Sabah Gazetesi Yazarı Melih Altınok: “Koronavirüs Sonrası Umarım Daha Otoriter Bir Dünyaya Uyanmayız!”

Sabah Gazetesi Yazarı Melih Altınok, Türkiye ve dünyadaki koronavirüs mücadelesini ve son durumu muzikonair.com’a değerlendirdi.

Elif Sevil Orhanlı’ya konuşan Melih Altınok, Türkiye açısından süreçten umutlu olduğunu, Türkiye’nin Avrupa’ya kıyasla başarılı ve sistemli bir tablo ortaya koyduğunu söyledi.

“Türkiye’deki süreçten umutluyum”

Türkiye’de Mart ayında ortaya çıkan Kovid-19 salgınına karşı yoğun bir mücadele veriliyor. Dünya genelinde ölüm oranı oldukça yüksek. Ancak iyileşen hasta sayısı da fazla. Türkiye ve dünya genelinde ortaya çıkan tabloyu nasıl yorumluyorsunuz?

Henüz pandeminin pik noktasına gelmediği konusunda otoriteler hemfikir. Ancak yayılımın yükseliş eğrisi, o seviyeye yaklaşıldığına dair emareler gösteriyor. Önümüzdeki günlerde iyi haberlerin artacağını umuyorum.

Türkiye’de de Sağlık Bakanı ” Artan test sayısına kıyasla beklenen vaka sayısındaki artış, hız olarak azalmaktadır. Erken tanı ve tedavi, iyileşen hasta sayımızı artırıyor” diyor…

Artışın yoğun bakım sayısında olmaması da sevindirici.

Ben umutluyum.

TÜRKİYE, KURUMSAL VE MODERN SAĞLIK SİSTEMİNE SAHİP

“Amerikan rüyasının bir kâbus olduğu ortaya çıktı”

Türkiye’nin sağlık alanında, hasta takip-tedavi ve sahip olduğu teknik imkânlar noktasında Avrupa’nın çok ilerisinde olduğunu gördük. ABD başta olmak bazı Avrupa ülkelerinde sağlık sistemi adeta çöktü diyebiliriz. Salgına karşı verilen mücadelede ülkelerin sağlık sistemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Korona salgını pek çok mitin, imajın cilaları sildi çıkarttı…

Bugüne kadar küresel medya ve kültür endüstrisinin tüm araçlarıyla çizilen tozpembe batı tablosunun nasıl abartılı olduğunu gördük. İdeal sosyal devletler olarak gösterilen Avrupa ülkeleri meğer asgari sağlık koşularına bile sahip değillermiş. İnsanlar sokaklarda ölüyor, yaşlılar ölüme terk ediliyor. Amerikan rüyasının bir kâbus olduğu da ortaya çıktı. Salgına kapılan vatandaşlarını parasız tedavi etmeyen bir “dünya devinden” bahsediyoruz.

Türkiye ise yukarıda saydığımız süper güçlerin hepsinden daha organize bir devlet görünümü çizdi. Kurumsal ve modern bir sağlık sistemine sahip olduğunu ortaya koydu.

Üstelik aralarında ABD, İngiltere ve AB üyesi ülkelerin de olduğu pek çok yere yardım bile gönderdi. 

“Toplumu aşağılama eğilimini ciddi sorgulamalıyız”

Türk halkı uygulanan kurallar konusunda yeterince duyarlı mı?  Sosyal mesafe ve karantina konusunda hangi noktadayız?

Bence duyarlı. Daha önce sosyal mesafenin nerdeyse olmadığı bir toplum olmamıza karşın insanların salgın tedbirlerine uyduğunu gözlüyorum. Birkaç tekil örneğe ya da geçtiğimiz cuma gecesi yasak kararının açıklanmasının ardından yaşananlara takılıp kalmayalım. “Luppo”cu diye aşağılanan bu halkı temsil eden aklıselimi de görmeye çalışalım. Bir üyesi olduğumuz toplumu aşağılama eğilimimizi artık daha ciddi sorgulamaya başlamalıyız.

 

“Doğal ve sağlıklı besleniyorum”

Siz bu dönemi nasıl geçiriyorsunuz? Bağışıklığınızı güçlendirmek için özel olarak tükettiğiniz besinler ya da uyguladığınız tarifler var mı?

Hayatımda değişen çok bir şey olmadı. Zaten evde tek başıma vakit geçirmeyi, okumayı, izlemeyi çok seviyorum. Gazeteden televizyondan, gündelik rutinimden vakit buldukça eve kaçan biriyim. Arkadaşlarımı daha az görüyorum. Yürüyüş yapmayı severdim, ondan biraz geri kalıyorum, hepsi bu.

Özel bir diyet ya da programın yok. Diyetlerin diyetini ağır bulunuyorumJ Evde yemek yapıyorum. Hem oyalanıyorum hem de sağlıklı, lezzetli şeyler yemiş oluyorum. Dünkü menüm tereyağlı mercimekli bulgur pilavı, ev yapımı turşu ve yoğurttu mesela. Tüm gün bunu yedim. Kuru soğanla harika gidiyor, tavsiye ederim.

 

“BELEDİYELER, DEVLET KURUMLARI VE HÜKÜMETLE İŞ BİRLİĞİ YAPMAYI ÖĞRENMELİ”

“Bu günler geçtiğinde seçmen faturayı ağır keser”

Ciddi bir salgınla mücadele ediliyor. Diğer yandan İstanbul üzerinden yürüyen bir tartışma var. Toplu taşıma araçlarının kalabalık oluşu gündem oldu. Hatta Fatih Portakal vatandaşların İBB’yi kötülemek için otobüse bindiğini bile savundu. İstanbul ile ilgili tartışmaların kaynağındaki asıl sorun nedir?

Belediye, sosyal mesafenin artması gereken günlerde sefer sayısını arttırmıyorsa belli ki tasarruf yapmak istiyor. Ama sağlıkta tasarruf ölümdür. Belediyelerin imkânlarının kısıtlı olması bir bahane değil. “Yerel ve merkezi hükümet” gibi saçma tanımlarla ayrışmayı örgütlemek yerine devletin kurumlarıyla ve iktidarla iş birliği yapmayı öğrenmeliler. Gün siyasi rant devşirilecek gün değil. Bu günler geçtiğinde seçmen faturayı ağır keser.

“Koronavirüs sonrası umarım daha otoriter bir dünyaya uyanmayız”

Koronavirüs sonrası nasıl bir dünya düzenine geçeceğiz? Dünyanın bu salgını ekonomik olarak atlatmasının uzun süreceği öngörülüyor. Hayatın her alanını etkileyecek bir kabuk değişiminden bahsediliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu değişimi?

Her ülke var olanı koruma, kendi yağıyla kavrulma eğilimine girecek. Dolayısıyla izolasyon yükselen trend olacağını tahmin ediyorum.

IMF dünya ekonomisinin yüzde 3 daralacağını söylüyor. Eskiden olduğu gibi yalnızca üçüncü dünya değil, bu kez en zengin ülkelerde bu fırtınadan yarayla çıkacak. Ekonomistlerin tahminlerine göre dibi gördükten sonra yükselişin başlayacağı tarihse 2021.

Bilimde, siyasette, eğitimde, askerlikte pek çok ezberin sorgulanacağı bir sürecin kapısı aralandı bile. Umarım daha otoriter bir dünyaya uyanmayız. Bunun için birbirimize ve değerlerimize daha fazla sahip çıkmalıyız. Salgın krizinin dayattığı ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı daha uyanık olmalıyız.

 

 

Exit mobile version