İlkay Buharalı Ekranlara Mı Dönüyor? Ünlü Gazeteci Müjdeyi Verdi

Gazeteci ve televizyoncu İlkay Buharalı Müzik Onair’dan Alper Ergez’e konuştu. İlkay Buharalı, kariyerine ve özel hayatına dair merak edilen sorulara samimiyetle yanıt verdi. İlkay Buharalı uzun bir süredir ara verdiği televizyonlara döneceğinin sinyallerini de verdi.

1. Merhaba İlkay Hanım nasılsınız? Yıllardır Türk televizyonlarının başarılı haberci, gazeteci ve sunucularından birisiniz. Mesleğe ilk atılımınız nasıl oldu ve nasıl gelişti? Biraz bahsedebilir misiniz?
Öncelikle güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Mesleğimi gerçekten çok severek yapıyorum, ömrüm
boyunca başka bir iş yapmayı hayal bile etmedim. Aslında kararımı da kendimi bile hatırlayamayacak kadar
küçük yaşlarda vermişim. Televizyon haber programları yapmak; hatırladığım ilk çocuk oyunlarından biridir
mesela. Uğur Dündar ‘ın o zaman ismi “Hodri Meydan” olan efsane haber programı “Arena” büyülemişti adeta
beni. O programı hazırlayanlar doğru bildiklerini söylemekten çekinmeyen, her daim güçsüzün yanında olan halk
kahramanlarıydı benim gözümde. Bir yandan insanlık için çalışmak bir yandan sessizin sesi olmak; yapılacak
bundan daha güzel bir meslek düşünemiyordum bile. Lise son sınıfta ilk tercihimi kazanarak İstanbul
Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdim. Bir de baktım habercilik dersi hocamız “Mehmet Ali Önel”. O kim, Uğur
Dündar’ın yanında yetişmiş, benim gibi bu sıralarda öğrenci olmuş, sonra Arena’nın yıllarca genel
koordinatörlüğünü yapmış ve son yıllarda da kendi haber programı “DEŞİFRE”yi hazırlamaya başlamış çok
başarılı bir televizyon gazetecisi. 200 kişilik amfi dersiydi ve ilk sınavda sınıfın 100 alan tek öğrencisi oldum
sonra da Deşifre’nin stajyerlerinden biri. Tam 8 yıl çalıştım çok kıymetli hocam Mehmet Ali Önel ile birlikte. 8
yılın sonunda Türkiye’nin dört bir yanına haber için gitmiş, ödüllü haberlere imzasını atmış bir muhabirdim artık.
Genel yönetmen ve sunuculuğunu üstlendiğim ilk haber programım “İz Peşinde” nin yapımcılığını da yine
Mehmet Ali Önel üstelendi. Derken “Hayat Sahnesi, Sanat Dünyamız, Cevapsız Kalmasın, Anne Olmak
İstiyorum, Söylemezsem Olmaz” gibi birbirinden dünyalar kadar alakasız programların sunucusu olarak, kimini
de hem hazırlayan hem sunan olarak, ekranda buldum kendimi.

2. COVID-19 süreci işinizi ve kişisel yaşamınızı nasıl etkiledi? Karantina süreçlerini nasıl değerlendirdiniz?
COVID-19 süreci boyunca tam 2,5 ay evden hiç çıkmadım. Ve çok düşündüm; kendimi, hayatı, Allahımızın bizi
kendimize getirme çabasını. Laf olsun diye değil; gerçekten beni sarsan bir 2,5 ay oldu . Bu süreçte peşine
düştüğüm sorulara yanıt bulabilmek için instagram canlı yayınları yaptım. İddiasızca, öyle kendi halinde
yaptığım o yayınlar o kadar çok beğenildi ki; bir YouTube kanalı açmak durumunda kaldım. Derken beni çok
mutlu eden bir iş çıkıverdi ortaya: “İlkay Buharalı YouTube Kanalı”. Öyle kendiliğinden, çok da düşünülmeden,
hesaplanmadan. Sadece benim ile birlikte benim gibi bu süreci insan olmanın soruları ve sancıları ile geçirenlere
destek olmak için yaptığım yayınlar, takipçilerimin ve benim yeni bölümlerini iple çektiği programlara dönüştü.
Bu şimdi bana Covid 19’un hediyesi değildir de nedir?

3. Arena, Deşifre, İz Peşinde gibi yayınlandığı dönemlerde ilgiyle takip edilen bu haber programlarından magazin alanına geçiş nasıl oldu. Bu geçiş sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?

Doğruyu isterseniz 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ben Beyaz Tv. ile başka bir proje için görüşüyordum. Onların akıllarına gelmiş. Teklifi aldıktan 4 gün sonra da yayına başlamıştım zaten. “Peki neden kabul ettin” derseniz; oğlum 1 yaşındaydı. O güne kadar içinde bulunmaktan çok mutlu olduğum, çok güzel işler yapmış olsam da bir türlü fark edilememiştim. “Şu rüzgara direnme İlkay” dedim kendime. “İnsanlar bu işlerde yer alabilmek için neredeyse birbirlerini çiğ çiğ yiyor, teklif senin ayağına kadar gelmiş, geri çevirme” diye ikna ettim kendimi. İyi ki de kabul etmişim.

4. Medya sektörü eğlenceli ve bir o kadar da zor bir meslek olsa gerek. Çalıştığınız süre boyunca karşılaştığınız zorluklar nelerdi, bu zorluklar karşısında mesleği bırakmayı düşündüğünüz oldu mu hiç? Ve bu mesleği yapmak isteyenler kendilerini nasıl hazırlamalıdır, tavsiyeleriniz nelerdir?

Karşılaştığım çok zorluk oldu nereden başlayayım. Egoların tavan olduğu, çoğu kişinin kendisini Kaf Dağ’ının
tepesinde gördüğü bir sektördür medya. Üstelik her hangi bir dünya görüşü olmayan, dünyadan da haberi
olmayan, tek derdi biraz daha para kazanmak, evini arabasını yenilemek biraz daha hava atmak olan; sorsan 1.
Dünya Savaşı’nın tarihini bilemeyecek bir dolu insan. Ama şunu da ekleyeyim bize dayatılan dünya düzeninin ve
tüm sektörlerin sorunu bu, sadece medyanın değil. Bu vahşi düzende yitip giden, vazgeçen, kaybolan nice güzel
insanları gördükçe içim sızlıyor!Acilen insanlık ayarlarına geri dönmemiz gerekiyor. Nitekim “ölüm” kimseye
makam ve mevkiine göre ayrıcalık tanımıyor. Hepimizin taşıdığı sadece bir can. Yaşadığım tüm zorluklara rağmen mesleğimi bırakmayı hiç düşünmedim. Ben neden bırakayım, mesleği bırakacaksa erbabı olmayanlar, sırtını ilişkilerine dayayarak bir yere gelenler bıraksın! Ben ekmeğini taştan çıkarmaya çalışan basın emekçilerinden biriyim.
3 yıl boyunca Kültür Üniversitesi’nde ”Habercilik”ve ”Basın etiği” gibi dersler verdim. Çok canıma tak eder de
mücadele edemeyeceğimi düşünürsem; “ben bırakayım bari gençler yetiştireyim” diye düşünüp hocalığa geri
dönebilirim.
Bu mesleği yapmak isteyenler mutlaka üniversitesine gitsinler. Siz hiç tıp okumadan doktor olanı gördünüz mü?
Bilir misiniz bizler de okullarımızdan mezun olurken “Hipokrat” yemini gibi bir “basın yemini” ederiz. “Tarafsız
olacağımıza, kalemimizi asla satmayacağımıza dair” bir yemindir bu. Yemininizi eder diplomanızı öyle alırsınız!
Ama maalesef üniversite de yetmez. Öğrenciyken mutlaka çalışsınlar. Ve her zaman çok okusunlar. Öğrenecek o
kadar çok şey varken, kaybedecek bir an bile ziyan demektir.

5. Kariyerinizde kendinize belirlediğiniz bir hedefiniz, hayaliniz var mı?
Ben bu hayatta hepimizin,sadece mutlak potansiyelimizi keşfederek mutlu olabileceğimize inanırım. Yani bence
her birimiz; “olabileceğimiz en iyi insan” olabilmek ve “yapabileceğimizin en iyisini yapmak” ile görevliyiz! Yol
beni nereye çıkaracak ben de bilmiyorum; tek bildiğim her zaman elimden geleni yaptığım ve yapacağım. Hem
benim işim “sefer”, ben seferimden sorumluyum! “Zafer” Allah’ımızın takdiri!

 

6. Başarılı gazeteci Ali Eyüboğlu ile youtube üzerinden ‘’Magazin Noteri’’ programını yapıyorsunuz. Programınız gerçekten çok başarılı gidiyor öncelikle tebrik ediyoruz. Bu başarının sırrından biraz bahsedebilir misiniz ve bu programınızı televizyona taşımayı düşünüyor musunuz?
Çok teşekkürler. Magazin Noteri gerçekten 1,5 yılda çok güzel bir marka oldu. Başarısının tek sırrı; Ali Eyüboğlu
ve Ali Abi’nin magazin gazeteciliğini 40 yıldır hakkı ile yapma özverisidir. Ben ufacık da olsa bir katkı
sağlayabilmiş isem; ne mutlu bana. “Magazin Noteri” benim için eşsiz bir YouTube projesi ve tecrübe oldu. Ali abi de hiçbir zaman projeyi televizyona taşımayı düşünmedi. Ama ben bir televizyoncuyum ve bir süredir görüştüğüm projeler var. Her an size bir sürpriz yapabilirim.

7. Sizi biraz da sosyal açıdan tanıyalım. Çalışma hayatınızın dışında boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir ilgi alanınız merakınız var mı? Paylaşabilir misiniz?
4 yaşında bir oğlum var. Yoğun çalışan biri olarak tüm boş zamanlarım onun. Boş zaman denen şey; annelik
öncesindeydi. Ama doğayı çok severim. Fırsat bulduğum anda çıplak ayakla toprağa basarım, bir ağaca
sarılırım, denize dalarım. Tüm ihanetlerimize rağmen bize kollarına açan doğa, her zaman dinler sakinleştirir ve
insanlaştırır insanı.

8. Son olarak Müzik Onair okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz

Müzik Onair’ı severek takip ediyorum. Ve hem bana yer ayıran size hem de röportajı okuyan takipçilerinize çok
teşekkür ediyorum.

Röportaj: Alper Ergez | Müzik Onair

Exit mobile version