Sabah gazetesinden Meltem Fıratlı Cem Belevi ile müzik sektörü ve sosyal medyanın sektöre etkisini konuştu. Belevi fenomen ve Youtuber’lar ile ilgili yaptığı açıklamalarla dikkat çekti.
İşte O Röportaj:
Sosyal medya platformlarının müzik sektörü üzerindeki etkisi Cem Belevi’ye göre ‘popüler kültürün bir oyunu’. Müzikte fenomen, youtuber gibi sıfatlarla var olanları da sabun köpüğü olarak nitelendiriyor.
Genç şarkıcılar arasında en üretken isimlerden biri Cem Belevi. Müzik sektörünün vahşi çarklarına karşı mücadele ederken enerjisini kendi bestelerinden alıyor. Bu hafta sözlerini dört yıl önce yazdığı Farkında mısın? adlı yeni single’ını yayınladı. Aranjesi Ersay Üner imzalı şarkının hikayesini konuşmak için Belevi ile bir araya geldik. Şarkıda geçen “Farkında mısın?/ Kaç zamandır sesini bile duymadım./Sen orada mısın?/Bir başka tende mi dudakların?/ Koynunda mısın?” sözlerinin arkasındaki hikayeyi merak etmemek elde değildi. Ama Belevi ser verip sır vermedi: “Yazdığım şarkıların arkasında gerçek bir hikaye var ya da yok diyemem. Bilinçaltımda ne birikiyorsa onlar dökülüyor satırlara…”
– Artık şarkılar çok çabuk tüketiliyor. Bir şarkının ömrü ne kadar?
– Aslında şarkılar ölümsüz ama evet, popüleritesini çok hızlı yitiriyor. O yüzden ortalama üç ay diyebilirim.
– Çok kısa bir süre değil mi?
– Korkunç kısa. Popüler kültürün içinde olmanın dezavantajı bu. Devamlı tüketim çarkının içinde üretimle var olma savaşı veriyorsunuz.
– Bu üzerinizde baskıya neden oluyor mu?
– İlk yola çıkarken yapımcım Samsur Demir bana “Bu sektörde var olmak için çelik gibi sinirlerin olmalı” dedi. Üzerinden beş-altı yıl geçti, bunun ne anlama geldiğini şimdi şimdi anlamaya başladım. Müzik sektörü çok çetrefilli, çok yıpratıcı. Göründüğü gibi renkli ve eğlenceli değil.
Genç müzisyenler olarak sektörü öğrene öğrene ilerlerken arada darbeler de yiyorsunuz… Suçlu kim?
– Bir kere hepimiz kendi karmamızı yaşıyoruzdur. Kimsenin başına sebepsiz bir şey gelmez. Önce dönüp kendimize bir bakmamız gerekiyor. İkincisi biz duygu işi yapıyoruz. İnsanların duygularına hitap ediyoruz. Ama bir yandan da duygularından arınmış vahşi bir sektörün eline emanetsin. Bu çatışma bizi maalesef etkiliyor. Bu yüzden duygularımızla birilerine güvenip hata yapabiliyoruz. İşte profesyonel davranmak, çelik gibi sinirlere sahip olmak bu dengeyi kurmak için gerekli.
– Madem şartlar bu kadar zorlu, her sabah yataktan kalkıp devam edebilme gücünü nasıl buluyorsunuz?
– Japonların ikigai’si vardır ya. Mutlu yaşamanın sırrı… Ben ikigai’mi keşfetmiş gibi hissediyorum kendimi. Yaşam amacım, beni yataktan kaldıran şey müzik.
SABUN KÖPÜKLERİ
– Son dönemde müziğin özellikle de sektörün değişiminde sosyal medya platformlarının etkisi büyük. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
– Albümsüz, yeni şarkısız, cover yaparak yıldızlaşan arkadaşlarımızdan mı bahsediyorsunuz? Bu bana yine popüler kültürün oyunları gibi geliyor. Bizim alıştığımız sistemin modası geçiyorsa, şu anki durum da geçici demektir. Tabii ki herkes şarkı söylesin, herkes üretsin. Ama uzun vadede kendini gelecek nesillere taşıyacak olan kaliteli projeler olacaktır, Şu an karmaşık bir dönemdeyiz. Bana özellikle abes gelen fenomen, youtuber ve benzeri sıfatlara sahip olanların müzik sektöründe süperstarcılık oynaması. Sabun köpüğü bunlar…
“Madem şartlar değişiyor, ben şimdi nasıl bir yol izlemeliyim?”i düşünüyor musunuz?
– İlk başlardan beri kendime bir marka olarak bakıyorum. Belki de İngiltere’de ekonomi ve işletme eğitimi aldığımdan dolayı… Bu markayı da ekibimle profesyonel olarak yönetiyoruz. Kaygılarım artmak yerine giderek azalıyor, çünkü ben üretiyorum. Bir cover’la ya da başkasının şarkısıyla var olmadım. Enerjimi kendi bestelerimden alıyorum. Bu yüzden beni ne sistem ne de biri yıkabilir.
– Şarkı yazmak için nasıl bir ortama ihtiyaç duyuyorsunuz?
– Doğadan çok besleniyorum. İzmir’de doğduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Urla’ya kaçıyorum. Denize bakmayı, temiz havasını seviyorum. O dinginlik, sakinlik… Ama maalesef üç günden fazla kalamıyorum.
– Çalışması kolay biri misiniz?
– Biraz hızlı düşünüp hızlı karar veriyorum. Tezcanlılık var. Aklıma bir şey geldiğinde hemen onu yapmak istiyorum. Ekip de “Ama öyle karar vermemiştik, şunu yapacaktık” demeye başlıyor. Orta yol bulunuyor ama onları yorabiliyorum, yalan yok.
– İlerisi için farklı projeler var mı?
Bir sosyal medya platformunda yayınlanacak, çıkmış şarkılarımı cover’ladığım bir projem var. Bir rap şarkısı yazdım. Onu da Tetik’le birlikte söyleyeceğiz. Bir de içimden geldi bir türkü yazdım.
– Yaz boyunca konser verdiniz. Sahnede olmayı seviyor musunuz?
– Çok seviyorum. Beni sahnedeyken en çok mutlu eden, sözlerini yazdığım bir şarkıyı herkesin aynı anda söylemesi. Bir de sosyal medyada sevgilisiyle ya da çocuğuyla birlikteyken şarkımı paylaşayanlar var. Onların hayatlarına dokunmak çok hoşuma gidiyor.
– İleride nasıl anılmak istersiniz?
– Her şarkıdan sonra, bir sonraki şarkımın daha iyi olacağına inanıyorum. Bu yüzden güzel şarkılar yapan adam olarak anılmak isterim.
İLİŞKİMİ KİMSENİN GÖZÜNE SOKMUYORUM
– Bir süredir oyuncu Zehra Yılmaz ile birliktesiniz. Sık sık haberleriniz çıkıyor. Hoşunuza gidiyor mu bu durum?
– Hoşuma gidiyor ya da gitmiyor diyemem. Doğal akışında bir ilişki yaşıyorum. İlişkimi saklamıyorum, yönetmeye de çalışmıyorum. Kimsenin gözüne de sokmuyorum.
– Üç yıldır birliktesiniz. Artık bu soruyu sorabilirim. Uzun ilişkinin sırrı nedir?
– Benzer sektörlerdeyiz. Birbirimizi anlıyoruz. Birlikte geçirdiğimiz zaman daha da kıymetleniyor. Çünkü işimizden dolayı ikimize kısıtlı bir zaman kalıyor. Aslında uzun ilişkinin sırrı çok görüşememek! Tabii ki espri yapıyorum. Onunla çok güzel vakit geçiriyorum.
– Peki o kısıtlı vakti birlikte nasıl geçiriyorsunuz?
– Geçen Kapadokya’da konserim vardı. Yoğun tempodan dolayı sesim kısılınca konseri ileri bir tarihe almak zorunda kaldık. Moralim bozuldu. Tam o sırada Zehra aradı, “Kal orada, ben de geliyorum” dedi. Tam bir sürpriz oldu. Güzel bir tatil yaptık. Ama bunu çok sık yapamıyoruz, denk gelmiyor.
– Yalnızlığı seviyor musunuz?
– Yalnızlığım benim için çok değerlidir. Yalnız kalamasam üretemem. Yalnız kalmaktan korkunca hayatımızı, hayatımızdaki değerleri fark edemiyoruz. Yalnız olmamak devamlı dalgalı bir denizin içinde olmak gibi. Oysa ki dingin bir denize küçücük bir taş attığında onun etkisini görürsün. Halka halka genişler. Yalnızlık da böyle. Dingin bir denizde olmak gibi…
HAFTADA ÜÇ GÜN BOKS YAPIYORUM
Cem Belevi ile Dolapdere’deki Pilevneli Gallery’de buluşuyoruz. İçeride Alman çağdaş sanatçı Tobias Rehberger’in Bazen Hiç Olmadığından Daha İyi olur adlı sergisi devam ediyor. Rengarenk neon levhalar, vazo heykeller arasında kayboluyoruz. Devamı…
Kaynak: Sabah, Meltem Fıratlı