Demet Akalın

demet-akalin-muzikonair
Müzik piyasasında onlarca hit şarkıya imza atan Demet Akalın, yaza yeni bir albümle giriyor. Pırlanta isimli albümde Sezen Aksu’dan da bir parça alan Akalın, “Başkasının şarkısıydı ben kaptım” diyor
Demet Akalın, albüm çıkarmadan yaz gelmiş gibi hissedemiyor insan. O yüzden bugün piyasaya çıkan Pırlanta güneşli günleri de müjdeler gibi… Sezen Aksu’dan Sinan Akçıl’a uzanan önemli isimlerin imzası var Akalın’ın son albümünde. Yine giderli şarkılar var elbette. Çıkış şarkısını anlatırken, “Elimde kırmızı elmam, bir cadıyım” yine diyor. Albüm bahanesiyle buluştuk Demet Akalın’la… Geçmişten, gelecekten, eşiyle ilişkisinden, kızına olan tutkusundan konuştuk

– Her yazın başında bir albüm çıkarıyorsunuz. Müzik piyasası bu kadar zor durumdayken, sizin şarkılarınız nasıl ‘hit’ oluyor?
Nazar değmesin. Maşallah! Her albüm çıkacağı zaman bir korku taşıyorum içimde. Acaba yeni şarkı, Bebeğim‘in önüne geçebilecek mi? Afedersin’den daha büyük bir şarkı olacak mı? Evli Mutlu Çocuklu‘yu aşar mı? Türkan‘ı ezer geçer mi? Galiba Allah’ın sevgili kuluyum, bir şekilde doğru insanlarla buluşturuyor beni. Samimiyet önemli bu noktada. Hiçbir şeyi matematiksel konumlandırmıyorum. Kimseye “Bana stadyumlarda çalınacak şarkı yapın” demiyorum. Biri karşıma geçip, “Bu şarkıyı al, sana hemen meyve suyu kampanyası gelecek” dedi mi, “İyi günlerrrrr” deyip, kaçıyorum… Başkası olsa üzerine atlar ama bana cazip gelmiyor.

– Ne cazip geliyor size? 
Şarkıyı dinleyince gelen bir his var… O hissi yakalamam lazım. Bu albümde Sezen Aksu’nun bir şarkısı var. Dinlediğim an bayıldım. Yıllardır Sezen Aksu’nun bazı şarkılarını dinliyorum, olmuyor. ‘Çok da benlik değil’ diyorum, ayıp oluyor kadına. Üzülüyorum. Ama bu şarkıya bayıldım. Başkası için yazmış ama bana vermesi için çok ısrar ettim.

– Bir dakika başa dönelim o zaman, nasıl dinlediniz Sezen Aksu’nun şarkısını oradan başlayalım…
Telefonda dinledim. Dinler dinlemez pılımı pırtımı topladım, evine koştum. Dizinin dibine oturdum. “Kızım başkasına söz verdim, olmaz!” diyor. “Kendimi üçüncü köprüden atarım” diye tehdit ediyorum… Şarkıyı okuttu bana evinde. Yanıma yaklaştı, “Eyvahhh” dedim… Kolunu gösterdi, “Bu tüyler boşu boşuna diken diken olmaz” dedi. Şarkıyı kaptım. Sezen Aksu’nun Bekleyemedim şarkısı böylece yeni albüme girdi. Senelerdir ondan şarkı istiyorum, bir türlü olmuyor. Bu şarkıya kısmetmiş. Sezen Aksu müthiş bir kadın, evine gidince yere, dizinin dibine oturmak istiyor insan. Ondan bir kademe aşağıda durma ihtiyacı yaşatıyor. Akıllar veriyor bana. En son, “Demet’ciğim, tüm sıkıntılarımızı, derdimizi, kederimizi bu Twitter üzerinden yazmasak bebeğim” dedi. O zamandan beri, Twitter’dan kimseye tırnaklarımı göstermiyorum.

– Duruldunuz yani…
Evet sekiz dokuz aydır etrafa sataşmıyorum, laf yetiştirmiyorum. Ama bunu becerene kadar zor bir süreç geçirdim. Şarkılarımla başarılı olmasaydım, tüm bu tırnak göstermelerim geri tepebilirdi. Şarkı yerini bulduysa ve insanlar sevdiyse, onun bunun laf atması zor indirir o çıkılan yerden kişiyi. İnsanların beni sevmesi önemli biliyorum ama antipatik olduğum çevrelerde bile şarkılarım seviliyor farkındayım.

– Bu yaz dillere slogan olacak şarkılar var mı albümde? 
Yıllardır üzerime yapışan bir, ‘Giderli Şarkıların Kadını’ durumum var. Mutlu aşk şarkıları bana olmuyor! Hayat ne güzel, şahaneyiz tarzı şarkılar bende tutmuyor. Ne kadar özel hayatımda mutlu olursam olayım, insanlar benden öyle şarkılar dinlemek istemiyor. Atarlı, giderli şarkıları kovalıyorum o yüzden. Duyunca “Tam benlik!” diyorum. Sinan Akçıl’ın Ders Olsun şarkısıyla çıkıyoruz.

-20’ler, 30’lar ve 40’ları konuşalım… Neler öğrendiniz bu dönemlerde?
40 ne ya! 28’im ben (gülüyor). 20’li yaşları iyi ki hızlı yaşamışım. Kafam hiç geride kalmadı o sayede. Şimdi bazı arkadaşlarım var erken evlenmiş ama şimdi boşanmış. Deliler gibi her akşam çıkıyorlar. ‘Ne yapıyorsun her akşam, aynı yerler, aynı insanlar, aynı müzikler’ diyorum. Onlar yaşamışlar ki o dönemlerini dolu dolu. Ben Allah’tan gezmişim. 30’larda biraz daha kafam basıyordu bazı şeylere. Ama hala tam akıllanmamıştım. 42 yaşımdayım şimdi. Güzel geliyor bu zamanlar, daha duruldum. Kafa olarak 18, vücut olarak 28 yaşamak güzel (gülüyor). Tüm o doyumu yaşayıp, kafa olarak ufak kalabilmek harika.

– Halk seni, kendilerine yakın bulduğu için mi seviyor?
İnsanlardan uzak bir yaşamım yok ki benim. Herkes gibi dizi izliyorum, Twitter’a yorumumu yazıyorum. Şaşırıyorlar, “Seninle aynı diziyi izlediğimize inanamıyorum” diyorlar. Market alışverişimi kendim yaparım. En özendiğim şeydi, çocuklarıyla marketteki anneler. Şimdi Hira’yla gidiyoruz, karıştırıp marketi çıkıyoruz.

– Parayı sevdiğinizi her fırsatta söylüyorsunuz. Nereye harcıyorsunuz peki?
En çok mücevhere harcıyorum. Yatırım amaçlı ama. Ne kokar, ne bulaşır! Evlerim var ama mücevhere dayanamıyorum. Hem gözüm doysun diye, hem de yatırım amaçlı alıyorum.

– Ailenizin üzerinde midir eliniz?
Ne ailesi, sülalenin… O konuda çok mutluyum. Sanat camiasına baktığında elini eteğini ailesinden çeken kişilerin işi gücü rast gitmiyor. İçimden geliyor benim onlara yardım etmek. Annenim, kardeşimin, dayımın, kuzenlerin üzerinde olacak elim. İlla ki, okuyana destek olunacak, yeni doğum yapana bebek arabası gönderilecek, evlenene düğün yapılacak. Çünkü kalabalık bir ailede büyüdüğüm için bir sorumluluk hissediyorum. Onlar da bana hep destekler. Çok büyük bir manevi haz… Buradan Gölcük’e gidiyorum, onların küçük küçük dertleri oluyor. Onları çözüyorum. O Gölcük İstanbul yolu aklıma başıma getirir hep. Kafayı temizlerim o yolda.

– Nereden nereye diye düşünür müsünüz?
Tabii ki, hep! Para bende, kıroyum derim açık yüreklilikle. Öyle nazlanacak halim yok, ‘Bu işi para için yapmıyorum’ falan diye. Tabii ki insan daha fazla para kazanmak, huzurlu olmak, iyi şartlarda yaşamak için katlanır bazı şeylere. Ama ben çok sevdiğim bir işi yapıyorum. Aile ve sülale konusunda takıntılıyım. Her ay illa ki giderim Gölcük’e. Gitmesem bile buradan oraya elim uzanır. En son bir kuzenim evleniyor. Düğünü yapacağım. Damat itiraz etti, “Benim düğünümü yapamazsınız” dedi. Çocuk gururlu çıktı! İlk kez oldu. Şaşırdım. Kıza bir kına gecesi yaptım, İstanbul’da 120 kişilik. Üzerimde emeği olan insanlar onlar, yapmak istiyorum.

– Verdikçe gelir mi size?
Kesinlikle. Çok inanıyorum buna.

– Size el uzatan olmuş muydu?
Çok şanslı bir insandım. Genç kızlığım da öyle geçti. Hep doğru insanlar çıktı karşıma. Bu piyasada başka şeyler de olabilirdi. Başıma her şey gelebilirdi, her şeye bulaşabilirdim. Mankenliğe başladığımda Yaşar Alptekin, “Bak burası ayakkabı alınan yer, burada Airport Disko var” diye elimden tutup tanıttı. Hep güzel insanlarla, güzel dostluklar kurdum.

– Belki karşılaştınız bu durumlarla ama mücadele etmesini biliyordunuz…
Belki de. Geçmişe baktığımda güzel bir yol kat ettiğimi düşünüyorum. Zamanında gezmedim mi? Fena gezdim. Bir kulüp kızından, parti kızından tipik bir anneye döndüm. Çocuk düşmanıydım üstelik. Gezenti kızdan nasıl bir anne oldum, ben de şaşırıyorum. Okan geçen akşam, ‘Aşkım gel dışarı çıkalım’ dedi. ‘Yok yok yatağımızda oturup, televizyon seyredelim’ dedim. Adama uydum. Flört ederken kurardım, beni hiç dışarı çıkarmıyor diye. Nasıl oldu anlamadım, eve kapandım kaldım. Sinan Akçıl’ı, Murat Dalkılıç’ı, Berkay’ı gördüğüm yerde çevirip, ‘çocuk yapman lazım!’ diyorum. Aşılıyorum. Hayatın değişecek derlerdi, hayatımın değişmesini istemiyorum ki, diye düşünürdüm.

– Eşiniz mi böyle yaptı sizi?
Hep, sabah sekiz akşam sekiz mesaisi olan kocam olsun diyeydi. Oldu. Çocuk için çok zorladı beni, iyi ki de zorlamış, evlat sahibi oldum. Hayatım değişti!
– Rakibiniz var mı?
O kadar yıldım ve bıktım ki bu polemiklerden. Kendi yaptığım işe odaklanıyordum.

– Hayattaki en yakın arkadaşınız kim? Tüm sırlarınızı anlattığınız biri?
Kocam. Çok enteresan. Onunla bir kızla yapılacak tüm muhabbeti yaparım. Adam da enteresan. O da maça gitmiyor, benimle oturuyor. ‘Allah aşkına otur birlikte izleyelim şu maçı’ diyor. İnşallah böyle devam eder. Arada playstation oyna, arkadaşlarını çağır diyorum, sen git diyorum. İstemiyor. Belki de, onu yolarsam, ben de giderim diye korkuyor. İş güç eşine danışırsın, bu normaldir ama kızlarla konuşulacak dedikodu tanımındaki şeyleri kocayla konuşmak ne kadar normal bilemedim. En iyi arkadaşım o.

– Hayata dair dersleri kimden öğrendiniz?
Zamanında Hülya Avşar’la çok çalışmıştım. Onun o kıvrak zekasının hastasıyım. Şarkıcılığa ilk başladığımda tohumları güzel yerde attım, güzel yerde beslendim. çok disiplinli bir kadın, disiplinli olmayı ondan öğrenmiş olabilirim. Sezen Aksu’ya her gittiğimde, beş saat konuşsun, onu beş saat can kulağıyla dinliyorum. Çünkü oradan çıktığımda illa ki, bir şey öğreniyorum. Hayranlıkla onun ağzından çıkan her lafı anayasa gibi kafama yazıyorum. Hülya Avşar’la da çok çalıştık. 40 gün Ankara’da program yaptığımızı biliyorum gazinoda. İyi ki onunla başlamışım. Güzel şeyler öğrendim.

– Bu piyasada ünü ve şöhreti idare ettirmenin sırrı ne?
Terlik korkusu. Anneden kafaya atılan ıslak terlikler vardır ya… Yanlış bir şey yaptığımda, annem duymasın diye düşünürüm hep. Eski kafalı biriyim. Uyuşturucunun u’sunu görmedim, kötü alışkanlığım olmadı. Öyle insanlarla tanıştım, aynı ortamlarda bulundum. Ama bunu sorabilecek cesareti vermedim. Düzgün yaşadığımı düşünüyorum. Çok para kazanınca, çok görgüsüzlükler yapıyorsun. Ben de yaptım.

– En büyük görgüsüzlüğünüz neydi?
Offf çok şeyler yaptım. Her giyinme odasına girdiğimde, ünlü bir markanın çantası gözüme takılır. O rengi niye almışım! Neden? Şimdi öyle şeylerim yok. Alışverişe çıkıyorum, almadan çıkabiliyorum. İlla ki yapıyorsun o görgüsüzlüğü. Büyük paralar kazanıyorsun ve gözün dönüyor. İyi arabalara binmek istiyorsun, marka giyinmek istiyorsun. Oluyor, yapmam diyen palavra atıyor.

– Bana eşin, kızın ve senin olduğun bir mutluluk karenizi anlatır mısın?
Yemekten sonra bir Hira sevme faslımız var. Çoraplarını çıkarıyoruz, yatağın içine atıyoruz onu… Mıncık mıncık her yerini seviyoruz. Yürümeyi öğrendiği için, kendini bir babaya atıyor, bir babaya… Ama hep babaya atıyor kendini (gülüyor). Atcılık, inekçilik, yatak macerası var. Birkaç tane doğuran uçuyordur herhalde mutluluktan ama bende o yürek yok!

– Düşünmüyor musunuz başka çocuk?
 İmkansız. Sanki Hira’yı kucağıma alamazmışım gibi geliyor. Ya ötekisini dah seversem. Aklımı oynatırım.

– Kızınızla ilgili ne hayaller kuruyorsunuz?
Ya ileriyi düşünemiyorum bile. Ben Hira’nın yedi yaşını bile düşünemiyorum bile. Tek takıntım, anaokulunda elini yıkayacak, o lavabo kırılırsa… Daha bu devredeyim. Uzaklar karanlık. Anaokuluna götürüyorum. Bırakıp eve gidemiyorum, yan odada çay-kahve içip saatin dolmasını bekliyorum. Okula vermem herhalde (gülüyor) Evde eğitimi düşünüyorum (gülüyor).

– Çocuk doğurmuş bir kadın gibi değilsiniz… Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
Sırrım drenaj masaj. Spor yapmam sadece yürürüm her sabah. Bir de masaj yaptırırım.

– Sosyal medyada üzerinize gelenler oluyor, üzülüyor musunuz?
 ‘Makyajsız ne çirkinsin’ diyorlar. Ne yapabilirim, makyajsız pek bir şeye benzemiyorum. ‘Çirkin şansı bendeki, bir de güzel olduğumu düşünsene’ diye yazıyorum cevap olarak, öyle kalıyorlar.

– Twitter’da izlediğiniz TV programlarıyla ilgili bile yorumlar yapıyorsunuz…
Geçen yıl Survivor’da Turabi’yi çok destekledim, birinci oldu. Sonra Instagram’dan birkaç kişi, insanların kaderlerini değiştiriyorsun, ne olur dokunma Demet Abla, diye yazdı. Bir anda farkına vardım ve geri çektim kendimi. Bir araştırma yapılmış geçenlerde, dünyadaki twitter kullanıcısı ünlülerin etkinliği konusunda. Türkiye’den o listeye giren tek kişi benim. 53. olmuşum. Victoria Beckham listede benim altımda kalmış. O da kendi çapında bir modacı tabii (gülüyor). O gücün farkında değildim. Sosyal sorumluluk projeleri içinde olacağım bu yıl.

– Instagram’da da çok takipçiniz var…
2 milyon 400 bin kişi. Çok büyük bir kitle var orada. Hira’nın doğumundan sonra bir de o kitleden hediyeler yağmaya başladı, inanamazsın. Evin bir katı tamamen ıfıt çarşısı gibiydi, 1 milyoncu gibi olmuştuk. Salı günleri Instagram hesabımda halk günü. O gün hesabı onlara bırakıyorum, yorumlar yoluyla yapıyorlar reklamlarını. Küçük esnaf, salıları istediği gibi kullanıyor sayfamı… Kendim yönetiyorum sosyal medya hesaplarımı. Sosyal medya konusunda bir uzmanla çalışmıyorum çünkü ben uzmanım zaten bu konuda. Bazen sanatçı arkadaşlarımı, tag’liyorum takipçisi artsın diye. Bazen iki-üç bin artıyor, bazen sıfır. Ama sevilmiyorsa ben ne yapayım? Twitter’da da beynimle dilim arasına baba bir filtre koydum! Eskiden her şeye cevap veriyordum. Düşünsene biri kendi hakkında konuşacağına benim hakkımda konuşuyor gündeme geliyor. Öğrendim bunlara laf yetiştirmemeyi. Ne yapalım öğreneceğiz, genciz daha (gülüyor). 28 yaşımdayım. Orada sabitledim!
– Çocuğunuzla ilgili konularda detaycı mısınız?
 Çok fazla. Hatta bakıcılarla arada gerginlikler oluyor. Çünkü hem hamileliğimde hem de sonrasında Hira’nın rahatsızlığında çok zor zamanlar geçirdik. O yüzden galiba.

– Hira’nın rahatsızlığı neydi ve ne oldu?
 Genital bölgesinde büyük bir doğum lekesi vardı. Süreç bizde biraz uzadı. çok üzüldüm, öldüm o dönemde. Çaresiz kaldık. Çoğu zaman acıdan bayıldığımı biliyorum. Banyoda açıyordum gözlerimi, başımda beni ayıltmaya çalışan insanlar. Çok ağlayınca, kızım da benim ağlamama dayanamayıp susuyordu. Çok kötü günlerdi. Her şeyin illa ki bir dermanı var, konuşmak ve anlatmak gerekiyor. O ara eşim ‘Sakın kimseye anlatma’ deyip duruyordu. İçimde tuttum, tuttum en sonunda telefonda Ebru Destan’a patladım. Hemen doktorunu bulduk Adana’da.

– Neden sakladın?
 Ya ne bileyim, dostum var, düşmanım var. Bunu duyup ‘Ohh’ çeken çok oldu. Mesaj attı biri, ‘Allah işte!’ diye… O mesajdan sonra müzik olarak onunla yollarımı ayırdım. Çok kötüydü. Hiç girme o mevzuya. Allah kimseyi değer verdiği ve sevdiği insanla sınamasın. Geçti, bitti. Kimse boşu boşuna bir yerlere gelmiyor. Ben standartlar altında yaşayan bir ailenin kızıydım. Bir sürü şeyden geçtim, kendimi çok sorguladığım zamanlar oldu. Çok büyük mutluluklar yaşadım, acayip paralar kazandım. Parayı geç, başka kapılar açıyor bu ün. Demek ki, Allah bunları yaşamamı istiyor.

– Eşinizle ilişkiniz nasıl çocuktan sonra?
Bizim öyle aramız bozulmadı. Birbirimize ayırdığımız pek vakit kalmıyor. Okan eve ‘Aşkım aşkım’ diye geliyor. Kızına koşuyor. ‘Önce ben!’ diyorum. Eve girer girmez kızını kucaklıyor. İlişkimizde bir sıkıntı olmadı. Çünkü gündüz işte ve özleme zamanı kalıyor bana. O kalmasa daral gelir.

– Aile adetleriniz var mıdır?
Her akşam aynı saatte oturur beraber yemeğimizi yeriz. Eskiden, flört ettiğimiz dönemde çok yapardım yemek. Adamı tavlayınca bıraktım. Ama yemekle tavladığım doğrudur. Çok şaşırdı, bir kaç kere babası da gelmişti iftara. Bayıldılar.

– Birbirinize sürprizleriniz meşhurdu, devam ediyor mu?
Yok öyle sürprizler artık. niye öyle oldu ya? En son Bodrum’da sahneye çıktım. Okan İstanbul’daydı. Telefondaki sesinden anladım Bodrum’a geliyor sürpriz yapmaya. Artık sürprizlerini tahmin ediyorum, sürpriz olmuş gibi numara yapıyorum.

Exit mobile version