Beklenen yaz sonunda geldi. Havalar güzelleşince her fırsat bulduğumda kendimi sokağa ve parklara atmaya başladım. Tabi üç tane köpek sahibi olunca bu güzel havalar bizde her gün şenlik halinde geçiyor. Evden hazırlanıp çıkmamız bile uzun bir seremoni. Tasmalar ortaya çıkınca yaşanan sevinç gösterilerinden dolayı sadece tasmaları takmak bile yarım saati buluyor. Sanırsınız yılda bir defa dolaşmaya çıkıyoruz ve onun heyecanı yaşanıyor. Aslında biz bunu her gün yapıyoruz ve her gün aynı şekilde heyecanlanıyoruz:) Sokakta parkta her gördüğümüz ağaç, çalı, çimen, köpek ve hatta her nokta tek tek itinayla koklanıyor, inceleniyor, birinin kokladığı yer diğerleri tarafından koklanmadan asla geçilemiyor. Böylece neşe, heyecan ve merak dolu saatler süren gezilerimiz aslında tek başıma yürüdüğümde onbeş dakika ancak sürer.
Köpeklerin her gün yaptıkları aynı şeyler için bile her zaman duydukları heyecan çok hoşuma gidiyor. Oysa biz insanlar her şeyden çok çabuk sıkılıyoruz, her şeyi çok çabuk tüketiyoruz. Her şeyin bizim için bir son tüketim tarihi var sanki. Duygularımız, ilgi alanlarımız çok çabuk değişiyor, gittiğimiz mekanlardan tutun dinlediğimiz şarkılara her şeyden çok çabuk sıkılıyoruz, bıkıyoruz, hemen yeni arayışlara giriyoruz. Bu yüzden sahip olduğumuz güzelliklerin, değerlerin farkına varmıyoruz bile. Aslında çok mutlu olmamızı gerektirecek çok şeye sahip olduğumuzu unutuyoruz. Olumsuzluklara kaptırıp kendimizi her sağlıklı sevdiklerimizin yanında uyandığımız güne gülücükler atıp hoplayıp zıplayıp başlamamız gerektiğini unutuyoruz. Bana tüm bunları küçücük üç köpeğim hatırlatıyorlar. Her sabah uyandığımda yanıma koşup gösterdikleri o çılgın sevgi gösterileri güne daha pozitif başlamamı sağlıyor. Hayatımızdaki küçücük rutin şeyler bile mutlu olmamız, heyecan duymamız, şükretmemiz için aslında çok önemli şeyler dolu.
Bugünler de beni heyecanlandıran birşey daha var. Seçimler desem inanır mısınız? Evet seçimlere sayılı günler kaldı ama ben bu günlerin geçmesini hiç istemiyorum. Sokaklara çıktığımızda ellerinde bayraklar, çalan şarkılar eşliğinde partilerin toplanmış destekçileri, çoğu kişinin sinirini bozsa da şarkılı anonslu geçen parti araçları, televizyondan, gazetelerden takip ettiğimiz liderlerin vaatler içeren, bizler için yapacaklarını anlattıkları seçim konuşmaları, tüm bunlar farkettim ki beni heyecanlandırıyor. Hangi partiye oy veriyor olursanız olun insan ister istemez umutlanıyor, beklenti içine giriyor. Bu dönemi ilişkilerin başlangıç dönemine benzetiyorum. İlk günlerdeki sizi tavlamak, etkilemek için erkeğin o kibar ilgi dolu tavırları, sizle ilgili güzel sözleri, sizi mutlu etmek için yapabilecekleriyle ilgili vaatleri… İnsan kendini o flörtleşme zamanında nasıl güzel, özel ve önemli hissediyor, kendini gelecekle ilgili pembe hayaller kurarken buluyorsa benim de seçim öncesi hissettiklerim aynı. İçim umut ve heyecanla dolu. Bu yüzden seçimlerin çok yakında olmasına biraz üzülüyorum. Birkaç gün sonra bu sokaklardaki parti havası bitecek, bize ne kadar önemli olduğumuzu ve bizim için her şeyi yapabileceklerini söyleyenler çok yoğunum işim gücüm var demeye başlayacaklar. Biz de ya ya ya ya ben en özel, ya ya ya ya ben en güzel, ya ya ya ya ben her şeyindim ya deyip kalacağız yine bir sonraki seçime kadar.
Olsun ben yine de bu seçimlerde umut doluyum. En azından ne olursa olsun vatandaşlık görevimi yerine getirip her zaman ki gibi oyumu kullanacağım. Herkesin de aman bir kişiden ne olur diye düşünmeden pazar günü bir saatini ayırıp oyunu kullanmasını diliyorum. Küçücük köpeklerimin bana her gün hatırlattığı gibi ben de sizlere aslında her gün uyandığımız için ne kadar şanslı olduğumuzu ve hiç kimselerin söylemesine ihtiyacımız olmadan ne kadar özel, önemli olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Birileri söylüyor diye değil biz tek başımıza önemli olduğumuz için, bir oyumuz bile değerli olduğu için pazar günü oy vermeliyiz.
Nefes aldığımız sürece umudumuzu kaybetmemeliyiz ve heyecanımızı hep korumalıyız. Unutmamalıyız biz güzeliz, özeliz ve önemliyiz…
Sinem | MüzikOnair
