RS FM’in başarılı haber spikerlerinden Ceren Kerimoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajı aşağıdan okuyabilirsiniz!..
İŞTE O RÖPORTAJ!..
Ceren Hanım radyo haberciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Radyo haberciliğinde farklı ne yapılmalı dikkat çekmek adına?
Her şey hızla değişiyor. Bilgi bambaşka bir şekilde ilerliyor. Beceriler evrenselleşiyor, çağ koşar adım gidiyor. Tüm bunlar olurken elbette medya ve iletişim araçları, bunun yanı sıra da kullanıcıların ihtiyaçları . Habercilik, özel olarak da radyo haberciliği, bu değişimin açıkça görüldüğü alanlardan biri… Yeni medya çağında radyo çok da kullanılmıyor gibi gözükse de; ben öyle olmadığını düşünüyorum. Radyo günümüzde hala en etkin haber alma araçlarından biri. Çok kalabalıkta ya da en ücra köşelerde dahi radyo dinlenen, aranan bir mecra. Özellikle kalabalık şehir yaşamında, trafikten kurtulamayan bir bireyin; hemen hemen en çok kullandığı iletişim aracı bence. Bana göre radyo haberciliği yok oluşa değil, değişik bir formata doğru, daha da önemsenmesi gereken bir yöne doğru gidiyor. İnternet radyoculuğu ileriki dönemlerde sanırım bayrağı eline alacakmış gibi gözüküyor. Ama mutlaka var olacak bir medya.
Radyo haberciliğinde değişik neler yapılabilir, haberin hızı-önemi kadar, iletenin de çok özellikli olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü radyo öncelikli olarak sestir. Radyoda tek araç sestir. Radyo anlatım dili, daha betimleyici ve ayrıntıcıdır. Radyo dili, gazete ve dergiye oranla daha kısa ve anlaşılır olmak zorundadır. Buna dikkat edilmesi gerekiyor bence.
Haberleri sunarken ön hazırlığınızı nasıl yapıyorsunuz? Canlı mı banttan mı dinliyoruz sizin okuduğunuz haberleri?
Ben bu güne kadar hep canlı yayın haber sunuculuğu yaptım. Bu da beraberinde belli başlı sorumlulukları zaten getiren bir durum. Haber spikeri, özel ilgi alanı içinde olmasa da, Türkiye ve dünyada belli başlı aktörlerin kim olduğunu, sporu, kültürü, dönemsel olarak konuşulan konuları sıkıca takip etmeli. Çünkü canlı yayında, başınıza bin bir türlü sürprizler gelebiliyor. Kendinizi, konuyu ve hatta çalıştığınız kanalı kurtarabilme yetisi için de muhakkak bilgili olmak zorundasınız.
Habere girmeden mutlaka haberleri gözden geçirmek isterim. Aynı zamanda editör de olduğum için son düzeltmeleri yaparım. Onun dışında “hep hazırız” zaten
Haber sunmanın radyo programı yapmaktan daha zor mu daha mı kolay olduğunu düşünüyorsunuz? Haber okumak ayrı bir meziyet mi radyoculuktan farklı mı?
Canlı yayın dendi mi, hepsi çok zor aslında. Programın da, haber sunmanın da zorlukları ve bir o kadar da keyfi var. Haber sunmak elbette biraz daha kontrol isteyen bir durum. Çünkü özrü yok. Ama dediğim gibi her ikisi de çok özenli işler.
Televizyonda da bir haber programı moderatörlüğü ya da ana haber veya ara haber sunuculuğu düşünüyor musunuz?
Ben televizyondan gelmeyim. NTV’de 25 yıl Haber Spikeri olarak çalıştım. Sonrasında radyoculağa geçtim ve, radyoculuğu çok sevdim. Salt sesimin prim yapmasını. Radyonun iyi ses arayışını, asla hata kaldırmamasını; sadece sesimle var olabilmeyi çok sevdim. Elbette öyle bir teklif gelse, neden olmasın ama radyo haberciliği, ekranın yanında çok daha dikkat isteyen bir konu.
Haberleri hazırlarken özgür ve rahat mısınız yoksa acaba şu haberi böyle değil de şöyle mi girsek, taraf olmasak, objektif olsak diyor musunuz? Ya da yönetim tarafından size uyarı veya bilgi geliyor mu haber içerikleri ve metinleri hakkında?
Özgürüm desem, çok da doğruyu söylememiş olurum. Ne yazık ki, özgür habercilik, yayıncılık yapılıyor mu? Hayır. Ama bunu dönemsel olarak da söylemiyorum. Zaten kültür olarak da, “mahalle baskısını” çok sever ve başkalarına uygularız. Yakın tarih, uzak tarih; Türk siyasetine bakıldığında bana göre “sansür” hep olmuş. Bu mekanizma sürekli işlemiş ve de işliyor zaten. İçime sindiremediğim nokta, oralardan gelip, şu an, şu zaman, tüm baskıların, değiştirmelerin bizlere ne kadar zarar vermiş olduğunu, anlamamak, hâlâ görememek ve tüm bunlardan ders almamak. Üstelik sürdürmek. Yani ilk kez, şu anda bununla karşı karşıya değiliz. O zaman; geçmişte hata olanı, başlatmamak, yürütmemek, gerekli. Gönlümden geçen, bir gün çok özgür bir yayıncılık yapılabilmesi bu coğrafyada. Ben görebilir miyim? Bilmem. Ama yönetim tarafından uyarı da almıyorum çünkü zaten çizgiler çok net.
En beğendiğiniz haber spikerleri kimler? Kendisini örnek aldığınız kişi ya da kişiler var mı?
TV haberciliğinde, efsane isimler bana göre; Jülide Gülizar, Aytaç kardüz zamanları. Kim ne derse desin; TRT spikerliği benim sevdiğim bir ciddiyet. Sonrasında Gülgün Feyman var, ve benim yaşıma yakın; beğendiğim haber spikeri de; Defne Sarısoy.
Sosyal yönlerinizle biraz da sizi tanımak istiyoruz. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kalabalık bir ailem var. “Oğlum Alaz (15) , eşimin 2 kızı Eda (19) ve Betül (14) ile birlikte toplamda 5 kişilik bir yaşantıda, boş zamanım var mı?” diye düşündüm, ama var sanırım; çünkü 6. çocuk kitabım çıkmak üzere. Elma Yayınevi’nden çıkıyor kitaplarım ve annem Ayşe Akıllıoğlu resimliyor. Baskı üstüne baskı yapıyor hepsi. “Sakız Ağacı”, “Kırmızı Denizyıldızı”, “Yaprağın Renkleri”, “Poşetto”, “Küçük Bulut Sirus” ve tazecik çıkma aşamasındaki “İnatçı Tohum”. Hepsi doğa hikayeleri. Kaybediyoruz doğayı, her an, her saniye. Tek dileğim, benim kitaplarımı okuyan çocukların, doğaya sahip çıkmak istemeleri.
Onun dışında okuyorum, geziyorum, sevdiğim arkadaşlarımla keyif yapıyorum, yemek yapmayı, yaptığım yemekleri yemekten çok yedirmeyi çok seviyorum.
Son olarak MüzikOnair hakkında neler söylemek istersiniz?
Sektörden takip ettiğim kadarıyla, 2013’de kurulduğunuzu; ve çok ödüllü bir radyo ve müzik portalı olduğunuzu biliyorum. İstiyorum ki, çok bol olsun bu tip mecralar ki; güçlensin medya.
Röportaj : Özcan Beylan, MüzikOnair