MSG seçimleri gerçekleştirildi cumartesi günü ve Candan Erçetin Garo Mafyan’ı 121 fark oyla geçerek başkanlığa seçildi. İlgili haberi okumak için tıklayınız.
Candan Erçetin ile 13 yıllık başkan Garo Mafyan arasında kıyasıya geçen rekabeti birebir izleyen CRI Türk FM genel müdürü Doç. Dr. Michael Kuyucu sosyal medya hesabından yaşananları dile getirdi.
O günkü durumu isim vermeden anlatan Kuyucu, seçimler için “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dahi yaşanmayan bir kutuplaşma gördüm, aslında orada mecliste yaşanan CHP ile AKP’nin savaşını gördüm” dedi.
İşte Michael Kuyucu’nun MSG seçimine dair gözlemleri;
Bugün MSG adlı müzik meslek birliğinin yönetim seçimlerini baştan sona izledim.
Önce o seçim komedisinden utandım, sonra bir iletişimci olarak ders çıkardım. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dahi yaşanmayan bir kutuplaşma gördüm, aslında orada mecliste yaşanan CHP ile AKP’nin savaşını gördüm.
Seçimleri kazanan heyet provokatör tutumuyla epey ortamı gerdi. Küfürler havada uçuştu. Bir büyük star müzisyen bir söz yazarı ablamıza “sen sus geri zekalı” diye bağırdı. O starın adını açıklasam Türkiye ayağa kalkar….
Garo Mafyan’a çocuğu yaşındaki insanlar olmadık hakaretlerde bulundular, ben rencide oldum onun adına ama Garo Mafyan olgunlukla karşıladı bu sözleri, ona olan saygım daha da arttı.
Önemli bir iletişim stratejisi keşfettim. Çoğunluğu AB Grubu olan sol tandanslı üyelere oynadı kazanan ekip, Bunun içinde sosyal medyayı kullandı. Vitrine gülümseyen pozitif mesajlar veren melek yüzlü bir bayan koyarken arkada bir gerilla ordusu ortamı gerdi. Kendimi maçta hissettim. Bir şarkıcı arkadaşımız olayı abartıp 4 tane korumayla gelmiş, çok şaşırdım.
Oyları sayarken sürekli itiraz edildi, aslında iyi polis etrafa gülücük dağıtıp sempati toparlarken kötü polis ortamı gerdi, iyi polis kötü polis taktiği başarılı oldu.
Kendi adıma da hakaretlerle karşılaştım, takmadım cevap bile vermedim, çünkü Garo Mafyan’ın o yönetimden gitmesini bir milli mesela haline getirmiş gözü dönmüş bir propaganda gördüm. Hiç bir şekilde böyle bir psikoloji ile iletişim kuramaz kimse.
Futboldaki deyimiyle ortamı gerip masumu oynamak, maçı sık sık faullerle durdurmak, topu taça atmak, kısaca maçı gererek rakibi ve onu destekleyenleri bezdirmek üzerine kurulu bir taktik vardı bugün.
Ben Gezi Parkı olaylarından sonra ilk kez bu kadar agresif, hırçın ve gözü dönmüş bir topluluk gördüm. Çoğu kişi ortamdan rahatsız olup salonu oy vermeden terk etti.
Çok takdir ettiğim ve sevdiğim eski bir müzisyen, Eurovision’da bizi bestesiyle temsil etmiş bir ağabeyimiz ( ona sonsuz saygı ve sevgi duyardım) herkesi şok etti. Ona hukuki bir konuda fikir soruldu, mikrofonu aldı ve oy vermeye gelen topluluğa “ben Garo Mafyan’ın bu seçimlerden çekilmesini öneriyorum” dedi. Bunun ne hukukla ne de etikle alakası vardı. Şaşırdım. Söz hakkı olmayan bir adam çıkıp bilirkişi gibi görüş verdi ama en önemlisi manipülasyon yaptı.
Bunlar güzel şeyler değil. Böyle kazanılan bir zaferin ne değeri olur bilemem.
Kurulan propaganda yöntemi, harcanan paralar, kurulan iletişim stratejisi ve özellikle oylamada oyları istenen hedef kitle iyi kurgulanmış. Bu kadar uğraşa değermi ? Bunun altında ben kesinlikle “hizmet aşkı”nın olduğuna inanmıyorum, bu başka bir hırs, başka bir şey.
Türkiye’de yaşanan kutuplaşmayı tetikleyen bir şey…Gelelim MSG ‘nin yeni yönetimine;
Değişim hareketini başta beğendim, üslupları beni çok rahatsız etti, sonra işin iç yüzünü çözünce fikrim değişti. Hele bugün gördüklerimden sonra o ekibin başarı bir ekip olduğuna olan inancım sıfırlandı, Belli bir hedef kitleyi temsil ediyorlar. Çok hırslılar ve ekiplerinde profesyonel sayısı az…İşin komiği o ekipte şu an başarısız olduğunu iddia ettikleri Garo Mafyan’ın ekibinden üç kişi var. Tam bir tezat.
Görüşümün arkasındayım, bugün bir şey daha gördüm. Bu müzik meslek birliklerine devletin bir an önce el atması ve devletin bunu organze etmesi lazım. Yoksa bu kavga büyür. Devlet kontrolünün gerekliliğini 5 yıldır söylüyorum bu ilk söyleyişim değil.
Merak ettiğim bir şey daha var, tüzükte “propaganda” ile ilgili bir madde var mı? Bence bu iş baştan yalnıştı, bu tarz seçimlerde tarafların propaganda veya manipülasyona yönelik çalışmalarda bulunması hukuken sakıncalı olduğu gibi serbest rekabet koşullarının sağlanması açısından da sakıncalıdır. Mesela Değişim Hareketinin broşürleri oylama yapılan salona nasıl getirildi, nasıl dağıtılmasına izin verildi, görünce şok oldum. Düşünün siz belediye seçimlerine gidiyorsunuz, oy vereceğiniz sandığın odasında X Partinin broşürü var. Böyle seçim mi olur ? Burada tartışılacak çok konu var.
Benim görüşüm net ve aynı:
Kazanan Değişim hareketini desteklemedim ve oy vermedim, Delikanlı gibi sözümünde oyumunda arkasındayım.
Değişim hareketinin ilk iki icraatı şu olmalı:
1. Değişim hareketi ekibinde yer alan o büyük sanatçının mikrofondan bir söz yazarına “geri zekalı” dedi mi demedi mi önce onu açıklasın ve hemen bir yazılı açıklama yapaırak yada o çok sevdikleri videolardan bir tane yapsınlar, o küfür eden kişi küfür edilen bayandan özür dilesin, Benim beynim o küfürün sesi ile yankılanıyor saatlerdir. Gözüme uyku girmedi o tabloyu asla unutmayacağım hep beyninde kalacak.2.Değişim Hareketinin ajans ve propaganda maliyetlerini kim karşıladı ? Bu konuda açıklama yapmalarını bekliyorum, şeffaflıkları gereği bunu yapmak zorundalar sanırım, artık kazandılar şimdi icraat zamanı .
Yapacakları bir şey daha olabilir, onları desteklemediğimi kurul öncesinde de kurul sonrasında da açıkladığım ve onlara karşı olduğum için beni MSG’den kovmak olabilir…
Umurumda olur mu?
Ben sosyetik egemen güçlere her zaman meydan okuyan biriyim…
muhalif takibim MSG’de de olsam Mesam’da da olsam , dışarıda da olsam her zaman devam edecektir.
Çünkü ben Türk müziğine çok az kişinin ettiği kadar destek oldum ve yüreğim her zaman müzikle yanıp tutuştu. Müzisyenlerin haklarını yazılarımla savundum ve savunmaya devam edeceğim.
Ama bugün gördüğüm provokasyonlar beni müzikten soğutacak kadar bunaltıcıydı. Bu tablo asla müzik dostu bir tablo değildir.
Doç. Dr. Michael Kuyucu