Deniz Seki; “Bu Deniz’in Hikayesi”

3,5 yıl süren cezaevi hayatından sonra sahnelere geri dönen Deniz Seki Hürriyet Gazetesi’nden Hakan Gence’ye röportaj verdi.

Seki, o günlerde yaşadıklarını, gelecek projelerini ve hayata dair bakış açısını samimiyetle ifade etti.

Hayatınızı bir cümleyle özetlerseniz, bu ne olurdu?
– Bu Deniz’in hikâyesi… Ben küllerinden doğan Deniz’im, zümrüdüanka misali!
Yaşadıklarınız bir film olsa, adı ne olurdu?
– ‘Deniz’in Dibi’ olurdu, sonra da ‘Mutluluğa Söz Verdim’ adında bir devam filmi gelirdi.
Dibi gördünüz mü?
– Tabii gördüm, görmez olur muyum?
Çok canınız yandı mı?
– Çok canım acıdı, çok yandım. Yandım ama bir şekilde piştim. Ağır bedeller ödedim. Bu bedeller belki güzel şarkılar doğurdu ama yakınlarımı ve sevenlerimi üzdü. Ne yapalım, hayata her şey dahil.
“Beterin beteri var!”
1192 gün 10 metrekare bir alanda yaşamak sizi nasıl etkiledi?
– Sabretmeyi, tevekkülü, hayata daha geniş bir açıdan bakmayı öğrendim. Çok daha fazla güçlendim. Hayatta en önemli şeyin özgürlük olduğunu, halıya basmanın, annenin elini tutmanın bile özgürlük içerdiğini bilmiyordum. Her şeyin değerini anladım. Bu yüzden kimsenin kimseye kızmasına, kendi dertlerinde boğulmalarına gönlüm el vermiyor. Beterin beteri var!
İçeride en çok neyin özlemini duydunuz?
– Sevgi, sevgi, sevgi… Sevdiklerime sarılmak, sahne ve şarkı söylemek…
Çok ağladınız mı?
– Çok ağladım, gözyaşlarımı sildikten sonra aynaya bakıp “Deniz ayağa kalk, yürü, sorumlulukların var” diye kendime telkinlerde bulundum.
En büyük zorluk neydi?
– Bunlar artık geride kaldı. Neyin ne olduğunu herkes biliyor. Gerçekten haksızlığa uğradığımın herkes farkında. Bir gün mutlaka iade-i itibarımı alacağım. Bu benim kendime olan sözüm.

Adımın benden başka herkese faydası varmış, bir bana yokmuş

“Keşke şöhret olmasaydım. O zaman her şey daha kolay olurdu” dediğiniz oldu mu?
– Tüm dünyada böyle ama bizim ülkemizde ‘kadın şöhret’ olmanın bedeli daha ağır. Hele de yalnızsan… Ben de çok yalnız oluşumla, arkamda güçlü birinin olmamasıyla yüzleştim. Kupkuru bir şöhretim varmış. Adımın benden başka herkese faydası varmış, bir bana yokmuş.
İçeride şöhretin ayrıcalıklarını yaşadınız mı?
– Hayır. Orada sıfatlar kapıda bırakılıyor. Ben orada ‘Deniz’dim.
Orada dostlarınız oldu mu? Hâlâ görüşüyor musunuz onlarla?
– Evet, oradaki dostluklar bambaşka. Benden daha ağır yarası olanlara dokundum. Ben çıkarken hem gitmemi istiyorlar hem “Biz sensiz ne yapacağız” diye üzülüyorlardı. Çünkü ben onların enerjisi, çiçek bahçesiydim.
Dostunuzu düşmanınızı anladınız mı bu süreçte?
– Tabii, kocaman bir elek gibi… Hepsine tebessümle bakıp “Canınız sağ olsun” diyecek tevekküle sahip oldum. Kimseye kızgınlığım, kinim yok.

“Benim yaşadıklarımın dörtte 
birini yaşasalar akıl hastanesindelerdi”

15 yıl sonra yeniden ‘Popstar’la ekrana döndünüz. İlk bölümde sizi biraz durgun bulanlar olmuş…
– İnsanlar ellerini vicdanlarına koysun… Bu kadar yaşanmışlık üzerine 3.5 yıl sonra ilk canlı yayınımdı. Armağan (Çağlayan) hariç Bülent (Ersoy) Hanım ve Can Bonomo’yla birbirimizi yeni yeni tanıyoruz. İster istemez bir çekingenliğim var, geçecektir.
Bülent Ersoy’la çalışmak nasıl?
– Çok şen şakrak bir kadın, müziği çok iyi bilen biri. Çok komik ve hayat dolu.
Yeni nesil yarışmacıları nasıl buldunuz?
– Fazla yaralılar. Arabesk ruh çok… Yarışmacıların hikâyeleri birbirinden trajik. Zamanla göreceğiz.
Konu ‘Popstar’ olunca eski yarışmacılardan Bayhan’la geçmişte yaşadığınız polemik de akla geliyor.
– Biz onunla helalleştik!
Yarışmayla birlikte imajınız da değişti. Saçlarınızı kızıla boyattınız. “Bunalıma girdi” diyenler var…
– Annem beyin ameliyatı geçirdi, bir aydır hastanede yatıyor. Hemen hemen her gün yanındayım. Hayatımda böyle sorunlar varken bile güne umutla bakıyorum. Bunu söyleyenler benim yaşadıklarımın dörtte birini yaşasalar akıl hastanesindelerdi. Bunalımda falan değilim, mutluyum.
Bir yandan da stüdyodasınız, yeni albümünüzü hazırlıyorsunuz…
– İskender Paydaş’la çalışıyoruz. Şehrazat bir şarkıyı özgürlük hediyesi olarak verdi. Ayla Çelik, Serkan Seki birer şarkı yazdı. Sezen Aksu ve Ahmet Kaya cover’ları ve benim yazdığım şarkılar olacak yeni albümde.
İçerideyken yeni şarkılar ürettiniz mi?
– Adalet Bakanlığı görme engelliler için ayrılmış olan okuma odasında çalışma izni verdi. O odada haftanın dört günü çalıştım. Gitar kursuna gidip gitar öğrendim, şarkılar yazdım.

“Sadece midem gitmedi, hazmedemediğim bir sürü şeyi de attım”

 Mide küçültme operasyonu geçirdiğinizi söyleyenler de yağlarınızı aldırdığınızı iddia edenler de var. Ne yaptırdınız?
– Tüp mide ameliyatı.
Kilolarınızdan çok mu rahatsızdınız?
– Birinci sebep sağlık. Metabolik sendrom denen vücudun ‘Artık yeter’ diye alarm verdiği bir sendrom yaşadım. Ona ulaştığın zaman zaten bu ameliyatı olmak zorunda kalıyorsun. Birçok tahlil yaptırdım. Çok araştırdım ve zor bir karar verdim. Çünkü kilom tehlikeli boyutlara gidiyordu. Doktorum Hasan Altun’a güvenip ameliyat oldum. Ayrıca ne yapıp edip ameliyat olmasam da zayıflamak zorundaydım.
 Neden?
– Çünkü ben bir markayım. Seyirci ve dinleyici ilk gün çıktığımız raftaki halimiz neyse, onu görmek istiyor. Ama hayat bazen buna müsaade etmiyor. 1192 gün küçücük bir yerde yaşayan bir insan özgürlüğüne kavuştuktan sonra -müsaadenle- kilo da alabilir. Bunu kendime hak gördüm.
 Kaç kilo gitti?
– Bir ayda 15 kilo gitti. Sıvıyla besleniyordum, şimdi pürelere geçtim, minik minik köfte ve balıklar yemeye başladım. Bu ameliyatla sadece midem gitmedi, hazmedemediğim birçok şeyi de attım, kurtuldum, yenilendim. ‘Popstar’ çekimleri, People’daki sahnem, konserlerim… Hepsini enerjimle yapıyorum, bu da sağlıklı olduğumun göstergesi.

“Dünyayı sevginin kurtaracağına inananlardanım”

10 yıl önceki Deniz’i görseniz ona ne öğütlersiniz?
– “Herkesi kendin gibi sanma”.
Geçmişteki pişmanlıklarınız neler? Sizce nerede hata yaptınız?
– Keşkelerim hiç olmadı. Yaşaya yaşaya öğreniyorsun ve o zaman büyüyorsun.
İlişkide karşısındakine hemen inanan biri misiniz?
– Güvenmek isteyen bir kadınım. Bunun yanında sevgi de önemli. Dünyayı hâlâ sevginin kurtaracağına inananlardanım.
Aşk seçimlerinizde hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?
– Mutlaka hatalar yapmışımdır ki bazı şeyler yaşadım. Yanlış seçim dediğin her şey tecrübe. Kimsenin arkasından konuşmayı sevmiyorum. Yaşanmış, yaşanmıştır.
Siz içerideyken nişanlınız Faruk Salman’ın sizi beklediğini okuduk haberlerde. Sonra çıktınız, çok geçmeden ayrıldınız…
– Özel hayatla ilgili çok konuşmak istemiyorum. İlişkilerde ayrılıklar olur, fikir çatışmaları çıkabilir, daha büyük bir yara olmasındansa son vermek daha doğrudur.
Sizi nankörlük yapmakla suçlayanlar oldu.
– Hiçbir zaman nankör biri olmadım. Faruk Bey benim kıymetlim. Her zaman başımın tacıdır, ben de onun başının tacıyım. Bazı şeyler istediğimiz gibi gitmedi. Mutlaka yaptığı büyük fedakârlıklar var; hayatımın en kötü döneminde de, güzel günlerimde de yanımdaydı. Ben de onun yanındaydım. Kader…
Bundan sonra hayatınıza giren nasıl biri olur?
– Artık üzülecek yerim kalmadı, mutluluğa söz verdim ve kalbimi hiç kirletmedim. Bundan sonra şarkı söyleyip yazarak dünyayı gezmek, yeni kültürler keşfetmek istiyorum.

Kaynak:Hürriyet/Hakan Gence

Exit mobile version