2005 yılında müzik hayatına Hepsi Grubuyla başlayan ve 2009 yılında kariyerine solo devam etme kararı alan Gülçin Ergül; karantina günlerinde yazmış olduğu “Ferman” isimli Soul Trap tarzındaki şarkısıyla dinleyicilerine, albüm öncesi bir sürpriz yaptı. Farkındalık yaratmak adına yapım süreci evden hiç çıkmadan tamamlanan Ferman, Arpej Yapım etiketi ile tüm dijital platformlarda ve YouTube’da yerini aldı.
Ülkemizin güçlü seslerinden biri olan Gülçin Ergül; “Ferman”ı, müzik piyasasındaki serüvenini ve icra ettiği müziğin avantaj-dezavantajlarını Müzik Onair’dan Fırat Kanburoğlu’na anlattı.
Merhaba Gülçin, ilk olarak bize “Ferman” ı anlatır mısın?
Karantina döneminde yazdığım iki şarkıdan biri Ferman. Farkındalık yaratmak için evlerimizden hiç çıkmadan ve bir araya gelmeden yaptığımız bir proje oldu. Şarkının düzenlemesini Emre Bayer yaptı. Anıl Şallıel de saksafonuyla şarkıya farklı bir ambiyans kattı.
Müzik videosunu evimde kendim çektim. Düzenlemesi de yönetmen Gökhan Palas’ ait. Safa Gülsoy ile yaptığımız çekimden seçtiğimiz kapak fotoğraflarının stylingini ise Fırat Kanburoğlu yaptı.
Hiç yabancı gelmedi o isim.
Evet (gülüşmeler).
Peki, müzik senin için ne ifade ediyor?
Müzik benim için hayata devam etmem konusunda beni motive etmesi için kullandığım yakıtım, üretim aracım, kendimi ifade etme biçimlerimden biri. Şu anda mindfulness training üzerine bir kitap okuyorum ve şarkı söylemek üzerinde bu düşünce biçimi eğitiminin büyük etkileri var. Sanırım dans ve yoga temellerimin olması beni daha hisseden ve kendini dinleyen bir şarkıcı yapıyor. Yani şarkı söylemek benim için kendimi bulduğum, bedenimi, ruhumu dinlediğim bir ritüel.
15 yıl önce Grup Hepsi ile bir ilki başarıp girlband kavramını uzun süre yaşattınız. Bunun sırrı neydi? Zorlukları var mıydı?
İlk kez işini ciddiye alan bir kız grubuna kavuşmuş oldu sanırım dinleyici ülkemizde. Ve güzel bir projeydi. Zorlukları vardı çünkü herkes farklı kişiliğe sahip. Ama herkesin birbirini olduğu gibi kabul etmesi ve saygıyı asla eksik etmemesi şart. Ve öyle bir noktada birliğin bulunduğu, bireyselliğin özgürce ifade edildiği, ama büyük resmin renkli olduğu bir tablo çizilmeli.
Sana tek bir tarz müzik yapacaksın deseler, hangi müzik türünü tercih edersin?
Güzel soru. Kesinlikle R&B. Çünkü küçüklüğümden beri böyle müzikler dinliyorum ve söylemekten hoşlanıyorum.
Zaten türkiyede piyasa müziği yapmak yerine seni daha çok RnB ve caz tarzında müzikler yaparken görüyoruz. Sence bunun avantajları olduğu kadar dezavantajları da var mı? Bazen salyangoz sattığımı söylüyor bazı kişiler, her ne kadar yaptığım işi bir yandan beğenseler de… Dezavantajı ise; arabeskin ülkemizde çok fazlasıyla kendi müziğimizmiş gibi dayatılması ve pop dediğimiz müziğin içine karıştırılmasından kaynaklanıyor. Müzik tarz ve ırk ayrımı yapılmaksızın kullanılan bir dünya dili bence. Ben de bir dünya insanıyım. Dolayısıyla, kendi dilimde; hiç yapılmayan RnB müziğini ben yapmak ve bu boşluğu doldurmak istiyorum. Bu benim için bir keyif.
Ancak 2 yıl önce tarzının dışına çıkarak Arabesk albümü yayınladın. Böyle bir projeyi piyasaya ayak uydurmak için mi yaptın? Biraz bize bahseder misin?
Şakayla başlayan bir serüven gerçekliğe doğru yol aldı. Yapımcılarım bunu yapmamı çok istedi. Çünkü benden arabesk duymak onlara çok ilginç gelmişti. Bir sentez ortaya çıktı. Ben ilkbaşta biraz kaçtım bu işten. Yalan yok. Yapacağım son şeydi. Ama What Da Funk (müzik grubu)bu işin içindeyse yaparım diye düşündüm. Onlarla sahnede olmak da albümde kayıtta olmak da güzel.
Son dönemde türkiyede rap müziğe olan ilgi de büyük derecede arttı. Bu diğer müzik türleri için bir dezavantaj mı sence?
Hmm. Rap ile arabeski karıştırıyorlar son dönemde ve arabesk rap gibi bir şey ortaya çıktı. Türkçeyi de güzel kullanmıyorlar. Bir dezavantaj olduğunu düşünmüyorum. Ben de genellikle senelerdir ingilizce rap şarkılar söylüyorum ama herkes rap söyleme hevesine girdi. Bu konuda ise nötr olduğumu söyleyebilirim.
Türkiyede bir sanatçının bütün potansiyelini, sanata dair hayal gücünü kullanması ne derece uygun?
Müzik şirketleri müziğin trendsetter’ları bence. Müzisyenlerinin özgürlüğüne saygıları derecesinde müzik yenilikçi oluyor. Ama eğer onları kısıtlarlarsa ve hep arabesk yaparlarsa, hiçbir yere gidilemez. Bir şey tutunca risk almamak adına benzerlerinin çıkması ya da popçuların rap yapmaya başlaması bence üretimin parıltısı değil.
Tüm dünyada etkisini gösteren covid-19 virüsünden sebep karantina altındayız ve sosyal izolasyona dikkat ederek evlerimizden çıkmıyoruz. Müzik piyasasını bu durum nasıl etkiledi? Hayatlarınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Bütün organizasyonlar iptal oldu ne zamana ertelenecekleri bile bilinmiyor. Müzisyenler işsiz ama üretimde ve enstrümanları üzerinde uzmanlaşmakta. Evlerimizden kayıtlar yapıyoruz. İmkansızlıklar her zaman sanatı yaratıcı kılmıştır. Biz de kayıt yapma teknolojileri üzerine kendimizi geliştirmek zorunda kalıp, tek başına kayıtlar yapıyoruz; evdeki kayıtlarımızı birleştiriyoruz. Yani üretime devam. Üretim yaşamın en büyük parçası, psikolojimiz için çok önemli bir yeri var. O yüzden hiç de sıkılmıyorum.
Son olarak albüm hazırlığında olduğundan bahsettin. Bizi önümüzdeki günlerde neler bekliyor?
Evet, İngilizce şarkıların da olduğu, tüm şarkıların sözü ve müziği bana ait olan albüm hazırlığındayım. En kısa zamanda onu da tamamlayacağız. Çok heyecanlıyım.
Fırat Kanburoğlu | Müzik Onair