Doğancan Özadlı | Radyo Viva

dogancan-ozadlı

Radyo Viva’nın başarılı radyo programcısı Doğancan Özadlı ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

 İşte O Röportajı!..

 Samet AKBULUT: Doğancan Bey sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Doğancan ÖZADLI: Ben de bu soruyu sık aralıklarla beraber kendime soruyorum ama net bir yanıt almışlığım henüz yok. Kendimi bildiğim kadarıyla şöyle anlatabilirim; hayatımın her döneminde müzik oldu ve çok küçük yaşlardayken “büyüyünce ne olacaksın?” soruların cevabı genellikle “bilmem, müzikli bi’şey” idi. İlkokul dönemlerindeyken konservatuara hazırlanmaya başladım. Birkaç enstrüman çalmaya çabaladım, korolarda koristlik ve solistlik yaptım. Aynı dönemde tiyatro gruplarıyla beraber çocuk oyunları sahneledik. Bir yandan da okul ve yaşadığım ilçelerdeki resmi organizasyonlarda sunuculuk yaptım. Farkında olmadan küçük yaşlardan itibaren kendimi bugüne hazırlamışım. Şuanda yaptığım programlarımda zamanında edindiğim tecrübeler, bilgiler fazlasıyla işime yarıyor.

Samet AKBULUT: Radyo Programcılığı yapmaya nasıl başladınız, ilk deneyiminizi hangi radyo programında gerçekleştirdiniz?

Doğancan ÖZADLI: Radyo Klas ve Number One FM’de asistan olarak başladım. Etrafımda çok tecrübeli ve aynı ortamda bulunmaktan keyif aldığım insanlar vardı. Benim için NR1 o konuda çok güzel bir okuldu. Yayıncıların sarfettiği her kelimeye, konuşulan mevzulara göre takındıkları tavırları, dinleyiciye karşı olan üsluplarını onlar farkında olmadan hafızaya atıyordum. Güzel ve birbiri arasında farklılıkları olan bir yayın ekibi vardı. Dolayısıyla hepsinden farklı yanlar kaptım sanırım. Orada asistanlık sürecim devam ederken İstanbul’da Azerice yayın yapan Radyo Baycan’da bir vesileyle yayın yapmaya başladım. Azeri kökenli olmam da burada işe yaramıştı 6 ay orada Azerice yayın yaptıktan sonra o dönem Radyo Klas’ın yayın yönetmeni olan Cenk Alptekin artık piştiğimi düşündü ki sanırım Radyo Klas yayın hayatım da henüz 14 yaşımdayken başlamış oldu

Samet AKBULUT: Radyoda program yaparken ve Sosyal medyada paylaşmış olduğunuz videolarda karşı tarafa geçen neşeli bir tavrınız mevcut, özel hayatınızda da bu derece neşeli misiniz?

Doğancan ÖZADLI: Öncelikle teşekkür ederim. Bazı insanlar sinir bozucu bir şekilde sürekli mutlu görünmeye çalışırlar. Ama gözlemlediğim kadarıyla bunu kendileri için değil, başka insanların fikirlerini daha fazla önemsedikleri için yapıyorlar. Sürekli gülmek de doğru gelmiyor bana. Ya da iyiymiş gibi görünmeye çalışmak. Mutsuz olduğum zamanlar olduğunda bunu yoğunlukla kendi içimde yaşamayı daha doğru buluyorum. Hata bile yapacaksam bu benim hatam olmalı. Ama genel olarak modumun yüksek olmasının sebebi sanırım başkası için hiçbir anlam ifade etmeyen şeylerin bana ciddi anlamda keyif verebiliyor olmasıdır.

Samet AKBULUT: Tiyatro ve Müzik ile ilgili olduğunuzu biliyoruz bu yönde bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Doğancan ÖZADLI: Tiyatro ve müzik ciddi anlamda özveri isteyen işler. Sahnede olduğum zamanlarda kendimi çok iyi hissediyordum ama sanırım o günlerim tatlı bir anı olarak kalacak Yapmak istediğim işler, bu tarz yoğun mesai gerektirip kanalize olmam gereken uğraşlar için pek uygun değil.

Samet AKBULUT: Ulusal bir radyo da program yapıyorsunuz, bunda başarınızın etkisi tartışılmaz tabii fakat şans faktörünün de etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Doğancan ÖZADLI: Elbette öyle. Ama ben bir yandan da insanın şansını kendisinin yarattığına inanıyorum. Evde oturup “yaa hiç şanslı değilim, keşke bi’şey olsa” diye beklenilirse ihtimallerin 0’a yakın olacağı şüphesiz Ben, emek sarfedilmeden başarıya götüren “doğru” bir yol görmedim. İstedikten ve çalıştıktan sonra her şey mümkün. Şanslıyım çünkü sevdiğim ve kendimi iyi hissettiğim bir iş yapıyorum. Çok doğru bir söz var; “sevdiğin işi yaparsan ömrün boyunca çalışmazsın.”

Samet AKBULUT: Radyo Viva ile tanışmanız nasıl gerçekleşti?

Doğancan ÖZADLI: Radyo Klas ismini Klas Pop olarak değiştirip yayın formatını da müzik ağırlıklı bir hale getirmişti. Çok kısa bir süre sonra da ismi Number One Türk olarak değiştirdi. Hatta Klas ömrünün son anonsunu da gözlerim dolu bir şekilde ben yaptım. Aşık olduğum birinden ayrılmak zorunda kalsaydım çok farklı hissetmezdim sanırım. Büyük başarı ve güzel anılarla dolu bir devir kapanmış oldu. Yeni yayın formatında çok fazla konuşmamamız istendiği için kendimi çok mutsuz ve yabancı hissettim. Daha sonrasında da yapamayacağımı anlayıp 7 yıla yakın bir zaman çalıştığım radyodan ayrıldım. Daha sonra da yeni bir yapılanma döneminde olan Radyo Viva’yla yollarımız kesişti. Çok kısa bir süre içerisinde kendimi ait hissettiğim bir ortam oluştu ve tekrar keyifli bir şekilde yayın hayatıma devam edebildim. Radyo Viva’da 2 seneyi geride bıraktım. Dinleyicilerimizle çok güzel bir iletişim yakaladık. Bu süre içerisinde radyo dünyasının en güzel renklerinden biri olduğunu düşündüğüm Abuzer Eserese ile 1 sene kadar sabah ve akşam işe gidiş-geliş saatlerinde şov programları yaptık. Şu sıralar 12:00 – 14:00 arası yayındayım. Abuzer de hazırladığı skeçlerle bizimle beraber oluyor.

Samet AKBULUT: Başarılı olmak için eğitim şart muhakkak tabii ama, radyocu olmak için eğitimin dışında yeteneğin de olması şart mı sizce, yani yeteneği olmayan arkadaşların sadece eğitim alarak bu işi yapabilmeleri mümkün mü, ya da eğitim olmadan sadece yetenek yeterli mi?

Doğancan ÖZADLI: Bu yoruma çok açık bir soru ama bence tamamen yetenek ve kişinin kendini geliştirip eğitmesiyle alakalı bir durum. Son yıllarda özellikle üniversitelerde radyo / tv bölümleri fazlaca ilgi görüyor. Ama bu işin bir büyüsü var. Yaşanılmadığı ve içinde olunmadığı sürece yazılı olan bilgilerin havada kaldığını düşünüyorum. Eğitim elbette önemli ama işe olan yatkınlık ve tam olarak ne yapmak istenildiğiyle alaklı sanırım. Bana çok fazla “benim de sesim çok güzel, radyocu olmak istiyorum.” diye mesajlar geliyor. Ama o işler öyle olmuyor işte İlk başladığım dönemlerde radyo stüdyosunda uyuduğum günleri bilirim. Bende durum tam tersine gelişti. Önce işe başlayıp sonra okulunu okumaya başladım. Şu sıralar Eskişehir Anadolu Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı öğrencisiyim.

Samet AKBULUT: Program esnasında genelde nasıl bir ruh haline sahipsiniz, yayın akışının kafanızda ya da yazılı olarak tasarladığınız belli bir planı programı oluyor mu yoksa her şey doğal olarak mı ilerliyor?

Doğancan ÖZADLI: Programım müzik-eğlence programı olduğu için bir haber programı gibi öncesinde yoğun bir hazırlık evrem olmuyor. Gündemde konuşulan her türlü mevzuyu yayına dahil edebiliyorum. Telefon bağlantıları, mesajlar, dinleyicilerime vereceğim hediyeler falan derken yayın sürem bazen yetmiyor.

Samet AKBULUT: Dinlemekten zevk aldığınız sanatçılar hangileridir, hangi müzik türünden hoşlanıyorsunuz?

Doğancan ÖZADLI: Aslında çok çeşitli bir zevkim var. Her tarzı severim aşağı yukarı. Sezen Aksu şarkıları vazgeçilmezimdir. Her şarkısı farkındalık yaratıyor. Onun haricinde çok farklı tarzlarda uzayıp giden bir beğeni listem var. Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses’ten girip Beyonce’den çıkmam mümkündür.

Samet AKBULUT: Röportaj için size teşekkür ederiz. Son olarak sitemiz MüzikOnAir hakkında ki görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Doğancan ÖZADLI: Ben teşekkür ederim. Radyo sektörü için güzel bir iletişim ağı sağladığınızı düşünüyorum. Başarılarınız daim olsun.

Röportaj: Samet AKBULUT, Özcan BEYLAN

 

Exit mobile version