Türkçe müziği tarihinden bahsetmeye gerek yok, müziğin tarihinden çok pozitif ayrımcılık tarafımızı bir kez daha değerlendirmek gerekiyor. İyi Müzik, kötü müzik ayrımında doğru olanı nasıl seçeceğiz bunu muhasebe etmekte fayda var.
90’lı yıllarda müziğin en önemli tanıtım araçlarından biri olan radyo iyi kötü ayrımını elindeki sınırlı kaynaklarla bir şekilde yapmaya çalıştı ama müzikal yeteneği olmayan radyocuların da katkısıyla Türkiye’de 2000’li yıllarda müziğe doğru şekil verilemedi. Elimizdeki malzeme bu, bununla ancak bu lezzette yemek çıkartabiliyoruz diyenler kendilerine güzel bir mazeret üretebilir lakin kolaycılığa kaçarak müziğin genetiğiyle nasıl oynadığımıza da bir bakmak gerekiyor.
Türkçe müzik mutasyona uğradı. Günümüz popüler müzik ikonları müziğin genetiğiyle oynadılar. Müzik yapanlar da, müziği pazarlayanlar da Türkçe müziğin kalite standartını ortaya koyarken farklı olsun, yeni keşifler yapalım derken işin aslından uzaklaştılar yani sesin kalitesini göz ardı ettiler.
Radyolar müziği pazarlarken kötüyü standart aldılar. Vasat şarkıcılar magazin gündemindeki popülaritesine göre en sık çalınanlar listesinde yer aldılar.
Aslında müzik pazarında yer edinme kavgası, reyting kavgası ve sektörün ekonomik açlığı da işin bu gün ki duruma gelmesinde en büyük sebeplerden birisi.
Paranın her kapıyı açtığı bir süreçte işin kalitesinden söz etmek zaten anlamsız olurdu. Radyoculara para yedirme, üç kuruşa klip çektirme, paralı klip yayınlama, radyo PR’cılığı vs. hepsi işin kalitesinden ziyade, tamamen ekonomik çıkarlara hizmet eden bir sistem oluşturdu.
Müzik şirketlerinin de özellikle 2000’li yıllarda başlayan ve para karşılığı albüm yapma alışkanlığıda devam ediyor. Hiçbir müzik firması iyi sesler ve kalitenin peşinde koşmuyor, tam tersine paran varsa sesinin kalitesini umursamadan albüm, single yapıyor ve iyi diyerek piyasaya pazarlanıyor.
Müzik şirketlerinin çıkarttığı bu şarkıcılar daha sonra yine müzik şirketiyle arasında ekonomik pazarlıklar sonrası radyolara ve klip kanallarında pazarlanıyor. Sonuç gitgide dibe vuran bir müzik sektörü.
Radyolar müzikal seçicilik konusunda o kadar başarısız ki maalesef bir şarkı ne kadar iyi ve ya kötü ayırt etmeden 2 haftada eskitiliyor zaten. 2 hafta sonra bir daha o şarkıyı dinleyebilmeniz için ya müzik firmasının radyolarla ekonomik ilişkisi iyi olacak yada sanatçının kabarık bir cüzdanı olacak.
Durum tamamen bundan ibaret.
Müzik dinleyicisi ise bu kadar kötü arasında vasat olan şarkıları veya sesleri sanatçı olarak bir kalıba koyuyor ve halkın zevk ve tercih standartları en düşük seviyede tutuluyor. Bu da bir politika zaten…
En kısa sürede müziği yeniden öğrenmeli ve bize bu standartları direten üç beş isimden kurtulmamız lazım. Radyoların yayın kriterleri olmalı. Klip kanallarının kriterleri olmamalı.
Tek kriterin para olduğu sistem acilen değişmeli.
Erkut Aktaş | MüzikOnair