Mayıs Ayının En İyi Mekanları!..

1.ULUS 29 – İSTANBUL

Metin Fadıllıoğlu imzasını taşıyan tüm mekanlar gibi hem bir İstanbul klasiği hem de her daim en moda olmayı başaran Ulus 29, 1993’ten bu yana kalite ve hizmette kusursuzluk anlayışıyla misafirlerini ağırlıyor.

Şef Mert Şeran tarafından hazırlanan menüsü ile İstanbul`da yeme-içme trendlerini belirleyen mekanın dekorasyonu dünyaca ünlü tasarımcı Zeynep Fadıllıoğlu ve ofisi ZF Design`a ait. İstanbul’un her iki köprüsüne hakim Boğaz manzarasına sahip olan Ulus 29, yaz aylarında da açık terasında hizmet veriyor.

Ulus 29, haftanın her gecesi 18:30 dan itibaren, öğle yemekleri için ise Pazartesi-Cuma arası 12:00-15:00 saatleri arasında hizmet vermektedir.

Restoranın hemen yanında bulunan ve aynı Boğaz manzarasına sahip Özel Davet Bölümü`nde, farklı temalara göre özel dekor alternatifleriyle iş yemekleri, özel davetler ve parti organizasyonları düzenleniyor.

2. VOGUE – İSTANBUL

1997 yılından beri dünya mutfağının özel lezzetleri, İstanbul’un en muhteşem manzarası eşliğinde Vogue Restaurant’ta sunuluyor.

BJK Plaza’nın çatı katında hizmet veren ve İstanbul’un en gözde mekanları arasındaki yerini korumaya devam eden Vogue Restaurant & Bar, misafirlerini yıllardır hem lezzetli yemekleri, hem de Boğaz manzarasına hakim konumuyla ağırlıyor.

Sade, rahat ve şık ortamıyla, muhteşem Boğaz manzarasını izlemeyi daha da keyifli hale getiren Vogue’un bej ve açık kahverenginin hakim olduğu sıcak atmosferinde, geniş camlar sayesinde tüm manzara restoran içerisinden rahatlıkla görülebiliyor.

Dünya ve Akdeniz mutfağının seçkin lezzetlerinin bulunduğu Vogue menüsünde levrekten, fırınlanmış kuzu inciğe kadar pek çok benzersiz lezzeti bir arada bulabilirsiniz.

Menüsü, hizmet anlayışı ve merkezi konumu ile İstanbul’un seçkin buluşma noktası olan Vogue, akşam yemeklerinin yanı sıra öğle yemeklerinde de özellikle iş dünyasının tercih ettiği bir mekân olma özelliğini sürdürüyor.

Vogue Restaurant & Bar, İstanbul’un tüm güzelliğini ayaklarınızın altına seren ve İstanbul’u farklı noktadan panoramik olarak gören teras manzaraları ile öğle ve akşam yemeklerinin yanı sıra lounge alanları ile de keyifli sohbetlere rahat bir ortam sağlıyor.

3. LALEDAN RESTAURANT – ÇIRAĞAN PALACE – İSTANBUL

İstanbul’un hareketli yiyecek içecek sahnesini keşfetmek için şehri turlamanıza gerek yok. Her biri Boğaz manzaralı bir terasa ya da balkona sahip restoranları ile Çırağan Palace Kempinski, tadına doyamayacağımız gastronomik deneyimler sunuyor.

Türk ve Osmanlı mutfağının zirvesi Laledan Restaurant’da çıkacağınız lezzet yolculuklarına hazır olun!

Keyifli atmosferleri ile Çırağan Bar ve Çırağan Sarayı’nın Doğu Bahçesi’nde bulunan Le Fumoir, akşam yemeklerinden önce ya da sonra yoğun geçen bir günü noktalamanız için ideal.

4. LOUISE CAFE BRASSERIE & LOFT – ANKARA

Louise ilhamını Louisiana’nın kalbinde yer alan New Orleans’ın en eski yerleşim birimi French Quarter’dan alır. Hayranlık uyandıran cesur renkleri, her biri desenleriyle farklılaşan karakteristik ferforje balkonları, İspanyol, Fransız ve İtalyan kolonilerin bir karayip kasabasına yerleşmesiyle derin kültür zenginliğine kavuşmuş bir bölgedir.

Louise New Orleans’ın bir yeniden yorumlanışıdır.

Gündelik hayatın mimariyle buluştuğu şehrin sokakları, balkonlardan sarkan rengarenk çiçeklerle süslenir. Ara sokaklarda yürüyen şehir sakinleri binanın gölgelediği kaldırımlardan yürürler. Bina cephelerinde gördüğümüz detaylar iç mekanlara da taşınır: çeşitli desenler, cesur renkler yalın ahşap kaplama duvarlarla dengelidir. Işık mekanların ayrılmaz bir parçasıdır, formlara üçüncü boyutu kazandırır, hareket verir. Mekanlarda Fransız bistrolarının ipuçları olsa da İspanyolların emaneti, demir döküm kolonlardan vazgeçilmez. Tavanlar ise ayrı birer kanvastır. Metal dekoratif paneller kimi zaman sakindir, kimi zaman ahşaba dönüp dikkatleri üzerlerine toplarlar. Gündelik hayatı anlatan tablolar hep renklidir, capcanlıdır. Karayip esintilerinin hissedildiği renkler, patine duvarlar, palmiye ağacı yaprakları ılıman iklimin yansımalarıdır.

Louise bireyde uyandırdığı sıcak ve samimi hisleri gruplarda da bir araya getirir.

Dostlarla sımsıcak bir mekanda buluşup sohbet ortamları oluşturmayı amaçlar. Kışın şöminenin ateşiyle ılıman iklimi iç mekanlara taşır, yazın ise bahçesinde şehir insanını izole hayatlarından çıkarıp sosyelleşmeye çağırır.

Louise müziksiz yaşamayan şehir New Orleans’ın bu bağımlılığını Ankara’ya taşır.

Müzik onun ayrılmaz bir parçasıdır, akşamüzeri harika müzik dinlenebilecek bir Lounge’a dönüşür. Eğlenmek, dans edebilmek için vardır. Bünyesindeki minik Pastanesinde bayılacağınız butik lezzetleri, alt kata bulunan barında samimi sohbetleri ağırlar. Arkadaş toplantıları için gizli bir bahçede size sıcak bir karşılama hazırlar.

5. SERASER FINE DINING RESTAURANT – ANTALYA

Sadece açlığa son vermek değil, sınırları daha da genişletmek. Görmenin, duymanın, dokunmanın, koklamanın ve tatmanın acemi açlığına son veriyor.

Sınırları umurumuzda değil. Bir akşamdan alınacak keyfin detayları ne kadar uzaklara savrulursa savrulsun, toplayıp bir araya getirdik. Taşlarının saltanat öyküleri anlattığı 300 yıllık bir konağa hapsettik. Meraklı ziyaretçilerimizi hayranlıklarıyla uğurlamak için bekliyor.

Seraser her ziyafete 5 duyusuyla katılan kalabalık ve coşkulu zaman çapkını ruhları ağırlıyor.

Önce gözler… Seraser, esin perisi Tuvana’nın benzersiz aksesuarlarından aldığı ilhamla ve tatlı bir kıskançlıkla; el işçiliği mobilyalar, zamana gerçekten tanık eşyalar, heykeller, süsler ve taşlarla vücut buldu. Gözlerin açlığı, bu mükemmel takımın yaratıcı zihnindeki hayal mutfağında son bulacak.

Sonra kulaklar… Saygın piyano virtüözlerinin ve solistlerin canlı performans sunmadığı günlerde de kulaklarınızı okşayacak bir müzik ve ses kalitesiyle buluşacaksınız. Kadeh seslerinin ritminde, varlıkla yokluk arasında bir dinleti keyfi için…

Sonra koku… Akdenizin dev bir kokteyli andıran florasına birde şefin bahçesi eklendi. Şımarık kadınlar gibi çiçekler ve onlara âşık yoğun taze baharat yaprakları… Seraser’in anıları bizden uzak kaldığınız anlarda sizi bu rayihayla kovalayacak.

Seçilmeden yıllar önce hayal edilen değerli porselenlere, el işçiliği yemek takımlarına ve kadifenin büyüsüne, daha hayal etmeden dokunun. Özenimize ve sabah 12.00’ da başlayan heyecanımıza dokunmak için, bordo düşlerle aranıza çektiğimiz camdan perdelere dokunun. Gecenin müziği biraz da sizin olsun.

Sonra tadın. Seraser’den başka imzalara tahammül etmeyen bir lezzet mektubu gibi, her şeyi kendi ellerimizle yaptığımız bu deneyimi tadın.
Artık şaşırmadan ve üzerine pek fazla konuşup gecenin büyüsünü bozmadan devam edebilirsiniz.

Omzunuzdaki zaman ve lezzet çapkını melek sizi Seraser’de terk etti.
Gümüş ve altın sicimlerden örülen ‘Seraser’, akşamın sonunda serin bir kaftan gibi omuzlarınızda.

Exit mobile version