Serdar Ortaç; “Hanım Köylü Olmaktan Gurur Duyuyorum”

Örnek evlilikleriyle sık sık gündemde yer alan Serdar ve Chloe Hürriyet Gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu’na röportaj verdi.

İlişkilerden sektör hakkındaki düşüncelerine, Ortaç’ın hastalığına kadar samimi açıklamalarda bulundular.

 Kaç sene oldu evleneli?

– Chloe Loughnan Ortaç: Haziranda 4 sene olacak.

 Sürekli sizinle ilgili ayrılık haberleri çıkıyor, acaba çok dolaştığın için mi Chloe?

– Chloe: Belki o yüzdendir. Millet anlamıyor olabilir. Bizim hayatımız biraz farklı. Ben bazen yalnız gezebiliyorum. Kocam da bazen konserlere yalnız gidiyor. İnsanlar bu durumu yanlış anlıyor.

– Serdar: Bu arada Chloe’nin Türkçeyi benden öğrendiği ne kadar belli. İnsanlar anlamıyor demiyor, millet anlamıyor diyor. Benden geçti ona. Ayrılık konusuna gelince… Mesela ben mutsuzken çiftleri kıskanırdım. “Ne kadar mutlular” derdim. Şimdi bizi de ‘Niye bu kadar mutlular’ diye kıskanıyor olabilirler.

Bunu asla eleştirmiyorum. “Mutsuz olsalardı ne kadar iyi olurdu” düşüncesi de olabilir. Başka bir şey bulamıyorum. Ben inadına “Ayrılmayacağız” diyorum.

 Son büyük kavganızı neden ettiniz?

– Serdar: Biz pek kavga etmeyiz. Galiba en son Miami’de kavga ettik. Ama öyle kavga gibi değildir bizimkiler.

Tartışırsak bile o günün akşamında çözeriz.

– Chloe: Bazen ben İngilizce bir şey söylediğimde kocam yanlış anlayabiliyor. Bazen de o Türkçe konuştuğunda ben yanlış anlayabiliyorum.

– Serdar: Son 1 senedir Türkçeyi tamamen öğrendiği için artık öyle bir sorunumuz yok. Evli çiftler neden kavga eder mesela? İşten geç çıkarsan, “neredesin” diyebilir. Bizde de öyle. Ben stüdyodayım diyelim ve bir şarkıyı bitiremedim, sabah saat 4 oldu.

Haklı olarak arar, “neredesin” diye. Bütün gün benimle hiç ilgilenmedin diye tartışma çıkabilir. Aslında Chloe istediği zaman stüdyoya gelir. Hatta baskın bile yapar.

 Kıskanç mısın?

– Chloe: Kıskanmak için bir sebebim ve zamanım yok. Ben sürekli geziyorum ama ne zaman arasam, nerede ve ne yaptığını biliyorum.

– Serdar: Ben asla telefonumu kapatmam. Benim için çok büyük bir saygısızlıktır bu. Anneme de yapmam, hiç tanımadığım manava da yapmam bunu.

 Serdar sen kıskanmıyor musun? Chloe sonuçta çok gezen, genç ve güzel bir kadın…

– Serdar: Karıma sorsan, asla kıskanç değilim. Hatta kızar da buna. “Sen nasıl bir erkeksin, neden kıskanmıyorsun” der. Bana sorsan içim içimi yer.

Ama bunu gösteremiyorum. Chloe’yi yollasan Amerika’ya, 3 ay gelmese… Yemin ediyorum, 3 ay boyunca ne yaptığından 1 dakika bile şüphe etmem. O kadar da güvenirim. Bu güven 6 senede oluştu. O da zaten bir şey yapmaz. Öyle bir karakteri yok.

Bir kadını karakterinden anlarsın. Yapar ya da yapmaz belli eder. Chloe gözle bile flört etmez elalemle. Birisi ona baksa kafasını çevirir.

“KARIMLA SÜRDÜĞÜ RUJUN RENGİNİ 3.5 SAAT TARTIŞIRIM”

◊ Evde dominant olan Chloe… Ben ne zaman sana bir şey soracak olsam Serdar, “Önce Chloe’ye sorayım” diyorsun…

– Serdar:
 Evet hem de çok… Ama ona sorma sebebim saygıdan.

– Chloe:
 Beraber karar veriyoruz.

– Serdar:
 Coco karar veriyor.

– Chloe:
 Çünkü sen çok kararsızsın, o zaman kontrolü ben alıyorum.

– Serdar:
 Doğru söylüyor. Ben çok kararsızım. “Neden bu evlilik bu kadar uzun sürüyor” diyenlere bir şey söyleyeyim… Bir evliliğin uzun sürmesi için birinci kural arkadaşlık. Dost olmak çok önemli. Ondan sonra hepsi geliyor. ◊ Neler yapıyorsunuz baş başa? Serdar gece yarılarına kadar eğlenmeyi seven biri değil…

– Chloe: Hayatımız çok sakin. Haftada 3-4 kez arkadaşlarımızla yemeğe çıkıyoruz. Evde olduğumuzda da herkes gibi televizyon filan izliyoruz.
– Serdar: Rahmetli babam “Oğlum uğraşma, bir kadınla bir şey konuşamazsın. Hele karınla hiçbir şey konuşamazsın” derdi. Ben babamın tersine, hiç susmam.
Karımla sürdüğü rujun rengini 3.5 saat tartışırım. Hiç benim konum olmamasına rağmen hem de. Ama tartışırım. Belki o yüzden sıkılmıyor benden. Bütün evli erkeklere tavsiyem şu; karılarıyla konuşmaya çekinmesinler. Erkeklerin kasma huyu vardır ya. Karımı sevdiğimi ona belli etmeyeyim gibi. Bunu yapmasınlar.

◊ Sen fazlasıyla belli ediyorsun…
– Serdar: Belki günde 30 kere seni seviyorum, aşkım, bebeğim diyorumdur.

◊ Bundan sıkılmıyor musun?

– Chloe:
 Hiç sıkılmıyorum.

– Serdar:
 Ama sinirlendiğim zaman sor, şeytan gibi oluyorum. İllallah diyor benden.

– Chloe:
 Kızdığı zaman bambaşka biri oluyor.

– Serdar:
 Ama balansı kuruyorum. Yanlış yaptığımda içim içimi yer, hatamı anlarım. Yanlış yaptığımın 30 misli özür dilerim. O da çok kötü bir şey. Hem yap
hem özür dile…

Chloe:
 Ben kızdığımda hemen söylüyorum ve bitiyor. Bazen bağırıyorum da ama 5 dakika sonra bitiyor. Ama kocam 1-2 hafta hatta bazen daha da uzun bir zaman unutmuyor. Mesela, “3 hafta önce bunu yapmıştın” diyor. “Niye o zaman bunu 3 hafta önce söylemedin?” diyorum ben de.

– Serdar: 
Bir şeye kızdığım zaman hemen söylersem biliyorum ki kavga çıkar. O yüzden “sus” diyorum kendime. Orhan Gencebay’ın bana söylediği bir söz var. “Oğlum, evliliği uzun tutmak için erkek olarak 3 şey söyleyeceksin. ‘Haklısın aşkım’, ‘doğrudur aşkım’ ve ‘olabilir aşkım’. Bu 3 şeyi söylersen evliliğin bitmez” dedi. Ben onu dinledim, 6 senedir maşallahımız var. Hâlâ da onu dinliyorum ve dinleyeceğim. Haksız olsa da “haklısın” desen neyin eksilir ki?

 İşte bu yüzden belki de hanım köylü oldun…

– Serdar: Gurur duyuyorum bundan, harika bir karım var.

 Chloe İstanbul’da tek başına dışarı çıkıyor mu?

– Serdar: Asla çıkmaz.

– Chloe: Her yerde paparazzi var.

– Serdar: İrlandalı ve gayrimüslim. Bir Müslümanın bakışıyla onunki arasında fark var.

O mini eteğe, mini etek demez mesela. Etek der. Biz mini etek deriz. Ama burada eteğini giyerken bile 3 kere düşünüyor.

 Sen karışıyor musun kıyafetlerine?

– Serdar: Bana Instagram’a yükleyeceği her fotoğrafı gösterir. Bana göstermeden paylaştığı hiç olmadı bugüne kadar.

“Kocacığım bu biraz açık mı burası için” diye sorar. İçimden açık bulsam bile sırf o mutlu olsun, kendini özgür hissetsin diye “Yok aşkım gayet güzel, yükle” derim. Yükler, yorumlar gelir.

Mesela bir yorumda biri der ki “Niye bu kadar açık giyiniyorsun.” Ben de ona “Aşkım sil, boşver düşünme” derim. Ben kötü bulsam bile karışmam.

“iÇiME ATA ATA MS HASTASI OLDUM”

 Sağlığın ne durumda?

– Serdar: Çok iyi şu anda.

 MS hastasısın. Hastalığın stabil mi yoksa sonraki yıllarda ilerleme ihtimali var mı?

– Serdar: MS’in birkaç tipi var. Bir tanesi ilerleyen MS. Diğeri bir kez atak gelen ve ilerlemeyen, olduğu yerde duran MS. Benimki olduğu yerde duran cinsten. O konuda şanslıyım. Doktorum, “MS’li hastalar senden güç alıyor, seni takip ediyorlar” diyor. Çünkü oturduğu yerden kalkamayan, tuvalete gidemeyen MS’li hastalar var. Onlara söyleyeceğim tek şey, evin yansa dönüp bakmayacaksın. Çünkü moral ve hiçbir şeyi kafaya takmamak çok önemli. Bunu yapmak çok zor biliyorum ama yapmak gerekli.

 Sen öyle bir insan mısın?

– Serdar: Öyle değildim ama öyle oldum. İçime ata ata MS oldum, artık atmıyorum.

Karımı çok övdüm ama bir kez daha öveceğim. Çünkü iyileşmemin en büyük nedeni Coco’dur. Hayat verdi bana. Ben hayatımda onun kadar pozitif bir kadın tanımadım.

 Chloe hastane süreci zor değil miydi senin için? Eyvah evlendiğim adam MS hastası oldu gibi bir korkun oldu mu?

– Chloe: Hiç olmadı. Evlenmeden önce de hastaydı ama MS olduğunu bilmiyorduk. Hiçbir zaman “Keşke evlenmeseydim” demedim. Demem de. Bizim hayatımız daha zor oldu ama alıştık. Ben onun için yavaş tempoyla yaşıyorum.

– Serdar: Hastalık olmasaydı, her gün başka bir ülkeye giderdik.

– Chloe: Ben gidiyorum ama keşke kocam da benimle her yere gelebilse.

– Serdar: Bir gün Miami’ye gittiğinde “Bugün cadılar bayramı, herkes eğleniyor. Bir tek sen yoksun yanımda” dedi. Üzülüyor tabii…

“BiSiKLETi DOKTORUM ÖNERDi”

◊ Bisiklete binmeye ne zaman başladın? Hastalığın mı yoksa Coco mu etkili oldu?
– Serdar: Doktorum ayaklarımı açmak ve sağlıklı olmam için bana bisikleti önerdi. Ben de gidip bisiklet aldım. Bisikletle her çıktığımda Coco “Bana da al, ben de geleceğim seninle” dedi. Ona da aldım.

◊ Haftada kaç gün biniyorsunuz?

– Serdar: Yazın her gün. Kışın da ayda 3-4 kez. Çünkü çok soğuk oluyor.

“DÜĞÜN GECESİ  AYAKLARIM TUTMADI”

 Çekip gitmek istediğin olmuyor mu?

– Serdar: Cengiz, illa bizi göndereceksin bir yere…

– Chloe: Tanıştığımız ilk sene çok sağlıklıydı. Ondan sonra hastalığı ortaya çıktı. Bir şey değişmedi. Ben alıştım. Bir de o kadar kötü bir hastalığı yok sonuçta.

MS’in en hafifi. Ayda bir kere atak geliyor.

– Serdar: Düğün gecesi nikâh memuruna doğru yürürken merdivenlerden düştüm. Orada bile ayağım tutmadı. Flört etmeye başladığımızda taş gibiydim.

O 1 sene boyunca her şeyi yaptık. Hatta bazen “Ne kadar eğlenceli bir adamdın o zamanlar” der. 6 senede bir kere bile “Ben ne yaptım, 20 yaşında evlendim, bu MS’li adamı nereden buldum” demedi.

– Chloe: Ben onun için üzülüyorum. Çünkü hiç kimse anlamıyor. Bazen arkadaşlarımız yemeğe gidiyoruz. Serdar’ın ağrısı oluyor ama kimse anlamıyor.

– Serdar: “Bir erkek olarak, gül gibi kızla evlendin. Gidip bir partiye sabaha kadar onunla eğlenemiyorsun” diyebilirsin bana..

Coco böyle şeylere hiç takılmıyor ama benim içim içimi yiyor.

 Atak geldiğinde ne oluyor?

– Serdar: Atak geldiği zaman ayağa kalkamıyorum ve yürüyemiyorum. Başka bir şey olmuyor. Kortizon alıyorum ve düzeliyor.

 Kortizon kilo yapmıyor mu?

– Serdar: Yapıyor. Ona göre yaşamımı düzenliyorum.

 Chloe yemek yapıyor mu?

– Serdar: Mutfakla arası çok iyi. Ama vejetaryen yemekler yapıyor ağırlıklı.

– Chloe: Tavuk ve balık da yapıyorum… Türk yemeklerini ben de seviyorum ama evde çok arada yapıyoruz. Kocam da artık sağlıklı yemekler yemeğe başladı. Eskiden her akşam kebap, köfte ya da sucuk yerdi. 

“HADi BiR ÇOCUK VER ADAMA” DiYORLAR BEN BEBEK MAKiNESi DEĞiLiM Ki!”

 Serdar sağlığından dolayı çocuk sahibi olamamak gibi bir durum var mı?

– Serdar: Yok. MS’i araştır. Çocuğa engel değil. 55 bin MS hastasının 55 bini de çocuklu. Biz yapmak istesek, bu akşam yaparız.

 Chloe sen mi istemiyorsun?

– Serdar: Herkes Coco istemiyor diye ona yükleniyor. Her şeyin zamanı var. Ben inanıyorum ki 50 yaşında da baba olabilirim, 55 yaşında da.

– Chloe: Bu ülkede bir tek buna alışmadım. Mesela İrlanda’da hiç kimse “Çocuk ne zaman?” diye bir soru sormaz.

– Serdar: Çok ayıp orada bunu sormak.

– Chloe: Beni tanımayan insanlar Instagram’da “Hadi bir çocuk ver adama” diye yazıyor. Ben bebek makinesi değilim ki… Kadınım. Ben kocama çocuk vermek için doğmadım. Bizim bakış açımız bambaşka.

– Serdar: Ama aşkım artık buradayız. Alışacaksın.

– Chloe: Hayır. Alışmak istemiyorum. Çünkü bu yaptığınız normal bir şey değil. Birisinin problemi olduğunu ve çocuk sahibi olamadığını düşünün. Her gün birinin “Bebek ne zaman?” diye sorduğunu hayal edebiliyor musunuz?

– Serdar: Bir gün İrlanda’dayız. Babası ve annesi ile oturuyoruz. Bütün aile var. Buradaki gibi aile bağları çok kuvvetli. Babasına dedim ki “İnşallah bu sene çocuk yaparız.” Babası ne dedi biliyor musun? “Oğlum, böyle şeyler konuşulmaz. Kendine sakla”…

– Chloe: Orada kimse baskı yapmıyor.

– Serdar: Peki şöyle düşünüyor musun? Belki de insanlar bir Serdar Ortaç daha istiyor.

– Chloe: Ben bebek sahibi olduğumda onların hayatı nasıl değişebilir ki? Benim değişecek… Doğru zamanda bir bebek sahibi olacağız.

 Ama 48 yaşına geldi adam.
-Serdar:
 Brad Pitt, 55 yaşında çocuk yaptı.

“BU AŞK MEYVESiNi VERiR”

 Fizyolojik olarak yaparsın da yaş ilerler diye…

– Serdar: Abi ne fark eder? Hayatımın en güzel 5-6 senesini Coco ile geçirmişim.

– Chloe: Sen evinde çocuklar yüzünden kavga ediyorsun, değil mi Cengiz? Mesela bizde öyle bir şey yok. Gayet mutluyuz yani. En son ne zaman kavga ettiğimizi hatırlamıyorum. Ama eğer çocuk olursa her gün kavga edebiliriz.

– Serdar: Peki ben sana soru soruyorum. Çocuk şart mıdır evlilik için?

 Değildir…

– Serdar: Çocuk olduktan sonra eminim tadından yenmez. Ama kendi hayatından vazgeçiyorsun.

– Chloe: Biliyorum. Çünkü benim küçük kardeşlerim var. İrlanda’da olduğum zaman anne gibiyim. Çünkü onlara bakıyorum ve çok zor bir iş. Bizim çok hızlı bir hayatımız var. Kocam konserlere gidiyor, sabah 6’lara kadar stüdyoda çalışıyor. Ben de geziyorum. İrlanda’ya gidiyorum. Amerika’da çalışıyorum. Doğru zaman değil şimdi. Bir de çocuk yapacağım ve hemen millet “İkinci çocuk nerede?” diyecek.

– Serdar: Angelina ve Brad Pitt’in birkaç çocuğu var ama ikisinin de şöhreti ve işleri var. Çocuklara çok sık baktıklarına inanmıyorum.

– Chloe: Boşandılar.

 Evlat edinme konusuna nasıl bakıyorsunuz?

– Serdar: Seve seve evlat edinirim. Coco da.

 Batı kültüründe daha çok evlat edinme yaygın, özellikle Amerika’da… Bizde çok yaygın değil.

– Serdar: En azından ihtiyacı olan birine babalık yapacaksın. Ama ben sana söyleyeyim mi o söylemeden? Bu aşk böyle devam ederse meyvesini verir. Bugün, yarın, öbür gün… Ben öyle düşünüyorum. Vermese de hayatımın ikinci baharını, Allah’ın bana verdiği en güzel hediyeyle geçiriyorum. Olmasa da Allah’ın takdiri.

 Kendini yaşlı hissediyor musun Serdar?

– Serdar: Hissediyorum.

 Hastalıktan dolayı mı?

– Serdar: Belki de o.

 Ben seni televizyonda filan izlerken yorgun görüyorum. Hatta kızıyorum dinamik olmadığın için…

– Chloe: Eskiden öyle değildi aslında.

– Serdar: Yaşla ilgili.

– Chloe: Ama yaşlı değilsin. 48 yaşındasın. Hastalık yüzünden galiba. Çünkü eskiden hiç böyle değildi.

– Serdar: Ben çok komik bir adamdım eskiden.

– Chloe: Eskiden çok güveniyordun kendine.

– Serdar: Çok. Eskiden dağları ben yarattım derdim. Ama böylesi daha iyi değil mi? Ermiş olmak. Nirvana’ya eriştim diyorum.

 Ama genç karına ayak uydurma konusunda belki sorun yaşayabilirsin…

-Serdar: Uyduruyorum ya. Bakma onun dediğine. Ondan daha çocuk oluyorum bazen.

“HASTALIĞI DA SAĞLIĞI DA BERABER YAŞAYACAĞIZ”

◊ Hep aynı şarkıları yaptığını düşünmüyor musun? 

– Serdar:
 Evet aynı melodiyi bazen tekrarlıyorum. Fakat şöyle düşünüyorum: Allah bir tane kalp vermiş. Oradan çıkıyor. Değiştirirsem o zaman sakat olur. Çalıyorum demektir birinden. Mesela başkalarını da düşün. Beş tane üst üste şarkı yapsa, illa biri birine benziyor. Çünkü adam o ruhta. Kalbi o kalp. Şimdi ben melodilerimi değiştirmeye çalışıyorum ki, bu yeni gençliği yakalayayım diye.

◊ Nasıl bir sound bulacaksın?


– Serdar:
 Arıyorum. Her gün stüdyodayım.

◊ Sinan’la mı bulacaksın?


– Serdar: 
Bazen Sinan gelir beraber bir şey yaparız, bazen Yıldız gelir, bazen ben tek başıma. İlla bulmak zorundayız. Çünkü artık 17 yaşındaki gençler başka müzik dinlemek istiyor.

◊ Serdar’ı sevmiyorlar mı sence?


-Serdar:
 Belki seviyorlardır karakterim için. Ama şunu istemiyorlar; “Hayat beni neden yoruyorsun?” Onları bitirdik. Şimdi çok basit; geldim, gittim, sevdim, gördüm, uçtum gibi laflar istiyorlar. Bunları yapacağız.

– Chloe:
 Ama herkes senin tarzına alışkın. Şarkıları nostalji gibi dinliyorlar.

– Serdar:
 Bizim yaptığımız müziği özleyecekler.

-Chloe:
 Bence de. Radyodan bir şarkı çaldığında herkes onun Serdar Ortaç olduğunu biliyor.

-Serdar:
 Yaz gelince, size soruyorum, “Buralara yaz günü kar yağıyor” demeyen kimse var mı?

◊ Yok.


-Serdar:
 Madem böyle güzel imza attım, bunun gibi bir şey bulacağım.

◊ En iyi şarkıların hangisi?


– Serdar:
 “Bilsem ki”, “Buralara Yaz Günü Kar Yağıyor”, “Kolayca Sevemiyorum”, “Gamzelim”, “Karşıma Bir Daha Çıkma Sakın”…

◊ 90’ları, Tarkan’ı Kenan Doğulu’yu Mustafa Sandal’ı hâlâ iyi bir noktada görüyor musun?


-Serdar:
 Mesela Kenan’ın “Güzeller İçinden” çaldığı zamanki lezzeti ya da “Buralara Yaz Günü Kar Yağıyor”un zevkini şimdi feriştahı gelse vermez. Biz en
şanslı kuşağız. Her şeyin en güzelini yaptık. Mustafa, Tarkan, ben, Kenan, Çelik, Burak Kut, o sene çıkan herkes…

◊ Saygı görüyor musunuz?


– Serdar:
 Saygı yaşla olur. Şu an o noktada değilim. Ama Orhan Gencebay seviyesine gelince ya da ölünce diyecekler ki “Bir Serdar Ortaç vardı ya ne şarkılar yapmış adam.”

◊ Diyecekler mi?


– Serdar:
 Yüzde yüz diyecekler. Yaşla ilgili. Mesela Sinan Akçıl’ı eleştiriyorlar. Onun gibi piyano çalsın, onun gibi keman çalsın, onun gibi yazsın biri ben önünde eğileceğim. Ama saygı görmüyor. Niye? “Tabi Tabi Kim Seviyor’u” yaptı diye.

◊ Sen de saygı görmedin yıllarca.


– Serdar:
 Umurumda değil.

◊ Gerçekten mi?


– Serdar:
 Ben kendimin ne olduğunu biliyorum. Karım saygı duyuyor bana. Yeter bana. Halk seviyor beni. Çok konuştum yine değil mi?

◊ Chloe, Serdar yaşlanınca yandın!


– Serdar:
 Yaşlanınca beni tuvalete götürecek misin?

– Chloe:
 Tabii ki.

◊ Mesela yarın öbür gün hastalığı daha da ilerlese Allah korusun.


– Serdar:
 İlerlemeyecek.

– Chloe:
 Yine her şeyi beraber yaşayacağız. Herkes hasta olabilir bir gün.

“MUSTAFA iLE EMiNA’YA ÇOK ÜZÜLDÜM”

 Mustafa Sandal ile Emina Sandal’ın evliliği 14 yıl sonra bitiyor. Emina da farklı bir ülkeden… Ne diyorsunuz evliliklerin bitmesine? Sevgi mi bitiyor bir süre sonra?

– Serdar: Zor soru.

– Chloe: Zor soru ama bir şey söyleyeceğim. Türkiye’de herkes boşanıyor.

– Serdar: Allah cezanı vermesin… Kim boşanıyor? (Gülüyor)

– Chloe: Aşkım ama gayet normal bir şey burada boşanmak. Mesela İrlanda’da bu kadar değil.

 Çünkü Katolikler, bu konuda katıdır.

– Serdar: Evet boşanmazlar.

– Chloe: Onlar boşanmaz. “Seni sevmiyorum. Sen de beni sevmiyorsun. Tamam” derler ve yaşarlar böyle…

 Sen mesela boşansan annen baban kızar mı? Katolik inancından dolayı…

– Serdar: Çok üzülürler.

– Chloe: Çok üzülürler ama bu Katoliklikten dolayı değil. Ama bu sadece inançla alakalı değil. Sadece başlangıç noktası inanç olmuş. Kültür olmuş bizde artık. İrlanda’da boşanan birini hatırlamıyorum. Ama burada her gün gazetelerde birileri için “Boşandılar” haberi çıkıyor.

 Mustafa ve Emina’ya dönecek olursak?

– Serdar: Emina ve Mustafa’ya çok üzüldüm. İki şahane yavruları var. Ben Coco ile aynı fikirde değilim. Eğer yürümüyorsa, ne yapsınlar? Evde her gün birbirlerine nefretle mi baksınlar?

 Mustafa ve Emina’da aldatma gibi bir durum da yok. Demek ki sevgi bitiyor bir şekilde.

– Chloe: Kavga yoksa zaten aşk bitmiştir.

– Serdar: Her gün kavga edelim istersen. (Gülüyor) Mustafa’yı çok seviyorum. Emina’yı çok iyi tanımıyorum ama biz dışarıdan görüyoruz. Onların boşanmasına çok üzüldüm. Bak sen de bizim evliliğimiz dışarıdan görüyorsun. Fakat bizim bir farkımız var: Bize şu an ne sorsan ağzımıza geleni söyleriz. Hiçbir şeyden korkmayız.

Kaynak:Hürriyet/Cengiz Semercioğlu

Exit mobile version