Site icon Müzikonair

Özgün: Popüler Müzik İşte. Oradan Oraya Savrulmaya Devam Ediyor. Bugün Var, Yarın Yok!

1. Merhaba Özgün Bey, MüzikOnair’a  hoş geldiniz. Öncelikle biz sizi ilk olarak nasıl tanıdık? Müzik hayatınız nasıl başladı, biraz bahsedebilir misiniz?

Merhaba. Müzik hayatım 1990 yılında konservatuvarı kazanmamla başladı ama bizim tanışmamız 2005 yılında ilk albümüm “Elveda” ile oldu. 1996 yılında Ankara’da kafelerde gitar çalıp şarkı söylemeye başlamıştım. Aslında aldığım eğitim klasik müzik üzerineydi. Viyola bölümünde okudum. Ancak Ankara’da 1996’dan 2005’e kadar sahne aldığım yerlerde gerek performanslarımın gerekse de şarkılarımın beğeni kazanması ve sahne üzerindeki mutluluğum beni pop müzik kulvarına yönlendirdi. İlk albümüm “Elveda”yı 2005 yılında yayımlamak üzere İstanbul’a taşındım ve böylece tanışmış olduk…

2. Pandemi süreci müzik üretiminizi nasıl etkiledi?

Pandeminin tek olumlu etkisi üretim sürecim üzerine oldu diyebilirim. “Mahzen”, “En Güzeli”, “Vefa” ve son olarak da “Mümkansız”ı yayımladım. Kendi müzik şirketim EDZ Müzik’i kurdum. Şarkılarımı kendi kanalımdan yayımlayarak YouTube kanalımı aktif kullanmaya başladım. Ayrıca sözü ve bestesi bana ait 12 şarkılık “Çocuk Şarkıları” albümümü yayımladım. Düzenlemelerini Onur Koç’un yaptığı bu albümün animasyonlarını da yine bu dönem açtığım Ediko TV isimli YouTube kanalımda minik dinleyicilerle buluşturdum. Ardından bir ninni serisi yayımladık. Şu sıralar da “Kırmızı Balık” gibi çocuklar tarafından çok sevilen, dinlenen çocuk şarkılarını ve animasyonlarını belirli aralıklarla Ediko TV kanalından yayımlamaya devam ediyoruz.

3. 2020 yılında “Mahzen” ile radyo ve televizyonlarda yılın en çok çalınan şarkısına imza attınız. Ardından “En Güzeli” ve “Vefa”, şimdilerde de “Mümkansız” ile müzikseverlerle buluştunuz. Öncelikle gerçekten çok güzel bir çalışma olmuş, emeğinize sağlık. Bu şarkınızda kimlerle çalıştınız? Şu ana kadar gelen geri dönüşler nasıl? Memnun musunuz?

Çok memnunum. Çok güzel yorumlar geliyor. Daha bebek diyebileceğimiz bir YouTube kanalım olmasına rağmen yüksek izlenmeler elde ediyorum. Kanalımda yayımladığı ilk video klibim “En Güzeli” idi. Her yeni projemde daha da üstüne koyarak ilerlediğimizi görmek beni çok mutlu ediyor. Ayrıca dijital platformlarda da dinlenmelerim çok çok güzel gidiyor. Belli ki sevildi şarkımız. Yine uzun soluklu bir iş olacağı belli. “Mümkansız”ın sözü ve bestesinde “Vefa”da olduğu gibi Esad Fidan’ın, Ferhat Yaşrin’in imzası var. Düzenlemesi de yine Gürkan Kömürcü tarafından yapıldı. Genç, dinamik, yetenekli ve çalışkan bir ekip. Hepsinin yüreğine sağlık…

4. On yedi yıldır müzik sektörüne kazandırdığınız hit şarkılardan sonra bu defa da farklı ve yeni bir denemeyle müzikseverlerle buluştunuz. Öncelikle “Mümkansız” isimli yeni çalışmanız nasıl doğdu ve neden “Mümkansız” dediniz? Bu arada şarkının bir bölümünde aranjör Gürkan Kömürcü size eşlik ediyor. Böyle bir sürpriz yapmak nereden aklınıza geldi? Benzer sürprizler bundan sonraki şarkılarınızda da olacak mı?

Özellikle “Mahzen”in tarzının ve sound’unun beğenilmesi bizi çok mutlu etmişti. İstediğimiz, beğendiğimiz bir tarzın kabul görmesi çok önemliydi. Biraz onun üzerine gidip, “Vefa” ve “Mümkansız”da da yine modern ve aynı zamanda da hit olmuş diğer şarkılarımdan farklı şeyler denemek istedik. Değişen müzik dinleme alışkanlıklarını göz önünde bulundurunca yeni denemeler yapmalıyız diye düşündük. Kolay değil tabii, 17 yıl olmuş. Hem sizden beklenen bir tarz var hem de aynı şeyleri istese de aynı şeyleri dinlemekten sıkılan, sıkılmakta da haklı olan bir dinleyici profili var dünyada. Bununla birlikte dijital platformlardaki istatistiklerime baktığımda görüyorum ki son iki yılda hızla artan ve genç dinleyicilerimin çoğaldığı bir grafik yakaladık. Bu da doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.

 

Gürkan’ın şarkıya eşlik etmesi ile ilgili olarak, aslında bana sürpriz oldu. Demo hazırlarken şarkının süresi Gürkan’a biraz kısa gelmiş ve bir bölüm eklemek istemiş. Demo geldi. Şarkıyı dinliyorum, bir anda Gürkan söylemeye başladı. :) Çok hoşuma gitti, çok da şaşırdım. Sözler üzerinde biraz çalıştım, biraz etraftan fikir aldım. Sonuçta daha önce denemediğimiz bir şeydi. Dinleyenler de çok beğendi.

5. Slow şarkılarınızın hareketli şarkılarınızdan daha özgün ve size has bir tarzı olduğu söyleniyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Çok doğru çünkü slow şarkılarımı genelde ben yazıyorum. :) Hareketli şarkılarımı arkadaşlarımdan almayı tercih ediyorum. Hareketli şarkı yazma konusunda pek iyi değilim. :) O yüzdendir ki slow şarkılarım daha Özgün oluyor. :)

6. Tecrübe ve deneyimlerinize dayanarak Türk pop müziğinin bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dinlenen ve kabul gören müzik çok değişti, daha doğrusu sound çok değişti. Ana akım dediğimiz, 1990’larda güzel örnekler veren ama özellikle 2000’lerden sonra giderek dejenere olan ve kötüye giden popüler müzik, dinleyicisini giderek kaybetmeye başladı. Hep aynı isimler dayatılmaya çalışıldı. O dönemin şartları, gerek plak şirketleri gerekse de medya yeni isimlere şans vermedi. Nereye baksanız TV, magazin, yazılı basın hep aynı 10 kişiyi gösterip durdu. Dolayısıyla var olmak isteyen ya da çıkış yapmaya çalışan pek çok müzisyen de kendini gösterebilmek umuduyla dediler ki “Herhalde bu tutuyor. Ben de bunlar gibi bir şeyler yapayım da bari işler yürüsün.’’ Tabii kötü bir işin benzeri aslından daha kötü oldu, kaçınılmaz. Tabii ki arada iyi işler oldu, denemeler yapıldı ama nedense hep görmezden gelindi. Yok sayıldılar. Tam bu sırada zaten güzel işler yapan, popüler kültüre bağlı kalmadan kendi dinleyicisini arkasına almış rock grupları ve solistleri kendilerine güzel bir alan açtılar. 1990’larda güzel bir kitle yakalamaya başlayan bu gruplar ya da solistler 2000’lerin başlarında adeta patlama yaptılar. Hep beraber güzel bir soluk aldık diye düşünüyorum. Bir iş popüler olunca bu sefer herkes onun peşine takıldı. Popçular da arabeskçiler de dahil olmak üzere herkes rockçı oluverdi. Şebnem Ferah, Mor ve Ötesi, Yüksek Sadakat, Teoman, Duman, Kurban, Pentagram gibi 90’ların, 2000’lerin yeni nesil grup ve solistleri çizgilerini koruyup güzel albümler yaptılar. Bir yandan da belli başlı isimler dışındaki -özellikle yeni çıkan- pek çok rock grubu da arabeskçi olmaya başladı. Yani yine ortalık karıştı ve sonuç yine hüsran oldu. 2015’ten sonra pop müzik sanki biraz toparlanır gibi oldu Yeni projeler, yeni aranjörler, yeni söz yazarları, yeni besteciler kendilerini biraz göstermeye başladı. Dijital platformların yaygınlaşmasıyla değişen müzik dinleme ve TV izleme alışkanlıkları pek çok iyi müzisyene var olma şansı tanımaya başladı. Kendi yapım şirketini kuran, bağımsız işler yapan, kendi işine ve dinleyicisine yatırım yapan müzisyenler belki de ilk adımlarını o yıllarda atmaya başladı. Tabii Türkiye’de her dönem çok sevilmiş, belki de en çok sevilen arabesk müzik Müslüm Gürses gibi ustalarını da kaybedince birkaç iyi örnek dışında çok da yeni isim çıkartamadı. Fakat zaten arabesk kültürü pop müzikten rock’a, alternatif müzikten rap’e kadar dinlediğimiz her türün içinde bir şekilde vardı. Ya melodi ya da söz, hiç olmasa düzenleme. Bir şekilde olmazsa olmuyordu, tutmuyordu. Bizim kodlarımızda var sanırım. En hareketli dans şarkısında bile -ki tutanlarından bahsediyorum- hep bir isyan, bir haykırış, gözyaşı… “Seviyoruz işte, var mı diyeceğin.” sözleri geldi şimdi aklıma. :)

 

2020’lere yavaş yavaş yaklaşırken ise rap ve trap tam anlamıyla patlama yaptı. Evet, işte şimdi herkesin rapçi olma zamanı ya da bir rapçi ile düet vakti gelmişti. :) Popüler müzik işte. Oradan oraya savrulmaya devam ediyor. Bugün var, yarın yok. Var da yok yani. Başka şekilde var olmaya, var olmaya çalışmaya devam edecek. Bu arada YouTube, Spotify, Apple Müzik gibi platformlarda, ana akım dediğimiz müzik türü dinleyicilerinin hiç tanımadığı ama milyonlarca dinleyicisi olan, konserleri tıklım tıklım dolduran, iyi müzik yapan, naif, sade, kaliteli işleriyle dinleyicilerinin kalbini fetheden genç nesil müzisyenlere de selam olsun. Devir bence onların devri.

7. Bildiğiniz gibi müzik sektörü artık dijitalleşmiş durumda. Peki bu durumun sizce avantaj ve dezavantajları var mı?

Hızlı tüketiyoruz çünkü bedava. Bedava olunca ister istemez insanların gözünde değersizleşiyor. Düşünün ki en pahalısı ayda 20, 30 TL’ye dünyanın bütün müziklerine sahipsiniz. O parayı da veren az, bir de böyle düşünün.

 Dinle geç. Sıradaki. Ufff, yok yaaa. Bu olmamış. Bu. Hah. Fena değil. Ay neydi o ya az önce dinlediğim. Tüh neyse.”

 Avantajı her tür müziğe sınırsız erişim. Müzisyenler için de sınırsız dinleyiciye erişim şansı.

8. Sosyal medya ile aranız nasıl? Aktif olarak kullanıyor musunuz?

Artık sosyal medyayı dedem bile aktif olarak kullanıyor. Mecaz olarak söylemiyorum, gerçekten çok güzel ve aktif kullanıyor. Bizim her şeyimiz sosyal medya olmadı mı? Sosyal medya hesabın yoksa sen de yoksun. Sosyal medyan kadar konuş der gibi. Bana takipçi sayını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. :)

9. Kendinize belirlediğiniz mesleki bir hedefiniz var mı?

Sürekli ve kısa vadeli hedefler koyuyorum. Bunu daha sağlıklı buluyorum. Uzun vadeli hayallerim ve o hayallere ulaşmak için kısa vadeli hedeflerim var diyebiliriz.

10. Son olarak MüzikOnair okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz?

Uzun zamandır böyle uzun uzun konuşmamıştım. Bana çok iyi geldi. Umarım onlar da sıkılmamışlardır. :) Size de çok teşekkür ediyorum, sorularınızı cevaplamaktan çok keyif aldım.

Exit mobile version