Site icon Müzikonair

“Ben Mesleğime İhanet Ettim”

Son günlerin magazinde en çok konuşulan ismi Yeşim Salkım Milliyet Gazetesi’ne röportaj verdi.

Anneliğinden,polemiklerinden,aşk hayatına kadar açıklamalarda bulundu.

Neler yapıyorsun bu aralar?
Zorlu’da Le Baron by Süreyya’da çıkıyorum. Cahide’de Ümit Besen’le düetler yapacağız. La Boucherie’de çıkacağım haftada bir gün. Farklı bir şey yapacağım. Daha çok proje yapıyorum. Lifetime kanalındada program yapıyoruz. Güzel gidiyor. Mehmet Coşkundeniz iyi bir gazeteci. Haber bölümünde çok sağlam. Ben işin sosyolojik tarafında devreye giriyorum. Elif Güvendik de iyi bir sunucu. ‘Ak Masa’ diyorum ben bize. Her şeyi söyleyelim, kendimizle ilgili de her şeyi söyleyelim. Sonra demesin insanlar hiç kendilerini eleştirmiyorlar diye.

Bana kendini eleştirir misin? Harbi eleştir ama…
Çok lanet bir kadınım. Beni idare etmek zor. Hiçbir adamın benimle aynı çatı altında rahat ve huzurlu yaşayabileceğini düşünmüyorum. Yaşayamaz abi, zor kadınım ben. Karşı tarafa suç atmıyorum artık. Çeneme de vurdu zaten menapozla birlikte.

Nasıl bir hayattı seninki?
Ben hayatımı rengarenk yaşadım. Hiç de pişman olmadım. Risk aldım. Hiç olmazsa anlatacak hikayem var. Sizin neyiniz var diyorum soranlara.

Çok hikayesi olan bir kadınsın. Standart insan bile kafasını yastığa koyduğunda zincirleme düşüncelere dalıp uyuyamaz. Sen nasıl uyuyabiliyorsun?
O kadar güzel uyuyorum ki. Çünkü hesaplaştım ve bıraktım. Hesaplaşamadığın gün kafana taktığın sorunlar senin bir adım ileri gitmeni engelliyor. Aslında bütün engellerimizi biz yaratıyoruz. Hesaplaşamıyordum, geçmişten vazgeçemiyordum. Şimdi eteğimdeki taşları döktüm, rahatladım. Şimdi onlar düşünsün. Neden sustunuz diyorlar. O zaman susmam gerekiyordu, sustum. Şimdi zamanı geldi konuşuyorum.

Neden susman gerekiyordu?
Çünkü susturuluyordum. Önümde engeller vardı. Son 5 seneyi zor geçirdim. Rahmimdeki tümör alındı. Bebeğime öyleyken hamile kaldım ve o çocuğu ölüm pahasına dünyaya getirdim. Doktorum ‘ölebilirsin’ dedi bana.

Neden bu riske girdin?

Çünkü susturuluyordum. Önümde engeller vardı. Son 5 seneyi zor geçirdim. Rahmimdeki tümör alındı. Bebeğime öyleyken hamile kaldım ve o çocuğu ölüm pahasına dünyaya getirdim. Doktorum ‘ölebilirsin’ dedi bana.

Neden bu riske girdin?
Çünkü çok aşık olduğum bir adamdan yıllar sonra hamile kalmıştım. Sürpriz bir bebekti. Doktoruma her gittiğimde endişeli gözlerle beni karşılıyordu. Hiçbir şey olmayacak merak etme, her şey düzelecek diyordum. Ve her şey yolunda gitti. Masadan beş gram kanla kalktım. Doktor panikle seni çıkaramam dedi. Söz veriyorum 10 gün sonra o kan 8,5’a çıkacak dedim. Öyle de oldu. Büyük kızım Gizem’i büyütememiştim, Ada’yla bu duyguları yaşamak istiyordum. Allah’a öyle bir yalvarmışım ki, “Bu duyguyu benden neden esirgedin, neden çocuğumu yıkadığım, beslediğim günü hatırlayamıyorum” diye. En son hatırladığım, emzirirken bebeğimi kardeşime verip kafamı buzdolabına soktuğum beyin kanaması geçiriyorum diye. Doğum sonrası depresyonu geçirdim. Ada’da bunların hiçbirini yaşamadım. Beş kuruş paramız yoktu. Eski eşimin de öyle, neredeyse evimize haciz gelecekti. Ama o kadar mutluyduk ki…

“BİRİLERİNİN ‘KRAL ÇIPLAK’ DEMESİ GEREKİYORDU”

Arada bir dibe vurmak hayatı daha iyi anlamana mı sebep oluyor?
Risk almayı seviyorum ve dibe batınca daha güzel anlıyorum hayatı. Çünkü hayat bir kalp atışıdır. Tekdüze bir hayat yaşarsan sıkılırsın, abuk sabuk şeylere dalarsın. Alkol kullanırsın, kumar oynarsın, karını, kocanı aldatırsın. Ben bunları yaşamadım. O kadar hareketli bir hayatım vardı ki bu bana güç verdi. Çok güzel bir hayat yaşadım ben. Hayatı yaşamaktan korkmadım, kimse de korkmasın. Tedbirli yaşamadım. Tedbir yoktur hayatta, sen istediğin kadar almaya çalış.

Dışarıdan bakınca Yeşim sanki çok üzgün, sinirli, agresif duruyor. Şarkıcı, oyuncu bir Yeşim varken, birden başka bir Yeşim Salkım görmeye başladık…
Sesimi duyurmak için bağırmam gerekiyorsa bağırmak zorundayım. Çünkü duymuyorlar, işlerine geldiği gibi duyuyorlar. Ayakların baş, başların ayak olduğu ülkede birilerinin de “Kral çıplak” demesi gerekiyordu. O da ben oldum. Ama sanıldığı kadar agresif değilim.

“YÜZDE 81 EN GÜVENİLİR KADIN SEÇİLDİM”

Herkes duydu sesini. Bitti mi artık?
Sebepsiz yere hiçbir şey yapmadım. Ben Arnavut kızıyım, öyle bir damarım var. Herkesin damarına basılır ama benimkinden zıplayarak geç. Haksızlığa, sahteliğe gelemiyorum. Maske sevmiyorum. Yaş aldıkça, öbür tarafa yaklaştıkça herkesin net ve şeffaf bir biçimde işini yapması lazım. Başkalarının tetikçisi olanları sevmiyorum. Benimle derdin varsa bana söyle. Aynı camiada 40 kişiyiz, birbirimizi çok iyi tanıyoruz, bu işler nasıl döner iyi biliyoruz. Kimi kandırıyoruz? Benim gördüğüm sahtelikleri başkaları da görüyordu ama konuşamıyordu. Dökün eteğinizdeki taşları arkadaş. Sizi böyle de sevecekler merak etmeyin…

Seviyorlar mı böyle de?
Çok seviyorlar. Yüzde 81 en güvenilir kadın seçilmişim sosyal medyada.

Sosyal medyadan her sorun halledilir oldu. Bu beni çok rahastız ediyor. Seni etmiyor gibi…
Telefonlarımı açmıyorlar, ne yapayım?

Magazinin fazlasıyla içindesin rahatsız olmuyor musun bundan?
Belden aşağı olunca rahatsız oluyorum. Seninle bir sorunum varsa senin üzerinden konuşurum, eşinin ya da çocuğunun üzerinden değil. Ama insanlar çok belden aşağı konuşuyorlar. Herkes kapısının önündeki çöpü temizlesin diyorlar. Ben zaten temizliyorum ama sizin çöplerinizi temizlemeye çöp arabası yetmez.

“BEN SANATÇI DEĞİLİM MESLEĞİME İHANET ETTİM”

Neler öğrendin bu süreçte?
İlginç şeyler dönüyormuş Behzat onu gördüm. Bildiğim bir dünyadan sırf bunları konuşmamak için uzaklaşmıştım. Sırf görmemek ve duymamak adına üç sene boyunca sadece dizi çektim. Üzüldüğüm bir nokta daha var. Bu ülkede herkes kendine sanatçı demeye başladı. Ben sanatçı değilim.

Neden kendini sanatçı olarak görmüyorsun?
Sanata dair edebi bir eser henüz bırakmadım. Şarkı sözü yazmadım, güzel bir fotoğraf çekmedim, resim yapmadım, kitap yazmadım. Ben oyunculuk yapmaya çalışan ve şarkıcılık yapan konservatuarlı bir kadınım. Yüksek lisansımı pedagoji üzerine yaptım. Kendime sanatçı dersem sana, babana, kendi babama haksızlık olur. O yüzden bana sanatçı denmesini istemiyorum, ben şarkıcıyım. 2. albümü çıkaranlar “Sanatçıyım” diyor.

“HAKAN UZAN İLE EVLİLİĞİMDEN SONRA TEPETAKLAK OLDUM”

Çok şey yaşayan bir kadın olarak hiç pişmanlığın olmadı mı sahiden?
Sadece şu var, ben mesleğine ihanet etmiş bir kadınım. Çok iyi şarkı söylerken bıraktım. Özel hayatım beni tepetaklak etti.

Evlilikten sonra mı oldu?
Evet, Hakan Uzan’la evliliğimden sonra…

Zengin bir aile, şarkıcı, işini yapan bir kadın, birden bire evlenmeye karar veriyorlar… Nasıl karar verdin?
26 yaşındaydım henüz.

Ailen bir şey demedi mi? Senin kızın benzer bir evlilik yapsa engeller misin onu?
Bu tür kararlar alınırken aile istediği kadar baskı kursun, kendi dediğini yaparsın. Ben de onu tanıdığımda 25 yaşındaydım. Annem “Yapma” dedi. “Yapacağım, o çok iyi kalpli biri” dedim. İyi de bir insandı, asla hakkında kötü konuşmam, ondan çok şey öğrendim. Özel bir adamdı. Benim oluşumumda onun ve hayatımdaki erkeklerin büyük payı var. Haklarında kötü konuşamam, çünkü beni bu kadın yaptılar. Bütün bu tuzaklardan geçmeseydim, bu kadın olabilir miydim?

Evliyken sana nasıl davranman gerektiği söyleniyor muydu?
Evet. Yapmamam, görmemem, duymamam gereken şeyler vardı. Herkes madalyonun bir yüzünü görüp, öbür tarafına bakmamayı tercih etti. Evet, sütten çıkmış ak kaşık değilim de, çıktığım kaşıktan o sütü ak bırakmak için elimden gelini yaptım.

Ne hayat ama.. Tam filmlik.
Dört ay oturup duvarlara bakıp ağladım tek başıma. Kimseye bir şey anlatamadım. Bir psikiyatrım vardır. Ona ne zaman gitsem, ‘Tamam artık sen oldun, daha bana gelme’ diyor. Koca koca klasörlerimiz var, şunların dili olsa da konuşsa diyor. Benim doktorum olduğu için tehdit bile edildi.

Hadi ya, ne sebeple?
Sana geldi, iyileşti, boşanmaya karar verdi diye.

İyileştirme mi dediler doktora?
Evet. Ne oldu da bu kadın boşanıyor dediler. Çok insan tehdit edildi. Ama
benim arkamda sağlam duran üç-beş gerçek dostum oldu. Gördüğümü, bana yanlış geleni yorumluyorum.

“HER KADIN BİR ERKEĞİN ELİNİ TUTARAK ÖLMEK İSTER”

Kadın erkeğe, erkek kadına muhtaçtır derler hep. Doğru mu?
Aksini iddia edersen yalan söylersin, kendini inkar edersin. Bence kadın erkeği inkar ettiği zaman kendini inkar ediyor demektir. Her kadının bir erkeğin elini tutarak ölmek isteyeceğine inanıyorum. Hiçbir kadın yalnız ölmek istemez, erkek de öyle. Birinin gözlerinin içine bakarak gitmek güzeldir.

Yeşim Salkım, Hakan Uzan’la evlenince ‘patroniçe’ olmuştu. Kendine hiç torpil yaptın mı?
Hiç yapmadım ama o bana yaptı. Şarkılarımı az çal, insanlar kötü düşünür diyordum. İnadına günde 11 kez giriyordu şarkı. Çok inat bir adamdı. Denilenin tam tersini yapardı. Kimse karışamaz burası benim televizyonum, karımı da istediğim kadar yayınlarım derdi.

Birilerine de ödül verdirmişsin…
Evet, Cenk Eren ve Yonca Evcimik’e. Kral TV müzik ödülleri kıymetli bir arkadaşıma verilecekti, o gelmedi. Hemen arkamda Yonca ile Cenk oturuyordu, onlar da kategorideydi. Yonca o sene çok ilerlemişti. Cenk de iyi bir albüm yapmıştı. Hak eden başka kişiler var onlara verilsin dedim. Ve onlara verildi. Verdirdim derken, özellikle verdirmedim, aracı oldum sadece diğer hiçbir şeye karışmadım.

“(TELSİM SENİN OLSUN YETER Kİ BOŞANMA) DEDİ”

Sevince evlenen bir kadınsın. Sonrasında tiyatrocu bir arkadaşımızla evlendin, çocuğun beş parası yoktu. Tiyatro satın alabilecek konumdayken tiyatrocu meslektaşımızla evlendin… Neler hissettin?
Çok aşık oldum. Zor günleri birlikte geçirdik. 10 yıldır beraberdik. Hâlâ yan yanayız. Ben o adamın sadeliğini, bana bakışını ve kaybettiğim Yeşim’i yeniden hatırlatmasını sevdim. O yüzden onunla evlendim. İki büyük aşk yaşadım ve bu büyük aşklardan çocuğum oldu. Biri Gizem, diğeri Ada. Aradakiler demek ki hayatıma dokunmuşlar ama manevi olarak büyük izler bırakmamışlar. Biri çocukluk aşkımdı biri son aşkım. İlk aşkım Ankara’da çocukluk aşkımdı. 18 yaşındaydım. Orta halli bir ailenin çocuğuydu.

Şöyle devam etmişsin: Zengin, orta halli, fakir… 
Dedim ya, rengarenk bir hayat. Ben beni seven adam aramışım, bir kriter aramamışım.

Zenginlik zamanlarından komik bir anı istiyorum senden…
Boşanma anımızı anlatayım, ne kadar komik sen karar ver. Ben boşanmak istiyordum, Hakan istemiyordu. Bir gün Erol Köse ile beraber ellerinde kağıtlarla geldiler. ‘Bak’ dedi, ‘Bu Telsim, imzala senin olsun. Yeter ki benden ayrılma…’

İyi çekmiyor, almam mı dedin?
Çok ironik. Şunu anladım, sevginin olamadığı yerde ben olamam. ‘Hayır’ dedim, bunun en büyük şahidi Erol Köse’dir. Aslına bakarsan hayatımın o döneminde hiç komik anım olmadı.

 

Kaynak:Posta

Exit mobile version