Merhaba,
Sonunda bahar geldi. Koskoca bir kış geçti üzerimizden. Sürekli değişen gündemi, soğuğu, grip salgınları, politikası, kaybedilen önemli insanlar, çoğu zaman içimizi burkan olaylarıyla çok yoğun bir kış atlattık. Hepimize geçmiş olsun diliyorum. Baharla beraber benim içimde bir heyecan başlıyor. Açan güneşle ve çiçeklerle beraber benim içim de umutla doluyor. Sanki herşey daha iyi olacakmış gibi…
Bu sene bu duygular içersindeyken dilimde aklımda hep bir şarkı var. Uyanırken, haberleri okurken, televizyonda bir program seyrederken, istemediğim bir işi yaparken, birine sinirliyken, uyku öncesi günü düşünürken kendimi hep bu şarkının sözlerini mırıldanırken buluyorum. İçimden her sinir olduğum olaya ve kişiye “iyisin tabi, rahat değil mi? ” diye başlıyorum söylenmeye. Yine Deniz Seki o güzel yüreğiyle hepimizin aklına takılan gönlüne hitap eden çok iyi bir şarkı yaptı. Bu kış yolda yürürken mutlaka her gün sokaktan geçen arabalardan bu şarkıyı duydum diyebilirim. Başkalarına ” iyisin tabi ” demek isteyen ne çok kişi varmış meğer. Bu şarkı tam zamanında yetişmiş:)
Zaten sevgiliye söyle söyle az gelir bu şarkı ama ben her durumda başlıyorum mırıldanmaya. Bazen yalnızken bağıra bağıra oohhh iyisin tabi çıkıyor içimden. Dayanamıyorum bazı insanların bencilliklerine, hırslarına, kötü yüreklerine, çıkar için her türlü yola sapmalarına, insanların birbirine yardım edeceğine birbirini kullanmalarına, dünya politikalarına, para için, güç için harcanan, yok sayılan, öldürülen, ezilen hayatlar, biraz sevgiye ve yemeğe muhtaç atılan, işkence gören hayvanlar, birkaç dakikalık sapık zevkler için yok edilen gencecik güzel bedenler, yürekler, para için, sözde inançlar için yapılan savaşlara, katledilen insanlar, kendilerine kurdukları saraylarından, dünyalarından tüm bunlara neden olan ve seyirci kalan insanlara, hatta zaman zaman kendime bile avaz avaz söylüyorum “iyisin tabi, rahat değil mi?”.
Hayatın kendi içinde çok enteresan bir dengesi var. Daha doğrusu ben bir dengesi olduğuna adaleti olduğuna inanmak istiyorum ama çözemediğim, anlayamadığım içinde çok enteresan diyorum:) Dinleyeniz olduysa albümümde çok severek yazdığım Küçük Kız adındaki şarkımda tüm bu duygularımı anlattım. Ben içimdeki küçük kızı hiçbir zaman öldürmedim. Ne kadar olgunlaşsam da, ne kadar akıllanmaya çalışsam da her zaman içimde az biraz deli, biraz da çılgın ama saf duygularını, iyiliğini, heyecanını hiç kaybetmeyen küçük bir kız var. Bu küçük kız hayatta ne kadar kırılsa da, ne kadar zorlansa da onu heyecandıracak umutlandıracak hep bir bahar geliyor. Bu da hayatın garip dengesi işte. Doğum ve ölüm, sevinç ve hüzün, iyiyle kötü hep iç içe. Tıpkı eğlencelerde, konserlerde hüzünlü bir şarkıyla ağlarken ardından gelen hareketli bir şarkıyla dans etmeye başlamamız gibi. Ne yaparsak yapalım biz kendi inancımızı, kendi adalet duygumuzu yitirmediğiz sürece iyilikler, güzellikler, mutluluklar da tüm olumsuzluklara rağmen hayatımızda var olmaya devam edecek.
Deniz Seki’nin de şarkısında söylediği gibi “Bir varmışım bir yokmuşum, ne güzel değil mi, mehtap gibi”… Unutmayalım ki ne olursak olalım hepimiz bu dünyada bir varmışız bir yokmuşuz. Aslında bu bize daha küçücükken anlatılmaya başlanıyor. Her dinlediğimiz masal bir varmış bir yokmuş diye başlamıyor mu? Yani herşey, hepimiz geçici. Bu yüzden de içimizdeki güzeli, iyiyi, küçük çocuğu unutmayalım. En sinirli, en mutsuz, en kötü halimizde bile zarar vermek yerine, kötülük yapmak yerine şarkılar söyleyelim birbirimize, kendimize. Biliyorum çok safça, çocukça bir istek oldu bu yine:) Ne yapayım işte bu da benim akıllanmayan deli yüreğim…
Sinem | MüzikOnair