“Cem Karaca Kasıtlı Olarak Vatandaşlıktan Çıkarıldı”

Resimdeki Gözyaşları, Tamirci Çırağı, Allah Yar, Ceviz Ağacı, Islak Islak gibi önemli eserlere imza atan usta sanatçı Cem Karaca’nın eşi İlkim Karaca “Cem yeri doldurulamaz bir insan ve sanatçı” dedi.

8 Şubat 2004 yılında aramızdan ayrılan Anadolu rock türünün kurucularından Cem Karaca’nın birçok eseri bugün yeni kuşaklar tarafından seslendirilmeye devam ediyor.

CRI TÜRK FM’e konuk olan İlkim Karaca, Cem Karaca’ya dair bilinmeyenleri ve evliliklerini Elif Sevil Orhanlı’ya anlattı.

“CEM KARACA KASITLI OLARAK VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILDI”

Birçok sanatçının başına gelen o vahim durum Cem Karaca’nın da başına geldi. Kasıtlı olarak yapılan  yalan ve eksik haberler; yeterince araştırılmadan verilen kararlardan dolayı Cem Karaca vatandaşlıktan çıkarıldı. Cem yıllarca Almanya’da haymatlos vatansız pasaportuyla yaşadı. Bazı insanlar Alman pasaportu aldığını iddia ettiler ama bu yanlış. Haymatlos vatansız pasaportuyla Almanya’da yaşayan Cem Karaca konserler vermeye, tiyatro eserleri sahnelemeye devam etti. 8 sene ülkesinden adeta sürgün edilen Cem “hasretten geberiyorum” diyerek vatan özlemini her fırsatta dile getirdi. Ülkesi için en ufak bir kötü söz sarfetmediği mahkemeler tarafından ispat edildi ve Cem aklandı. Hasretle geçen yılların ardından, Turgut Özal’ın  sayesinde yeniden Türk vatandaşlığı alarak ülkesine döndü. Cem Karaca, dönemin Başbakanı Turgut Özal ile Almanya’da yaptığı görüşmede yanlış haberlerle karalandığını, ülkesi adına tek bir olumsuz hareketi ve sözü olmadığını, bundan aklanmak istediğini söyledi. Hatta o dönem birçok ülkeden vatandaşlık teklifi geldiğini ve asla kabul etmediğini biliyoruz. Vatansever, Türkiye aşığı bir ozan olan Cem Karaca bunu asla hak etmedi.”

CEM KARACA KOLLARIMDA SON NEFESİNİ VERDİ”

“Allah iki insan tanışsın diye birini vesile kılarmış. Bizim Cem ile tanışmamıza ressam-karikatürist Haslet Soyöz ve Cem Vakfı vesile oldu. Cem Vakfının gecesine Haslet Soyöz’ü davet etmiştim. Haslet bana “neden Cem Karaca’yı davet etmiyorsun. Cem bir Bektaşi olarak bu organizasyonlara davet edilmediği için üzülüyor” dedi.  Bunun üzerine Haslet Soyöz aracılığıyla Cem Karaca’ya ulaşıp davet ettim kırmayıp kabul etti. Cem Karaca ile ilk kez Cem Vakfının gecesinde biraraya geldik.

Tanıştığımızda ben boşanmak üzereydim  Cem’de dördüncü evliliğini bitirme aşamasındaydı. Ben ilk zamanlar çok tedirgin oldum. Kendimi müziğe, kitaplara ve okula adamayı düşünüyordum ama öyle olmadı. Cem Karaca üniversitesinden mezun oldum diyebilirim.

Cem ile önce birlikte yaşamaya başladık ardından evlendik. Nikah davetiyemizi de Cem tasarladı. Eros okunu benim adımın ortasına gelecek şekilde kendisi dizayn etti. Davetiye tasarımında anne babasına da yer verdi. Cem bana nikah öncesi “annem ve babam hayatta olsaydı seni çok severlerdi. Tam onların hayalindeki gelinleriydin” dedi. Cem sözleriyle, davranışlarıyla ve yazılarıyla beni hep mutlu etmesini bildi. Bu yüzden artık hayatta “mutluluk nedir” diye düşünmüyorum.  Ben, kocası tarafından gerçekten mutlu edilen, teşekkür edilen bir kadın olmanın gururunu yaşıyorum.

Cem Karaca çok güzel bir aşık ve özel bir ruhtu. Aşkını en güzel şekilde itiraf eden bir insandı.  Cem bana hep “hayattayken “seni seviyorum” demekten korkmamak lazım. Yattığımız zaman sabah belki kalkamayız” derdi. Ne yazık ki bir Pazar günü dediği gibi oldu. Yattık ve Cem o sabah kalkamadı. Ben onu hastaneye taşırken kollarımda son nefesini verdi.”

“CEM NİKAHTA İMZA ATIŞIMI AYAKTA SEYRETTİ”

“Bir nikah töreninde gelin damat yan yana oturur birbirinin ayağına basmaya çalışır. Farklı seremoniler vardır. Cem sayesinde bizim nikahımız farklı bir anlam kazandı. Cem kadına çok değer verir, büyük saygı duyardı. Nikahta ben imza atacağım zaman Cem aniden ayağa kalktı ve imza atışımı ayakta seyretti.  İmza bittikten sonra yanıma oturdu. Cem’in bu hareketi unutulacak gibi değil ve dünyada tek. Dilerim bundan sonra erkekler kadına hürmeten eşleri imza atarken ayağa kalkar. Türkiye’de kadınların bu saygıyı fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum.”

“BİZİMKİ ŞİİR DOLU BİR EVLİLİKTİ”

“Cem ile vaktimiz dolu dolu geçerdi. Akşamları uyuduğumuz zaman çok sohbet ederdik, mutlaka anılarını anlatırdı. Üzülmüşse ve ağladığı zaman gözyaşlarını saçlarımla silerdi. Islık çalarak ya da türkü söyleyerek uyuturdu beni. Benim için şiirler yazdı hala saklıyorum. Yanında hep çok rahat ettim. Kişi kendi gibi olduğu zaman o ilişki uzun soluklu oluyor. Bizim birbirimizi olduğumuz gibi kabul edip sevdik. Herşeyi konuşabilmek ve sağlam bir arkadaşlık aşkımızı besleyen en önemli faktörlerdi.”

“CEM KARACA ÇEKTİĞİ ACILARDAN BESLENMİŞ BİR DERVİŞTİ”

“Allah onu sevgi dolu bir insan olarak yaratmış. Herkese eşit mesafede dururdu ve herkesi severdi. Huzurlu bir karakteri vardı. İyi niyetli bir insan olduğu için kendisine kimsenin kötülük yapabileceğini hiç düşünmezdi. Kendisine kötülük yapılsa bile affeder asla intikam duygusuna kapılmazdı. Olumsuz durumların üzerinde durmazdı.”

“EZAN OKUNDUĞUNDA ELİNİ KALBİNİN ÜZERİNE KOYARDI”

“Ne zaman ezan okunsa konserde bile olsa elini kalbinin üzerine koyar, başını öne eğer bitene kadar beklerdi. Bu durum konser esnasında olurdu. Bu durumda  izleyenlerin bir kısımı yuhalar bir kısımı alkışlardı. Cem bunların hiçbirine tepki göstermez şarkısını söylemeye devam ederdi. Cem Karaca herkesin sanatçısıydı.”

“CEM KARACA ÜÇ KERE ALLAHUEKBER DİYEREK SON NEFESİNİ VERDİ”

“Cem Karaca, hayatın acı gerçeği olan ölümün alkışlarla değil sükunetle ve dualarla karşılanması gerektiğini düşünürdü. Hatta cenazesine çiçek gönderilmesini bile istemedi. Cenazesi tekbirler eşliğnde uğurlandı. Cem kollarımda son nefesini verdiğinde son sözü üç kere “Allahuekber” oldu.

Cem öleceğini hissetmişti. Kalp gözü açık, çoğu şeyi hisseden özel bir insandı. Ölümünden bir hafta önce babasının kabrini ziyeret etmek istedi ve gittik. Babasının mezarında elini toprağa sürüp “peder, yakında görüşürüz” dedi. Bu ziyaretten bir hafta sonra Cem’i  orada toprağa verdik.”

 “CEM KARACA’NIN ARDINDAN BENİMLE ÇOK UĞRAŞTILAR”

“Cem’in ölümünün ardından ona yaşatılan acılar bana da yaşatıldı. Beni Cem’in yerine koyanlar oldu. İş yaptığı plakçılar, özel hayatında mahkemelik olduğu insanlar benimle çok uğraştılar. Ötekileştirmek ve yalnızlaştırmak için çabaladılar.  Bana ve Cem’e yanlış yapan, bizi farklı göstermeye çalışan, üzen insanları Allah’a havale ettim. Ben hiçbir zaman kötülüğü seçmedim hep kendim oldum. Gerçekler, kendi sesiyle varlığını anlatır.”

İLKİM KARACA: İLK EŞİM HAKAN BALAMİR CEM KARACA VEFAT ETTİKTEN ALTI AY SONRA BENİ ARAYIP TEKRAR EVLENME TEKLİF ETTİ

İlk evliliğini 80’li yıllarda sinema sanatçısı Hakan Balamir ile yapan İlkim Karaca “ihtilal zamanlarında yeşermiş tutkulu bir aşktı” dediği birlikteliğine dair şunları söyledi:

“İlk eşim Hakan Balamir ile  1980 yılında tanıştık. İhtilal günlerinde doğmuş tutkulu bir aşktı bizimki. Okul devam ettiği için ailelerimiz ilk etapta evlenme isteğimize karşı çıktılar ancak biz onları dinlemeyerek evlendik.

Tutkuyla başlayan aşk, evliliğimiz içinde yaşanan anlaşmalıklardan dolayı zamanla azaldı.  Aşktaki tutku, anlaşamayınca sürmüyor ve uzaklaşıyorsun.  Biz Hakan ile konuşamayan bir çifttik. Sevgisini, ilgisini göstermeyen bir adamdı. Bir kere bile sevdiğini söylediğini hatırlamıyorum. Onun kendi içine dönük, kendi yalnızlığını seven hali bana kendimi güvende hissettirmedi. Sevdiğiniz insanla anlaşamıyorsanız aynı evde kalmak istemiyorsunuz.

Evlilik hayatımız boyunca konuşarak anlaşmayı hiç başaramdık ve ben onu bu yüzden terk ettim. Giderken ona bir mektup yazıp bıraktım. Hakan bu mektubu, üzerine o günün tarihini atarak yıllarca saklamış. Üzerinde adımın yazdığı bilekliği de özenle saklamış.Yıllar sonra bunlara tanık olmak çok duygulandırdı beni.  En büyük üzüntüm ise hastalık döneminde Hakan’ın yanında olamamaktı.

İlk eşim Hakan Balamir, Cem Karaca vefat ettikten altı ay sonra beni aradı ve tekrar birlikte olmayı teklif etti, kabul etmedim. Geri dönmeyi hiç düşünmedim. Hakan’ın Cem ile olan evliliğimizi çok kıskandığını düşündüm çünkü aradığında başsağlığı bile dilemedi.”

Exit mobile version