Best FM’in hafta sonu yayıncısı Yusuf Türkmen ile keyifli bir röportaj düzenledik.
İŞTE O RÖPORTAJ!..
Özcan BEYLAN : Yusuf Bey radyoya olan ilginiz ne zaman başladı? Neden radyo?
Radyoya olan ilgim nasıl başladı bilmiyorum ama 12 – 13 yaşlarındayken başladı. Evimizde eski bir kasetçalar vardı, o kasetçalardan radyo dinlemeye başladım. Aydınlıyım ben; Aydın’da FM bandında ilk sırada bir yerel radyo vardı, onu dinlediğimi hatta oradan şarkı isteklerinde bulunduğumu hatırlıyorum. Şarkıyı ister, çalmaya başlayınca da kasete kaydederdim. Ben kasete kaydederken radyo o şarkının üstüne ismini verirdi hep ben de sinir olurdum (Gülüşmeler). O zamanlar internet, MP3 çalar yok tabi, çocuğum, harçlığım kaset almaya da yetmiyor, böyle bir yol izliyorduk biz de.
Radyoya ilgimin başladığı o dönemlerde, okuldan gelince başlardım dinlemeye yatana kadar dinlerdim. Bir gece bir sese rastladım, bir sohbet programıydı ama enteresan bir sohbet dönüyordu, ilginç ve değişik bir formattı, bipler mipler, dinleyiciyi azarlayan da bir adam, bağlananların yüzüne telefon kapatıyor bazen. Aslına bakacak olursanız dinlediğinizde sinir olabileceğiniz bir program ama benim çok hoşuma gitti. Artık ergenlik döneminde olmamdan kaynaklı benim de huysuz oluşumdan mıdır yoksa ergenlikte gelen o huysuzluğun bende karaktere dönüşüp öyle devam edeceğinin habercisi olarak mıdır bilmiyorum, takıldım kaldım o programda, Muzo ile Yastık Sohbetleri adlı programda. Zaten dinleye dinleye de anladım, sonradan Muzaffer abiyle de konuştuk bunu, sevenin çok sevdiği sevmeyenin ise hiç sevmediği bir programdı o, artık yaşlandı tabi biraz yumuşadı. Yaşlandı dediğimi duymasın öldürür beni (Gülüyor).
Neden radyo dinlemek diyorsanız, bilemiyorum. Belki de o dönemde, ergenlik başlangıcı ile beraber baş göstermeye başlayan içe kapanıklık, yalnız kalma isteği, özgür kalma arzuları gibi depresif duyguların dışa vurumu olarak kendime bir arkadaş gibi görmüş olabilirim. Ama sebebi her ne olursa olsun, iyi ki radyo dinlemeye başlamışım ve akabinde de dinleyici olarak kalmak istemeyip radyo aşkım, radyo tutkum oluşmaya başlamış.
Özcan BEYLAN : Best FM’de yayınlara başlamadan önce nasıl bir yoldan geçtiniz?
Türkiye’deki eğitim sisteminin bizi sürüklediği yerlere gitmeye mecbur oluşumuz sebebiyle ben lisede sayısal bölümde eğitim gördükten sonra İstanbul’a mühendislik eğitimi almaya geldim, uzun yıllar boyunca da aldım bu eğitimi, çift dikiş de değil nakış oldu artık benimki. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mühendislik eğitimime devam ederken radyo tutkum, hevesim de geçmedi tabi ki de, İstanbul’a gelmiş olmamın nimetlerinden de faydalanıp ilk etapta Muzo’yla tanıştım 2007 yılında, 2011 – 2012 yılında da kendisiyle beraber çalıştık. Anadolu Üniversitesi’nin ikinci üniversite programları var, üniversite öğrencileri ve mezunları için gerçekten güzel bir fırsat bu, sınavsız ikinci üniversite, o haktan yararlanıp Radyo ve Televizyon Programcılığı eğitimi aldım, dikişsiz, nakışsız, teyelsiz bitirdim. Radyo kısmına ilgim var, araştırıyorum, okuyorum, televizyon kısmında da şöyle ki, 2010’dan beri Barbaros Şansal ile çalışıyorum, televizyon kanallarına gidiyoruz, programlar çekiyoruz ve saire, teknik detaylara varıncaya kadar öğrendik oralarda, bu sayede bitirdik. Ama beni Best FM’e getiren yol bunlardan çok farklı.
Best FM dinleyicisiydim zaten, yine bir gün dinlerken Best FM ve İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi işbirliğiyle Uygulamalı Radyo Programcılığı Kursu olduğunu duydum. Hemen internetten araştırdım, İstanbul Üniversitesi SEM üzerinden başvurumu yaptım, mülakata çağırdılar, derken 300’ün üzerinde zannediyorum başvuru arasından kursa kabul edilen 20 kişinin arasında yer aldım. Kursa devam ettim ve bütün yazılı sınavlar, uygulamalı sınavlar ve bitirme projemiz (demo) sonucunda aldığımız notların sonucunda birinci bitirdim bu kursu. Best FM’de sektördeki öncü ve yenilikçi uygulamalarından biri olan bu kursun, Best FM Akademi’nin sonunda bana yayın yapma hakkı verdi. Benim için gerçekten çok önemli, eşi benzeri olmayan ve hayatım boyunca beklediğim, istediğim bir şeydi bu, o yüzden çok kıymetli. Bana mikrofon teslim edilmesi, güvenilmesi çok önemli ancak benim de bunu Türkiye’nin En İyi Radyosu mottosuyla yayın yapan ve hakikaten en çok dinlenen konuşan radyo olan Best FM’de yapıyor olmam ayrı bir gurur ve tabi ciddi bir sorumluluk.
Özcan BEYLAN : Programlarınızda neler var? Biraz bahseder misiniz? Bir de Best FM’i sizce diğer radyolardan ayıran ne gibi özellikleri var?
Programlarımda hafta boyunca olmuş enteresan olaylardan, gazetelerde ve internette yer alan ilginç haberlerden bahsediyorum, bunları yorumluyor, bunlar üzerinden espriler yaparak dinleyicileri eğlendirmeye ama bazen de düşündürmeye çalışıyorum. Bazen mizahi yaklaşımlar, ironiler, hicivler olabilirken bazen de çok önemli noktalara değiniyorum, bu noktalar hakkında düşünülmesini kafa yorulmasını istiyorum. Bazen de sinirleniyorum habere ya da olaya, o haberin veya olayın tarafları, kahramanları belki benim varlığımdan bile haberdar değil, kimisi Türkiye’de ama kimisi de Çin’de, İngiltere’de, Venezüella’da ama ben verip veriştiriyorum, kızıyorum, nasihatlerde bulunuyorum onlara, delilik işte (Gülüyor).
Best FM, az önce de söylediğim gibi Türkiye’nin En İyi Radyosu sloganını kullanan ve bence sonuna kadar da hak eden, en çok dinlenen konuşan radyo. Best FM bir aile, en üst kademesinden en alt kademesine kadar herkesin sıcak, samimi, içten olduğu, insanın kendini rahat hissettiği bir yer. Tabi bu rahatlık ilişkilerin içten olmasıyla alakalı, yoksa bu yayıncılık, programcılık anlamında bir rahatlama, gevşeme değil. Çünkü ‘en iyi’desiniz ve ‘en iyi’ye uygun, ‘en iyi’ye yakışır şekilde davranmalı, yayınlarınızı, programlarınızı ona göre yapmalısınız, siz de ‘en iyi’ olmak zorundasınız. E tabi bu da ciddi bir sorumluluk yüklüyor ama insanı da sürekli ileri taşıyor.
Özcan BEYLAN : Radyoculuk kariyerinizdeki hedef ve planlarınız neler?
Radyoculuk isteği, hevesi olan herkesin ya da radyoculuk yapan herkesin hedefi herhalde en iyi radyoda en iyi zaman diliminde yayın yapmaktır, öyle değil mi? Bu iki hedeften birincisini, en iyi radyoda yayın yapma hedefini zaten Best FM ile tutturmuş oldum. İleriki dönemlerde, radyo açısından uygun olmasının yanı sıra benim de kendimi hazır hissettiğim, artık olabilir, yapabilirim diye düşündüğüm bir zamanda, bu 10 yıl mı olur 20 yıl mı bilemiyorum (gülüyor), gece saatlerinde yayın yapmak istiyorum. Bunun da nedenini açıkçası bilmiyorum, ama hep istediğim oydu benim hala da o. Gece, karanlıkta, sakinlikte, ağır ağır, sakin sakin, güzel şarkılarla ve eğlenceli bir sohbetle, keyifli bir sohbetle insanları uykuya uğurlamak istiyorum. Bakalım zaman bize neler gösterecek, inşallah hep beraber göreceğiz.
Özcan BEYLAN : Radyo dünyasında en beğendikleriniz ve kendinizi örnek aldığınız kişiler kimler?
Radyo dinlemeye başladığım o yıllarda bir sürü programcıyı takip ediyordum ama herhalde çoğu artık yapmıyor. Bir kısmı bıraktı, Romina vardı mesela, şahsen de çok severim kendisini, bir ara canlı talk show da yapıyordu bir mekânda; bir kısmı iş değiştirdi, meslek değiştirdi derken çok kimse de kalmadı. Biraz da ‘muhafazakâr’ımdır ben, ama kelimenin direkt anlamıyla ‘muhafazakâr’, değişimlere çok açık olmayan anlamında. O yüzden o yıllardan bir Muzo kaldı, kendimi örnek almaktan da ziyade benziyoruz da, ben de obsesifim, ben de huysuzum; dinleye dinleye mi bu hale geldim bilmiyorum ki (Gülüyor). Tabi tartışılmayacak gerçekler de var, Cem Arslan mesela. Cem abiyi de uzun yıllardır dinlerim. Duayen isimler bence bunlar, ustalar. Dinlediklerin derseniz, ben sıkı bir dinleyiciyim, Best FM’de yayın yapan herkesi zaten dinliyorum, dinliyordum da, ama örnek alma deyince Cem Arslan ve Muzo diyebilirim. Cem abinin de enerjisine hayranım. Onun içi 18 yaşında galiba, benim içim onunkinden yaşlı, hatta onun içi genç delikanlı benimki emekli (Gülüyor).
Özcan BEYLAN : Radyo dışında neler yapıyorsunuz?
Radyo dışında neler yapmıyorum ki (Gülüyor). Radyo dünyasına ilk 2011 yılında girdim ancak çok uzun süreli olamadı o dönem. Sonrasında da çok üstüne gitmedim; az önce de konuştuğumuz gibi, Best FM’in bu kursundan haberdar olana kadar. O yüzden zaten hali hazırda yapmakta olduğum işler vardı. Yıldırım Mayruk ve Barbaros Şansal ile çalışıyorum, basın ve iletişim ile defile organizasyonlarını yürütüyoruz kendileriyle. Dünyaca ünlü keman virtüözümüz Profesör Cihat Aşkın ile yine aynı şekilde basın ve iletişim anlamında çalışıyorum. Yetenek Avcısı Tülay Demir Oktay ile, kendisi eğitim ve yetenek uzmanıdır, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı projeler üretip uyguluyoruz, kendisiyle de yine iletişim ve koordinasyon anlamında çalışmalar yürütüyorum. Mira Coaching’in kurucusu, Uluslararası Koçluk Federasyonu’ndan Profesyonel Sertifikalı Koç Souzan Bachir ile yine iletişim ve sosyal medya alanlarında çalışıyoruz. Bunun haricinde 2008’den bu yana sürdürdüğüm organizasyon işlerim var, konser ve festivaller organize ediyoruz. Tabi bütün bunlar birer ekip işi, sağ olsunlar çok değerli ekip arkadaşlarım bana her konuda destek oluyorlar. Tabi bütün bunlara baktığınızda radyodan çok uzak işler değil, yani medyadan çok uzak işler değil, medya ve sanat camiası denir ya, işte bu iki sektörle sürekli iç içe olduğum işler. O yüzden edindiğim çok önemli tecrübeler ve gerçekten çok geniş ve faydalı, etkili, donanımlı bir çevrem var. Bunların da bana medya sektöründe çok katkısı olacağını düşünüyorum, kendimi geliştirme anlamında. Bir de başımın belası bir okul var (Gülüyor). Şaka tabi ki de, Anadolu Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı mezunuyum ben, yine aynı üniversitede İşletme eğitimim de devam ediyor. Ama 9 yıldır okuduğum bir okul var ki, bakalım ne zaman bitecek: İstanbul Teknik Üniversitesi. Orda da mühendislik eğitimine, vakit kaldıkça devam etmeye çalışıyorum (Gülüyor).
Özcan BEYLAN : Son zamanlarda en beğendiğiniz şarkıcılar, en iyi şarkılar hangileri?
Müzik sektörü çok hareketli, çok dinamik, sürekli yeni üretimler var biz de ayak uydurmaya çalışıyoruz. Metin Arolat’ın Karavan’ına hastayım, o kadar söyleyeyim. Elif Nun Tuana’yı yorumlamış, harikulade. Ayşe Hatun’un Çak Bir Selam’ı çok güzel, çok keyifli bir şarkı. Nazan Öncel, zaten bayılırım, Zıt Kutuplar da şahane olmuş. Cansu’nun Amenna’sını da çok seviyorum. Yol Project gerçekten güzel şarkılar yapmış. Sezen Aksu zaten vazgeçilmezim. Klasikler diye tabir edebileceğimiz isimlerden de Feridun Düzağaç, Mazhar – Fuat – Özkan, Ayşegül Aldinç, Aşkın Nur Yengi, Yonca Lodi, Zuhal Olcay, Fatih Erkoç, Cem Karaca, Erol Evgin, Zerrin Özer ve daha sayabileceğim bir sürü isim, benim biraz önce de bahsettiğim ‘muhafazakâr’ yapım içerisinde yer alıyor.
Özcan BEYLAN : Son olarak MüzikOnair hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
MüzikOnair sürekli olarak takip ettiğim bir site, çok faydalı bulduğum bir portal. Gerek radyo sektörüyle alakalı gerekse müzik piyasasıyla alakalı birçok haberi ilk elden ulaştırıyor. Bu yüzden sitenizi sık sık ziyaret edip, sektörde neler olup bitmiş, kim nerden nereye transfer olmuş, kim ayrılmış, kim terfi etmiş ya da kim yeni albüm çıkarmış, kim yeni klip çekmiş herkesten önce öğrenme fırsatımız oluyor, MüzikOnair bu imkânı sunuyor bize. O yüzden teşekkür ediyor, daha geniş kitlelere daha çok içerikle ulaşmasını diliyorum.