Kentlerdeki yaşam telaşına melodileriyle müzik katan sokak sanatçıları “görünmez adam” olmaktan şikayet ediyor.
Dünyanın neredeyse her şehrinde kendilerini benimseten sokak sanatına Türkiye’de de gün geçtikçe ilgi artıyor. Özellikle büyük kentlerdeki yaşam telaşına melodileriyle müzik katan sokak sanatçıları “görünmez adam” olmaktan şikayet ediyor.
“Sanat toplum için midir yoksa sanat için midir?” gibi derin tartışmalara girmeden sanatını yapan sokak müzisyenleri, ERSA Mobilya tarafından yerli ve yabancı bağımsız sanatçıları buluşturan en büyük sosyal platform olma vizyonuyla yayınlanan Box in a Box Idea dergisinin 10. sayısına sokağı ve sıkıntılarını anlattı.
Sadece yaptıkları işe saygı duyulmasını, “gerçek sahne” sokaklarda halk ve yetkililer tarafından kabul görmek istediklerini belirten müzisyenler, müziklerini herkese duyurmak istediklerinin altını çizdi.
Sokakta, vapurda, metroda ve caddelerde müzik yapan ve sanatta engel tanımayan beş genç müzisyen artık görünmez adam olmak istemediklerini anlattı.
İşte o genç müzisyenlerin beklentileri:
Cihan Aydın (solist ve gitarist): 5 yıldır sokakta çalıyorum ve genelde vapurlarda olmayı tercih ediyorum. Konservatuar mezunuyum, bu müziği severek ve harçlığımı çıkarmak için yapıyorum. Fakat son yasa ile birlikte bu da imkânsızlaştı. Biz insanlara rahatsızlık vermiyoruz kendi halimizde sanatımızı yapıp, harçlığımızı çıkarmaya çalışıyoruz bunun neresinde yasaklık bir durum var anlayamıyorum. İnsan gerçekten üzülüyor.
Hazal Akkerman(çellist): 6 – 7 yıldır Kadıköy sokakları ve Avrupa yakası metrolarında çalıyorum. Biz insanlarla birebir diyalog halindeyiz. Gerçek anlamda halkın içindeyiz. Biz onları anlıyoruz, ricamız onlar da yaptığımız sanata dinlemeseler bile saygı göstersinler.
Reza Hazeveh (Tar sanatçısı,vokal): İranlıyım, 9 yıldır sokak müzisyenliği yapıyorum. Daha çok İstiklal Caddesi ve Büyük Ada’da bulunuyorum. Sokakta çalıyorum çünkü ülkemin müziğini dünya müzikleriyle fon yaparak bu ezgileri insanlarla paylaşmak istiyorum.
-“Sokakta müzik olmalı”
Serhat Talay (gitarist, saksafoncu): 10 yıldır sokaklarda çalıyorum. Taksim, Kadıköy ve Avrupa yakası metroları. İstanbul artık bir ülke gibi. Her yerden, her milletten insan var. Sokak müziği birçok dünya ülkesi tarafından benimsenmiş, hatta çok da seviliyor. Ama maalesef ki İstanbul gibi bir metropolde hala bizlere görünmez adam muamelesi yapılıyor. En zor yanı ne derseniz soğuk hava yanında soğuk insanlar.
Serkan Uzun (gitarist ve vokal): 4 yıldır sokak müziği yapıyorum. Daha çok Taksim’de olmayı seviyorum. Müzikte sanat gibi doğası gereği özgürdür, tutulmaya gelmez, tutulursa üretemez. Vapurda boğaza karşı müzik İstanbul’a yakışıyor. Vapurda, sokaklarda, meydanlarda ve caddelerde çığlıklar değil, müzikler olmalı. Sokak müzisyenliğine sanat olarak bakmayan siyasilere de önerim; istihdam için güzel bir fırsat olarak görsünler. Havadan istihdam, müzisyenler çalsın, vapurlar oynasın.