Site icon Müzikonair

Hande Ünsal: “Artık Beni Dinlemeyen Biri Yoktur”

Hande Ünsal Hürriyet gazetesinden Hakan Gence’ye özel hayatından, iş hayatına kadar samimi açıklamalarda bulundu. 90 günde 80 konser verdiğini söyleyen başarılı şarkıcı, “Sizi hiç dinlememiş biri neden şarkılarınızı dinlemeli? sorusuna ise “Artık beni dinlemeyen yoktur” cevabını verdi.

İşte O Röportaj:

Hande Ünsal’ın hayatı filmlere konu olacak cinsten: “Babamla evlendikleri gün, annemin kucağındaymışım. Annem, nikâhtan sonra gelinlikle anneannemin evine dönmüş. Beni anneannem büyüttü” diye anlatıyor hikâyesini. Anneannesi, Türkiye’nin ilk viyola virtüozlarından Nursal Ünsal Birtek… Annesi şarkıcı Niran Ünsal… Hayatı bu iki figürün etkisiyle şekillenen genç şarkıcıyla yeni şarkısı ‘Nerdesin?’ için buluştuk.

Anneniz hem ünlü bir şarkıcı hem de iddialı bir magazin figürü. Ama siz şimdiye kadar onun hakkında çok az konuşmuşsunuz. Neden?

– Küçükken bile okulda biri beni, ‘Niran Ünsal’ın kızı’ olarak tanıttığında, “Benim kendi adım yok mu” derdim. Bu sektöre girdiğimde de o zamanki basın danışmanım, “Annenin adını kullanmalıyız” dedi. “Başarılı olacaksam bu, benim başarım, başarısız olacaksam da bu, benim başarısızlığım olmalı” demiştim. Yeteneğim ortaydı. Bir gün yıldızımın parlayacağından çok emindim, annemin ismini kullanma ihtiyacı hissetmedim. Hâlâ, “Niran Ünsal’ın kızı Hande” diye başlık atabiliyorlar. Niye bunu yapıyorlar anlamıyorum çünkü kendi işimi buraya kadar ben getirdim.

 Yine de geçmişe dönmek istiyorum. Annenizin dört evliliği var. Siz kaçıncı evliliğinden olan çocuğusunuz?

– İlk. Annem bana ezkaza hamile kalmış. Böyle olunca anneannem de anneme ve babama, “Evleneceksiniz” demiş.

 Sonuç?

– Babam o dönem askerdeymiş, anneannem onu askerden getirtmiş.

 Siz babanız askerden dönünce mi dünyaya geliyorsunuz?

– Erken doğmuşum, altı ay iki haftalıkken… Evlendikleri gün annemin kucağındaymışım. Zaten annem nikâhtan sonra gelinlikle anneannemin evine dönmüş.

 Ne kadar evli kalmışlar?

– Bir ay.

 Babanızla görüştünüz mü?

– Doğru düzgün görmedim. Halamı ve babaannnemi görüyordum. Onlardan sonradan duyduğuma göre babamın başkasından da çocukları olmuş. Ama o kadınlarla da böyle evlilikler gerçekleştirmiş. Adamın umurunda değil gibi bir durum yani!

 Siz annenizle mi büyüdünüz?

– Aslında anneannemle büyüdüm. Annem o dönem tanınmasına vesile olan ‘Pop Şov’u kazanmıştı. İstanbul’daydı. Ben de arada onunla kalıyordum ama anneannemi çok özlüyordum ve İzmir’e dönüyordum. 12 yaşıma kadar böyle devam etti. Sonra İstanbul’a geldim.

 Annenizin soyadını kullanma sebebiniz babanızla yaşadıklarınız mı?

– Hayır. Nüfusumda babamın soyadı, Canbağ yazıyor. Ama çocukluğumdan beri herkes beni Hande Ünsal olarak tanıdı. Bunun sebebi anneannemin soyadını taşımak istememdi.

 Bütün bunlar hayatınıza nasıl yansıdı?

– Kendimi hep anneme kanıtlama ihtiyacı hissettim. Beni gördüğü zaman gurur duysun isterdim, bu yüzden de hep takdir alırdım.

 Anneniz daha sonra üç evlilik daha yaptı ve kardeşleriniz oldu. Bunlar küçükken sizi nasıl etkiledi?

– O konulardan çok izole yaşadım. Sanırım bana hiç yansıtmadılar. Hatta bir dönem kardeşimin kaçırılma olayları falan olmuştu. Bunları yaşım büyüdükçe anlamaya başladım. Kardeşlerimle görüşüyorum.

 Annenize kızgın mısınız?

– Bir dönem çok kızgındım. Yalnız hissetmiştim. Yaşım ilerledikçe, sektörün içinde güçlü durmanın zorluklarını yaşadıkça hayranlık duymaya başladım.

 Peki babanız bugün çıkıp gelse ve yeniden hayatınıza girmek istese…

– Babam olduğu için saygısızlık yapmam. Sadece bana ne diyeceğini duymak isterim.

Müziğe doğdum, 4.5 yaşında ilk konserimi verdim

Bizim aile, yedi nesil müzisyen. Anneannem, Kültür Bakanlığı Devlet Sanatçısı ve ilk kadın viyola virtüozu; Nursal Ünsal Birtek. Ben de onunla öğretmenlik yaptığı korolara giderdim. 4.5 yaşında ilk konserimi verdim. Yani ben müziğe doğdum. Lise döneminde İTÜ Devlet Konservatuvarı keman birimine yazıldım. Sonra kemancı olmak istemedim. Çünkü anneannem kadar iyi keman çalamayacağımı düşündüm. O dönem şan hocam Müfit Bayraşa ile yollarımız kesişti, bana “Sesin efsane, onu kullan” dedi. Ama annem işin sektörel kısmında olmamı değil, öğretmenlik yapmamı istiyordu. Ama ben başına buyruk bir kızım. Vokalist olmak istediğimi söyledim. Annem de, “Birine vokalist olacaksan, önce benim vokalistim olacaksın” dedi. 18 yaşımda ailemle çalışmak istemediğime karar verdim. Tan Taşçı, Cengiz Kurtoğlu, Işın Karaca ve Berkay’la çalıştım.

Annenize bir dönem küsüp onun için, “Beyin ölümü gerçekleşti” dediğiniz söylenmişti…

– Evet, bir dönem küsmüştük. Ama o lafı asla annem için söylemedim. Bir arkadaşımla kavga etmiştim ve Twitter’da, “Kızım senin beyin ölümün gerçekleşmiş” diye yazdım. İnsan annesine, ‘Kızım’ der mi hiç?

 Küsme sebebiniz annenizin, onun için çektiğiniz kredileri ödememesi mi yoksa o dönem pop şarkıcılarıyla ilgili söylediği sert sözler miydi?

– Banka ve krediyle ilgili bir sorunumuz hiç olmadı. Ama o dönem sektör içinde söylemde bulunduğu isimler arasında benim de sevdiklerim vardı. Aslında kötü bir niyeti olduğunu düşünmüyorum. Ama lafları o kadar sert söylüyor ve anlatmak istediklerini yanlış anlatıyordu ki insanlarda tepki doğuruyordu. Bunları ona da söyledim. Bir de aramızdaki anne-kız çatışmasını anneannemin vefatı da doğurmuş olabilir. O dönem kendini iyi hissetmiyordu. Tuvalete girip saatlerce ağlardı. Ben de vefatla ilgili çok yıpranmıştım. Şimdi aramız iyi, küslüğümüz yok ama yine zıtlaşırsak yine küsebiliriz. Bunun garantisini veremem.

 Anneniz bir dönem de tesettüre girdi, sonra çıktı. Reklam yapmakla suçlandı. Ne hissettiniz?

– Aslında tesettüre girmedi. Ben onu hiç tesettürlü görmedim. Bizim küs olduğumuz dönemde olduysa bilemiyorum. Sorduğumda, “Hande bize o dönem bir firmadan ‘Çekim için poz verir misiniz’ diye teklif geldi. Eşarp firmasının yüzü oldum. Sonra çarpıtıldı” gibi şeyler söyledi. Bu onun hayatı, çok bir şey söyleyemiyorum.

 Şu an internette bakıyorum, tesettürlü televizyon programlarına bile katılmış… Bilmiyor musunuz?

– Ben de bakayım! A evet varmış! Benim haberim yoktu. Belki de hayatında öyle bir başlangıç yapmak istedi.

 Artık beni dinlemeyen biri yoktur!

Sizce pop müzikte nasıl bir boşluğu dolduruyorsunuz?

– Benim gibi yazan, besteleyen, üreten isim az. Müzik uçsuz bucaksız bir deniz, her gün kendimi nasıl geliştiririm, onun peşindeyim.

Sizi hiç dinlememiş biri neden şarkılarınızı dinlemeli?

– Artık beni dinlemeyen biri yoktur! 90 günde 80 konser verdim.

Bu kadar konserden sonra çok para kazandınız mı?

– Yeni yeni kazanmaya başladım. İlk single’ımı vokalistlikten kazandığım bütün parayı yatırarak çıkarmıştım. Tutmadı, büyük depresyona girdim. O depresyon bana ‘Derdim Yok’ isimli şarkıyı yazdırdı. O şarkı sayesinde Ozan Doğulu’yla çalışma fırsatı buldum. Hayatımın en büyük yıkımı, hayatımdaki en güzel şeyleri doğurdu. Sonraki şarkım ‘Oyna Oyna’ döneminde arabamı sattım ve arkadaşlarıma, “Ya oldu, ya oldu” dedim. Bir şekilde de oldu çok şükür. Şimdi bir motosikletim var. Arabam ve evim henüz yok.

Neden hep single çıkarıyorsunuz?

– Aralık ayında bir single daha çıkacak, sonra albüm geliyor. Çıkış şarkısını aldım bile, Sezen Aksu-Yıldız Tilbe ortak şarkısı olacak.

Yeni nesil popçular, yüzüne ‘Canım’ diyor, sonra sırtından bıçaklıyor

Henüz başarmamışken yanınızda olup, “Bir gün yaparsın, sesin çok iyi, bestelerin çok güzel” diyorlardı. Ama o zaman geldiğinde yanımda kimsenin olmadığını, hiçbirinin beni alkışlamadığını fark ettim.

İçinde bulunduğunuz müzik dünyasını nasıl anlatırsınız?

– Zor bir arena. Burada bir çıkış yakalamak değil, kalıcı olmak zor. Mesela eskiden sektörde çok arkadaşım vardı. Çok azı kaldı.

 Neden?

– Henüz başarmamışken yanınızda olup, “Bir gün yaparsın, sesin çok iyi, bestelerin çok güzel” diyorlardı. Ama o zaman geldiğinde yanımda kimsenin olmadığını, hiçbirinin beni alkışlamadığını fark ettim. Çoğundan kazık yedim. Hayal kırıklıklarına uğradım. Çok insan eledim. Bunlar da beni ruhsal olarak yordu.

 Oysa sizin nesilde herkes birbiriyle dostmuş, her şey güllük gülistanlıkmış gibi duruyor…

– Asla. Eskiden birbirlerini sevmeyen isimler bunları gerçekten yüzlerine söylüyorlarmış. Yeni nesil popçular, yüzüne “Canım” diyor, sonra sırtından bıçaklıyorlar. Müzik dünyasında büyük bir soğuk savaş var. Kimin dost, kimin düşman olduğunu ayırt edemez hale geliyorsunuz.

Kaynak: Hakan Gence, Hürriyet

Exit mobile version