Cem Küçük Elif Sevil Orhanlı’ya Konuştu: “Hükümet Süreci İyi Yönetiyor”

Müzik Onair yazarlarından Elif Sevil Orhanlı’nın Türkiye Gazetesi yazarı Cem Küçük ile yaptığı röportaj yayınlandı. İşte o yazı…

Cem Küçük: Hükümet koronavirüs sürecini iyi yönetiyor. Anketler de hükümete olan güveni gösteriyor!

Türk basınının önemli kalemlerinden Türkiye Gazetesi Yazarı Cem Küçük, Müzikonair’ın konuğu oldu.

Hükümetin pandemi politikası ve gündemi değerlendiren Cem Küçük Türkiye’nin süreci iyi yönettiğinin altını çizdi, salgın sonrası anormal bir değişiklik öngörmediğini belirtti.

Karantina günlerine dair samimi açıklamalar yapan Küçük, insanın çabuk unutan bir yapıda olduğunu virüs geçince eski karmaşık ve stres dolu günlerin geri geleceğini söyledi.

Elif Sevil Orhanlı’ya konuşan Cem Küçük, muhalefetin bu süreçteki tutumunu eleştirdi.

 

“Türkiye neredeyse kusursuz götürdüğü koronayla mücadeleyi heba etmemeli”

 

Türkiye ve dünyada koronavirüsle mücadele devam ediyor. ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde ölüm oranları çok yüksek. Türkiye’de iyileşen hasta sayısında  sevindiren rakamları görüyoruz. Salgınla mücadelede Türkiye nasıl bir mücadele veriyor? Diğer yandan önümüzdeki günlerde bazı kısıtlamalar kaldırılacak kuaför, berber ve AVM’ler açılacak. Kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz ?

-Türkiye Koronavirüsle mücadeleyi başarıyla götürüyor. Avrupa, Amerika’dan iyi durumda. Avrupa ve Amerika çok ciddiye almadılar. Ölüm oranları yüksek oldu. İtalya, İspanya gibi ülkelerde hastanede yerlerde insanlar öldü. Bizde sıkı tedbirler alındı ve nisan ortasından itibaren iyi sonuçlar aldık. Hele Mayısın ilk haftası gelen veriler çok ümit verici. Türk insanının tedbirli olduğunun ve kurallara riayet ettiğinin de sonucu bu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca süreci neredeyse kusursuz götürdü. Bu anlamda ona çok teşekkür borçluyuz.

11 Mayıstan itibaren kısıtlamalar biraz gevşetiliyor. Burada çok dikkatli olmak lazım. 2 ay boyunca elde edilen başarılar heba edilmemeli. 11 Mayıs’tan başlayarak berberler, kuaförler açılacak. Dükkanlar yavaş yavaş normale dönecek. Buraya kadar tamam ama bazı şeyler de acaba acele edilmese mi diye düşünüyorum. AVM’lerin açılması bunlardan biri.

Yeme içme, kafe ve restoranlar açılmayacak ancak insanlar haliyle AVM’lere girip çıkacak. Bu esnada yakın temas kaçınılmaz olarak olacak. AVM’lerin açılışı 1 Haziran’a ertelense iyi olmaz mı? Bayram arifesi diye insanlar alışveriş yapmak isteyeceklerdir. Bu son derece normal. Ancak Türkiye neredeyse kusursuz götürdüğü koronayla mücadeleyi heba etmemeli. AVM açılışları aceleye gelmemeli. İnsan yığılmasını önlemek için 1 Haziran iyi tercihtir. Çünkü yeni dalga olmamalı. Bu hastalığın faturası ağır oluyor. Herkesteki etkisi farklı. Ancak genç biri de ölebiliyor, vücutta tahribat yapabiliyor. Hiçbir şey sağlıktan daha önemli değil.

 

“Film izleyip kitap okuyorum”

 

Karantina günlerini nasıl geçiriyorsunuz, neler yapıyorsunuz? Bu süreç çoğu insanın hayata bakışını farklı noktalarda etkiledi, değiştirdi. Sizde nasıl etkileri oldu?

-Karantina günlerinde tv programları dışında genelde evdeyim. Market alışverişi olmazsa dışarı çıkmıyorum. Dünya medyasını takip ediyorum. Yabancı gazete ve haberleri çok izliyorum. Harvard ve John Hopkins Tıp Merkezi’nin verilerine bakıyorum.

Film izleyip kitap okuyorum. Kitaplığımda okumadığım dediğim kitapları çıkardım. Sırayla bakıyorum. Çok iyi filmler izledim. Çocukların derslerine yardımcı oluyorum.

Ben süreç geçince anormal bir değişiklik öngörmüyorum. Ama Avrupalı ülkeler maske yapımı dahil önlük, eldiven vb konularında kendi üretimlerini yapacaklardır. Tarım politikaları değişecektir. Çin’le olan tedarik zincirinde farklılıklar olacaktır.  Eskiden sadece filmlerde olan virüs işi ciddiye alınacak ve devletler bu alanda politika değişikliğine gidecektir.

Bir diğer değişim insanların duygu ve düşüncelerinde olacaktır. Hayatın ne kadar basit ve insanların ne kadar savunmasız canlılar olduğu anlaşıldı. Empati yapma duygusu gelişecektir. Sağlığın önemi bir kez daha görüldü.

“Basit mutlulukları fark ettim”

 

Bu dönem bittiğinde “ilk yapılacaklar” listenizde neler var? En çok neleri özlediniz?

-İlk yapılacaklar listesinde sevdiğim kafe ve restoranda yemek yiyip kahve içeceğim. Sinemaya gideceğim. Dışarıda yürüyüş yapmanın, bir bardak çay içmenin ne kadar güzel zevkler olduğunu anladık. Eskiden böyle şeyler lafta olurdu ama artık bu özlemin ne manaya geldiğini kavramış olduk.

Sevdiklerimizin kıymetini anladık. Hayatın güzel olduğunu ve ıskalanmaması gerektiğini anladık. Basit mutlulukları fark ettim. Kafamızı gereksiz yere onlarca gereksiz olayla meşgul ettiğimizi anladım.

Ancak şunu da ekleyeyim. Virüs geçince eski karmaşık ve stres dolu günler geri gelecek. İnsan çabuk unutur. Virüs günlerini unutup hiçbir şey olmamış gibi hayatın rüzgarına kapılmaya devam edeceğiz.

 

“Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası medya kuruluşlarında AK Parti’yi, Erdoğan’ı savunan tek bir kişi bile yok. Zaten çalıştırmıyorlar”

 

Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası medya kuruluşlarının yayın politikalarına yönelik zaman zaman eleştirileriniz oluyor. Sizce bu kuruluşlar hangi anlayış ve çizgide faaliyet gösteriyor?

-Yabancı medya Türkiye’ye çok önyargılı. En basit haberleri bile hükümete vurmak için araçsallaştırıyorlar. Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası medya kuruluşlarında AK Parti’yi, Erdoğan’ı savunan tek bir kişi bile yok. Zaten çalıştırmıyorlar. Hepsi sinsi sinsi muhalefet adı altında düşmanlık yapıyorlar.

Türkiye düşmanlarıyla işbirliği halindeler ve insan hakları yok, demokrasi yok gibi söylemlerle algı oluşturuyorlar.

Bu uluslararası medya kendi ülkesinde Türkiye’yi de kötüleyerek yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelmesin istiyor. Ekonomi batsın istiyor. Yaptıkları bütün haberler bu minvalde.

Bunlara itiraz edince de yaygara koparıyorlar. Yani onların Türkiye’yi kötülemesi normal ama biz onları eleştirince farklı görüşe saygı yok oluyor. Tam bir ikiyüzlülük durumu.

Elbette yabancı medya eleştirecektir, bunda şüphe yok. Ama iyi hiçbir şey söylemiyorlar. Türkiye’de iyi yapılan hiçbir şeyi görmüyorlar.

Bazen uluslararası medyanın Türkiye temsilcilerinden bazıları PKK, FETÖ ağzıyla da haberler yapıyorlar. Gazeteciyiz adı altında ajanlık faaliyetleri yürütüyorlar. Türkiye bunları sınır dışı ettiğinde de hemen ifade özgürlüğü diyorlar.

Bunların ne olduğunu hepimiz biliyoruz.

“Hükümet koronavirüs sürecini iyi yönettiği için muhalefet ortamı geren açıklamalar yapıyor”

Son zamanlarda muhalefet kanadından bazı isimler darbe ve yönetim şekli değişikliği imalı açıklamalar yaptı. Tepki çeken bu açıklamaların perde arkasını nasıl yorumladınız?

-Nedense seçilmiş meşru hükümeti seçim dışı yollarla devirmek için yeniden laflara, yazılara başladılar. Önce Canan Kaftancıoğlu seçim ya da başka şekilde dedi. Valla başka şekilde dediğiniz anda akla sadece darbe gelir.

Peşinden Ragıp Zarakolu “Makus Kaderden Kaçış Yok” diye bir yazı yazdı. Açık açık “Erdoğan’ın sonu Menderes gibi olacak” dedi. Yazının tam olarak söylemek istediği buydu. Her ne kadar kıvırmaya çalışsalar da istedikleri şey Erdoğan’ın askeri bir darbeyle devrilmesi.

Neden böyle yapıyorlar? Çünkü hükümet koronavirüs sürecini iyi yönetiyor. Hem sağlık hem yardım anlamında bu süreç en az hasarla atlatılacak. Anketler de hükümete olan güveni gösteriyor. Muhalefet de bunu görüyor. O yüzden ortamı germesi gerekiyor. Akıl dışı iş ve yorumlarla hep şikayet ettikleri kutuplaşmaya hizmet ettiler.

Muhalefet nedense darbe laflarını çok ima ediyor. Seçimlere daha 3 sene var. Aslında geçen sene belediyelerde iyi sonuç aldılar.

CHP özelinde bakarsak insan daha iyi muhalefet bekliyor ama geçmişte PKK övgüsü yapmış, Türkler 1915’te soykırım yapmıştır diyen şahıs İstanbul il başkanı.  Böyle devam ettiği sürece CHP adı darbelerle anılmaya devam edecek.

Ayrıca bu tür söylentiler TSK’ya da zararlı. Türk ordusu Suriye, PKK bir sürü meseleyle uğraşıyorken darbe imaları askerimize büyük hakarettir.

Elif Sevil Orhanlı | Müzik Onair

Exit mobile version