Merhaba İrfan bey. Müzikonair’a hoş geldiniz. Öncelikle nasılsınız? Sizi aslında ben dahil çoğu kesim ‘’Velet Dada’’ olarak tanıdı ve çok sevdik. Peki Velet Dada nasıl doğdu ve radyoculuk hayatınız yıllardır sunduğunuz “Radyo Makinası” nasıl başladı? Biraz bahsedebilir misiniz?
Çok teşekkürler Alper sağ olun. Ben de uzun yıllardır Müzikonair okuyucusuyum, çok güzel işler yaptınız. Takip ediyorum başarılar diliyorum. Sorun bayağı uzun, şuradan başlamak gerekir. Bir kere hepsinden önce ilk radyo başladı hayatımda daha konservatuvara girmeden önce de radyo yapıyordum, tiyatro yaparken de radyo vardı. Sürekli programımın adını değiştiriyordum, bir arayıştı benimki ta ki bir gün tiyatrodan abim Gürgen Öz beni alıp Kanal D’ye götürene kadar. Oraya gidince tüm hayallerim, kafamdaki her şey değişti. Okan abiyi stüdyodan izlemek yaratıcılığımı güçlendirdi resmen.
‘’Öfkeli Kalabalık’’ diye bi skeç grubumuz vardı hatırlar mısın? TV Makinası’nda öyle ufak bir şeyin içinde yer almak hayatımı değiştirdi resmen. Kanal D’ye gidiyordum ama Radyo D’ye uğramadan durmuyordum belki Muzo’yu görürüm diye :)). Sonra tabii Muzaffer abi ile aynı radyoda çalıştık. Ben Kanal D’ye gittiğimde o ara birkaç yerel radyoda arkadaşlarla eğlencesine bir şeyler de yapıyorduk ama aklımda hep o işi profesyonelce, layıkıyla yapmak vardı.
Bir gün Okan abiye sabah yayın çıkışı dedim ki “Abi ben bi şey yapmak istiyorum”. “Yaa ne yapıcan ulen” dedi. dedim ki “İyi bir radyocu olmak istiyorum abi”. “Eee ol oğlum” dedi :) Ama dedim adı da Radyo Makinası olsun istiyorum dedim ve ben bekliyorum ki şey desin. Okan abi hayır yapamazsın o isim olmaz falan direkt destekleyici konuştu. Çünkü o ara hep programa isim düşünüyorum ve ne koysam sıkılıp değiştiriyorum tam bir radyo makinasına dönmüştü beynim dedim bu radyo makinası olmalı. Başladım Radyo Makinası’na. İlk konuğum Okan Bayülgen’di öyle başladık. Ben programa başladıktan bir sene sonra da TV programı teklifi geldi. Bir gün radyodayım eski TRT’li Fulya Ergüneş vardır, o aradı “şu an yayınını çok önemli bir yönetmen dinliyor” diye. İlk başta olayı anlamadım. Şöyle söyleyeyim Türkiye’de 3 tane müzik eğlence programlarının duayen yönetmeni vardır Ersan Başbuğ, Kahraman Afyonoğlu, Turgut Moralı. Bunlar TRT kökenli efsane adamlar Star TV’yi yaratmış düşün yayını dinleyen Turgut amcaymış o ara bir televizyon kanalı kuruyorlarmış Turgut abi demiş ki bu radyo daki çocuğu bulun bana :)) Fulya Ergüneş “Adres atıyorum acil gitmen lazım” dedi, apar topar yayından bir anda çıktım gittim hiç unutmuyorum.
Koridorda belini tuta tuta gelen biri karşıladı beni. Neresi burası yaa derken meğerse Turgut abinin kamburluğu varmış herkes bilir “Velet gel oğlum bakayım buraya” dedi kızarak. Tabii korktum, aldı odaya beni. “Bana bak Velet” dedi. “Senin radyodaki konuşmalarına bayıldım, bana senin gibi samimi bir adam lazımdı. Sana TV şovu yapacağız, süper olacak” dedi.
“DADAİZM AKIMI ESİN KAYNAĞIMIZ OLDU”
“Ben Beyaz Show’un eski yönetmeniyim” deyince kafamdaki taşlar oturdu tabii :) Turgut amcaya teslim ettim kendimi, emeği çoktur üstümde. “Radyoda yaptığın bölümleri vs buraya taşımanı istiyorum dedi ve “Acilen yarına programa bir isim bul, kanala gel” dedi. Öyle de zamansız bir dönemim ki, konservatuvarı da yeni kazanmışım okul yeni açılmış, gündüz okula gidiyorum oradan çıkıp radyoya, bir de televizyon bana çok fazla gelecekti. Ama içimden bir his beni durdurmadı, nasıl bir enerji geldiyse giriştim uyumadan sabah akşam çalışıyorum.
Düşün şu an bir röportaj yapmak için bile kaç haftadır bekliyoruz. Direkt okulda kafamda deli sorular :) O gün de sanat tarihi dersimiz vardı hocamız çok severim Sibel Arslan Yeşilay ile günümüze ulaşamamış sanat akımlarını işlemiştik. “Hocam” dedim “Bu dadaizm hakkında bana derinlemesine doküman vermeniz lazım”. Bir şekilde aldım onları, kanala Turgut amcanın yanına gittim. Ben böyle erken yaşta radyoya falan başladığım için herkes “Velet Junior” falan derdi sürekli bana. Girdim Turgut amcanın odasına “Velet Dada” olacak programın ismi abi dedim. Gülmeye başladı “Tam senden beklediğim şey işte” dedi ve hemen dadaizm sanat akımının ögelerini çıkardık, dekorlar içerik falan tamamen dadaizm esin kaynağımız olarak oluştu. Bu şekilde radyoya başlamamla birlikte Velet Dada da başlamış oldu. Yıllarca sundum o programı bugün çoğu kişi ismimi bilmez, beni Velet Dada olarak tanır. Radyoya bile bir paket bir şey gelse üstüne Dada’ya verilecek yazıyorlar :) İrfan’ı çoğu kişi hala bilmiyor bile, Dada lakabım olarak kaldı. Dada artık nüfusu da Dada diye değiştireceğim :)
İçinde bulunduğumuz pandemi süreci sizin için nasıl geçti? İşinizi ve kişisel yaşamınızı nasıl etkiledi?
Hepimizin tamamen planları alt üst oldu. Ben tam İstanbul’dan kaçmayı, yaşlı kafalara geçmeyi düşünürken hani herkesin vardır ya Ege’de bir sahil kasabasına yerleşmek gibi bir hikayesi… Ben de evlilik olaylarına geçip Bodrum’a yerleşiyordum. Zaten yıllardır yazları Bodrum’dayım, orada birkaç mekanın müzik direktörlüğünü yapıyorum, Sebastian’dayım herkes bilir. Geçtiğimiz sene dedim yazları zaten Bodrum’dayız, burada daha huzurluyum yerleşeyim buraya oradan giderim işlere falan diye ama pandemi bir çıktı, çakıldık İstanbul’da eve yapıştık, kapıya çıkamaz olduk, gelen işlerimiz iptal oldu. Filmler geldi koronayla iptal oldu. Bir gençlik kanalında Velet Dada’yı yapıyorduk koronayla iptal oldu, evlilik desen hepten iptal oldu 30 kişiyle nikah düğün mü olur yaa :))
EZEL AKAY İMZALI FİLMDE ROL ALACAK
Bu arada oyunculuk da yaptığınızı da biliyoruz. Peki oyunculuk hayatınız nasıl başladı. Bugüne kadar Çılgın Dershane 3, Çılgın Dershane 4 Ada, Kolpaçino, Yola Geldik, Seni Gidi Seni ve Kapan gibi daha birçok sinema filminde rol aldınız. Şimdilerde üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?
Şöyle bilinen bir laf vardır oyunculuğun er meydanı tiyatrodur diye benim de ilkokuldan başlayan bir tiyatro serüvenim var. Sonra lise yıllarımda Bakırköy belediye tiyatrolarından hocam Aytekin Özen’le devam eden çocuk oyunları. Sonra Gürgen Öz’ün yönettiği oyunlarda oynadım. Lise biter bitmez de konservatuvara hazırlandım Gürgen abiyle sağ olsun sınava çalışırken Erkan Keka çok yardımcı etmiştir bana. Erkan Kolçak Köstendil çok doğru yol gösterdi doğru çalıştırdı beni. Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro bölümünü kazandım.
Okul biraz uzun sürdü bir yandan radyo da yaptığım için ama sonunda mezun olabildim. Radyo çocukluğumdan beri hep var olduğu için ancak aralarda film çekebildim, o zaman bir menajerlerim hep sitem ettiler bana “Seni bir dizinin görüşmesine gönderemiyoruz” diye bu yüzden maalesef oyunculuk adına uzun süreli menajerlerle çalışamadım. Hayatımda hiçbir dizinin görüşmesine gitmedim ancak sinema filmleri yaptım çünkü çekim süresini belli ve zamanımı çok almadığı için radyoyu da engellemedi bu yüzden hep film yapıyorum :)
Yeni proje derken daha geçen hafta yayındayken bizim Kemal Uçar aradı. 2 sene önce yazın Bodrum’da bir filmden bahsetmişti bana. Tabii pandemi falan ara vermek zorunda kalmış fakat her şeyi bitirmiş, senaryosu hazır çok değişik kafada bir iş. Martın 20’sinde çekimlere başlıyoruz. “İrfan’ım bizimle olur musun” dedi. Şimdi Kemal’in işinde yer alacağım. ‘’Osman Sekiz’’ filmin adı. Ezel hoca çekiyor filmi, Ezel Akay. Eminim çok güzel bir şey çıkacak. Çünkü çok değişik bir senaryosu var. Düşünün içinde canavarların olduğu bir film, fantastik romantik komedi bir filmi. Ben de çok merak ediyorum.
“RADYOCULUĞA ZARAR VEREN İNSANLAR BİZİ ÇOK YORDU”
Daha önce Radyo Time, Alem Fm, Radyo Pal Fm, Balins Fm, Bakırköy Fm, Saran Holding Radyolar Grubu, Radyo Pink ve Radyo Tatlıses gibi birçok radyoda çalıştığınızı biliyoruz. Şimdilerde ise Radyo D’de hafta içi her gün 18:00-20:00 saatleri arasında ‘’Radyo Makinası ‘’programında sizleri dinlemekteyiz. Öncelikle hayırlı olsun. Bir süre radyoya ara vermiştiniz. Şu an nasıl gidiyor, gelen tepkiler nasıl? Çok özlediğinizi düşünüyoruz. Neler söylemek istersiniz?
Özlenmez mi radyo ya benim ilk göz ağrım radyo. Ne zaman Instagram’da bir şey paylaşsam muhakkak dinleyici sitem ederdi “abi niye radyo yapmıyorsun, çok özledik” diye. Ama işte o kadar çok yordu ki bazı radyolara ve radyoculuğa zarar veren insanlar bizi hakkımızı yemekten tutun da çocukluktan beri yaptığım bu işten usandıranlara kadar birçok etken uzaklaştırdı bizi radyodan ve dinleyicilere de böyle böyle yanlış yapılmış oldu.
Şu an resmen her gün Radyo D’de kavuşmamızın acısını çıkarıyoruz:) Burada Murat Duran’ın emeklerini unutamam. Pandeminin ilk zamanlarıydı bizim Emre Mutlu’yla gecenin bir saati Instagram’dan yayın açtık, geyik yapıyoruz. Emre dedi ki “Ya bu pandeminin ne olacağı belli değil İrfan, internetten radyo programı falan mı yapsak acaba” diye. O sırada Radyo D’nin genel müdürü Murat Duran yayını izliyormuş şöyle bir yorum yazmış Murat abi (hala ekran kaydı durur) “Tabii yapsanıza oğlum, niye duruyorsunuz” falan diye. Ben farkında bile değildim Murat abi onu yazmış, çıkmış yayından. Sonradan gördüm “Aa Murat abi ne demiş bak Emre” dedim. Tabii çıkmış Murat abi. Bu arada inanılmaz severim Murat abiyi, bizim sektörde çok eskidir. 18 yıldır Radyo D’de kendisi tam bizim genç kafa bir adam. Sonra ben yayından çıkınca WhatsApp’tan Murat abiye yazdım. “Abi kusura bakma, yorumunu geç gördük” diye. O da “Sana diyorum oğlum, radyo yap diye yanıma gel, en kısa zamanda konuşalım” dedi. Öyle gittim Radyo D’ye, pandemi süreci işe alımlarda sıkıntı vardı. Bayağı bir uğraştı Murat abi, şimdi iyi ki de beklemişiz diyorum. Çünkü hep diyorum ben bu iş için o radyo mikserinin üstünde ellerimi sakat ettim, sinir sıkışması olmuştu, tedavi gördüm potanslarda 3 parmak aşağı yukarı kullanmaktan, yani resmen hayatımı adadım bu işe. Zamanında bizi radyodan soğutanlar, uzak tutmaya çalışanlar başaramadılar, daha çok utanacaklar onlar.
2008 yılında Hürriyet Kelebek’e vermiş olduğunuz bir röportajda ‘’Gürgen Öz olmasaydı grafiker olacaktım …’’ demişsiniz. Biraz bahseder misiniz? Yani oyunculuğa ilk olarak Gürgen Öz’ün sayesinde mi adım attınız?
Yani bakarsak neredeyse grafiker de olabilirmişim :) Çok seviyordum çizmeyi sınıfta herkesin resmini ben yapardım oturup odamda sabaha kadar karikatür yapıyordum. Annem odamın duvarlarından nefret ediyordu her yere bir şey yazardım asardım boyardım. Hatırlarsın o zamanlar dershane olayı çok yoğundu babam hep anlatır bir ev parası verdik o yıllar dershaneye diye :) Ben de mezun olduğum sene üniversite sınavında tercih yaparken üçüncü tercihime falan grafik tasarım bölümü yazmıştım. Sonuçlar bi geldi grafiği kazanmışım. Ama tabii aklımda grafik okumak yok çünkü tiyatro yapıyordum. Babam tutturdu “o kadar zahmetlere katlandık gideceksin grafik okuyacaksın” diye. Kafam allak bullak olmuştu. O yazın sonu ağustos ayında da konservatuvar özel yetenek sınavları var ve benim bir an önce karar verip gidip üniversiteye grafik bölümüne kaydımı yaptırmam lazım; tiyatro sınavları da bir iki ay sonra kaçırıyorum yani.
Anneme resmen her gün ağlıyorum babamı ikna etsin diye. Her tiyatro okumak isteyenin başına gelmiştir bu baba veya aile engeli. İş olarak görülmüyor tiyatro. Oturduk annemle bir plan yaptık, babamın hiç haberi olmayacaktı bundan. Biz bir yandan Gürgen abi ile konservatuvar sınavlarına çalışıyorduk çünkü babamı resmen kandırdık grafiğe kayıt yaptım sandı. O sürede ben sabah akşam demeden çalışıyordum tiyatro sınavına, tam sınav yaklaştı Gürgene ATV’den Keremcem’le başrol teklifi geldi “Aşk Oyunu” dizisi öyle kötü olmuştu ki ama Gürgen abinin o iyiliklerini hiçbir zaman unutmayacağım. Zamanı olmadığı halde çalıştırıyordu beni, üstüne bir de Erkan ile tanıştırdı Gürgen. Erkan Kolçak Köstendil, sen bilirsin Çukur’da şu an Vartolu. Mimar Sinan Devlet Konservatuvarından Gürgen’in alt sınıfıdır Eko’m. Bir izledi parçalarımı, İ”rfan enerjin harika kardeşim, sen kazanacaksın sınavı” dedi. Son güne kadar çalıştık, şükür kazandım ve babama gittik anlattık bunu. Adam şok oldu o saatten sonra da yapacak bir şey yoktu tabii, grafiğe kayıt yapmamıştım el mahkum bir şey diyemedi adam. Tiyatro okumaya başladım :)
“YARIM KALAN İŞLERİMİ TAMAMLAMAK İSTİYORUM”
Radyoculuk hayatınızda yayın sırasında yaşadığınız unutamadığınız bir anınız var mı? Bizimle paylaşır mısınız?
Ahhahaha biz de anıdan bol ne var. Her gün yayında onlarca unutamayacağım şey oluyor. Ama en komiği bir dinleyicim var taksici abimiz Yasin Yıldırım yıllardır çok sever beni, yıllar önce bir trafik kazası geçirdim ben, araba paramparça hurda oldu, resmen şükür bana bir şey olmadı. Bu Yasin abi yayını aradı nazar oldun oğlum sen nazar dedi ama nasıl üzülüyor anlatamam. Benden daha çok üzülüyor. Bir gün sen bir yerden annemlerin evinin adresini bulmuş direkt siteye giriyor. “İrfan Aslanhan burada mı oturuyordu” demiş, “Evet” demiş güvenlik “Bu paketi ona verir misiniz” diyor telaşlı telaşlı güvenlik almış “Abi ne var bunda” demiş. “Kurşun var” demiş taksici aceleyle gitmiş raçta müşteri varmış duramamış fazla. Güvenlikte bir telaş… Tabii annemi aramışlar “Kıymet hanım, bir bey geldi, heyecanla bir paket bıraktı, koştu, taksiye atladı gitti” diye. Annem demiş “Ne paketi oğlum”. “Valla abla bir torba kurşun bıraktı adam, açamadık da. Polisi mi arasak, ne yapsak” demiş. Annem “Hemen polisi arayın, bomba momba olmasın” falan demiş.
Bir baktım annem arıyor, açtım nasıl çığlık çığlığa. “Oğlum aman dikkat et, senin bir düşmanın kapıya bir torba kurşun bırakmış. Hemen savcılığa gidelim, eve gel” bilmem ne… Neyse atladım gittim. Siyah bir poşet kenara bırakmışlar, güvenlikler tabii korkudan dokunmamışlar bile. Ben merak ettim niye düşmanım olsun benim yani kime kötülüğüm dokunmuş bu zamana kadar direkt açtım poşeti içinde hani nazar değdiğinde dökülen kurşun yok mu onlardan var :)) Adam bir de gönlü o kadar zengin ki bayağı kiloyla almış onlardan :))
Bir dönem Show MAX, Milyon Tv, Flash TV, Beyaz TV, Kanal Türk ve Kanal D ekranlarında çeşitli programlarda sizleri izlemiştik. Ayrıca Okan Bayülgen, Ece Erken, Özlem Yıldız ile de çalıştığınızı biliyoruz. Tekrar bir televizyon projesi düşünüyor musunuz?
Yapacağız, bu pandemide çok düşünme şansım oldu. Ne kadar yarım kalan işimiz varsa tamamlamak istiyorum ilk önce radyoya döndüm sonra “Velet Dada”ya da devam etmeyi planlıyorum.
“ÖLENE KADAR RADYO PROGRAMI YAPMAK İSTİYORUM”
Kendinize belirlediğiniz mesleki bir hedef var mı?
Bundan sonra ölene dek radyo programı yapayım diyorum. Hem evdekiler de böyle mutlu :) Sabit bir yere git gel onlarında işine geldi, il il dolaşıyorum. Pandemi öncesi sahneler vardı ama açıldığı zaman normale dönünce yine yapacağız sahnelerimizi. Bu pandemi biraz umutlarımızı tüketti ama Allah ömür verdikçe işimi yapmak istiyorum. Çünkü hedef koymak da boş artık, o hedeflere zamanında ulaştık. Bu sefer hayatın devam etmesi için dua etmek lazım, yoksa siz hedefi değil, hedef sizi vuracak gibi duruyor. Şu sözü çok benimsedik bu dönemde “Siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir hayat”; çok doğruymuş.
Sizi biraz da sosyal açıdan tanıyalım. Çalışma hayatınızın dışında başka bir ilginiz merakınız var mı?
Ben Bodrum’la çok ilgiliyim :) Bodrum’un her taşına, toprağına hayranımdır. Beni tanıyanlar bilir, orada bir mekan açacağım dekoruyla, içeriğiyle, tamamen beni anlatan bir şey yapmak istiyorum. Evime de gelenler görüyor, her bir köşesini ben yaptım. Biraz iç mimariye meraklıyım, boş zamanlarda evimin bir köşesini dağıtıp yeniden bir şeyler tasarlıyorum. Sürekli o mekanda da çalışmasa bile dükkan öyle bir yer hayal ediyorum biz bize olsak bile öyle bir yer olacak ki o dostlarla toplandığımız bir yer bunun alt yapısını yaptım o da bu sene pandemiye takıldı :)
Röportajımıza katılarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak Müzikonair okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Uzun yıllardır eğlence ve müzik sektörünün hatta radyoların yanında olan tek mecra gibi burası artık Müzikonair büyük zahmetlerle bu güne geldi. İlk günlerini bilirim başta Özcan Beylan ve şu canavar gibi röportajları yapan sen harika işler yapıyorsunuz Alper’im. Ellerinize sağlık. Senin emeğin unutulmaz, tebrik ederim kardeşim seni. Okuyucularınızın da bu platforma sahip çıkmalarını dilerim.