paylaşacağım. Hep derdi ki erkek çocuğu bakar başının çaresine ama kız çocuğu babaya ömürlük emanettir. Kalbin ömürlük bende emanet sözü onunla can bulmuştur. O safiyet onun kalbinden geliyor.
Babam; sen gitsen de çok uzaklara için rahat olsun İpek bana emanet…
Kalbinde ömürlük bizde emanet…
Zeki Güner | MüzikOnair