Türk müziğinin efsanesi Orhan Gencebay özel açıklamalarda bulundu.
Uzun süren müzik yaşamında pek çok besteye imaza atan Orhan Gencebay, herkesce bilinen ama bestekarının Gencebay olduğu bilinmeyen eserlerinden, veciz sözlerini kitaplaştırma kararına, müzik sektörünün son dönemde içine düştüğü duramdan usta müzisyenler ile olan ilişkisine varıncaya değin pek çok şeyi anlattı.
İşte o röportaj…
Siz “Batsın Bu Dünya” dediğinizde… Manzara-i umumiye nasıldı?
Orhan Gencebay: Sene 1975. Türkiye’de içsavaş vardı. İnsanlarımızı ayırmaya çalışıyorlardı. Şarkıları, türküleri bile ayırıyorlardı. Sağcı türkü, solcu türkü diyorlardı. Aynı silah bugün solcuyu vururken ertesi gün sağcıyı vuruyordu. Acı olaylar vardı. Bana göre Türkiye’nin en kötü yılları…
Ve siz öyle bir Türkiye’de “Batsın Bu Dünya” diye haykırdınız.
Orhan Gencebay: Bu şarkı, bana göre Türkiye’nin o dönemki dramını anlatıyor. Şarkının başında bir tirat vardır: “Daha güzel, daha mutlu, daha adil bir dünya için, sevgi dolu bir dünya için, barış için, kardeşlik için, insanlık için batsın bu dünya.” Şarkının orijinalinde böyle bir şey yoktu, ben bu sözleri 1978’de Şerif Gören’le yaptığımız “Aşkı Ben Yaratmadım” filminin finalinde söylemiştim.
Müzik sektörü muazzam çöküşte
“Müzik sektöründe muazzam çöküş var” diyen Orhan Gencebay, felaketin boyutlarını şöyle anlatıyor:
-Eskiden sadece korsan sorunu vardı. Şimdi dijital ve internet devreye girdi. Kayıplarımız misliyle arttı. Muazzam bir çöküş var. 350 milyon olması gereken tiraj, şu anda 5 milyon… O da hatıra diye alınan CD’ler.
-Telif hakkına saygı yok. Telif hakkına herkes alay gibi hiç önemsemeden bakıyor. Halbuki telif hakkı, bir insan hakkıdır. Bazı işletmeler “Bizi telif belasından kurtarın” diyorlar. Telif hakkını bela olarak görüyorlar. Sanatçıların hakları ödenmiyor.
-Onbinlerce sanatçı sersefil durumda. Ne emeklilikleri var ne sağlık güvenceleri. Müzik sektörü tamamıyla dibe vurmaya doğru gitmiş durumda. Türk sanat müziğini görmüyorsunuz, Türk halk müziğini görmüyorsunuz, “pop” diye adlandırılan yapı da o denli etkili değil. Üretim yok. Besteciler, söz yazarları, aranjörler başka mesleklere geçiyorlar.
-Benim asıl korkum şu: Bu gidişatın bir nesil sonrası tamamen asimilasyondur. Kendi kültürümüzü, kendi müziğimizi kaybedeceğiz. Başka kültürler, başka müzikler bizi teslim alacak. Bu zaten fazlasıyla başlamış durumda.
Orhan Gencebay vecizeleri kitap olacak
Orhan Gencebay şarkılarında geçen bazı özlü sözler halkın dilindedir. Onlardan bir kitap yapmayı düşünüyor Gencebay…
İşte Gencebay vecizelerinden bazıları:
-Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni.
-Eğer aşka bir ceza verebilseydim, onun da benim gibi sevmesini isterdim.
-Kaybolan mitlere bağlanmak olmaz, doğacak ümitleri kaybetmedik.
-Ey gönlüm sen benden çok şey istiyorsun, mutluluk şükretmektir bunu bilmiyor musun?
-Bu vatanın çatısı yaşam kadar kutsaldır/Yaradanım yaratmış, dünya anavatandır/Dil, din ayırmam şu dünya gurbetinde/Bana Orhan diyorlar, asıl adım insandır.
Şarkı söylerken mahcup olurum
Bestelerinizi hep siz mi söylediniz?
Orhan Gencebay: Başlangıçta hayır. Şöhret olmadan önce şarkılarımı başka sanatçılar söyledi.
Hangi besteler var mesela O dönemden?
Orhan Gencebay: “Sevemedim Kara Gözlüm” benim bestemdir. 45 sanatçı okudu 1968 yılında. Hiçbir beste, bu kadar kişi tarafından okunmamıştır. “Hey Gidi Koca Dünya Gam Yükü müsün” benim bestemdir. Bedia Akartürk söyledi, Zeki Müren söyledi.
Peki siz ne zaman ve nasıl şarkılarınızı seslendirmeye başladınız?
Orhan Gencebay: Ben şarkı söylemeyi istemiyordum. Beste yapmak, sazımı çalmak, söz yazmak, aranjman yapmak istiyordum. Bunları çok seviyordum. “Albüm yap, albüm yap” diye başımın etini yerlerdi, yapmazdım. Bir de galiba biraz utangaçtım. Şarkı söylerken utanırdım. Sazımı çalıyorum da şarkı söylerken mahcup oluyorum. Hâlâ vardır bende belli ölçüde mahcubiyet.
Yoksa bu mahcubiyet yüzünden mi konserlerden uzak durdunuz?
Orhan Gencebay: Evet. Ama bir de şu var: Sahneye çıkarsam üreticiliğim kurur korkusu vardı bende. O yüzden hep erteledim.
Peki mahcubiyete rağmen şarkı söylemeye nasıl başladınız?
Orhan Gencebay: Bir iddiayla… Müzik yapımcısı Mahmut Tezcan vardı. Moda Plak diye bir firması vardı. Bana albüm yapmak istiyordu. Bir gün tavla oynayacağız, “Neyine oynayalım” dedim, “Sen beni yenersen ben sana takım elbise alayım, ben seni yenersem bana bir kırkbeşlik yap” dedi. Biraz durdum. Peki dedim.
Tavlada kaybettiğiniz için mi yaptınız ilk albümü?
Orhan Gencebay: Evet. Yendi beni. “Sözünü tut” dedi. Yapacak bir şey yok. Hazırlandım. İki ayımı verdim ve albüm çıktı.
Tuttu mu albüm?
Orhan Gencebay: Acayip patlama yaptı. Yine isteksizdim yeni albümler için. Ama sonra iş benden çıktı ve birbiri ardına albümler geldi. En büyük patlama “Sevenler Mesut Olmaz” albümüyle oldu. Sonra “Hor Görme Garibi”… Ardından da “Bir Teselli Ver”.
Orhan Baba, diğer babaları anlatıyor
-Neşet Ertaş: Onu tanıdığımda ben 16 yaşındaydım, o da 22 yaşındaydı. Leyla’yı arıyordu. O çaldı söyledi ben ağladım, ben çaldım söyledim o ağladı. Böyle tanıştık.
-Ruhi Su: Kasımpaşa’da rahmetli Ömer Gök’ün bir saz evi vardı. 17 yaşımdaydım, o saz evinde oturuyordum. İçeri biri girdi. Ben o sırada saz çalıyordum, bırakmak istedim. “Sakın bırakma” dedi. Ben de dinleyiciyi bulunca çaldım Allah çaldım. Son derece duygulandı, öve öve bitiremedi. “Ben bir saz almaya geldim buraya, benim için bir saz seçer misin” dedi. Sazını seçtim. “Ben de sana bir şey sunayım” dedi ve başladı söylemeye: “Mert dayanır, namert kaçar.” Tüylerim ayağa kalktı. O kişi Ruhi Baba’ydı. Benim seçtiğim sazı kullandı hep.
-Erkin Koray: 60’larda, 70’lerde her gün beraberdik kendisiyle. “Orhan beni yolumdan çevirdi” der. Çünkü kendisi aslanlar gibi gitar, piyano çalarken… Benimle karşılaştıktan sonra saz da çalmaya başladı. Ben onun albüm çalışmalarına dahil olup refakat ettim, o benim albüm çalışmalarıma…
-Ahmet Kaya: Tanışıyorduk. Çok da severdim kendisini. O da beni severdi. Değişik bir müzik tarzı vardı, ben o değişikliği fark ediyordum. Son derece iyi bir insandı. Hümanist bir ruhu vardı. Çok fazla bir araya gelmek kısmet olmadı. Devlet düşmanı değildi.
-Cem Karaca: Almanya’ya konsere gitmiştik 1968’in başında. Almanya’nın dünya çapında bir stüdyosunda bazı albümler yapacaktık. O dönemde Cem de aynı stüdyodaydı albüm için. “Resimdeki Gözyaşları” şarkısını ilk kez orada dinledim. Arkadaş olduk Cem’le…
-Barış Manço: Bir televizyon programı yapıyor, dünyayı dolaşıyordu. Mısır’a gitmiş. Bana oradan şu izlenimi anlattı: “Mısır’daki müzik otoriteleriyle görüştüm. ‘Orhan Gencebay, Arap müziğinden mi alıyor’ diye sordum. ‘Hayır, Orhan Gencebay Arap müziği değil, Türk müziği yapıyor’ dediler.” Barış benim çok iyi bir dostumdu.
Kaynak:acunn.com