Site icon Müzikonair

Şevval Sam: “İlkel, Etobur Sistemin Bir Parçası Değilim”

Başarılı sanatçı Şevval Sam, Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin’e samimi açıklamalarda bulundu. 20 yıldır vejetaryen olduğunu söyleyen Sam, hayvanlara yapılan eziyetlere katlanamadığını belirtti.

İşte O Röportaj:

‘Yasak Elma’ dizisinde oynadığı karakterle sevenlerine ters köşe yapan ve bunca yıldır bildiğimizden çok farklı bir Şevval Sam ortaya koyan sanatçı ile buluştuk. Hem gündeme dair hem de gündem dışı her şeyi konuştuk. Şevval Sam çarpıcı tespitlerde bulundu.

Harbiye konseriniz çok iyi geçti. Sahnenin tozunu seviyorsunuz…

Sahnede enteresan bir sevgi alışverişi oluyor. Arada müzik olduğunda saf titreşim alanına giriyorsunuz. Sizin için oraya gelen insanlarla göz göze şarkılar söylemek inanılmaz bir deneyim. Bağımlılık yaratan bir şey.

Dünden bugüne hiç şımarmadınız, değişmediniz…

Hedefinize sadece şan, şöhret para koyarsanız şımarırsınız. Hepimiz biriciğiz. İltifata kulak asan eleştiriden beli bükülen biri değilim.Hırs ve birilerinin ayaklarına basarak bir yerlere gelmek benim hayatımda yok. Hayata karşı duruşu çok net olan ve duruşu yıllarca hiç bozmamış, omurgayı hep dik tutmak için mücadele etmiş bir kadınım. Etnik ayrımcılığa karşı olduğumu, şarkılarımı barış için söylediğimi, hayvanlara ve çevreye karşı duyarlı olduğumu, adalet ve barışın bu hayattaki önceliklerim olduğunu biliyor insanlar.

Son dönemde insanlar bu söylediklerinizi pek dillendiremiyor…

Bedeller öderken dersler aldım. Söylediklerim ve düşüncelerimde değişim olmadı ama neyi nasıl söylediğime daha dikkat eder oldum. Duruşum aynı. Eskisi gibi sert ve negatif bir üslupla söylemiyorum bunları. Dilinizi değiştirdiğinizde kendinizi daha anlaşılır hale getirebiliyorsunuz. Daha dönüştürücü ve iyileştirici olmak mümkün.

Vejetaryen bir insansınız. et seven biri için sizinle aynı evde yaşamak zordur herhalde.

Ben insanların hayatına müdahale eden, benim gibi yaşayın diyen biri değilim ki! Kimseyi de kendime benzetmeye çalışmam. Tam tersi insanların özgür alanlarına saygı duyan biriyim. Bundan daha güzel de bir şey olamaz herhalde.

Vejetaryen olmak zor bir şey mi?

20 yıl önce endüstriyelleşmeye dair bir şeyler okudum, izledim. Nefsim tatmin olsun diye bu eziyeti başka bir canlıya yaşatmaya aracı olmayacağım diye kendime bir söz verdim. Ayrıca o bir alışkanlık ve yıllarca canım et çekti. Hâlâ canımın çektiği anlar oluyor ama yapmıyorum. Eti yumuşak olsun diye buzağıların bacaklarını kırıp kafeslere tıkıyorlar. Kaz ciğeri için kazların boğazları deliniyor. Hayvanlar kesilirken büyük eziyetlere maruz kalıyorlar.

Kurban Bayramı’nda haber izleyemediniz o halde?

Asla. Görmedim, bakmıyorum da zaten.O konu sabıkalı, hiç girmek istemiyorum. Endüstriyelleşmeye karşı müthiş bir tepkim var.Hayvanlara yaşatılan eziyet korkunç. Kabul etmiyorum, etmeyeceğim de. İnsanların 24 saat boyunca sadece et yemeleri, bu açgözlülük nedeniyle hayvanların katledilmelerine dayanamıyorum. Ben bu ilkel, etobur, açgözlü sistemin bir parçası olmayacağım. Vejetaryenlik benim için ömürlük bir oruç kararıdır. endüstriyelleşmeye karşı başlattığım bireysel bir eylemdir.

Neler yiyip içiyorsunuz?

Ben ‘İmmünoterapi’ tedavisi alıyorum. Alerji testi yapıldı. Zaten bir sürü şeyi yemem yasaklandı. Süt ve süt ürünleri, et ve tavuk yemiyorum. Gluten alerjimden dolayı ekmek de yemiyorum.Her çeşidi olmamakla beraber çok nadir balık yerim. Sebze ve bakliyat ağırlıklı besleniyorum. Kaju peyniri yapıyorum. Bir yandan vitaminlerimi de alıyorum. Çok daha sağlıklı hissediyorum kendimi.

BEŞ YAŞINDAKİ ÇOCUK BİLE POLİTİZE OLDU

Sanatçıların çok politize olduğunu düşünenler var..

Bakın öyle bir süreçten geçtik ki son 10 yılda beş yaşındaki bir çocuk bile politize oldu. Bu kaçınılmaz. Ucu hepimize dokunan bir olay cereyan etmeye başladığında duyarsız kalamıyor ve illa ki bir yorum yapıyorsunuz. Siyaset, birilerinin işi olmaktan çıktı. Çünkü bunlar siyaset değil gerçek yaşam. Mesela Kaz Dağları hakkında konuşmak siyasi mi? Bu kitleleri ilgilendiriyor, beş yaşındaki çocuğu bile ilgilendiriyor. Bunu politize eden sistemin kendisi. Sonuçta bu bizim yaşam alanımızın gasp edilişi, durup dururken siyasete dair bir şey söylemiyoruz. Yoksa ben ABD ile Ukrayna arasındaki bir anlaşmaya karışmam. Siyaset odur. Fakat insanların evinde tencere kaynamıyorsa buna yorum yaparım elbette.

EVLİLİĞE KARŞIYIM. TEST EDİLDİ, ONAYLANMADI

Tekrar evlenmeyi düşünüyor musunuz?

Evliliğe karşıyım. (Gülüyor) Hatta evlilikten hiç hoşlanmam. Test edildi, onaylanmadı.

Çok aşık olsanız da istemez misiniz?

Aşk için bir belgeye ihtiyaç duymuyorum. Bakın ben kendi penceremden bakıyorum. Evlenenlere saygım sonsuz ama ben evlenmem, sıcak da bakmıyorum. Ben bu ilişkiyi, bu aşkı evlenerek kimseye ispat etmek zorunda değilim. İşin içine kağıt sözleşme girdiği zaman o aşk olmaktan çıkıyor. Ben kurumsallıktan ziyade buradaki aşkla yapılan her şeye daha yakın hissediyorum kendimi.

Zor bir kadın mısınız?

Bilmem onu başkalarına sormak lazım. Zor taraflarım olabilir ama bence bu kişiye göre değişir. Herkesin beklentisi farklı.

DÜNYA HASSAS KALPLER İÇİN FAZLA SERT BİR YER

Son dönemde sizi en çok üzen ve kızdıran şeyler ne?

Ben bir yaşam hakları savunucusuyum. Haksızlığa uğrayan, mağdur olan ve haksız yere acı çekenlere, hak etmedikleri muameleyi görenlere çok üzülüyorum ve bunu yapanlara tahammül edemiyorum. Ağacın da yaşama hakkı var, kadının da, çocuğun da.

Bu alanda nasıl mücadele ediyorsunuz?

Bakın şu Kızılderili sözünü herkes evinin başköşesine asmalı: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmediğini anlayacak.”

Bu kült cümle üzerine herkes kafa patlatmalı. Bu dünyanın en bilinen ama en ciddiye alınmayan cümlesidir. Kaz Dağları’nda binlerce ağacın kesilmesi, orada yaşayan binlerce canlının yaşam hakkını elinden almak demektir. Bizleri koruyacak olan çevre denetim sistemleri yok. Bu İzmir’deki orman yangınları insanı üzmesin de ne yapsın. Bu kadar güzel bir coğrafya nasıl yok edilebilir, bunlara nasıl müsaade edilir anlayamıyorum. Dünyada eşi benzeri olmayan bir sürü tohumu bitkiyi yok ediyoruz. Geleceğe nasıl bir doğayı miras olarak bırakacağız ben çok merak ediyorum. İnsan tabiata saygı duymazsa tabiat gelecekte intikamını alır.Deprem öldürmez, bina öldürür. Siz dere yatağına ev yaparsanız depreme kızamazsınız.

Bu kadar hassas düşünmek sizi yoruyor mu?

Yormaz mı? Hem çok yoruyor, hem kızdırıyor, hem de çok fazla üzüyor. Dünya hassas kalpler için fazla sert bir yer.Ama bizim bir şansımız sosyal medya dönemine denk gelmemiz. Sosyal medyanın gücü bence kendini göstermeye başladı.

Kötü yanları da yok mu sizce sosyal medyanın?

Olmaz mı? Elbette var.Amacı dışında kullanıldığında korkunç bir hal alıyor. Ne için kullandığınıza bağlı. İyi taraflarına bakmak lazım. Ruhu kötü olan, her şeyi kötüye kullanır.

Kaynak: Alev Gürsoy Cimin, Posta

Exit mobile version