Sertab Erener; “Bu Benim İçinde Eridiğim Bir Proje”

“Ayla” adlı filmde duyduğumuz filmle aynı adı taşıyan şarkılarıyla tanıdığımız Oceans of Noise gurubu, Sertab Erener’in müzisyen dostlarıyla kurduğu bir rock grubu.

Sabah Gazetesi’nden Göksan Göktaş’a röportaj veren, Türkiye’nin önde gelen müzisyenlerinden müteşekkil olan grubu en ince detayına kadar tanıyoruz.

İşte o röportaj;

– Londra lansmanı nasıl geçti?

– Emre: Tatlı, küçük bir mekân aslında Omera. Heyecanlandık tabii, çok çalışmıştık çünkü.

– Sertab: Zaten istediğimiz küçük bir mekândı. 400 kişilik bir yerdi. Tavanı çok yüksek, eski olmayan ama eskitilmiş bir dekor. Şahane bir yerdi.

– Ne tür gruplar sahne alıyor bu mekânda?

– Sertab: Daha çok bağımsız rock grupları. Bizim bilmediğimiz ama İngiltere’de çok iyi bilinen gruplar çıkıyor.

– Londra konserinden aklınızda ne kaldı en çok?

– E: En komiği şuydu. Çaldık bitti. Alkışlayacaklar tekrar çıkacağız, her konserde olduğu gibi. Konser bitti, indik aşağı ama saklanacağımız, gideceğimiz yer yok. Aşağı izleyicilerin yanına inip tekrar sahneye çıktık. İlk çaldığımız şarkıyı yeniden çaldık.

– Şimdi gelelim en dertli kısma. Sözler İngilizce, kim yazıyor, nasıl yazıyor?

– S: O iş Emre’de.

– E: Şarkıları provada çalışırken, Sertap internetten bir takım sözler açıyor. Şarkının üzerine söylüyor. Bazen bir kelime yakalıyoruz birlikte. Ben de onun üzerine gidiyorum ve sonra yazıyoruz. Yani önce kafadan atıyor sözleri aslında. Bu arada Jim Morrison falan da öyle yaparmış şarkı yaparken. Önce bir kitap alırmış eline, müziğin üzerine okurmuş falan. Sonra oturturmuş sözleri.

– S: Eski şahane adamların da böyle yaptıklarını bilmeden, o tarzı benimsemişim.

– Eser: Ama şöyle bir durumumuz var. Emre son dakikacı. Sözleri son dakikada yazıyor. Stüdyoda kayıt öncesi yazdı mesela sözleri.

– Ama son dakika yaratıcılığı diye bir durum var. Mecburiyetin verdiği bir yaratcılık. Yayın yönetmenim duymasın ama ben de haberlerimi son dakika daha iyi yazabiliyorum…

– S: Ben de ona inanıyorum. Bir de ben daha önce hiç grup üyesi olmadım. Benim için müthiş bir tecrübe. Son dakika da olsa, birlikte ürettiğimiz için işler bir şekilde oluyor.

-Albümü yurtdışında, bol ödüllü bir prodüktörle kaydettiniz. Batı’daki müzik ortamı nasıl?

– S: Kayıt yaptığımız stüdyoda, çaycısına kadar herkes güler yüzlü ve müzikle sonuna kadar ilgiliydi. İnanın Türkiye’de bazı arkadaşlarım var. Şarkı yapmışlar ve dinletmiyorlar sana. Kasada saklıyorlar. Paylaşım yok burada. Oysa müziğin temeli paylaşımdır. Ben bu paylaşımı, yaptığı her işi başkalarına dinletip fikir almayı, başkalarına destek olmayı Sezen Aksu’da gördüm.

– Ee, eskilerin tabiriyle kökü onda olduğu için Sezen Aksu, hiçbir şeyini kıskanmaz… Paylaştıkça çoğalacağının idrakinde.

– Eser: Bir de Batı’da, özellikle müzik ortamında herkes güler yüzlü. Enerjik. Olumlu bir enerjileri var. Türkiye’de müzik ortamında bunu göremiyoruz. Burada öyle iyi niyetli, paylaşımcı ve güler yüzlü davrandığınızda mahallenin delisi olarak algılanma potansiyeliniz var. ‘Ağır ol molla desinler’ şiarına inanmışlar. Bu ağırlıktan gına geldi.

– 2000’lerle birlikte zaten starlık müessesesi de biraz değişti galiba. Burnundan kıl aldırmayan starlar devri bitti. Samimiyete, doğallığa doğru bir gidiş var…

– S: Kesinlikle öyle. 80’ler, 90’lar feciydi. ‘İmaj meykır’lar falan. Herkes star’ı oynuyordu. Bu oyun dönemi geçti. Artık ben gülüyorum bu hallere. Çoğu star kendi kendinin karikatürü oldu. Samimiyet devrindeyiz. Çocuklar kendi şarkılarını sosyal medyadan paylaşıp, eğer bir ışık varsa pek çok kişiye ulaşabiliyorlar. Müzik ve starlık kimsenin tekelinde değil artık. İnsanız, hata yapma, yanlış söyleme, yanlış çalma lüksümüz olmalı. Kusursuzluk dönemi bitti. Artık hatalarımızla, samimiyetimizle ve doğallığımızla müzisyeniz…

“SERTAB BİZE HAVA ATMIYOR”

– Sertab, aynı zamanda bir pop star.. Grupta size hava atıyor mu, dediğim dedik mi?

– E: Asla öyle değil. Hatta bizim sesimiz daha çok çıkıyor. Tabii onun müthiş bir tecrübesi var ama o da biraz bu grupta erimeyi, kendinden geçmeyi seviyor.

– Hüzünlü ve yer yer karanlık bir tarafı var şarkılarınızın. Sertab da normalde alışık olduğumuz gibi bir ses gösterisi yapmıyor. ‘Benim sesim şu kadar oktav’ iddiasında değil. Daha derinden, daha içeriden söylüyor… Bunun sırrı ne?

– S: Bunu duyduğuma çok sevindim. Çünkü yapmak istediğim tam da bu. Rock zaten erkek işi. Sayılıdır kadın vokaller ve genelde onlar da erkeksi söyler. Ben kendi tarzımı, naifliğimi bozmadan tam da söylediğiniz gibi bu kez daha içten, sesimin sınırlarını değil de ruhumun sınırlarını keşfederek söylüyorum. Mesele bağırmak değil. Bazen çok yavaş, çok yalın bir sesle bile şiddeti, hüznü hatta öfkeyi bile verebiliyorsunuz sesle. Benim için de bir keşif bunlar.

“RUH ALEMİMİ KEŞFEDİYORUM”

– Star Sertab Erener, bir grubun elemanıyken nasıl hissediyor?

– S: Ben çok mutluyum ya. Gerçi ben kendi yaptığım müziğin içinde de eriyorum. Sertab Erener sahnede kalıyor. Öyle ben starım, orada görünmeyeyim, orada olmayayım, sokağa çıkmayayım diye bir duygum hiç olmadı. Ama grup başka bir şey. Kendi egonuzu erittiğiniz, kendi ruh aleminizi keşfettiğiniz, bol dayanışmalı bir hal. Çok sık vakit geçiriyoruz birlikte. Zaten grup böyle bir şey.

“KENDİ ŞARKILARIMI SÖYLEMEKTEN SIKILDIM”

– Sertab Erener olarak kendi müziğini yapan bir starken, nereden esti peki bir de rock grubu üyesi olmak?

– S: Her şey kendiliğinden gelişti aslında. Benim rock grubu kuralım, dünyaya açılalım diye bir cümlem yoktu. Benim derdim şuydu: Kendi şarkılarımı söylemekten çok sıkıldım. Eskiden beri zaten İngilizce söylerdim. Öyle bir araya gelelim, İngilizce rock cover’ları yapalım, gizli konserler düzenleyelim dedik. Gizlilikten kastım şu. Kimse Sertab Erener’in içinde olduğu bir grup olduğunu bilmesin… Sürpriz olsun insanlara.

– Eser: Hatta şunu düşünüyorduk. Bir mekanda sürpriz bir konser yapalım. İnsanlar Sertab’ı sahnede görsünler ve şaşırsınlar. Eşe dosta mesaj atsınlar, “Sertab söylüyor koş gel” diye… Böyle düşünüyorduk.

 S: Küçük rock ve caz kulüplerine çıkalım istiyordum, sadece kendimiz için. Ama Eser’in tabiriyle en akıllımız Emre’ymiş. O dedi ‘kendi şarkılarımız yapalım’ diye.

– E: Ben tabii grubun ortalama zeka seviyesinin çok üstünde olduğum için (Kahkahalar) bazı şeyler benim hafif yönlendirmemle gerçekleşti. Önce stüdyoda cover’lar falan çalışmaya başladık. Ama hepimiz yıllardır zaten başkalarının şarkılarını çalıyoruz. Sıkıldık tabii. Kendi işlerimizi yapalım dedik.

– S: Ben de en az sizin kadar cover söyledim. Birtakım adamlar güzel şarkılar yapmış. Onları çalıp söylüyoruz ama bize ne? Yorulduk. Kendi şarkılarımız yapalım dedik. İki yıl önce çaktı bu kıvılcım bu arada.

– Ozan: Başkalarının şarkılarını çalmak için daha büyük enerji harcıyorsunuz. Önce evde çalışıyorsunuz şarkıyı çıkarmak için, sonra stüdyoda. Sonra ona kendimizden ne katarız diye düşünüyorsunuz… Bitmiyor yorgunluk…

– S: Emre bir gün, “Benim bir bestem var” dedi. Ona baktık ve öyle başladık. Ve derken bugün buradayız.

Kaynak:Sabah/Göksan Göktaş

Exit mobile version