Öncelikle artık bir de Bruda412 olarak kariyerine bireysel olarak da devam etme kararı aldın. Bu kararı nasıl verdin ve beklediğin neticeleri getirmekte mi?
2021 itibariyle böyle bir değişiklik yaptık fakat aslında bir format değişikliği gibi oldu. Toprak Kardeşler olarak bizim ayrılmamız söz konusu bile olamaz. İkimiz de birbirinden çok farklı müzik tarzları yapmak istediğimiz için böyle bir karar almış olduk. Ben güzel bir enerji verdiğini düşünüyorum. Grup olarak bir imajımız vardı aslında ama ister istemez tam olarak beni veya abimi yansıtmıyordu. Bu şekilde herkes kendi enerjisini daha net bir şekilde gösterebiliyor. Kararlarımızı yine ortak alıyor ve yatırımlarımızı ortak yürütüyoruz. Bizimkisi müzik değil hayat ortaklığı. Yakın tarihte ALFA isimli çok sert bir albüm yaptım. Bu Bruda412 adıyla vermek istediğim bir imajdı. Ama onu da çeşitlendireceğim, başlangıç için iyi gittiğini düşünüyorum. Bu yıldan ise beklentilerim daha fazla olacak. Geçen yıl hem çıkış yaptığım hem de bu yıla hazırlık yaptığım bir yıldı. Neticeleri bekleyip göreceğiz.
Şarkılarını dinlediğimizde aslında köklü bir rapçi olmana rağmen yeni dönem stillerinide yakalayabilen nadir isimlerden birisin. Trendleri nasıl takip ediyorsun?
Aslında itiraf etmem gerekirse biraz geç yakaladım. Trap soundlarının gelişini çok önceden görmüştüm ama o sound üzerinde kendimi çok hayal edememiştim. Sonrasında birkaç deneme gerçekleştirdim fakat onlar da tam olarak içime sinmedi. En son gerçekten paylaşmaya değer şeyler yapabildiğimi hissettiğimde ALFA albümüne giriştim. Takip ettiğim farklı soundlar var fakat gerçekten özgün bir duruş yakalamadığım sürece sırf o soundda bir şey yapmış olmak için müzik yapmak istemiyorum. Bu aralar elimde ALFA soundunun devamı işler de varken bir yandan dancehall şarkılar da yaptım. 4 Şubat itibariyle “Uzakta” yayında olacak ve yaza kadar sanırım bu sound üzerinden bir çok iş sunmuş olacağım. Yazın yine eski enerjimizi yakalayıp daha sert trapler ve belki phonk tarzda bir iş çıkarabilirim.
Bir yandan prodüktörlükte yapıyorsun, sana gelen sanatçılar senden nasıl geçer not alıyor, yani nasıl onaylıyorsun işleri? İzmir’de müzisyen olmak sence avantaj mı ya da dezavantaj mı neden?
Prodüktörlük işlerinde yine abimle ortak karar alıp hareket ediyoruz. Erdal Toprak daha müzik bazlı işlere bakarken ben kurumsal tarafıyla ilgileniyorum. Ekstra ekibimizde yer alan aranjörümüz Cem Coşkun ve yönetmenimiz Barış Sevgen de fikirlerini sunuyorlar. Son yıllarda çok ön planda görünmesek de birçok işin altına imza attık. Bundan dolayı da çok mutluyuz, hem insanlara pusula oluyor bazen de gençlerin elinden tutma imkânı buluyoruz. Tabii ki büyük şirketler gibi çok geniş bir kitle ile ilgilenme fırsatımız olmuyor yoğunluğumuzdan ötürü fakat yetenek gördüğümüz isimlere elimizden geldiğince maddi-manevi destek olmaya çalışıyoruz. İzmir’de olmak net olarak bir dezavantaj tabii ki iş konusunda. Yaşantı olarak sakin bir yer olması fırsatmış gibi görülüyor fakat kontak kurma açısından bizi biraz yavaşlatıyor diyebilirim. İstanbul’a sık sık gelip gitsek de oradaki bağlantılarımızla sürekli iletişim kuramama gibi sorunlar yaşıyoruz. Ama İzmir’de biz ve bizim gibi uğraşan birçok insana sahip. Burada işleri yapma konusunda çok sıkıntı yaşamıyoruz. Bence müziğin en önemli bölümü reklam ve tanıtımdır, bu konuda biraz eksikliğini hissediyoruz diyebilirim.
Hiphop ülkemizde en popüler zamanlarını yaşıyor. Görünüşe göre bir süre daha bu popülerlik artarak devam edecek. Sence neden bu kadar geç kabul gördü?
Yani şu anki hiphop terimi ile eski hiphop aynı şeyler değil kesinlikle. Eski dönemdeki rap müzik hala devam ediyor ve hala çok fazla tutmuş değil. Biraz genel popülariteden faydalanıyor sadece o kadar. Türkiye’de rap müzik alt janraları sayesinde mainstream olabilecek bir kanal yakaladı. Boombap hiphop hala popüler değil, popüler olan trap, drill, raggaeton ritimler genel olarak. O yüzden bu soundların gelmesini bekledi diyebilirim. Dinlenilebilirliği daha yüksek kaliteli soundlar ve daha basic anlaşılabilir bir lyric yapısına sahip oldu. Bu da onu popüler yaptı. Biz şu an için popüler olanlarından olmasak da arkadaşlarımın kazandığını görmek keyifli benim açımdan. Şuan basit görünüp tutan işlerde bile eskiden karmaşık bir iş yapan insanların işlerini sadeleştirmelerini görüyorum. Genele hitap etmek de kötü bir şey değil bence. O anlamda herkese saygı duyuyorum.
Dünya görüşü olarak günümüzde ki birçok rap müzisyeninden farklı bir tavrın var. Seninle kurtuluşta bir kafede oturduğumuz sırada ‘ben kendimi insanlara karşı sorumlu görüyorum’ demiştin. Bu görüşün sanatına yansımasından bahseder misin?
Evet, genel olarak çevreme sorumlu hissediyorum. Ama tartışmaktan da hoşlanan bir insan değilim bu yüzden insanları uyarmak yerine yanlış gördüğüm bir şey var ise gözlemleyip bazen şarkılarımda dile getiriyorum. Bunu sürekli didaktik kalarak değil de edebi bir cümle içinde ima etmeye çalışıyorum. Gençlerin şu an Türkiye’de odaklandığı durumu yanlış buluyorum. Rol model aldıkları kişilerin şekillerine ya da keyifli olduklarında yaptıkları aktivitelere özenerek o kişiler gibi olmak istiyorlar. Fakat kimse o noktaya gelirken geçirdiği zorlu süreci görmek istemiyor. Basit bir örnek vermek gerekirse, Ezhel’i yıllarca takip ettik. Türkiye’nin büyük bölümünü gezmiş onlarca kültür öğrenmeye çalışmış, bir çok enstrüman çalan, en az iki dil bilen, her yerde konser yapmış, insanlarla sohbet ederek kendini geliştirmeye çalışmış bir insan. Bu birikimin onda yarattığı gelişim görünüşüne de yansımış ve bir değer benimsemiş. Bunu gören 18 yaşındaki çocuk da gidip suratına dövme yaptırarak ona özeniyor. Burada rapçiler gençlere kötü örnek olmuyor bence gençler olaya yanlış bir açıdan bakıyor. Beni tanıyan insanların birçoğu ne iş yaptığımı, ne okuduğumu bilmezler. Bana özenen birisi varsa önce benim hangi yoldan buraya geldiğimi görmeli. Günümüz şartlarında bazı şeyleri hızlı elde edebiliyorsun fakat yeterli birikime sahip değilsen, sahip olduğun başka şeyler seni yoldan çıkarabiliyor. Bu bakış açısıyla yaklaşıyorum ve Türkiye’de kişisel gelişime ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Zaten bu sıkıntıdan dolayı da insanların popüler kültür olarak yarattıkları akımlar da dinledikleri müzikler de kalitesiz oluyor. Ben tabloyu bu şekilde okuyorum.
Türk müziğinin eksiği ve fazlası senin gözünde nedir ? Son olarak MüzikOnair takipçilerine ne söylemek istersin?
Türk müziğinin eksiği fazla esinlenme olabilir. Kendinden bir şey bile katmadan alınıp birçok şey birebir getirilip sunuluyor. Popülist bir dinleyici kitlesi var onlar da kitlesel takip yapıp şarkı dinliyorlar. Dinleyici gözüyle bakınca çok anlam yüklemiyorum, kafa sallatıyorsa, hoşuna gidiyorsa dinlersin. Görüş olarak da dinleyiciye çok sorumluluk yüklemeyi saçma buluyorum. Yıllardır Türkçe Rap’i birileri kurtarıp duruyor. Ama icra eden bir insan da olarak daha özgün işler duymak isterim.
MüzikOnair takipçilerine öncelikle ilgilenip okudukları için teşekkür ederim. Ayrıca bizi takip etsinler, her dönem bir şeyler değişecek fakat iyi müzik sevenler için biz hep burada olacağız.