İrfan Özata : “Türkiye’de Yaşayan Ünlülerin Bir Çoğu Egolu”

Çaykur’un ana sponsorluğunda, Şehir Hatları’nın katkılarıyla hazırlanan Vapurda Çay, Simit, Sohbet TRT Türk ekranlarında ünlü isimlerle vapur yolcularını buluşmaya tüm hızıyla devam ediyor. Programın bu hafta ki konuğu kısa sürede geniş bir dinleyici kitlesine sahip olan ve şarkılarıyla adından sıkça söz ettiren İrfan ÖZATA. Çay ve simit eşliğinde hem akustik performanslar sergileyip hem de keyifli bir sohbetle vapur yolcularının sorularını yanıtlayan İrfan Özata ile Vapurda Çay Simit Sohbet, Ömer Öztürk’ün sunumuyla Cumartesi 10.30 ve Pazar 12.10’da TRT Türk ekranlarında.

BABAMIN BANA ALDIĞI KLAVYE İLE MÜZİĞE BAŞLADIM.

Ordu‘ da doğdum, oradan Antakya‘ ya geçtik. Ordu‘ ya tekrar taşınıp 6 sene kadar da Hakkari’ de kaldık. Yolculuk, Balıkesir, Bilecik, Bursa ve en son İstanbul olarak devam etti. Ülkemizde çok il var, her ilin farklı kültürü var bunları gezip görmek çok güzel bir duygu. Düğünlerde çalan parçalar bile o ilin kültürünü yansıtıyor. Çok küçük yaştan beri şarkı söylüyorum. Babamın bana aldığı klavye ile müziğe başladım, sonra flüt çalarak devam ettim. Ve sürekli müzikle ilgilenince başka hiç bir şey yapmadım. Ders çalışmayı hiç sevmiyordum zaten, tek ilgi odağım müzik oldu. En son ortaokuldan sonra babam yanıma geldi ve beni müzik okullarına yönlendirdi. Dayılarım müzisyen, biri müzik öğretmeni. Ben de müzik öğretmenliği okudum. Güzel sanatlar sınavına girdim, 10 sene okudum ve 10 sene her akşam çalıştım, hem okudum hem yazdım. Üniversitede 1. sınıf ve son sınıfta bizzat öğrenci karşısına geçip ders veriyorduk, kendimizi deniyorduk, hocalarımızda arka tarafta bize notlar veriyordu.

ALBÜM ÇIKARMAK İÇİN GEÇ KALDIĞIMI DÜŞÜNMÜYORUM.

Her şeyin bir zamanı vardır, albüm yapmak için geç kaldığımı düşünmüyorum. Pek çok önemli insana eşlik ettim: Sezen Aksu, Yeni Türkü, Ziynet Sali, Kutsi, Fettah Can. Bu önemli isimlerin birçok albümlerinde çaldım ve bu isimlerden önemli şeyler öğrendim. Birinin şarkı söylemesini, birinin duruşunu, birinin oturup kalkmasını… Sonra bunları alıp bir kefeye koyup kendime uyarlayıp “Evet ben de albüm yapmalıyım.” dedim ve oldu. Bir müzisyen için İstanbul çok önemlidir. Kendini daha çok geliştirebiliyor ve camiadan önemli isimlerle tanışabiliyorsun.

MELANKOLİK BİR HAVAM VAR VE BU MÜZİĞİME YANSIYOR.

Bestelerimde hızlı yada yavaş fark etmiyor . Ama söylemek istediğim tarz slov oluyor genelde. Melankolik bir havam var bunu müziğime de yansıtıyorum. İnsanın duygu değişimleri olabiliyor.

TÜRKİYE ‘ DE YAŞAYAN ÜNLÜLERİN BİR ÇOĞU EGOLU.

Türkiye’de yaşayan ünlülerin bir çoğu, müziğe yeni başlayanlara destek olmak konusunda bencil davranıyor.. Oldukları gibi değiller ve müziğe bakış açıları da egolu bana göre.

HASRET TÜRKÜSÜNÜ ASKERDEYKEN ARKADAŞIM YAZDI.

Hasret Türküsü parçasının bir hikayesi var. Bursa da okuduğum ve çalıştığım dönemlerde arkadaşım bir kıza aşık oluyor ve babası bu ilişkiye karşı çıkıyor. Arkadaşım askere gittiğinde nöbetteyken bu şarkıyı yazıyor. Askerden gelince bana bu şarkıyı dinletti ve ben İstanbul’ a gittiğimde ‘’Bu şarkıyı yapayım dedim.‘’ ‘’Tamam.’’ dedi bana inanmayarak. Sonra ben İstanbul’a geldim ve bu şarkıyı yaptım arkadaşımın hayatına benzer de bir klip çektik. Şuan arkadaşım o kızla evlendi ve çocuğu var. Ona şarkının linkini attım ve eşiyle dinlerken hüngür hüngür ağlamışlar. Ben de dinlerken ve söylerken hüzünleniyorum.

HEM ÇALIYOR HEM SÖYLÜYORUZ.

Dünya müziği bir çok şekilde değişmeye başladı. Farklı müzik tarzları oluşturuldu. Bize bu müziklere kendimize özgü parçalarla cover yaptık.

Şuan baktığınızda sadece şarkıcı olan biri yok. Birçok şeyi beraber yapıyoruz, hem çalıyor hem söylüyoruz.

Exit mobile version