MüzikMüzik Haber

Selin Ciğerci: Hayatımın Beş Senesini Yaşamak İstemezdim

Katarsis’in bu bölümünde Gökhan Çınar’ın konuğu Selin Ciğerci oldu.

Katarsis’in bu bölümünde Gökhan Çınar’ın konuğu Selin Ciğerci oldu. Programda Selin Ciğerci ilk kez tüm hayat hikayesini tüm içtenliği ile anlattı. Hatırladığı ilk anılarını, doğduğu evi, çocukluğunu, “ruhumun üstünde bana ait olmayan bir beden taşıyordum” dediği gençlik yıllarını, evliliğini, işini ve hayallerini anlatıyor. Babasıyla yaşadığı çatışmaları ve barışını ilk kez paylaşıyor.

Hayatından çıkartmak istediği beş yıl hakkında konuşuyor. Hayalleri, hayal kırıklıkları, büyüme hikâyesi, dönüm noktaları, kayıpları, pişmanlıkları ve samimi açıklamalarıyla Selin Ciğerci, Exxen’de yayın hayatını sürdüren Katarsis’te!

‘Bana Ait Olmayan Bir Beden Taşıyordum’

Gökhan Çınar’a çocukluğundan bahseden Selin Ciğerci, Zeytinburnu’nda bir gecekonduda büyüdüğü o yılları şu şekilde anlatıyor; ‘’Çocukluğumda beni büyüten kişi babaannem oldu. Babaannem daha çok annem gibiydi. İki tane annem varmış gibi hissediyordum hep. Babam ise hiç yoktu. Sabah evden çıkar gece gelirdi. Tam bir işkolikti. Gecekonduda büyüyorduk ama her şeyimiz vardı şükürler olsun. Babam bizi bakmak için elinden geleni yapıyordu.

Kendimden beş yaş küçük bir de erkek kardeşim vardı. Güzel bir aileydik. Yaşım ilerledikçe eksikliğimi hissetmeye başladım. Ruhumun üstünde bana ait olmayan bir beden taşıyordum. Saçını toplamak ve kız arkadaşlarıyla oynamak isteyen bir çocuk oldum. Anne olmak istiyordum. Belli bir yaşa kadar bu durum böyle devam etti sonra ruhumu bedenime uydurdum. Bu durumda da hep örf ve adetlerine uygun iyi bir anne olmak istedim. İnançlı, saygılı, güzel ve ideal bir dünya kurmak istedim kendime. Allah bunu bana verdi. Küçüklüğümde yaşadığım o çocuk, mutsuz bir çocuktu. Benim ruhumu yansıtan şeyler yaşamadım çocukluğumda. Hep sabredip güçlü olmam gerektiğini biliyordum. Böyle devam etti.’’

‘İlkokulda Etekli Önlük Giymek İstiyordum’

Okul yıllarının kendisi için tam bir dönüm noktası olduğu belirten Selin Ciğerci, sözlerini şu şekilde sürdürdü; ‘’Okulda etekli önlük giymek istiyordum. İnsanlar bunu yadırgıyorlardı ama bu benim için hayatın bir gerçekliğiydi. Benim gibi insanlara hep lakap takılır ya, işte o lakaplarla geçti okul yıllarım. Ama bunu hiç umursamadım. Çok güzel bir çocuktum. Farklı olduğumu biliyordum ama neden böyle olduğumu bilmiyordum. Kızlarla çok iyi arkadaş ve dost oluyordum. Onlarla daha iyi arkadaşlıklar ettiğimi biliyordum. Erkekler dalga geçtiklerinde ise umursamıyordum. O dönem bunun Allah ile benim aramda olan bir şey olduğuna yüzde yüz emin oldum.

‘Aile Problemlerin Yüzünden Okuyamadım’

İlk zamanlar çocukluğumda yaşadığım bu boşluk için çok ağladım. Neden böyleyim diye Allah ile çok sohbet ettim. Ortaokula geldiğim zamanlarda evde ayrı bir mutsuzluk okula gittiğimde ise ayrı bir mutsuzlukla karşılaştım. Başarılı bir öğrenciydim ama aile problemlerim yüzünden okuyamadım. Yaptığım şeyin yanlış bir şey olduğunu söylüyorlar ama hiçbir şekilde bunun doğrusunu yapamıyordum. Kendimi değiştiremiyordum. Üstüne gidiyordum ama olmuyordu. Mümkün değil, değişmiyordu durumum. Kız gibi hareket etmememi bekliyorlardı benden ama bunu hiç yapamıyordum.’’

‘Anneme Açıldığımda Dünyanın En Mutlu İnsanı Oldum’

Yaşı ilerledikçe içinde bulunduğu durumunu ailesiyle paylaşmak isteyen Selin Ciğerci, o dönem yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor; ‘’Kendi durumum ile ilgili aileme açılmak istiyordum. Annem beni az çok anlıyordu ama 18 yaşına kadar yüz yüze kendim ile alakalı hiç bir şey söylemedim ona. Yüzgöz olmaktan çekiniyordum. Bir gün anneler gününde ona iyice açılmak istedim. Annemin yanına geçerek, anne ben bu şekilde duygular hissediyorum dedim ve bir anda birlikte ağlamaya başladık. Babam da evin bir diğer köşesinde cacık için bizden pul biber istiyordu.

Annem ile birbirimize baktık o an. Ağladığımızı hissettirmememiz gerek. Gözümüzdeki yaşları sildik ve annem aldı pul biberi hemen babama götürdü. Sonra yanıma geldiğinde, o an annemden istediğim şeyleri duydum. Biliyordum zaten dedi bana. Bu şekilde devam edecekse ben korkuyorum, bunun için ne yapmamız gerekiyorsa yapalım dedi. Ben senin ne olursa olsun annenim, her zaman yanındayım ama bunu babana nasıl söyleyeceğiz gibi lafları oldu. Annem benim hasta olduğumu ve iyileşmem gerektiğini düşünüyordu ama ben zaten iyiydim. Zamana bırakacağız kısmetimiz neyse onu göreceğiz anne dedim. Annem ile olan durumu bu şekilde atlattım. Anneme bunu açıkladıktan sonra dünyanın en mutlu insanı ben oldum. Bir süre sonra babama da açılmak istiyordum. Durumu söylersem acaba beni döver mi, evden mi atar, yoksa öldürür mü gibi sorular vardı zihnimde. Ya babamdan gizleyerek yaşayacaktım ya da açıklayacaktım. Yeni bir eve taşınmıştık.

Artık babama açılmanın zamanı geldi diye düşündüm. Bir gün tam dışarı çıkacakken saat geç oldu diye bana kızdı. Alacağım arabanı altından dedi. Ben de kendisine al arabamı altımdan, hatta kredi kartlarımı da al, her şeyi al baba diyerek karşılık verdim. Annem ile sabahtan beri sana bir şey söylemek istiyoruz ama söyleyemiyoruz dedim. Evet, annen bir şeyler geveliyor dedi. Ardından bana bizim psikolojimizi bozdun. İşler bozuk ve evin bereketini kaçırdın gibi laflar etti. Evinin bereketini ben mi kaçırdım baba dedim. İşinin gücünün bereketiyle benim ne alakam var dedim.

Sonra baba zaten biliyorsun benim kim olduğumu dedim ona ve ama galiba sen beni bu şekilde kabul etmiyorsun diye sitem ettim. Gidiyorum ben dedim ve bana git bırak her şeyi de öyle git dedi. Senden bir şey olmaz dedi ve çıktım evden. O günden sonra beş sene evden uzak kaldım.’’

HAYATIMIN BEŞ SENESİNİ YAŞAMAK İSTEMEZDİM!

Babası ile tartıştıktan sonra evinden uzaklaşan Selin Ciğerci, evden uzak kaldığı dönemlerde yaşadığı sorunları şu şekilde aktarıyor; ‘’Evi terk ettiğim günden sonra ilk zamanlar beni eve tekrar çağırırlar herhalde diye düşünüyordum. Evden uzaklaştığımda trans birey bir arkadaşım vardı onun yanına gitmiştim. O zamanlarda da sosyal medyada fenomen olmaya başlamıştım. Bir gün kaldım, iki gün kaldım derken ne annem ne de babam beni aramıyor.

Artık arkadaşlarımın kıyafetlerini giymeye başladım. Onlara sizlerle yaşayayım artık dedim. Ev küçük ama ileride sen de çalışmaya başladığında büyük bir eve geçeriz hep birlikte dediler. Ne iş yaptıklarını da biliyordum. Hatta geceleri çalıştıkları için gündüzleri arabaları boşta oluyordu. Ben o arabayla bir dönem korsan taksicilik yaptım. Kendi arkadaşlarımı oraya buraya götürüp para kazandım. Para biriktirmeye başlamıştım ama yetmiyordu. Mecburen onlarla birlikte aynı işi yapmak zorunda kaldım. Yaşadıkları hayatın çok zor bir hayat olduğu öğrendim. Annem ve babam artık hiç aramıyor.

Bir taraftan yetinemediğim zamanlarda arkadaşlardan destek alıyorum derken onlar da bir süre sonra ilişkisini kesti. Şişli ve Taksim’de çalışmaya başlamıştım. Beni oralarda iş yaparken erkek kardeşimin bir arkadaşı görmüş ve bir süre sonra annemler bu sebeple aradılar beni. Ardından kardeşim bana ev tuttu. Bu işi yapmamam için çevreden uzaklaştırmaya çalıştı ama o evde oturmam için yine çalışmam gerekiyordu. Bir süre sonra ben yine aynı işe başladım.

Mesela şu an kocam için canımı veririm. Eşimi çok seviyorum. Buna rağmen bana deseler ki; bu beş sene tüm bunları yaşamayacaksın, hatta şu an evli değilsin normal bir hayatın var. O beş sene aklıma geldiği anda bunların hiçbirini yaşamamayı tercih ederim. Çok şey aldı götürdü çok yıprandım o dönem.’’

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu