Gecikmiş Vefa, Sadece Günah Çıkarmaktır

20 Nisan sabahı bir telefonla uyandım, hıçkıra hıçkıra ağlayan bir kadın hattın diğer ucundaydı…

‘’Zeki! Attila Ağabeyimizi kaybetmişiz.’’ Yonca Lodi’ydi bu kadın. ‘’Gerçekten mi ‘’çıktı ağzımdan sadece… Bazen sorulur ya bu saçma soru, inanamadım. Ağlayamadım… Duyduğum cümleyi başka bir cümleye bağlayamadım…

Utanmasam müziği bulan adam diyerek anlatmak isterdim kendisini. Gönlünü bu işe bu denli kaptıran, başka da hiçbir şeyi umursayan insana rastlamanız zordur. Umursamazdı müzikten başka bir dünyayı. Bir deryaydı o, bir deniz… O denizlerde yüzmeyen yoktur sanırım. Hani ilk girince soğuk gelir su, sonradan alışılan. Öyle değildi O; girer girmez alışırdın…

Dün son yolculuğuna uğurladık; herkesler oradaydı. Kalbinin değdiği yer kalmamış sektörden. Müziğe bir yılını vermiş kişiler de, 40 yılını adamışlar da… Herkes de derin bir keder, kulağımızda ondan kalanlar… Ben eminim ‘’Firuze’’ de oradaydı. Ağlamadığı kadar ağladı…

Sevgili Attila Ağabeyin gittiği yer eminim ki daha güzel buradan. Onno ve Aysel ile çoktan başlamışlardır çalışmalara… Bu dünyaya bırakılan notaları susmayan kişilerin, ben diğer dünyada da bu yeteneklerine devam ettiğini düşünüyorum… Ve sonsuz kavuşmalar… Onlara da inancım Sonsuz…

Gelelim Olanlara;

Sektöre sadece 10 yılını vermiş bir müzisyenim ben. Attila Özdemiroğlu altmış küsüründeydi.

Son yıllarını ciddi anlamda sıkıntı içerisinde geçirdi. Sevgili Orhan Gencebay’ın gecikmiş cümlelerinde bahsettiği gibi. Hayat arkadaşı Sevgili Hepgül’ün tedavi boyunca sessiz çığlıklarına bizzat şahidim ve karı-koca dimdik duruşlarının… Tabi ki hakkından geldiler. Son an’a kadar üretmesinin sebebi, Türkiye’de ki acımasız sistemdir. Güncel eseriniz yoksa telif geliriniz yoktur. Oysaki ‘’Firuze’’ hala güncel değil midir? Hala bu gece dahil Türkiye’nin en büyüğünden en küçüğüne bin türlü mekanında ‘’Rakkas’’ la insanlar dans etmiyor mudur? Bu iki şarkı onun deryasından sadece iki tanesi. Herkesin üzerinde hakkı olan biri nasıl olur da bu denli yalnız konur… Dünya da sadece bir şarkıya intro yazan biri ömür boyu refah içinde yaşarken 1500 eser bırakmış birinin suçu Türkiye de doğması mıdır?

Ben bu işlerin içinde olan biri olarak diyebilirim ki; biz bir şarkıyı yayımladığımızda onun telifine erişmemiz tam 2 yılımızı almakta. Hiçbir şarkıcı 2 yıl sonra ücretini alacağı konsere çıkmaz. Ama besteci ve söz yazarı yazar… Biraz ses çıkarmak istediğimiz de eskiden bu da yoktu deyiveriyor bilirkişiler. Sırf bu yüzden adına halk arasında şarkı satmak denen ön telif diye bir şey uydurulmuş. Şarkıcı gelir besteciden şarkı alır. Oysaki dünya da bedava verilir eser, çünkü o kadar çok telif alır ki besteciler, ön telif diye bir şey yoktur. Hatta birçok besteci prodüktördür. Biz bu ülkede öyle günler görür müyüz bilmiyorum ama Attila Özdemiroğlu gibi adamlar göremediği için biz görürsek de çok da mutlu olmak sanırım imkansız.

Akarken biriktir diyenlere sözüm var; bir akar bir durur bizde gelir, bir dalgalı bir durgun denizdir. Bu yüzden akıllı işi değildir, biraz deliler, yaşar böyle…

Ya zorunlu emeklilik gelmeli en acilinden, ya da bir şeyler yapılmalı. Hepi topu 1000 kişilik bir sektör. Bu 1000 kişi her türlü kötü durumda müziğin sesi kısıldığı için zaten son 4 yıldır ciddi zorluk çekiyor. Konser yapamayan şarkıcı, şarkı alamaz. Şarkı veremeyen besteci üretemez. Şarkıcı Konser yapamadığı için sahne kurulamaz. Işıkçı ve ses tesisatı kuranında evlatları, eşleri var. Sesi kıstılar yavrum bugün makarna yemeliyiz mi diyecek? Evladının istediği ayakkabıyı alamazken ne diyecek açıklama olarak? Bütün bu zorluklara rağmen bende dahil bütün müzisyenlerin sesi zaten kısık, çünkü müzisyen bilir deli işi yaptığını, meydan okuduğunu dünyaya… Ruhsal ve kalpsel tatmin derdindedir. Beraber iş yaptığım bütün dostlarıma, tanıdıklarıma, tanımadıklarıma tek tek sorsam hiç biri zengin olmanın derdine düşmemiştir. Mikrofonun ya da servetin desen, düşünmeden mikrofonunu seçer şarkıcı. Kalemin mi servetin mi deseler söz yazarına, düşünmeden kalemim der… Çünkü bizim servetimiz onlar.

Ama yaşamak zorundayız, geçinmek de zorunda. Hastalıklarla baş edebilmeliyiz. En azından yalnız olmadığımızı hissetmeliyiz…

Gecikmiş bir vefa, vefa değildir… Sadece günah çıkarmaktır. Dün olan buydu…

Biz Attila Özdemiroğlu’nu çok daha önce kaybetmiştik… Aramakta aklımıza gelmemişti çünkü meydanda duruyordu. Dün bulduk. Bulup Güle Güle Dedik…

Affet Bizi Attila Abi; Firuze’de Affetsin… Ve her bir Gönülden Yazdığın Notan…

Zeki Güner | MüzikOnair

Exit mobile version