MÜYORBİR Başkanı ve müzisyen Burhan Şeşen, BirGün’deki köşe yazısında saat 24.00’dan sonra müzik yasağını değerlendirdi. Sert ifadelerle hükümete yüklenen Burhan Şeşen, ”Nedir bizimle alıp veremediğiniz? Her şey serbest, müzik yasak. Bu işletmeler vergisini ödeyen, ruhsatlı, yasal yerler. Ayrıca canlı müzik dinlemek isteyen hiçbir turiste bunu anlatamazsınız. Bir sürü yasağa bir yasak daha eklemenin kimseye faydası olmaz.” ifadeleriyle dikkat çekti.
İşte Burhan Şeşen’in köşe yazısından bir bölüm;
Anayasa’nın 64’üncü Maddesi bakın ne der: “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.”
40 yıla yaklaşan müzisyenlik hayatımda ve de yıllardır süre gelen meslek birliği yöneticiliğimde bu maddenin bir kez olsun hayata geçtiğini görmedim. Eğer iktidarın borazancıbaşılığını ve Saray’ın soytarılığını yapmıyorsak -ki iyi ki de yapmıyoruz- savcının karşısına çekilen bizleriz, devlet büyüklerine hakaretten mahkeme koridorlarında sürünen bizleriz, iktidar kanadından her türlü aşağılanmaya maruz kalan, yandaş medya tarafından hedef gösterilen yine bizleriz. Yazdığımız kitaplar, söylediğimiz şarkılar, türküler, sergilediğimiz oyunlar, çektiğimiz filmler yüzünden hapishanelerde en güzel yıllarımızı yok yere geçiren bizleriz. Hiçbir sosyal güvencemiz, sağlık sigortamız, emeklilik hakkımız olmadan hâlâ eserler üreten yine bizleriz.
Eserlerimize “ucube” ,bizlere “müsvedde” denirken iyi niyetle bu dünyaya güzellik katmaya çabalayan, bu çağın acımasızlığı ve hoyratlığına inat umudun bayraktarlığını yapan bizleriz. İster alaylı ister okullu olsun sanatımızı doğru düzgün icra edebilmek için saatleri günlere, günleri haftalara, haftaları aylara, ayları yıllara ekleyen bütün bu çabamızın karşılığında alkışın paradan daha değerli olduğunu hisseden bizleriz. Kimine göre serseri kimine göre Tanrı’nın yeryüzündeki sesiyiz. Ama gelin görün ki Anayasa’nın 64’üncü Maddesi’yle garanti altına alınmaya çalışılan ‘sanatın ve sanatçının korunması’ bölümünün görmezden gelindiği bir ülkedeyiz.
Artık bıçak kemiğe dayandı. Hem pandeminin en başından beri en çok çabalayan, müzisyenlerin ve sektörün içinde bulunduğu krizi anlatıp bu konuda kamuoyu oluşturan, devlet yetkilileriyle toplantılar yapıp çözüm arayan müzik meslek birliği MÜYORBİR (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği)’in başkanı hem de bir müzisyen olarak en çok yazı yazan, konuşan, iktidarın bu bizleri görmezden gelen tavrını eleştiren biriyim. Bu kriz döneminde Kültür Bakanı Sn. Mehmet Nuri Ersoy’ un çabalarını ve iyi niyetini görmezden gelecek biri de değilim. Ama artık yeter. Biliyorsunuz ocak ayında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca hazırlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği’nde değişikliğe gidildi. Ve de üç kategoriye ayrılan konut, hastane, bakım evi gibi yerleri kapsayan ‘Çok Hassas Alanlar’ ve otel, dini tesis, okul gibi yerleri kapsayan ‘Hassas Alanlar’da canlı müzik yapmak tamamen yasaklandı. Çocuk parkı ve spor tesislerini kapsayan ‘Az Hassas Alanlar’da ise müzik yasağı güya yok ama 24.00-07.00 arasında açık ya da kapalı alanlarda canlı müzik yine yasak.
Ya bir kanun, kararname, genelgede sanatın ve sanatçının yanında yer almaz mı? Nedir bizimle alıp veremediğiniz? Pandemi için alınan önlemler neredeyse sona erdi. Maçlar seyircili oynanıyor, açık alanda maske takmak zorunluluğu yok, PCR testi yapılmıyor, HES kodu sorulmuyor ama hala gece 12’den sonra müzik yasağı devam ediyor. Önümüz turizm sezonu. Bizden sonra en çok darbe yiyen sektör turizm sektörü. Bu anlamsız yasağın sürmesi halinde turizm sektörü ve dolayısıyla ülke ekonomisi de derin yara alacak. 5 yıldızlı otellere bu anlamda bir ayrıcalık tanınması halindeyse de kafe, bar, lokanta, canlı müzik ve performans salonu sahipleri, türkü bar işletmecileri de haklı olarak isyan edecekler.
İlgili Haber: Burhan Şeşen | BirGün