Retrobüs Grubu Solisti Fırat Şahverdi: ‘Retrobüs Bir Kabare’

Son dönemde adını sıklıkla duyduğumuz kendilerine has tarzları ve müzikleri ile dikkat çeken Retrobüs grubu ile Müzik Onair’dan Meryem Tanrıverdi samimi bir röportaj gerçekleştirdi.

Fırat Şahverdi, Murat Yerden, Kaan Şeker ve Kaan Alptekin’den oluşan adeta zaman makinesi diyebileceğimiz grubun solisti Fırat Şahverdi ile Retrobüs’ün dününü, bugününü ve yarınını konuştuk.

  1. Müzik Onair ailesi ve ve sizi yeni tanıyacaklar için biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhabalar, Retrobüs grubunun solisti ve menajeri Fırat Şahverdi ben. Ekibimiz 5 kişiden oluşmakta. O döneme ait sliteları ekibe monte etmeye çalıştık. Bendeniz özellikle 80’lerin o slite seslerini, Moğollar’ın kurucusu Cahit Berkay’ın kullandığı ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’, ‘Devlerin Aşkı’ filminde kullandığı o sliteları içinde barındıran bir elektronik saksafon çalıyorum. Yine yan flüt, alto saksafon, kazu ve armonika çalıyorum. Çift saplı kendi el yapımı ürünü olan elektro gitar bağlamayı Murat Yerden çalıyor (bonus kafalı arkadaşımız). John Lennon’a benzeyen arkadaşımız Kaan Şeker klasik gitar ve akustik gitar çalıyor. Kaan Alptekin davulda bize eşlik ediyor. Bas gitarda da Aksel Belibağlı var.

  1. Retrobüs’ün hikayesi nedir? Yolculuğunuz nasıl başladı?

Retrobüs grubunun oluşumunda en önemli etkenlerden bir tanesi müziğin yenileme evresinde gelişme mi değişme mi ve değerini yitirme mi konusunda sanki biraz tüketim algısında günlük müziklerin, anlık müziklerin, aylık, mevsimlik müziklerin çıktığı döneme şahitlik ettiğimiz 2010lu yılların başında, 2011 yılında, sahnede sevdiğimiz şarkıları söylemeye karar verdik. Sevdiğimiz şarkıları söylerken de bunu bir konsept hale getirip müzikal bir kabare haline getirebilir miyiz diye düşündük. Bunun içinde kostüm giymek gerekiyordu, biraz radikal bir karar almamız gerekiyordu ve onu aldık. 2011 yılının sonuna doğru bu oluşumu başlattık.

‘Retro’ ve ‘büs’ kelimelerini bir araya getirerek ‘Retrobüs’ kelimesini türettik. O dönem metrobüs yeni yapılmıştı ona ithafen, yani kelime şakası anlamında, “Metrobüs Beylikdüzü’ne götürüyorsa bizde Retrobüs’le geçmişe götürelim insanları ve amaç değil araç olalım, aracı olalım, ustaları anlatan, ustaların eserlerini anlatan bir konsept yaratalım. Dinleyenleri Retrobüs’le geçmişe götürelim ve tekrar getirelim” anlamında bir konsept oluşturduk.

  1. Pandemi döneminde nelerle ilgilendiniz?

Pandemi dönemi bizim için zor bir dönemdi, Mart başında gelen bu kötü haberle Avrupa turnemiz başta olmak üzere yaklaşık bir 50 konserimiz iptal oldu. Konser kayıplarının maddi tarafı bir yana manen Retrobüs’le bulunduğumuz dönemde öyle bir tempoya kapılmışız ki bu kadar uzun dönem bir tatil yapmamışız uzun yıllardır. Dolayısıyla bir afallama dönemi, önce bir tatilin keyfini çıkartma dönemi oldu. Karamsar olmadık, aksine “İnanın çocuklar” dedik. Hep beraber ne günler geçirdik bunları da aşarız “çocuklar inanın, inanın çocuklar” diye hatta sosyal medyada epey paylaşılan bir video yaptık. ‘Güzel günler göreceğiz, motorları maviliklere süreceğiz’ şarkısı, Nazım Hikmet şiiri aslında. Onunla başladı, ilgi çok olunca dedik ki madem evdeyiz, evde kal süreci başladı, bizde evde kalıp akustik şarkılara ağırlık vermeye kararı aldık.

Hatta birbirilerimizle evden, herkes kendi evinden kayıt yaparak, ‘Devlerin Aşkı’ şarkısını tekrar coverladık. Çok da güzel ilgi gördü ve şarkının sahipleri yani bestecisi Cahit Berkay ve sözlerini yazan Soner Arıca şarkıyı dinleyip bizlere hediye ettiler. Bu bizim için çok güzel bir onur ve gurur oldu. Hız kesmeden yaklaşık 15 tane akustik kayıtlarla bu dönemi ‘madem öyle biraz sosyal medyaya yüklenelim’ kafasında akustik şarkılarla geçirdik. Kendimizi eve kapattık ama konsept hakkında yeni kabareler yazdık, yeni fikirler ürettik, yeni istişareler yaptık.

Daha güçlü döndük hatta. Öyle söyleyebilirim. Çünkü pandemi dönemi biter bitmez bizim konserlerimize insanların neticede  ‘konsere, insan içine çıkalım mı çıkmayalım mı’ diye tereddüt ettikleri dönemde biz de biraz karamsardık fakat beklediğimizin çok üzerinde ilgi gördük. Her konserimiz belirlenen kapasitede tabiî ki, her mekânın kapasitesi pandemiye göre yani yeni düzende, yeni normalde sold out oldu, baya ilgi gördü. Hala görmekte, umarım söz konusu kötü günleri bir daha görmeyiz.

  1. Sosyal medya Retrobüs için ne ifade ediyor? Bu kadar hayatımızın içine girmesi sizi nasıl etkiledi?

Sosyal medya önemsenmesi gereken bir platform fakat bizim gibi performans yapan, müzik yapan ve tiyatro yapan insanlar için tam manasıyla %100’ünü sosyal medyaya yatırmasını gereken bir konsept olduğunu düşünmüyorum. Bizim asıl gizemimiz, sırrımız ve Retrobüs’ün tam fikrini veren, tam manasıyla Retrobüs’ün ne olduğunu anlattığımız asıl yer sahne, canlı performans.

Retrobüs’ün bir müzikal kabare olduğunu, şov olduğunu ve neler anlatmaya çalıştığını bir kompozisyon olarak 70’lerden 80’lere, 80lerden 90lara nasıl geçtiğini ve ne fikirler verdiğini anlatan ana etmen sahnedir. Bunu hiçbir şekilde videoyla, televizyonda veya herhangi bir dijital etmenlerle veremeyiz. Ama sanalda da şarkılarımızla, teaserlarla, küçük fikirlerle maksadın ‘bizi canlı dinlemeye gelin’ demek olduğu küçük videolarla sosyal medyayı olabildiğince kullanmaya çalışıyoruz. Bu konuda ne kadar başarılıyız göreceli. Çünkü çok fazla sosyal medya meraklısı insanlar değiliz, bu işin profesyoneli de değiliz. Sosyal medyayı tamamen insanları konserimize ve müzikal kabaremize davet etmek için kullanıyoruz açıkçası.

  1. Şarkıları seçme sürecinize neler etki ediyor, şarkı seçerken nasıl seçiyorsunuz?

Şarkıları seçerken o döneme damga vurmuş şarkı veya o döneme damga vurmuş ustalar olması konusunda bir fikir yürütüyoruz. Çünkü şarkılara ve o dönemdeki kült olaylara anılarında kodlu olduğunu yani insanlar bir şarkıyı dinlerken aslında o dönemki yaşadığı psikolojiyi, mutluluğu, hüznü buna benzer her şeyi o şarkılarda bulabiliyorlar. Mesela benim ilk kez deniz gördüğüm şarkı ‘Mest oldum’ şarkısıdır. ‘Kız seni alan yaşadı, dertleri de boşadı’ benim ilk kez denizi gördüğüm ve denizi gördüğüm andaki kodladığım şarkıdır. İnsanlar 70li 80li yıllarda yaşarken, o dönemki popüler müzik zamanı aslında, sevip sevmemesi önemli değil, o dönem ne yaptığını, o dönem hangi psikolojide olduğunu veya bekar mı flört halinde mi öğrenci mi, hangi durumda olduğunu, çok iyi hatırlıyorlar. O yüzden kült şarkılara çok önem veriyoruz.

BİZDE AKBİL DEĞİL ROCKBİL GEÇİYOR

Kült şarkılar o dönemin aslında tarihsel bir yolcuğu, o dönemde neler olduğunu anımsatan, ipucu veren kodlanmış şarkılar veya filmler, Türk sineması mesela. Dönemi yaşamayanlar içinde aslında kendi geçmişlerine yolculuk. Yani ‘Hababam Sınıfı’nın 72-74 yapımı olsa da ben 98’de ilk Hababam Sınıfı’nı izlediğim için ben 98’e gidebiliyorum ya da kardeşlerimiz 2006’ya 2007’e gidiyor olabiliyor. Retrobüs’te herkes kendi yolculuğunu yapıyor. Bir sloganımız var “Bizde akbil değil rockbil geçiyor” Rockbil basıp herkes kendi yolculuğuna gidiyor. Bunda da o dönemin kült şarkılarının çok önemi var, dolayısıyla seçtiğimiz ana noktalarda öncelikle kült şarkı, o dönemin en popüler şarkıları olması.

  1. Cover dışında kendi şarkınızı çıkarmak gibi bir planınız var mı?

Tabiki kendi bestelerimiz var. Spotify’da mevcut. Adı da ‘Platonik Vecihi’ Platonik bir aşk hikayesini anlatan bir şarkı ama içinde retro donelerde bulunuyor, isminde de olduğu gibi. Kendimize ait epey bestelerimiz var fakat bu konuda sabırlıyız ve dönemsel veya mental olarak da doğru zamanı kolluyoruz. Yaptığımız zaten iki tür şarkı olacak. Bir tanesi o dönemi en iyi anlatan retro soundlu besteler, coverlar, diğeri de dönemden bağımsız, retrodan bağımsız, kendi ruh halimle yazdığım, benim hikayemi anlatan şarkılar. Zulamız o konuda sağlam diyebilirim.

  1. 60’lar 70’ler sanatçılarının şarkılarını yorumlayan bir grup olarak, son zamanlarda çıkan şarkılar ve sanatçılar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Biz yakın dönem müzik tarihinin ustalarını ve eserlerini yorumlayan bir grubuz. Fakat güncel müzik hakkında da gözlerimizi ve kulaklarımızı tıkamış insanlar değiliz. Yakın dönem müzik tarihi analog sistemle, dijital teknolojinin henüz çok fazla uğramadığı klavye ve benzeri elektronik enstrümanlarla birlikte bir tık renklendirilen ama tümüyle analog ve biraz daha o amatör ruhun sade bir şekilde aktarıldığı dönemlerdi. Müzikalitenin de daha sade akarlor üzerinde döndüğü, işin çok fazla profesyonellik ve mühendislik kısmına çok fazla ilişilmediği dönemlerdi.

Şimdi teknolojinin gelişmesiyle alt yapıların, dijital çok fazla donenin ve evde kayıt yapma olanağıyla birlikte çok zenginleşen bir müzik dünyasıyla karşılaşıyoruz. Hatta kategorileştirme konusunda bile zorluk çekildiğini görüyoruz. Ama ben her zaman değişimden ve gelişimden yanayım. Yeni çıkan müzisyen arkadaşlarında olabildiğince başarılı olduğunu düşünüyorum. Özellikle 3. yeniciler kuşağı alternatif müzikte 2. yenicilerden sonra güzel bir devrim yaptığını düşünüyorum. Artık değişik konseptlerin birbiriyle füzyon oluşturduğu, tabuları yıktığı hem de farklı soundlara halkın aşina olduğu bir dönemdeyiz.

POP DEDİĞİMİZ ŞEY ASLINDA HALK

Pop dediğimiz şey aslında halk. Halk popüler olanı, herkes tarafından bilinen ve sevilen şarkıları dinlemeyi sever. O bilinen klasik pop müziğinin popülaritesi yerini başka soundlara bıraktığını da görmüş olduk. Olabildiğince başarılı olduğunu ve daha da cesaretlendirerek yeni neslin bu konuda daha da zenginleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zenginlik her zaman iyidir. Biz retro müziği yaparken ‘yeni şarkılar çıkmıyor, yeniler çok kötü’ mantığıyla değil bu gökkuşağının içinde bir renk oluşturmak, eskiyi layıkıyla anmaya çalışan bir grup olarak kalmaya çalışıyoruz. Yeni nesil müzisyen arkadaşlarımıza da hem gıpta hem hayranlıkla hem de destekle yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

  1. 7’den 70’e dinleyeniniz var. Bunu planlıyor muydunuz?

Yalan söylemeyeceğim, evet planlıyorduk. Çünkü sosyolojik bir tespit yaptığımızda çok fazla bölünmüşlük hatta müzikal anlamda belli bir faşizm olduğunu gördük. Rockcılar popçuları, popçular türkücüleri… Metal bile kendi içinde bölünmüş, nü metalciler thrash metalcileri sevmiyorlar gibi. Birbirlerine tü kaka yaptıkları, herkesin ortak payidesinin hemen hemen %99unun ortada buluştuğu, hem fikir olduğu ve sevdiği tek müziğin retro olduğunu gördüm. Retro sadece müzikal anlamda herkesi değil yaş olarak da 7’den 70’e insan ve işçisi, emeklisi, iş adamı, beyaz yakası, öğrencisi hatta ilkokul öğrencileri dahi fark etmeksizin o dönemin Hababam Sınıfı karakterlerini veya müziklerini Cici Kızları, Barış Manço’yu, Cem Karaca’yı, İlhan İrem’i sevdiklerini ve büyük saygı duyduklarını görüyoruz. Bu nedenle bunu öngörerek herkesi birleştiren bir müzik yapmak istedik.

Retrobüs Birleştirici Bir Grup

Retrobüs’ün siyasi bir görüşü yok, insanları bölen herhangi bir unsura, inanca da ihtiyacı yok. Retrobüs birleştirici bir grup. Müziğimizin Türkiye ve dünya müziği olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de tüm halkın, 7’den 70’e herkesin dinleyebileceği sounda, renkte ve samimiyette müzik yapıyoruz. Karşılığını da son 3-4 yıldır görüyoruz. Hem konser sayılarımızda hem de gittiğimiz konserlerdeki verimlilik bize bunu gösteriyor. 7den 70e herkese hitap etmek bence en keyifli olan şeydir.

RETROBÜS BİR KABARE

  1. Müzik hayatınızda gelecekteki planlarınız nelerdir?

Dediğim gibi Retrobüs bir kabare fakat çabuk tüketilebilecek bir kabare değil. Kendi içinde kendisini yenileyen, spontane olarak da kendini sahnede interaktif şekle sokabilen bir konsept olduğu için ben biraz bunu Ferhan Şensoy’un ‘Ferhan Gişeleri’ oyununa benzetiyorum. Biz onun müzikal haliyiz. Dönemsel olarak yaptığımız şakalar dahi o günkü konjonktüre uygun olarak değişebiliyor.

2000’lerin Başı Retro Oldu

Retrobüs 2000’ler kabaresini yazmaya başladım hatta bir kısmını sahnelerde sunuyoruz. Devamlı çıktığımız sahnelerde artık dinlemeye aynı insanlar geliyorsa Retrobüs 2000ler kabaresinden küçük anekdotlar sunuyorum. Yarın öbür gün bakarsınız 2010’lar kabaresi olur. Çünkü yıllar geçtikçe şu an 2000’lerin başı retro oldu. Dolayısıyla 2000’lerin sonu veya 2010’ların başı da özellikle Y ve Z jenerasyonunun yakın tarihi ergenlikleri, küçüklüklerini hatırlattıkları için çok eğlenceli ve duygusal gelebileceği için o dönemin şarkılarına ait kabareler yazabiliriz. Yani Retrobüs o konuda uzun yıllar sahnelenebilecek bir proje. Zaten bunu bu şekilde tasarlayarak yola çıktık. O yüzden hep sabırlıyızdır, aceleci değilizdir, rakam konularında olabildiğince minimalist yaklaşırız ki önce insan kazanalım. Önce insanlara kendimizi sevdirelim sonra para kazanırız felsefemiz vardır. Ama Retrobüs dışında benim şahsi olarak planım bunu tek kişilik bir kabareye dönüştürmek.

Retrobüs başlığı altında yeni bir isimle bir gün beni <<bu orta vadeli bir plan tabi>> tek başıma, stand up kategorisine sokuyoruz. Bunu ama müzikal bir meddahlık olarak görebileceksiniz. Birkaç sene içerisinde tek kişilik oyunlarımı da sahnelemek istiyorum. Yakın dönem müzik, sanat, sinema, spor, ekonomik olaylar, skandallar yapmayı planlıyorum. Orta vadede tek kişilik oyunumla.

Herkesin Bir Mesleği Var

  1. Grup olarak müzik dışında neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Grup dışında herkesin mesleği var. Ben grubun kurucusu olarak grubun menajerliğini ve tüm sorumluluğunu yükleniyorum. Elektro bağlama çalan Murat Yerden aynı zamanda dünyaca ünlü bir enstrüman yapımcısı. Kendi sazını da kendi yaptı aynı zamanda tüm dünyaya İstanbul kemençesi satıyor. Bugün Yeni Türkü, İnce Saz gruplarında çalınan Klasik İstanbul Kemençeleri Murat’a ait.

Aksel Belibağlı basçı ve aynı zamanda yazılımcı. Davulcumuz Kağan Alptekin eski bir yayınevi sahibi aynı zamanda bilgisayar mühendisi. Evinde kayıt işleriyle uğraşıyor, pek çok müzik kaydımızı onun stüdyosunda yapıyoruz. Diğer yandan birçok sanatçının kayıt işlerini üstleniyor. Gitarcımız Kaan Şeker (klasik gitar çalan) aynı zamanda bir jeoloji mühendisi. Yani herkesin mesleği var. Kimisi ilgileniyor kimisi Retrobüs’ten dolayı ara vermiş bulunmakta ama hepimizin Retrobüs dışında da hem iş anlamında hem yaşam tarzı anlamında çok değişik zevkleri, hobileri mevcut.

  1. Son olarak sizi sevenlere söylemek istediğiniz şeyler var mı?

Öncelikle Müzik Onair ailesine bizimle röportaj yapmayı teklif ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Ailenizin çok güzel ve güçlü bir aile olduğunu düşünüyorum. Bu ailede Retrobüs’e de yer verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Birlikte Retrobüs’le geçmişe nice yolculuklar diliyorum. Bu karamsar günlere rağmen inanın çocuklar güzel günler göreceğiz. Güneşli günler diliyorum, selametle.

Meryem Tanrıverdi | Müzik Onair

Exit mobile version