Ziynet Sali’nin Pop Dinleyicisine Emanet Ettiği Ezgi’den “Müzikonair Özel” Röportajı

Ziynet Sali'nin pop dinleyicisine emanet ettiği müzisyen Ezgi Ercan, Müzikonair'ın sorularını yanıtladı.

Ziynet Sali’nin Harbiye konserinde “Size emanet ediyorum” diyerek müzikseverlere tanıttığı, pop müziğin yeni ve dinamik ismi Ezgi, Müzikonair’a verdiği röportajda Türkiye’de pop müziğin gidişatı ve gelecek planları üzerine önemli açıklamalar yaptı.

Müzik dünyasına yeni başlayan birisin. Seni tanımak istiyoruz. Kendinden bahseder misin?

Çocukluğumdan beri hep müzikle iç içeydim ailem dolayısıyla. Ailem de müzisyen, beni piyano dersine yönlendirmişlerdi 7 yaşında. Ortaokulda ne olacağımı düşünürken müzikten başka bir iş yapamayacağıma karar verdim ve sonra Güzel Sanatlar Lisesi’nde müzik bölümünü seçtim. Gazi Üniversitesi’nde müzik bölümünü bitirdim. Enstrümanım piyanoydu esasında, şancı değildim ama daha sonra üniversitede hobi olarak çeşitli korolara gidince şarkı söylemeyi sevdiğimi keşfettim. Ankara’da arkadaşlarımla grup kurup mekanlarda şarkı söylemeye başladık. Sonra bunu ne kadar çok sevdiğimi fark edip sürdürdüm ve giderek bu iş çok daha güzel ve başarılı bir hal almaya başladı. İstanbul’a taşınınca da birçok sanatçıya vokalist olarak eşlik etmeye başladım. Dolayısıyla kendi solo olarak çıktığım mekanlara çok vakit ayıramamaya başladım. Son 6-7 senedir İstanbul’da vokalistlik yapıyorum. Ajda Pekkan’la, Ozan Çolakoğlu Orkestrası ile uzun zaman çalıştım.

Bu isimlere nasıl ulaşabildin? Çünkü birden ünlü isimlere vokalistlik yapmak zor olmalı.

Hiçbir şey bir anda olmadı. Bunun arkasında yıllar almış müzisyenlik birikimi ve müzik sektöründeki müzisyenleri ve yapımcıları tanıma süreci var. İşi yapa yapa iş, işi doğuruyor. İşinizi layıkıyla yapan ve insanların da beğendiği biriyseniz sizi zaman içerisinde başkalarına önermeye başlıyorlar. Benimki de böyle oldu ama tabii ki bunda İstanbul’a taşınmamın payı çok büyük. Başta tanınmamış orkestralarla çalıştım, birçok düğün orkestrasında, kurumsal işlere giden orkestralarda çalıştım. Bir de çok önemli olan ama şu an gündemde olmayan Neco, Demet Sağıroğlu, Erdal Çelik, Buzuki Orhan Osman gibi bir sürü kişiyle çalıştım. Bu işlere gitmeden kimse pat diye şansı olmadıkça ulaşamaz. Ama tabii o yolu yürümek lazım adım adım. Ben de o yollardan sırasıyla geçtim, sağ olsun güzel insanlar beni hep o orkestralarda görmek istedi, çağırdılar. Çağırdıkça ben de kendimi içinde buldum.

Peki kendini daha çok şanslı mı hissediyorsun yoksa çaba gösteren tarafta mı görüyorsun?

Karşıdan bakınca “ne kadar şanslı” diyorlar ama öyle değil. Ben şanslıyım esasında ama bunun için çalıştım. Burada bu işe adanmış bir hayat var, birçok şeyden fedakarlık yapıp kariyerinizde düzgün yol almak için uğraşıyorsunuz. Dolayısıyla şansınız ne kadar yaver gitse de sizin parçanız puzzle’a tam oturmuyorsa orada zaten çok uzun süre duramazsınız ya da bir sonraki aşamaya geçmekte zorlanırsınız. Ben de bu iş için çalıştım ve karşılığında da güzel isimlerle de çalışma şansım oldu.

“TARKAN’A BAŞKA BİR ARKADAŞIMI YÖNLENDİRDİM”

Ziynet Sali de bunlardan biri, en çok öne çıkanlardan. Ziynet Sali’yle nasıl tanıştınız?

Yapım sürecinde Ziynet olduğu için hep birlikte anılır oldu ismimiz doğal olarak. Ziynet’le 5 yıl kadar önce ilk Harbiye konserinde çalıştık. Bana iş şu şekilde gelmişti: Ezgi iki tane iş var. Biri Ajda Pekkan’a full time vokalist isteniyor. Biri de Ziynet Sali’nin Harbiye konserinde 3 kişilik vokal takımı yapılacak. İkisini de yapar mısın dediler. Yaparım dedim. Hatta o sırada bir de Tarkan işi gelmişti. Tarkan’ın 10 günlük Harbiye seti için bir bölümde Türk sanat müziği söylenecekti, bunun için bir kadın vokalist isteniyordu. Sadece 10 dakika çıkıp söyleyeceksin ama ben Türk sanat müziği söyleme konusunda kendime güvenmediğim ve işimi de layıkıyla yapmak istediğim için gitmedim. Tarkan’a başka bir arkadaşımı yönlendirdim ama Ziynet ile Ajda’yı çok isterim diyerek Ziynet’le başladım. Sonra Ziynet Hanım ve orkestradaki diğer arkadaşlar sağ olsunlar, birlikte çalışmayı teklif ettiler. Hala aynı sahneyi paylaşıyoruz, 5 yılı doldurduk birlikte.

Şarkınız da çıktı. Ziynet Sali’nin destekleriyle çıktı galiba?

Ziynet baştan beri senin solo kariyerin için bir şeyler yapalım diye beni yüreklendirmişti. Destekleme kısmı son dakikada oldu ama bugüne kadar elimizde olan ne varsa (benim bestelerimi, başka kullanabileceğimiz şarkıları vb) tarttık çıkış şarkısı için. Derken, Yaz Bitmeden’i beğenip bunu yapmaya karar verdik. Sonra da ZG Müzik yeni kurulmuş bir şirket. Ziynet Sali ve Gökay Özkan ortaklığında bir müzik yapım şirketi. ZG’den çıkaralım dedik ve ilk iş olarak benimki çıkmış oldu. Ben de beklemiyordum açıkçası.

Siftahı seninle açtılar…

Evet siftah benimle oldu (gülüşmeler).

 “BİR ŞEYLERİ POPÜLER OLDUĞU İÇİN YAPMAK DOĞRU DEĞİL”

“Yaz Bitmeden”, pop şarkısı aslında. Sen de artık pop’a yönelmeye çalışan yeni bir isimsin. Aslında son zamanlarda rap müzik daha revaçta. Sen bu şekilde sanki biraz risk almış oluyorsun.

Rap yapmayarak mı? (gülüşmeler)

Evet. Bu konuyla ilgili görüşlerin neler? Neden pop müzik?

Rap yapabiliyor olsam yapardım şu anki ortamda ama bir şeyi hem popüler olduğu için yapmak doğru değil ve daha da riskli bir hareket. Çünkü bunu ne kadar sürdürebilirsiniz? Ben sürdürülebilir bir müzik istiyorum kendi adıma dinleyici adına da. Bu yola girdim.

Yani rap’in popülerliği bir süre sonra bitecek mi?

Hayır kesinlikle bunu demek istemedim. Yanı belki ben bir iki şarkı kıvırabilirim ama bunu sahnede yapmak var, insanlara sunarken bir paket halinde sunacaksınız. Yaptığınız diğer şarkıların sahnede ya da albümdeki diğer şarkıların toplam görüntüyü tamamlaması gerekiyor. Dolayısıyla bunun içine rap de arabesk de dahil. İnsana emanet gibi gelen bir kumaşı giymemek lazım. O yüzden de ben yapabileceğim şeyi yapmaya çalışıyorum ama diğer türleri de çok seviyorum. Büyü konuşmayayım ve kimseyi de olumsuz eleştirmeyeyim ama herkesin kendi kulvarında yürümesi önemli bence. Ben de pop’tan ilerlemek istiyorum.

Şunu da yapabilirdin ama Ekin Beril, Evrencan Gündüz gibi sosyal medyadan da ilerleyebilirdin ama sen aksine sahneleri seçtin. Seni ne motive ediyor sahneye çıkmak için?

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, YouTube’tan bir günde ünlü olan insanları görüyoruz. Belli bir kariyeri sosyal medyadan başlatıp sürdüren ve çok hak eden müzisyen arkadaşımız var. Benim içimden bu geçmedi yalan yok.

Neden peki?

Çünkü hep sahnede olup müziği verip sonra da sahneden devam etmek istedim. Tabii bu sosyal medyayı hiç kullanmayalım ya da YouTube’a hiç girmeyeceğim demek değil. Bunlar bizim kendimizi güzel ifade ettiğimiz platformlar ama ben kendi açımdan hep sahnede şarkılarımı söyleyerek ilerlemek istedim ve bir çıkış yaptık. Bundan sonra da bol bol görüşeceğiz zaten sahnede.

“İREM DERİCİ’YE BENZETENLER ÇOK OLDU”

Bir de şu dikkatimi çekti, şu an daha farklı görünsen de yüzün klipte İrem Derici’ye çok benziyordu. Benzetenler oldu mu?

(Gülüyor) Benzetenler oldu, belki bir iki kişi olmuştur ama klipten sonra benzetenlerin sayısı bayağı arttı. Tabii ki, birilerine benzetenler olacaktır çünkü ben yeni çıkan bir ismim. Müziği de suratı da şuna benziyor diye yakıştırmalar insanlar yapıyor.

Peki sen ne düşünüyorsun bu konuda?

Benzemediğimi düşünüyorum (gülüşmeler)

Çok net oldu…

(Gülüyor) İrem Derici’yi başarılı buluyorum ama benzediğimi düşünmüyorum.

“BUGÜN ‘BEBEKTE ÜÇ BEŞ TUR ATARIM’ DİYOR…”

80’li 90’lı yıllardaki pop şarkılarda sevgiliye tirip atma, onu yıldırma yokken son yıllarda Türkçe pop’ta hep sevgilinin kötülüğünü istiyoruz. Bu artık pop müziğin bir krizi gibi oldu. Pop’un yeni ismi olarak senin bu konudaki fikirlerin neler?

Atarlı şarkıların 80’lerde 90’larda hiç olmadığını söylemek çok yanlış olur çünkü var. Hep aynı dil var ama üslup değişiyor. Belki o zaman çok daha naif kullanılmıştır “Atın beni denizlere” demiş ya da “Beni vursunlar, seni versinler ellere”… Burada da acı çekme ve atar var. Ama bugün “Bebek’te üç beş tur atarım” diyor yani atarını daha farklı bir dille yansıtıyor çünkü bu günün dünyası böyle. Bunu yakalayan şarkı yazarları zaten başarılı oluyor ve hep güncel kalabiliyorlar.

Peki bu ne kadar doğru bir şey? Çünkü bir süre sonra bu gençlerin de algısını olumsuz etkilemeye başlayabiliyor.

Doğru. Müzik insanları etkileyen bir şey. Tabii bütün şarkıların bu konseptte toplanması itici olabiliyor söylediğin gibi. Ama çok güzel örnekler de var. Onu arayıp bulmak lazım. Bütün popüler ana akım kanallar size o güzel örnekleri vermeyebilirler. Ama artık elimizde çok güzel uygulamalar var. Hem klip izleyebildiğimiz, sadece müzik takip edebildiğimiz. Onları arayıp bulmak insanın elinde. Müziğin sadece atarlı giderli, arabesk pop, bağırmalı nağmeli şarkılar etrafında konuşlandığını düşünmüyorum. Ben böyle şeyler dinlemiyorum. Bunu dinleyip dinlememek insanın tercihidir ama belli bir kanalı açıp tüm gün buna maruz kalabilirsiniz, bu da yine sizin kendi tercihinizdir.

İyi bir okuryazar olmak lazım yani.

Kesinlikle. Ben yoga yapıyorum. Yoga öğretmenimin dediği bir şey var, güzel haberleri size ana haber bülteninde vermeyecekler. Onu arayıp bulmanız lazım ancak kendinizi mutlu etmenin yollarını keşfederseniz mutlu olursunuz. Müzikte de aynı şey geçerli. Zaten çok kaliteli olmayan örnekler her zaman var olacaktır dünyada çünkü biz sanatın popüler kısmına hizmet eden insanlarız. Bu yüzden hepsi aynı potada.

“LAF OLSUN DİYE ŞARKI GÖTÜRMEK İSTEMEM”

Gelecekle ilgili hedeflerin neler? Kimlerle çalışmayı düşünüyorsun?

Çok istediğim, uzun süredir çalışmak istediğim kişiler var.

Bir kopya alalım mı? (Gülüşmeler)

Mesela aranjör olarak Ozan Çolakoğlu ile çalışmayı çok istiyorum. Ozan abiyle biz uzun süredir çalışıyoruz. Onun orkestrasında solistlik yaptım. Bu ülkenin yetiştirdiği en önemli müzikal dehalardan bir tanesi ve ben de uygun bir projeyi ona götürmeyi çok isterim ama laf olsun diye değil yani herhangi bir şarkıyı götürmek istemem. Çünkü o farklı işler çıkarabilecek yegane isimlerden bir tanesi. Dünyadan da bir sürü isim var. Artık dünya öyle küçüldü ki artık birtakım insanlara ulaşıp çalışmak artık çok kolay. Projeyi internetten yolluyorsun, o sana kaydediyor. Dolayısıyla çok fazla isim var ama ben kısa vadede single’larla bir süre devam edeceğim. Uzun vadede ise kendi şarkılarımdan oluşan albümümü toparlayıp dinleyicilere sunmak istiyorum.

Az önce yabancı sanatçılarla çalışmaktan bahsettin. İsim verebilir misin?

Yok o kadar çok isim var ki ve her gün de değişiyor. Bu sadece bir aranjör ya da prodüktör değil, çeşitli vokal grupları olabilir çünkü bu işi iş olarak yapan öyle bir grup ülkemizde yok. Önceden MFÖ varmış ama başka şu an yok. Şu an dünyada var olan vokal gruplarını kullanmak istiyorum. Çok iyi müzisyenler var, çeşitliliği artırmak adına onlarla çalışmak istiyorum.

Peki Müzikonair’a söylemek istediğin şeyler varsa onları da paylaşabilir misin?

Yaz Bitmeden şarkısıyla ilgili insanlar bana genelde “Yaz da bitti ama sen bunu yayınladın” diyorlar. Ama biz onu 29 Ağustos’ta çıkarmıştık ve yaz bitmemişti (gülüyor) hala da hava güneşli gördüğünüz gibi. Siz Müzikonair olarak bizi daha kış gelmeden kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Ayrıca, 6 Kasım’da Hayal Kahvesi Çubuklu’da konserimiz var, hepinizi bekliyoruz.

Serap ILGIN | Müzikonair

Exit mobile version