Ferhat Göçer: Sert, Zor Dünyanın İçinde Müzik Benim İçin Bir Kurtuluştu

MSG (Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) Başkanı, şarkıcı Ferhat Göçer, verdiği AA muhabirine verdiği röportajda göreve geldiği andan beri yaptığı yenilikler, Anadolu Aryaları'nın içeriğinden ve çalışmalarından bahsetti. 

MSG (Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) Başkanı, şarkıcı Ferhat Göçer, verdiği AA muhabirine verdiği röportajda göreve geldiği andan beri yaptığı yenilikler, Anadolu Aryaları’nın içeriğinden ve çalışmalarından bahsetti.

Çok Fazla Kendi Şarkılarını Dinleyen Bir Adam Değildir 

‘Anadolu Aryaları’nda özel yörelerin türkülerini yorumlayan Ferhat Göçer, “Aldığımız klasik Batı eğitiminin o yumuşak tonuyla, daha yumuşak bir tınıyla seslendirmeye çalıştım ve mümkün olduğu kadar her yöreye özgü bir enstrümanla kaydettik. Balaban, kemençe, tambur, tarduş, cümbüş gibi enstrümanları ve perdesiz gitar kullandık. Sade bir yorumla türkünün güzelliğini, Anadolu’nun renklerini sunmaya çalıştık. Ben öyle çok fazla kendi albümlerini, kendi şarkılarını dinleyen bir adam değilimdir. Ama böyle kendimle baş başa kaldığımda ara sıra açıp dinliyorum o türküleri. Çok da hoşuma gidiyor” dedi.

Bambaşka Bir Dünyaya Giriyordum

Tıp geçmişi olan Göçer, müziğin kendisi için bir kaçış olduğunu belirterek “Sert, zor dünyanın içerisinde müzik benim için bir kurtuluştu. Özellikle hastaneden, tıp fakültesinden çıkıp Eminönü vapuruyla Kadıköy’e geçip oradan konservatuvara geldiğim, sonra akşam 19.00- 20.00’ye kadar sanat dünyasının içindeki havayı soluduğum ortam benim için ciddi bir kaçış. Alice Harikalar diyarındaki gibi bambaşka bir dünyaya giriyordum. Çok etkiliyordu.” cümlelerini kurdu.

Bütün Meslek Birliklerini Birleştirmeye Çalışıyorum

MSG Başkanlığında yaptığı yeniliklerden bahseden ünlü sanatçı, şu ifadelere yer verdi: ” Avrupa ülkelerinde, gelişmiş diğer birçok ülkede 150 yıla dayanan geçmişlere sahip, meslek birlikleri ve telif hakları meselesi. Türkiye’de henüz 30 yıllık bir geçmişi var bu konunun. Dolayısıyla toplum bilinci ya da telif hakları ile ilgili meselenin kul hakkı olduğu bilinci tam oturmamış durumda. Topluma açık bu mekanlarda müziği kullanarak bir değer yarattıklarını ve orada da bir telif hakkı doğduğunu anlatabilmek ve bu hakkın peşinde onları da çok yormadan, tabii ki üzmeden, yani kazançlarını çok fazla etkilemeden ama o kul hakkını da vermeleri gerektiği bilincini oluşturmak birincil görevimiz. Bu amaçla ben şimdi çalışmaların içerisinde bütün meslek birliklerini birleştirip, büyük Türkiye Müzik Federasyonunu oluşturmaya çalışıyorum ekip arkadaşlarımla”

Exit mobile version