Dr. Halil Ata Bıçakçı: Kişisel Gelişim Uzmanı Olmaya Ben Karar Vermedim

Sosyal medya ve Youtube’da yayınladığı videolarla insanların hayatlarına dokunan ve insanlara yol gösteren Türkiye’nin sayılı yaşam koçlarından olan Dr. Halil Ata Bıçakçı Müzikonair’den İbrahim Aydemir’in sorularını yanıtladı.

“Sihir” isimli kitabı ile ses getiren ve sosyal medyada paylaştığı videolarla Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine
sahip olan Dr. Halil Ata Bıçakçı ile yaşam koçluğu ve insan hayatına dair güzel, keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Okuyanların kendinden bir şeyler bulacağı röportajımız sizlerle… İlgisini çekenlere iyi okumalar dilerim.

İlk olarak kişisel gelişim uzamanı olmaya nasıl karar verdiniz?

Kişisel gelişim uzmanı olmaya aslında ben karar vermedim. Mesela doğuma karar veremediğimiz gibi buna da
biz karar vermiyoruz. Hayatın bir akışı var. Hayat o yöne doğru aktı. Kul darda kalmayınca, Hızır yetişmezmiş. Kul
artık her şey bitti dediği anda Hızır yetişirmiş. Ben de hayatımdan çok zorlu bir dönemden geçiyordum. Ticaretle
uğraşıyordum ve iflas etmiştim. Onunla boğuştuğum dönemde bir abimi kaybettik.

Onun acısı dinmeden bir 19 gün sonra babam vefat etti. Hayat anlamını kaybetti dediğim anda kazara bir seminere gittim. O seminere gitmem de planlı değildi ve o seminer de kişisel gelişim semineriydi. Bir trans semineriydi ve orada büyülendim. Sonra bu ne kadar güzel bir şey, tam beni anlatıyor diyerek o semineri yapan kişiyle konuşmaya gittim.

Ona “Seminerde anlattığınız trans nedir? Bana bunu öğretir misiniz?” dedim, o da bana “biz zaten bunun kursuna
gidiyoruz” dedi. Ben de bu kursu almak istiyorum diyerek bu sektöre başladım. Bu işe çok büyülendiğim için
girdim ve her geçen gün derinleşerek devam ediyor. Son nefesime kadar bu alandaki araştırmalarım devam
edecek.

“İNSANLARIN KALBİNE DOKUNMAYI HİÇBİR ŞEYE DEĞİŞTİRMEM”

İnsanların hayatlarına dokunmak nasıl bir duygu?

Bazen kendime, “Bu güzelliği hak edecek ne yaptım?” diye soruyorum. Çünkü Youtube’da ve sosyal medyadan
gelen yorumlar, insanların yolda yürürken sana sevgi göstermesi ile birlikte insan mutlu oluyor. Azerbaycan’da
yürürken bir kadının ağladığını gördüm. Ben de derdi var diye ağlıyor sandım. Meğerki beni gördüğü için
ağlıyormuş. Demek ki kalbine dokunabilmişiz. Bana, “Dünyanın en zengini olmak mı, yoksa insanların kalbine
dokunmak mı?” diye sorsalar, insanların kalbine dokunmayı hiçbir şeye değiştirmem. İnsanların kalbine
dokundukça, dünyaya sanki bu görevi yapmak için gelmişim gibi hissediyorum. İnsanların hayatına dokunmanın
tanımını yapabilecek bir kelime olduğunu düşünmüyorum.

“KENDİMİZİ GELİŞTİRMEK DEDİĞİMİZ ŞEY ASLINDA VAR OLANI HATIRLAMAK”

İnsanların gelişimine katkı sunuyorsunuz. Peki siz kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz?

İnsanlar zaten dünyaya en gelişmiş haliyle geliyorlar. Biz dünyaya en duru, temiz, sade ve donanımlı halimizle
gelmişiz. Ancak sonradan bu donanımlı halimizi unutmuşuz. Zihin ve ego dediğimiz şey devreye girmiş ve
unutmuşuz. Kendimizi geliştirmek dediğimiz şey aslında var olanı hatırlamak. Benim dünyadaki en büyük zevkim
kitap okumak. Piyasada olmayan kitapları bulmayı ve okumayı çok seviyorum. Bazen güzel bir yer bulduğumda
kalkıp oynuyorum. Kitapları 3-4 defa okurum. Önemli gördüğüm yerlerin altını çizerim, unutmayayım diye
çevremdeki insanlara okurum. Bir de yalnız kaldığım zamanlar benim için çok önemli çünkü hayata dair önemli
ipuçları yakalıyorum.

“İNSAN BEDENİNE İYİ BAKARSA ZİHNİ DE İYİ OLUR”

İnsanın zihni hasta olmadıkça bedeni hasta olmaz derler. İnsan zihnini nasıl beslemeli?

İnsanın ruhu hiçbir şeyden etkilenmez, yani hasta olmaz. Ruh en zirve noktadadır. Ruh bu dünyaya ait bir şey
olmadığı için etkilenmez. Ruh ve Sinir Hastalıkları diyorlar. Oradaki doktor ruhu mu görebiliyor ki tedavi
edebiliyor? Veya ruh hasta mı oluyor ki tedavi ediliyor? Orada kastedilen ruh değil aslında zihindir. Zihin ve
beden aynı şeydir. Beden zihnin görünen tarafı, zihin ise görünmeyen tarafıdır. Bunlar birbirine paralel çalışır.
Bir duvar gibi düşünün, duvarın iç kısmı zihindir dışı da bedendir.

İçe zarar verirsek dışa da zarar veririz. Bir insan bedenine iyi bakıyorsa zihni de düzeliyor. Bir insanın eğer zihni mutluysa bedeni düzeliyor. Bazı yaşlılar görürsün mesela bedenleri çok güzeldir çünkü zihinleri durudur. Maddi bağımlısı birini görürsün bedeni kötüdür çünkü zihni de kötüdür. Ne zaman ki zihin kirlenmeye başlar beden de o zaman kirlenmeye başlar. İnsan zihnini beslemesi için yüzlerce şey sayılabilir.

Ancak en önemli olan basit olanı yapmaktır. İnsan bedenine iyi bakarsa zihni de iyi olur. Dans eden, halay eden insanın zihni mutlu olur. Zihni beslemek için insanın güzel ve temiz ortamlarda olması gerekir. Derler ya, gül bahçesinde gezen kişi gül olamasa da kokusundan faydalanır. Bedenin girdiği ortamları güzel olursa zihin de güzel olur. Beden ve zihin de iyi olursa ruh da iyi olur.

“ŞU ANDA NE DERDİNİZ VARSA BU DA GEÇER”

İnsanları zinde tutacak, günlük motivasyon kaynakları olabilecek ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Bu hayata bir defa geldik ve başka da gelmeyeceğiz. Başka bir ihtimal yok. Aslında hayat, Allah tarafından bizlere hayatı yaşamak için verilmiş bir fırsat. İnsan nehir gibidir, geçmiş geçmiştir. İnsanların geçmişi düşünerek kendisini helak etmesine gerek yok. Biz şu anda nasılsak yarın da öyle olacak. Sen şu anda temizsen yarın da temizsin. Bir insanın bugünü iyiyse yarını ve 10 yıl sonrası da iyidir. İnsanın şu an sadece mutlu olması gerekiyor. İnsan eğer mutluysa; para da, huzur da, kariyer de geliyor. Anda kalmak sonsuzluktur, anda kalmak dünyada Cennet’i yaşamaktır bence. Derdim var diyen insanlara şunu diyorum. Bu hayatta hangi markete veya okula girip de çıkamadık? Kısaca yani hayatta hangi dert bitmemiş. Acı veya tatlı, mutlu veya mutsuz hiçbir şey sonsuza kadar devam etmemiş. Her şeyi geride bırakır insan. Şu anda ne derdiniz varsa bu da geçer.

Olmazsa olmazım dediğiniz 3 şey nedir?

Benim için kitap, müzik ve şefkat olmazsa olmazımdır. Bunların yanı sıra vefa ve sevgiyi de söyleyebilirim.

“İNSANLAR KİTAPTA KENDİNDEN BİR YER BULACAKTIR”

Kitabınıza neden “Sihir” adını verdiniz?

Ben de bilmiyorum ☺ Kitapta anlatılan şey şuydu aslında, “Enerjiyi kullanarak hayatı nasıl kolaylaştırırım?”. Sihir dediğimiz şey insanın bilmediği şeylerdir. Ben de kitapta yazdıklarımla okuyucularıma aslında şunu demeye çalıştım. “Burada çok güzel tetkikler var. Genel anlamda toplumun bilmediği, çok sihirli enerjisel olayları anlattım. Bu nedenler “Sihir” ismini verdim. Halen sihrin etkisi altındayım. Kitabı ben yazdığım için güzel değil, okuyan kişinin güzel gözleriyle bakmasıyla güzel. Kitapta şöyle bir sihir var; okuyan herkes benim sesimi
duyabiliyor.

Herhangi bir insan rastgele bir yeri açınca kendine bir şeyler bulabilecekler. Kitaptan maddi bir
beklentim yok. Kitabı okuyucularıma yazdığım güzel bir mektup olarak görüyorum. Kalbine dokunduğum,
tanımadığım insanlarla sohbet etme aracım bu kitap.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Bu röportaj için çok teşekkür ederim. Bu hayatta olduğum için ve bu hayatı bana verdiği için Allah’a çok
teşekkür ederim. Okuyuculara hep şunu derim, “Bu hayatta neyin yok değil, nelerin var?”. Bunları bul ve şükret,
Allah’a teşekkür et. Olmayan şeyin belki 2-3 tane ama olan şeyin 200-300 bin tane. Bunları fark ettiğin zaman
her şey yoluna girecektir. Benimle röportaj yapma zarafetinde bulunduğunuz için çok teşekkür ederim.
Okuyucularıma teşekkür ediyorum. Sevgiyle kalın…

Exit mobile version