Ekrem Ataer | Halk Radyo – İstanbul

ekrem-ataer-halk-radyo-muzikonair

Halk Radyo’dan kısa bir süre önce ayrılan müzisyen ve radyocu Ekrem Ataer MüzikOnair’da Özcan Beylan’ın sorularını yanıtladı. 

İŞTE O RÖPORTAJ!..

Ekrem Bey Halk Radyo’daki programlarınızda neler var? Sizi ilk defa dinleyeceklere biraz bilgi verir misiniz?

Şu an itibariyle Halk Radyo’da program yapmıyorum. Birden fazla sebebi olmakla birlikte öncelikle sizi ilgilendiren yanıt şu zannediyorum: Bizler medya ve sanat kurumlarında; popüler kültürün geriliğe sebep olacağına inananlardanız. Popüler kültürün, şöhret olarak size dayattığı, aslında sizi uyutup uyuşturmakla görevli modellerin medya kurumlarında çok önemliymiş gibi gösterilmesi bu değirmene su taşır. İşin asıl trajik tarafı yayın politikasını ve ufkunu radyo sahibinin veya sahiplerinin kültürel derinliğinin belirlemesidir. Devlet bu derinliği kaybettiği için yıllardır görev yaptığımız TRT’yi bıraktık. “Şöhret”, “reklam”, “meşhur” vs. bunlar bizim dünyamızda veya literatürümüzde olan şeyler değil. Kısacası her “her gördüğünüz aslında gördüğünüz değil” zamanı gelince bütün ayrıntılarıyla paylaşacağız.

Radyoculuk kariyerinize ne zaman nasıl başladınız? Halk Radyo’da ne zamandan beri yayındasınız?

Radyo ve Tv kariyerim 1993 yılında Kanal 6 ile başladı. Daha sonra Umut Radyo, Cem radyo, Radyo Cumhuriyet (Cumhuriyet Gazetesinin), Radyo Kent, Trt Gap, Trt Fm, Trt İnt, Trt 4, Ntv Radyo, Karadeniz Tv, Radyo 24 ve Halk Radyo (Sanırım adı Radyo halk olarak değişti) ile devam etti.

Müzik kariyerinize ne zaman ve nasıl başladınız? Şu aralar daimi olarak sahne aldığınız mekanlar var mı?

1988 yılında İTÜ Türk Müziği Devclet Konservatuvarı ile başladı. Sahne mantığı ile müzik yapmıyorum. Özel konserler, açıklamalı dinletiler ve halk konserleri yapıyorum. Şu sıralar içinde Kitaro ve Amin Maloouf’un da olduğu beste ve orkestrasyonu bana ait olan Ömer Hayyam çalışmasının İspanya Granada’da yapılacak konserine hazırlanıyorum. Ayrıca 4 yıldır üzerinde çalıştığım Hacı Bektaş Senfonisi’nin dünya premieri için çalışıyorum.

Türkiye’de radyo ve müzik sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genelde gereksiz adamlarda gereksiz paralar var. Tekstil işi yapsınlar, seracılık, tavukçuluk falan yapsınlar. Medya işine el attıkları için ortalık toz duman. Para büyük olunca ilişkiler siyasetlerle belirleniyor. Kısacası şu an saysanız gerçekten bu işi iyi yapan radyo ve tv kanalı yok gibi az. Ben tematik kanalları çok seviyorum. Mesela; Tarım Tv, Yaban Tv, İz Tv, Düğün tv. Adamların alıp sattıkları belli. Bence hepsinden çok daha dürüst ve faydalılar.

Radyoculuğun daha popüler, daha bir kariyerli meslek hale gelmesi için ne gibi adımlar atılmalı?

Genç beyinlere fırsat vermedikçe hiç birşey olmaz. Üniversitelerin Radyo-Tv bölümlerinde derslere giriyorum. Çocuklar zehir gibi ama çakallardan fırsat bulamıyorlar ki. Bu çocuklara bırakın medyayı uçururlar. Ama işlerine karışmayacaksınız. İyi beyinler var. Hem finansı yönetir, hem de medyayı. Dünyada “medya finansı” diye bir alan var, bizde daha yeni yeni anlaşılıyor. Medya nasıl finans edilir ? “reklam” ile anlayışı artık çok demode. Reklam tabii ki temel gelir ama bunun daha onlarca yolu var. Hem de reyting kölesi olmadan. Dünyada medya farklı yan alanlardan kendine ciddi finans yaratıyor. Ne yapacağını bileceksin, iyi yapacak insanları bulacaksın formül bu. Para kazanmak istiyorsan ; büyükbaş hayvan ticaretini öneriyorum, iyi para var. Ama mera bulmak lazım (!). Bulamazsan (!) ot ile beslemek zorunda kalırsın. Pahalıya mal olur (!)

90’lı yıllardan bu zamanlara müzik dünyasında ne gibi olumlu ve olumsuz gelişmeler yaşandı sizce?

Müziğin en olumsuz dönemi bile olumludur. Üretimler devam tabii ki. Biraz daha az beste üretiliyor. Tabii ki var ama konfeksiyon işler. Melodi terkedildi gibi. İnsan kulağı melodi arıyor. Avrupa’da da Amerika’da da, ülkemizde de melodiye dönüş var. Onun için tozlu raflardan çeyizler indirildi. Bit pazarına nur yağdı. Ekonomi sanatın içine paldır küldür girer ve darmadağın eder, kalanları biz sanatçılar tekrar derler toplarız. Şimdi genç arkadaşlar bu derleme ve toplama dönemine doğru gidiyorlar. İşleri zor. Kapital maalesef müziği de rendeledi.

Sizi biraz da sosyal yaşantınızla ve günlük hayatınızla tanımak isteriz…

Ooo çok uzun iş. İnternete bakın bir sürü şey var. Biraz sabredin bir kitap hazırlıyorum, 30 yıllık serüveni okuyacaksınız. Kimler yok ki; İsmail Dümbüllü’den, Safiye Ayla’ya, Aziz Nesin’den, Ray Charles’a, Emel Sayın’dan Kitaro’ya, Cem Karaca’dan, Vasilis Saleas’a kadar.

Şu an Türkiye’nin en büyük sosyo-müzik grubunu çalıştırıyorum. Aslında koro gibi görünüyor ama değil. 800 kişi civarında. En son “Yasaklı Şarkılar” konseri verdik, millet hücum etti, kapılar kırıldı.

Son olarak MüzikOnair hakkında neler söylemek istersiniz?

Kabin basıncınıza dikkat edin…Birbirimizin farkında olmak güzel. Bana düşen birşey olursa varım. Okurlarınızla projeler yapın. Toplanın, söyleşin, konser izleyin, society mantığı ile yürüyün. Yolunuz açık olsun. “İyi uçuşlar” herkese selam…

Exit mobile version