Müzikonair Hıncal Uluç’un TRT İle Derdi Ne? | Müzikonair
Köşe YazılarıÖzel

Hıncal Uluç’un TRT İle Derdi Ne?

Hıncal Uluç’un TRT ile Derdi Ne?

Son birkaç yıldır TRT ile ilgili en çok olumsuz haberi yazan Hıncal Uluç oldu. Uluç özellikle TRT Müzik kanalına takmış durumda. Medya ile ilgili çıkan tüm haberleri medya takip sisteminden takip ettiğim için kim hangi mecra için ne yazmış, hangi kanala laf sokmuş hangi kanalı methetmiş yakından takip ediyorum. Ne zaman TRT Müzik ile ilgili bir olumsuz yazı görsem hemen künyesinde Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç’u görüyorum.

Sabah Gazetesinin Ayıbı

Önce bu eleştirileri normal sınırlar içinde okudum, derken yazıların sayısı ve şiddeti arttı. İş öyle bir noktaya geldi ki TRT yönetimine yönelik saygı sınırları aşıldı. Öyle bir noktaya gelindi ki artık yöneticilerin adları zikredilmeye başlandı. Bu doz artmaya başlayınca “Hımm, bu işin içinde bir iş var” dedim. Özellikle Sabah Gazetesine bunu yakıştıramadım. Bir kamu çalışanına adını elinde hiç bir delil olmadan sallamak etik bir şey değildir. Bu yazar içinde gazete içinde ayıptır.

Tam bunları düşünürken 27 Mayıs günü Uluç bir yazı daha yazarak işin dozunu daha da arttırdı. Hıncal Uluç o gün yazdığı yazıda TRT Genel müdürü ve TRT’nin bağlı olduğu bakanlığa hatta Külliyeye çağrıda bulundu. Hıncal Uluç, TRT kurumunun bir yöneticisine karşı darbe çığırtkanlığı yaparak haddini iyice aştı. Kullandığı cümle şöyle: “TRT Genel Müdürü niye ses çıkarmaz bu adama, TRT’nin bağlı olduğu bakanlık niye sus pus oturur? İlla Külliyeye illa Başkana mı gitmek lazım?”. Yıllardır böyle bir yazı görmedim. Bir gazeteci çıkmış, kamu kurumunun genel müdürünü, onun atadığı bir yöneticiye zan altında bırakacak sözler söylüyor. Sonra devletin başını “sus pus oturmakla” suçluyor. Daha da ileri giderek ülkenin başkanına Recep Tayyip Erdoğan’ “ille de ona mı gitmek lazım” diyor.  Bir de bu ülkede basın özgürlüğü yok diyorlar. Buyurun işte, baş gibi de var. Piyasada “yandaş” olarak suçlanan bir gazetede devletin bir kurumunu yerden yere vuruyor. Devletin başındaki  en tepedeki insanı zan altında bırakıyor ve sanki ona giden herkes istediğini yaptırıyor havası çiziyor.

Eleştiri Sınırını Aşan Sözler

Değerli büyüğümüz Hıncal Uluç, bir ayda TRT kurumunu yerden yere vuran üç tane yazı yazdı. TRT Müzik kanalının koordinatörü Dr. Kenan Bölükbaşı’nın adını zikrederek bu yöneticiyi bir hedef tahtasına çeviriyor ve “kovun bu adamı” diyor.  Bir önceki yazısında devleti de suçluyor ve “TRT Genel Müdürü de onu denetlemiyor çünkü, TRT Genel Müdürünü de denetleyen yok çünkü”. Şimdi sen devletin TRT kurumunu hiç bir mekanizmanın denetlemediğini nereden biliyorsun? Bu çok ciddi bir iddiadır. Suçlamadır.

TRT Çalışanlarına Saygısızlık

Bir de şu “benim param, benim vergim” geyiği var. Eleştirmenlerin artık “Benim vergi paramla aldığı maaş” muhabbeti ile TRT çalışanlarını küçük düşürme eyleminden vazgeçmeli. Bu tüm kamu kuruluşlarında olan bir olay. BBC’de de bilmem ne de de öyle. Kamu işletmeleri adından da anlaşıldığı gibi kamudan kaynak alır, kamu da halkın vergilerinden faydalanır. Bunun kadar doğal bir işletme modeli yoktur. İnsanlar son yıllarda özellikle AK Parti hükümetini eleştirmek için bu beylik lafı çok kullanmaya başladı. “Benim vergimle, benim paramla maaş alıyorsun”. Ne kadar rencide edici, ne kadar kaba ve ne kadar karşı tarafı aşağılayan bir cümledir bu. TRT çalışanları kesinlikle bu sözü, bu ithamı hak etmiyor. Bu söz tüm TRT çalışanlarına karşı yapılan bir saygısızlıktır.  Artık çiklet oldu herkesin ağzına bu cümle. Devleti, hükümeti veya kamu kuruluşlarını eleştirmek için aşağılamak için kullanan bu söz sıktı artık. Canı sıkılan bu cümleyi kullanıyor, bu yakışmıyor,  hele hele Hıncal Uluç gibi yıllarını bu işe adamış bir kişiye hiç yakışmıyor. Bunu dünkü çocuk yazsa, çocuk deyip geçeceğim.

Uluç Eleştirdiğin Genel Müdürün Tanıyor Musun?

Hıncal Uluç belli ki korona salgınında 65 yaş üstüne konan sokağa çıkma yasağından çok etkilendi. Aslında onun yazdığı yazılar 65 yaş üstü hedef kitlenin temsiliyeti açısından güzel bir örneklem. Ancak bu tarafsız yazılar için güzel bir örneklem olur. Hıncal Uluç TRT Müziği eleştirirken ele aldığı pek çok konuya bende katılıyorum, geçmişte de katıldım. Bazı kötü programları var, tamam.  Ama bu işin arkasında ne var? Neden bazı programlar yayınlanıyor? Orada ki çatışmalar nedir?  Bütçe var mı? Projeler ne durumda? Planlama nasıl yapılmış? Ve benzeri bir sürü konunun farkında olmadan, Uluç’un sırf muhalefet yapmak adına yazması ona hiç yakışmadı. Bir kez şunu söylemek istiyorum. Sayın Uluç, o eleştirdiğiniz TRT Genel Müdürü kim biliyor musunuz? Şu an sizin yazı yazdığınız gazetenin grubuna çok ciddi katkıları olan ve o grubun televizyon kanallarına çok ciddi katkıları olan bir yönetici. Bugün belkide onun o medya grubunda kurduğu alt yapı sayesinde yazılarınızın parasını alıyorsunuz Hıncal bey. Ayrıca TRT Genel müdürünü kimsenin denetlemediğine de inanmıyorum. TRT yönetimini bir kez Cumhurbaşkanı denetliyor. Direkt olarak hemde. Bunun dışında TRT yönetiminin üzerinde öylesine büyük bir muhalefet baskısı var ki,  siyasi olarak öylesine politize edildi ki kurum, o kurumu denetleyen çok ama çok kişi var. Bu ülke generallerin atadığı TRT genel müdürleri gördü efendi. Bu kurum geçmişte neler neler çekti neler.

TRT Müzikten Kimler Geldi Kimler Geçti Haberin Var mı?

Uluç, TV ekranından izlediği kanalı eleştiriyor. Acaba TRT Müziğin bundan önceki yönetimlerinin neler yaptığını biliyor mu? Bugün TRT Genel müdürünü eleştiren Uluç,  acaba geçmişte TRT’ye sızan FETÖ’cüler için genel müdürün verdiği mücadeleyi biliyor mu? Yine TRT’ye sızan tarikatçılarla verilen mücadeleden haberin var mı Uluç? Bu kadar tecrübeli bir yazarın bunlardan haberinin olmaması zor. Hıncal bey ya TRT Genel müdürünün FETÖ teşkilatları ile ilgili verdiği mücadeleden haberiniz yok ya da onların gitmesinden rahatsız oldunuz ki bu yazıyı yazdınız.

O Beğenmediğin Yöneticiler Kim Biliyormusun ?

Kenan Bölükbaşı’nı uzaktan tanıyorum, kankalığım filan yok. Uluç’ın “ Bölükbaş doktor” sözünü bir akademisyen olarak kınıyorum. Neden bir insanın akademik unvanıyla dalga geçiyorsun? “Ekranın bilgi tıklanmasında bilgi yok” diyor Uluç. Yani EPG’yi söylüyor. Hangi kanalın adam gibi EPG’si var? Bunu araştırdın mı sayın Uluç? Sen TRT Müziği mi eleştiriyorsun? Yoksa bugüne kadar göreve gelmiş en yüksek eğitimli TRT yönetimini mi eleştiriyorsun? Yani sen İbrahim Eren ve ekibinin mi görevden alınmasını istiyorsun?  O beğenmediğin İbrahim Eren bugüne kadar göreve gelen en eğitimli medya yöneticisi. Yurt dışında medya eğitimi aldı. TRT World kanalını kurdu, TRT 2 ‘yi kurdu. Daha önce senin patronlarınla beraber Turkuvaz Grubunda sıra dışı özel işlere imza attı. O akademik unvanıyla dalga geçtiğin Dr. Kenan Bölükbaşı, bir akademisyen. Yeni Yüzyıl Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmış, kitaplar makaleler yazmış. Yakında doçent olacak. Kısa bir süre önce radyo tiyatrosu ile ilgili akademik bir araştırmasını kitaplaştırdı. Böyle bir adamı “kovun” demek, bırakın böyle bir insanı, herhangi bir insanı bir köşe yazısında,  kamusal yönü olan bir gazeteden bir insan hakkında “kovun bunu” diye yazmanın gazetecilikle hiç bir açıklaması olamaz.

Duayen Olmak Her Şeyi Yazma Hakkı Vermez

Uluç’ın bu yazıma konu olan yazısını merak edenler  Sabah gazetesinin internet sitesine girip okuyabilir.  Buradan Turkuvaz Medyaya da bir sözüm olacak. Grubun her şeyine karışan ve muazzam bir disiplinle işini götüren Serhat Albayrak biraz gazetesine sahip çıksın.  Herkes istediği gibi devletin kurumuna laf mı çakacak? Hata olur tamam, beğenmezsin tamam, gazetecinin görevi yazmaktır, istediğini görüş olarak yazarsın.  Ama bu özgürlük, Türkiye’nin en yaşlı, en deneyimli hatta duayeni bile olması bir yazara, bir genç yöneticiyi hedef gösteren ve kişisel saldırı anlamına gelen yazılar yazmasına bahane olamaz.

Eleştirinin de sınırları olmalı. Bugün Türkiye’nin yaşadığı kutuplaşma hep bu mantık yüzünden arttı. Bugün düşüncemi ne olursa olsun  hiç birimizin  böyle beylik eleştirilerde bulunmasına bahane olmaz. Bunun altından insan başka şeyler arar. Hıncal Uluç’a çok net olarak sormak istiyorum: Son bir ayda TRT Kurumunun yönetimini karalayan ve yönetimin değişmesi ile için seni başkana kadar gitmeye kadar vardıracak bir gizli mesaj içeren bu yazıları yazdıran faktör ya da kişi nedir? Bir kurumun bir yöneticisi ile ilgili  “kovun” demek gazeteciliğe sığmaz. Buraya siyaseti sokmak gazeteciliğe yakışmaz. Dünkü çocuk olsan o zaman cahil deriz, ama senin gibi duayen bir gazeteci bunu yaparsa  o zaman sorarlar  “sana bu yazıları kim yazdırıyor?” diye.

Michael KUYUCU | Müzik Onair

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu