”Popüler Müziğin Yurtdışına Açılma Macerası Sona Erdi”

Kültür- sanat yazarı Müjde Yazıcı, Diken’deki köşe yazısında ünlü müzik grubu Replikas üyesi Barkın Engin ile röportaj gerçekleştirdi. Kariyerine akademik olarak devam eden Barkın Engin, Türkiye’de son 10 yılın bağımsız müzik dünyasına dair izlenimlerini anlattı.

İşte o yazı;

90’lı yılların sonlarından bu yana üretimleriyle bağımsız müzik dünyasının içinde yer alan Replikas grubu üyelerinden ve Reverie Falls On All ikilisinden biri olan Barkın Engin, aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi Ses Teknolojileri Yüksek Lisans Programı’nda doçent titriyle yarı zamanlı dersler veriyor. Kolektif bir kitap çalışması için Türkiye’de son 10 yılın bağımsız müzik dünyasını araştıran müzisyen, akademisyen Barkın Engin ile izlenimlerini konuştuk.

Günümüzde müzik endüstrisinin dinamiklerini belirleyen kriterlere baktığımızda dijital çağ, müziğin kendisini (içeriğini, kalitesini) nasıl etkiledi sence?

2000’li yıllarda dijital teknolojinin gelişmesi ve daha ulaşılabilir olmasıyla hem finansal hem de yaratıcı anlamda özgürleşmeye başlayan müzik üretimi, 2010’lu yıllarda dinleyicilere ulaşmanın en baskın yolu olan online platformlara bireysel ulaşım yolunun da açılmasıyla plak şirketi, fiziksel dağıtım gibi geleneksel unsurları da denklemden çıkartarak teoride tam bağımsızlığına kavuştu diyebiliriz. Fakat bunun hızla bir ‘mutlu son’ anlamına geldiğini söylemek de çok mümkün değil. Popüler streaming platformlarına günde 40 bin civarında yeni müziğin eklendiğini de hesaba katarsak, artan niceliğin nitelik ile illa ki pozitif bağlantısı olamaması, sosyal medyaya rağmen sesini duyurmanın zorluğu ve streaming platformlarının çok da adil olmayan idari ve mali politikaları ilk akla gelen zorluklar.

Devamında ne gibi sorunlar yaşanabilir?

Tüm ‘rekabete’ rağmen ismini duyurmayı başaran bağımsız müzisyenlerin, var olan statülerini platformların editör-algoritma yapısına karşı korumak adına sürekli üretme zorunda hissetmeleri orta vadede sorunlu bir hale gelebilir. Müzikal içeriğe ek olarak kayıt kalitelerinin de çok değişkin olduğundan bahsedebiliriz ayrıca. Bu da sanatçıların finansal erişimi ile doğru orantılı şüphesiz.

Geleneksel yapının tamamen değiştiği söylenebilir mi?

Ana akıma dahil müzisyenler için geleneksel yapı çok değişmiş değil, halen iyi bir tanıtım bütçesi vaat eden şirketlerle çalışmak durumundalar. Çok takipçisi olan sosyal medya hesaplarınızın olması, radyo ve TV yayınlarında yer alabileceğiniz ya da sıkça konser verebileceğiniz anlamına gelmiyor. Her ne kadar küçük bir azınlık için dijital platformlar belli bir finansal destek sağlasa da hala müzisyenlerin büyük çoğunluğu için canlı performanslar en temel finansal kaynağı oluşturuyor. Bu durum küresel ölçekte de aynı çizgide.

Hem popüler hem de alternatif sahne için Türkiye’de ve dünyada müzisyenlerin sound arayışları ne yöne evrildi? Gözlemlerin nelerdir?

Yerel popüler müzik sahnesinin ‘yurt dışına açılma’ macerasının sona erdiği ve tamamen lokal düşünen bir hale geldiği kanaatindeyim. Sound anlamında global trendler takip edilse de temelde içinde yaşanılan coğrafyanın politik ve kültürel durumunu yansıtan, fikirsel olarak tekrar eden, katmansız, kalıcı olamayacak bir hale geldiğini söyleyebiliriz.

Alternatif sahne için?

Alternatif sahne ise geniş bir başlık; üretim metodolojisi benzeşse de, estetik bağlamda ortak bir payda var demek zor. Öncelikle ülke sınırları dışına da çıkabilen üretimin çok büyük bir yüzdesinin bu başlığa dahil olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu isimler arasında stilistik olarak büyük farklar var, dahil oldukları türler ve bu türlere lokal bir bakış açısı katıp katmadıkları gibi… Dolayısıyla bir genelleme yapabilmeyi çok mümkün görmüyorum ama arayışın çeşitlendiğini, zenginleştiğini söyleyebilirim.

Elektronik müzik odaklı olarak sorarsam; Türkiye ve dünyada nasıl süreçten geçiliyor?

Elektronik müziğin dans tabanlı stillerine dair objektif bir yorum yapmam zor. Kişisel olarak ilgili değilim ama popüler müzikle paralel giden bir seyri olduğunu gözlemlediğimi ekleyebilirim. Ana akım dışı, daha yenilikçi diyebileceğimiz elektronik müzik üretiminde ise Türkiye’de son 10 yılda ciddi gelişmeler var. Konservatuar programlarına elektronik müzik kompozisyon dersleri girmesi, bu konu üzerine eğitim veren spesifik bölümlerin açılması gibi akademik çabalarla birlikte zengin bir üretim ve araştırma potansiyelinin ortaya çıktığının ve bunun da global eğilimler ile tamamen kesiştiğinin de altını çizebiliriz.

Türkiye müzik piyasasında özgün üretim oranı yeterli büyüklükte mi?

Genelleme yapmam mümkün değil ama global trendleri ya da eğimleri tekrar edenler ya da bu trendleri lokal beklentilerle birleştirenler olduğu kadar, kendi özgün sesini arayan, geliştiren, araştıran çok sayıda sanatçı ve prodüktör de mevcut. Çeşitlilik konusunda eskisi kadar karamsar değilim.

Son 10 yılın Türkiye bağımsız sahnesi ve dijital platformlar üzerine bir araştırma yaptınız. Türkiye bağımsız müzik sahnesi popüler kültürden ne kadar bağımsız?

Evet, Türkiye’deki son 10 yıldaki yaratıcı sektörler üzerine olan kolektif bir kitap için bağımsız müzik üzerine kısa bir araştırma yaptık. Henüz yayın aşamasında. Sınırları dar bir araştırmaydı, çok fazla kaynak ve veri olduğunu söylemek zor ama araştırmanın özünde, müziğe ulaşım alanlarının dijital mecraya kaymasıyla ve az evvel bahsetmiş olduğum gibi sanatçıların tam bağımsızlık imkanı kazanmalarıyla birlikte ortaya çıkan gelişmeleri anlayabilmek yatıyordu.

Ana akımda yer alamayan ve muhtemelen sonrasında da yer alamayacak müzisyenlerin sadece sosyal medya vasıtası ile ticari başarı kazanabildiği ve eserleri üzerinde tam kontrole sahip olduğu birçok örnek mevcut.

Müzisyen ve kolektiflerin kurduğu butik label’ların sayısının da ciddi sayıda arttığı, kısaca müzisyenin kendi yapımcısı olduğunu da gözlemliyoruz. Yurt dışında düzenli konserler veren ve yabancı plak şirketleri ile sözleşme imzalamış müzisyenlerin büyük çoğunluğunun da bağımsız müzisyen arka planından gelmesi de önemli gelişmelerden biri.

Bir diğer yandan müzik medyasının neredeyse tamamen ortadan kalktığı bir dönemde müzisyenlerin üretimlerini duyurabilmek adına ciddi bir efor sarf ettiği, her nitelikli işin potansiyel dinleyicisine ulaşamadığı da bir gerçek. Baskın platformların şeffaf olmayan editör-algoritma uygulamaları da bilinen bir problem. Çok kısa süre önce Redd grubunun Spotify ile yaptığı görüşmeden çıkan bilgiler sayesinde de birçok şey öğrenmiş olduk.

Müziğin dijital platformlar aracılığıyla dinleyiciye hızlı, bedava ve kolay ulaşması insanların gözünde müziğin konumunu değiştirdi mi?

Müziğin değeri düştü demek konusunda zorlanıyorum belki de dilim varmıyor. Fakat ulaşım kolaylığı, aşırı arzla birlikte ‘ürünleştiği’ bir gerçek. Albüm bütünlüğü gibi medya formatlarının değişmesiyle önemsizleşmeye başlayan kriterler bir yana, tek bir parça içindeki nüansları keşfetmek yerine bir sonraki ‘yeni’ şarkıya atladığınızda aslında kısıtlı, yüzeysel bir dinleme yapmış oluyorsunuz. Buna editör-algoritma bazlı önerilerle sınırlanan bir keşif anlayışını da eklersek aslında dikte edileni takip eden ve sıkılgan bir dinleme eylemi ile karşı karşıya kalmış oluyoruz.

Burak Tamer ile kurduğunuz Reverie Falls On All yerli sahnenin en köklü, sağlam elektronik müzik ikililerinden. Siz Reverie Falls On All’u ilk kurduğunuz zaman ile şimdiki zaman arasında kendinizde nasıl bir yaklaşım, sound veya ilham farkı görüyorsunuz?

Reverie Falls On All, etkilendiği kaynaklar zengin olan ama bu kaynak ne olursa olsun onu belli bir süzgeçten geçiren ve zaman içinde üretim metodolojisini değiştirmeye çalışan bir ikili diyebiliriz. İlk albümü yayınladığımız 2006’dan bu yana daha baskın olan soyut, deneysel çizgi son iki kayıtta şarkı formunu dışlamayan, daha kapsayıcı bir yöne evrildi. Bunda Zeynep Kaya’nın harika sesi ile bize eşlik etmesinin de katkısı büyük. Fakat vardığımız her nokta sıklıkla aksi bir rotaya yönlenmemiz konusunda bizi motive ettiği için önümüzdeki kayıtların farklı bir yöne gideceğini ön görmek mümkün.

Reverie Falls On All ile yeni projeler ne zaman yayınlanacak?

Önümüzdeki aylarda bazı single’lar yayınlamayı planlıyoruz. Henüz çok başındayız ama farklı bir yöne dair ilk sinyaller mevut.

Peki Replikas asla geri dönmeyecek mi?

Maalesef kişisel olarak çok mümkün görmüyorum.

Kaynak: Müjde Yazıcı | Diken

Exit mobile version