Eski model Deniz Akkaya Hürriyet Gazetesi’ne röportaj verdi.
Yalnız anne olmasından, yeni biten ilişkisine, kadar özel açıklamalar yaptı.
Sivri açıklamaları, cesur sosyal medya paylaşımları ve zamana meydan oku-yan güzelliğiyle her dönemin top modeli… Birkaç gün önce ise ayrılık haberiyle gündeme gelen Deniz Akkaya ile buluştuk, aşktan ayrılığa, kadının kadına düşmanlığından Adriana Lima-Metin Hara çiftine her şeyi konuştuk.
◊ Deniz, nasıl bir ailede yetiştin? Onlardan neler öğrendin?
– Devlet memuru bir anne ile babanın çocuğuyum. Babam sert ve çok çalışan bir babaydı. Bendeki bu çalışma hastalığı da zaten babamdan geldi. Ama ben sert bir anne olmadım.◊ O sertlikten ve mesafeden şikayetçi gibisin…
– Hayır hayır. Sonuçta onlar o şekilde yetiştirilmişti: Erkek dediğin işe gider, ekmeğini koltuğunun altına alıp evine döner, eve gelince de televizyonu açar ve o şekilde rahatlar.◊ Sen nasıl bir ebeveyn oldun?
– Ben eve döndüğümde kızımla birebir vakit geçirmekten keyif alıyorum.ÇOCUĞUMA BABASINDAN MADDİ MANEVİ HİÇBİR DESTEK YOK
◊ Ayşe’yle yeterince vakit geçirebildiğini düşünüyor musun?
– Ben sabah 9, akşam 6 çalışan biri değilim. Bazen yeri geliyor 5 gün eve gelemiyorum, bazen bir geliyorum 5 hafta evden çıkmıyorum.◊ Uzun iş seyahatlerin kızını üzmüyor mu?
– Hayır. Ayşe hiçbir zaman ben evde yokken “Annem nerede?” diye ağlamadı.◊ Çoğu anne baba, çocuklarından uzak geçen zamanları onları hediyeye boğarak telafi etmeye çalışır. Sen bu yola başvuruyor musun?
– Hiç o hataya düşmedim. Dışarı çıkalım mesela, Ayşe ihtiyacı olmayan hiçbir şeyi almaz, istemez. Onu bu kadar iyi yetiştirdiğim için kendimle gurur duyuyorum.◊ Yalnız bir annesin üstelik…
– Evet, çalışan bir anne… Çocuğuna maddi ya da manevi hiç baba desteği almayan bir anne…◊ Ben zaten bir erkeğe güvenerek çocuk dünyaya getirmeyi hiç anlamıyorum.
– Bu bizim kültürümüzle ilgili bir sıkıntı. Elbette çocuk aile ortamında büyümeli. Ama şu da var, bir sürü mutsuz evlilik görüyorum. “Neden?” diye sorduğumda hep aynı cevap: “Ben senin gibi güçlü değilim.” Hayır efendim sen de benim gibi güçlü bir kadınsın. Bir yuva kurtarılana kadar uğraşılmalı ama olmuyorsa, kadın hep mutsuzsa olmaz. Mutsuz bir annenin çocuğu da mutsuz olur.MUTLU OLMAN, İLİŞKİN İLELEBET SÜRECEK ANLAMINA GELMİYOR
◊ Bu arada Gökmen Şeynova’dan ayrıldığın yönünde haberler çıktı, aslı var mı bunların?
– Evet, doğru.◊ Ama neden, çok mutlu görünüyordunuz?
– Mutluyduk. Açık söyleyeyim, 40 yaşındayım. Bu yaşıma kadar çok âşık olduğum zamanlar oldu, çok büyük aşklar yaşadım. Ama bana iyi gelen biri ilk defa karşıma çıkmıştı. Sonra bir sorun yaşadık, bitmesi gerekti.;◊ Çok gizemli konuşuyorsun…
– Beraber Beyrut’a gidecektik, bir durum yaşandı. Yollarımızı ayırmanın daha doğru olacağına karar verdim. Ama ilişki anlamında. Dostluk baki. Sonuçta ne kadar mutlu olursan ol, bu ilelebet sürecek anlamına gelmez. Her şeyin bir sonu var. O yüzden büyük cümleler kurmak yerine bugünün tadını çıkarıyorum ben.◊ Ayrılıklar çok canını yakıyor mu?
– Millet geçmişte çok fazla acı çektiğimi falan zannediyor ama ben hiçbir zaman acı çekmedim. Kapıyı çekip gittim. Tabii bu kapıyı çekip gitmeler insanda bir kemikleşme yaratıyor.◊ İlişkilerde eşitsizlik, haksızlıkla ilgili bir durum gündeme taşındığında da ilk tepki gösterenlerden birisin. Sivri sözlerinle tepki çekmekten korkmuyor musun?
– Neden korkayım? Tülay benim bir kızım var. Kadından Sorumlu Devlet Bakanımızı sosyal medyada takip ediyorum ben. Geçenlerde “Ne mutlu ki 2017’yi boşanmaların azaldığı bir yıl olarak kapattık” diye bir açıklama yaptı. İyi ama kadına şiddet, dayak ve cinayetlerin arttığı bir seneydi. Biraz kafamızı kuma gömüyoruz yani. Ben böyle yetiştirildim. Nereye gidersem gideyim, bildiğimi, düşündüğümü söylerim. Yetiştirildiğim şekilde yaşarım.◊ Çünkü çocukluğundan itibaren ayaklarının üzerinde durmayı öğrettiler sana. Dolayısıyla zorlanmıyorsun.
– Ama ayakları üzerinde durmayı öğrenen birçok kadın sonradan dönemin çarkına ayak uydurdu. Benim çocuğum hem Türk hem Amerika vatandaşı, bir Fransız okulunda okuyor. Belki de yarın öbür gün Ortadoğu da ya da Çin’de çalışacak. İnşallah da çalışır. Koca evrende ufacık bir taneyiz. Öz değerlerimizi kaybetmeden daha global bir bakış açısı benimsemeliyiz.BENİM KIZIM MEVLANA RUHUNA YAKIN
◊ Kadının kadına desteği de hep lafta kalmıyor mu sence?
– Neden biliyor musun? Kadın evde mutsuz, kadın evde dayak yiyor, kadının tüm hayalleri suya düşmüş. Sonra o kadın televizyonda, özellikle magazin programlarında aşırı şişirilmiş hayatları gördüğünde onlara özeniyor, “Ben aslında o kadından daha değerliyim” diyor.
Ki haklı da olabilir… “Onun yerinde olmalıyken bu evde bu adamdan dayak yiyorum” diyor, sonra alıyor eline telefonu, başlıyor “Oh iyi oldu sana” diye yazmaya. Biliyor musun, benim çocuğum hiçbir varlığa bunu yapmaz. Sırf bu yüzden bile onunla gurur duyuyorum. Çok iyi bir anneyim, çünkü muhteşem bir çocuk yetiştirdim.◊ Ayşe en büyük gurur kaynağın olmalı.
– Hiç şüphesiz. Benim kızım Mevlana ruhuna yakın. Biz ona yaklaşmak için durmadan okuyoruz, o ise doğuştan bu duyguya sahip. Evimize bir gün çekirge girdi, yardımcı kadın da öldürdü. Dönüp ona “Bu dünyada yaşamaya senin kadar onun da hakkı vardı” dedi. İnanamadım.◊ Peki sen bu farkındalığa nasıl eriştin?
– Geçenlerde İlber Ortaylı’nın bir konuşmasını dinledim elit olmaya dair. Elit olmakla elitist olmak arasındaki farkı bilmeyip her ikisine düşmanlık beslemenin bu aralar çok popüler olduğunu söylüyordu. Bu çok önemli bir nokta.HALK İNSANI DEMEK AVAM DEMEK DEĞİLDİR
◊ Biraz açalım mı bu konuyu…
– Şöyle bir örnek vereyim.
Bazı sanatçılar ve birtakım magazin figürlerinin dilinde şu var: “Ben halk insanıyım.” İyi de halk insanı olman için avam olmana gerek yok ki! Avamlık çok başka bir şey. Fakat kavramlar birbirine karıştı işte.◊ Sen nasıl bir ailede yetiştin?
– Benim annemle babam devlet memuru. Yani biz de halk insanıyız, halktan geliyoruz. Ama ne annem ne de babamdan avamlık gördüm. Avamlığın halk olmakla ilgisi yok. Ne yazık ki bunun ekmeğini yiyen çok kişi var ortalıkta. Avamlığı pazarlayanlar yükselişe geçti.◊ Elit olmak zenginlikle bağdaştırılıyor.
– Oysa bunun cebin dolu olmasıyla da ilgisi yok. Bir konuda iyi olmakla, bilirkişi olmakla, yetkin olmakla ilgili tamamen. Bir şeyi iyi yapabilmekle, o konuda profesyonelleşmekle ilgili.BEN SOKAKTA BÜYÜDÜM SİNİRLENDİM Mİ MAHALLE AĞZINA DÖNERİM
◊ Güzel ve göz önünde olmak, başkaları tarafından daha fazla yıpratılma sebebi olabilir mi?
– Söylediğin durumu iş hayatımın ilk 10 senesinde yaşadım ben.◊ Sonra ne değişti?
– Geçmişte “Güzel ama kesin zeki değildir” derlerdi. Şimdi “Fazla elitist, kendini ne zannediyor” diye eleştiriyorlar. Ama bu da içi boş bir itham.
Ben mavi kan bir aileden gelmedim. Sinirlendim mi hemen mahalle ağzına dönmeye yatkın bir tipimdir.◊ Şaka yapıyor olmalısın!
– Hayır, gayet ciddiyim. Gereken cevabı vermek için anında sokak jargonuna dönebilirim.
Tanıyanlar bilir, sokak çocuğuyumdur. Sokakta büyüdüm. Annem de babam da üst düzey yöneticiydi ama sonuçta devlet memuruydu.
Kolejlerde okutulsam da okulun en kıt kanaat geçinen öğrencilerindendim.METİN HARA, ADRIANA LİMA’NIN AYARINI BOZDU
◊ Geçmişte yaşadığın en büyük pişmanlık?
– Modellik için yurtdışına gitmemektir herhalde. O zamanlar çok özgüvenli biri gibi görünüyorsun ama süper özgüvensiz bir tipsin aslında, kimse bilmiyor. Güzide (Duran) buna çok yaklaşmıştı, onun da o yolda bir erkek arkadaş gazabına uğradığını biliyorum.◊ Oysa Doutzen Kroes de evli, iki çocuklu ama kariyerine gayet güzel devam ediyor.
– Kültür farklılığı. Adriana Lima bile “Artık çıplak poz vermeyeceğim” diye açıklama yapıyor. Bir Türk eli değdi mi ayar bozuluyor! Kadın gitti bir Türk eli değdirdi, ayarını bozdurdu. Böyle devam ederse Adriana’nın sonu olacak.
ESKİ KORKULARIM YOK
◊ Neden modellik anlamında yurtdışına açılmayı düşünmedin? Ya da böyle bir adımın oldu da ben mi bilmiyorum?
– Yok, denemedim ve bunun bir hata olduğunu düşünüyorum. Kafa olarak o zamanki Deniz ile bugünkü Deniz iki ayrı insan diyebilirim. O zaman korkularım daha fazlaydı. Şimdiki aklım olsaydı, hiç düşünmeden çeker giderdim. Her işin bir kaidesi var, şu saatten sonra olacak iş değil tabii. Şimdi eski korkularım yok, kızımı yanıma alıp dünyanın başka bir yerinde hayata sıfırdan başlayabilirim. Bu arada kimselerin bilmediği kadar milliyetçiyim, ülkeme bağlıyım. Toptan gitmeyi hiç düşünmedim, düşünmem o yüzden.
TELEViZYON iÇiN HAYALLERiM VAR
◊ Hedeflerin ne?
– Televizyonda hayal ettiğim, yapmak istediğim bir şeyler var. Ama şu anki sistem ve ortamda zor görünüyor. Şu an yapılanlardan daha farklı bir format olmalı. Benzer bir format olursa da ben ona kendi yorumumu katabilmeliyim.
◊ Başarılı bulduğun televizyoncular kimler?
– Mesela Müge Anlı… Dünyada benzer bir formatı ondan daha iyi yapan yok. O da magazinciydi, sonra dışarıdan hukuk okudu. Bu nedir, hayalinin peşinden gitmektir.
◊ Yoksa o tür bir format mı var aklında?
– Yok, imkansız. Ben hayatın acı taraflarının altını o kadar çizebilecek bir karakter değilim, çünkü her şeyi içselleştiriyorum. Ben daha eğlenceli şeyler yapmak istiyorum. Hayat zaten yeterince zor.
◊ Magazin programları içinde olmak desem…
– Televizyonda magazin konuşmak çok keyifli bir iş, onu söyleyeyim. Magazin dediğin de halka kendini anlatmak.
MODEL YARIŞMASINA KATILANLAR BiR AN ÖNCE KENAN YA DA KIVANÇ OLMA HEVESiNDE;
◊ Hangi modacıları seviyorsun?
– Çok iyi tasarımcılar var ama bahsettiğim isimler 20’li yaşlarda. Ben artık kendi jenerasyonumun tasarımcılarından çok fazla giyinmiyorum. Çünkü gençler daha açık fikirli.
◊ Ya sevdiğin modeller?
– Yeni model çıkmıyor. Yarışmalara katılanlar da bir an önce oyunculuğa kaymaya çalışıyor. Yarışmalardan çıkanlar hemen bir Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ olma hevesinde…Kaynak:Hürriyet
↑