Carlos ve Yaren’in Sillesi

Merhaba,

Müzik dünyasından kiminle konuşsam şikâyetçi… Malum konu; radyolar ve müzik televizyonları her şarkıyı, her klibi yayınlamıyor ve özellikle yeni isimler kendilerini, şarkılarını tanıtmak, duyurmak konusunda çaresiz kalıyorlar. Haksız sayılmazlar. Ben de çok yazdım, yazıyorum. Ama gelin görün ki hangi radyocuyla konuşsam, “İyi şarkı çıkmıyor, hit çıkmıyor,” diye dert yanıyor onlar da. Böyle bir kısır döngü içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz hep beraber.

Fakat sonra ne oluyor? Beklenmedik bir şarkı çıkıp ortalığı toz duman ediyor ve bütün o şikâyetleri haksız kılıp, bütün klişeleri ters yüz ediyor.

“Yanarım”dan söz ediyorum, evet. Hani şu Ulan İstanbul dizisindeki Yaren ve Karlos karakterlerinin, yani Şebnem Bozoklu ve Erkan Kolçak Köstendil’in seslendirdiği şarkı. Bu yazının yazıldığı gün itibarıyla Kanal D’nin resmi Youtube kanalında 44 milyon 849 bin küsur kez izlenmiş şarkının klibi. Gayri resmi videoları saymıyorum bile. Öyle böyle bir rakam değil bu. 2014 yılı içerisinde popüler olmuş nice pop şarkısını katbekat katlayan bir rakam.

Aslına bakarsanız, “Yanarım”, gerçek bir şarkı bile sayılmaz. Arabesk şarkıların klişelerinden yola çıkılarak yazılmış ve o yüzden de abartılarak seslendirilmiş bir hiciv denemesi. Ne dijital platformlara servis edildi, ne CD olarak basıldı. Dizide yayınlanmasının dışında bir promosyon da yapılmadı. Ne Bozoklu ve Köstendil radyo radyo dolaştılar, ne lansman gecesi düzenlendi, ne de gazetelerde seri şeklinde röportajlar, haberler yapıldı. Radyolar çalmadı şarkıyı. Müzik televizyonları klibi saat başı döndürmedi. Ama ne olduysa oldu ve bu şarkı, yılın en çok dinlenilen ve sevilen şarkıları arasında başı çekiverdi birden. Kendiliğinden. Müzik sektörünün bir şarkı pazarlamak için kullanılan ritüellerinden geçmeden…

Bunu sadece Youtube verilerine dayanarak söylemiyorum. Çaldığım mekânda şarkıya gelen isteklerden, çalmaya başladığımda herkesin bir ağızdan, ezbere söylemesinden, yani bizzat sahada edindiğim izlenimlerden de yola çıkarak söylüyorum.

Diyebilirsiniz ki, şarkının popüler bir dizide yayınlanması da bir pazarlama taktiğidir. Dizilere bu maksatla verilmiş şarkılar için evet. Ama bu şarkının öyle bir durumu da yok ki. Dizi için yapılmış ve bu nedenle de aslında dizisinin dokusuna ve hikâye örgüsüne uygun olarak komik, hatta bir parça da absürd bir şarkı. Yani o kıstasla da değerlendiremeyiz.

Buna karşın “ama alt tarafı bir dizi şarkısı zaten,” deyip de geçmemek lazım bence. Bu meseleden çıkarılacak ciddi bir ders var çünkü müzik sektörü için. Karlos ve Yaren’den öğreneceğimiz önemli bir ders.

Demek ki neymiş; hit şarkının hiç öyle radyoya, klip kanallarına, promosyona, lansmana filan ihtiyacı yokmuş. Kendi kendine de alıp yürüyebiliyor, dile düşebiliyormuş. Demek ki neymiş; insanlar bir şarkıyı severse, onu dinliyor, seviyor, ezber ediyormuş. Demek ki neymiş; şarkılar insanlara zorla sevdirilemiyormuş. Devam edeyim mi? Bence gerek yok. Anladınız siz onu.

Bence Karlos ve Yaren şaka maka müzik dünyasına ciddi bir sille attı bu şarkıyla. Şimdi şarkıcısından bestecisine, yapımcısından yayıncısına herkes oturup bunun üzerine bir kafa yormalı.

YAVUZ HAKAN TOK, MUZİK ON AİR, OCAK 2015, İSTANBUL

Exit mobile version