Ne oluyor burada?
Hiiç ne olsun savrulup gidiyoruz.
Laf olsun diye değil gerçekten savruluyoruz.
TR’deki kültür sanat politikalarının acıklı tarihini de bir ara konuşuruz ama müzik meselesi bildiğiniz savruluyor.
Müzik sektörü çöktü, üretim yok, CD satmıyor bıdı bıdı konuşup duruyoruz.
Kendimiz dışında herkesi eleştiriyoruz.
Biraz aynaya bakınca durum şöyle;
4 meslek birliği şunun şurasında birkaç yıldır ortak paydalarının farkına vardı. (Allah bozmasın)
Hala 2 farklı eser sahibi meslek birliği var.
Binlerce şarkının hakları bölünmüş, bestecisi bir meslek birliğinde söz yazarı öbüründe.
Yıllardır eser database’I sağlıklı bir hale gelemedi.
Kayıtlara bakınca yüzlerce eserde alakalı alakasız bir sürü eser sahibi görülüyor.
Soruyorum, ”Bunları ne zaman islah edeceksiniz?” diyorum, başladık diyorlar.
Eser listeleri sağlıklı değilse toplanan gelir eser sahiplerine ne kadar adaletli dağıtıldı/dağıtılıyor diye kaygılanmamak elde değil.
İyi niyetliler eminim ama burası da çok karışık.
Teknolojinin müthiş bir hızla değiştiği şu ortamda reflekslerimiz çok güçlü olmalıyken telif yasalarında en ufak iyileştirme yıllar alıyor.
Her konuda olduğu gibi yasaları yazarken de Amerika’yı baştan keşfetmeye çalışıyoruz.
Her ay radyolarda o ay en çok çalan ilk 100 şarkı listesine bakıyorum.
En fazla 2 yada 3 yeni isim 1’er şarkılarıyla listedeyken bilinen isimlerin albümlerinin neredeyse tamamı listede.
Bunun kimseye faydası yok.
Bilinen ismin albümündeki şarkılar süratle tüketilirken no name yetenek de kendisini ifade etme imkanı bulamıyor.
Radyolarda en çok çalan , YouTube’da en çok tıklanan olup bunu extra, konser işlerinde avantaja dönüştürmek elbette bir ticari yaklaşım olarak kabul edilebilir.
Ancak bunun kısıtlı sayıda bireysel kazanımlar olduğunu ve genele bir katkısının olmadığını gözden kaçırıyoruz.
Peki müzik sektörü toplanıp “yahu şu radyo yayın politikalarına bir ciddiyet getirelim, koca ülkenin müzikal yolculuğunu en çok dinlenen 10 radyonun damak tadına teslim etmeyelim” diyor mu?
Hayır.
Bu arada radyo yayıncılarının da bizim gibi kendilerini eleştirme zamanlarının geldiğine inanıyorum.
Reklam pastasından neden en az payı alan mecra haline geldiklerini konuşurken buraları da tartışmalılar.
Müzik TV’leri bildiğiniz gibi.
Telif haklarının toplanamamasından sonra medyada en çok haber olan derdimiz bu.
Canı yanan haykırıyor haliyle.
Benim buna ekleyecek bir lafım yok ama bu kadarla da kalmıyor!
Akustik gitarla klasik gitar arasındaki farkı daha yeni öğrenmiş (çok da emin değilim) yapımcı arkadaş “Aykutcum bu şarkının introsuna obua çok yakışır” diyebiliyor mesela.
Benim ilgim olmayan albümleri “Aykut çok kötü yapmış” diye eleştiren ama benim yaptığım albümü ”iyi ki Aykut yapmamış şahane bir albüm olmuş bu” diye yazan müzik yazarımız var mesela.
Kendisine böyle bir hatayı nasıl yaptığını sorduğumda merak etme telafi ederiz dedi. (Edemedi)
Bilgisi yok fikri çok gerçek üstü bir kalabalığın içinde savruluyoruz anlayacağınız.
Ama akıl her zaman kazanır. Bunlar da akılla hallolur.
Ben ümidimi kaybetmedim hala istekliyim.
Jazz albümü yaptım mesela, 4 meslek birliğini yukarıdaki tüm sıkıntıların konuşulacağı bir çalıştay yapmaya ikna ettim mesela.
Siz de heyecanınızı kaybetmeyin.
Kalın sağlıcakla.
Aykut Gürel | MüzikOnair