Arabesk müziğin sevilen isimlerinden Serkan Kaya Hürriyet’e röportaj verdi. İçindeki müzik aşkının nasıl başladığı ve İbrahim Tatlıses ile yaşadığı polemiği anlatan Serkan Kaya “Biz arabesk müzik çalmayız diyenler bile artık arabesk gecesi yapıyor” dedi.
Son dönemde arabesk müzik denince akla gelen ilk isimlerden… “Zor Bela”sı, “Mesele”si, her nasılsa “Ben arabesk dinlemem” diyenlerin bile aklında. Ama bu başarı tek gecede gelmemiş. Serkan Kaya, 20 küsur yıl bu sektörde var olma çabası vermiş, gün gelmiş derviş gibi kendi içine çekilmiş. Görünüşe göre emeklerinin karşılığını almış. Ünlü şarkıcıyla buluştuk, Sivas’tan İstanbul’a uzanan macerasını, pes etmenin eşiğine geldiği günleri ve İbrahim Tatlıses’le arasındaki “imparator” polemiğini konuştuk.
◊ Serkan Bey, son dönemde arabesk müzik dalında birçok hit’e imza attınız. Konserler aralıksız sürüyor. İki yıl Harbiye’yi bile doldurmayı başardınız. Peki bu başarının temelleri nerelere uzanıyor? Nasıl başladı Serkan Kaya’nın macerası?
Ben Sivaslıyım. Aile mesleğim aslında ticarettir. Beni de o dalda geliştirdiler.◊ Hangi dalda eğitim aldınız?
Meslek lisesi elektronik bölümünü bitirdim. Niyetim devamında da üniversiteyi okumaktı.◊ Ama…
Ama müzik ağır bastı…◊ Nasıl başladı bu müzik aşkı?
Sivas’ın müzisyenleriyle sık sık bir araya geliyordum. Şimdiki gibi orkestralar nerede… Bugün konserlerde sahnede 20–25 kişi çalıyor, o zamanlarda ise bir klavye, bir keman… Ama her fırsatta buluşup meşk ederdik. Öyle öyle müziğe olan aşkımın farkına vardım. Walkman’i kulağımdan çıkarmazdım. Kulaklığımla, müzik dinleyerek uyurdum hep. Derslerde bile aklım müzikteydi. Anladım ki Allah’ın vermiş olduğu bir müzik ruhu var bende ve onun dışına çıkamıyorum.◊ Üniversite planı nasıl suya düştü?
İçimden bir ses “Üniversiteye gitme, hayatında başka bir şey olacak” dedi. O sesi dinledim, üniversite yerine askere gittim. Müzik birliğine alındım. İşte o 15 ay benim için gerçek bir konservatuvar oldu. Her gün provadaydım. E bedava orkestra bulmuşum, durur muyum (gülüyor)… Neyse, askerlik bitti. Ama ben Sivas’a dönmedim, direkt “İstanbul ne tarafta” diye sordum. Otogarın yolunu gösterdiler. Ondan sonra da İstanbul maceram başladı.◊ Serkan Bey, son dönemde arabesk müzik dalında birçok hit’e imza attınız. Konserler aralıksız sürüyor. İki yıl Harbiye’yi bile doldurmayı başardınız. Peki bu başarının temelleri nerelere uzanıyor? Nasıl başladı Serkan Kaya’nın macerası?
– Ben Sivaslıyım. Aile mesleğim aslında ticarettir. Beni de o dalda geliştirdiler.◊ Hangi dalda eğitim aldınız?
Meslek lisesi elektronik bölümünü bitirdim. Niyetim devamında da üniversiteyi okumaktı.◊ Ama…
Ama müzik ağır bastı…◊ Nasıl başladı bu müzik aşkı?
Sivas’ın müzisyenleriyle sık sık bir araya geliyordum. Şimdiki gibi orkestralar nerede… Bugün konserlerde sahnede 20–25 kişi çalıyor, o zamanlarda ise bir klavye, bir keman… Ama her fırsatta buluşup meşk ederdik. Öyle öyle müziğe olan aşkımın farkına vardım. Walkman’i kulağımdan çıkarmazdım. Kulaklığımla, müzik dinleyerek uyurdum hep. Derslerde bile aklım müzikteydi. Anladım ki Allah’ın vermiş olduğu bir müzik ruhu var bende ve onun dışına çıkamıyorum.◊ Üniversite planı nasıl suya düştü?
İçimden bir ses “Üniversiteye gitme, hayatında başka bir şey olacak” dedi. O sesi dinledim, üniversite yerine askere gittim. Müzik birliğine alındım. İşte o 15 ay benim için gerçek bir konservatuvar oldu. Her gün provadaydım. E bedava orkestra bulmuşum, durur muyum (gülüyor)… Neyse, askerlik bitti. Ama ben Sivas’a dönmedim, direkt “İstanbul ne tarafta” diye sordum. Otogarın yolunu gösterdiler. Ondan sonra da İstanbul maceram başladı.KARADENİZ MÜZİĞİ YÜZÜNDEN İLK ALBÜMDE GÜMLEDİM
◊ Şarkı yazmaya da askerdeyken mi başladınız?
Yok. Ufak ufak çalışmalarım vardı ama bestecilik asıl İstanbul’daki zorlu mücadele dönemimde başladı.◊ Ne gibi zorluklar yaşadınız?
Başta her şeyin kolay olacağını zannetmiştim. Hiç de öyle olmadı. Diyordum ki “Sesim iyi, bu sesle iş yaparım”. Meğer iş sadece sesle bitmiyormuş. Tecrübe, çevre, insanların size inanması, şarkı yapabilme… Bunların hepsi gerekli. 1998’de geldim buraya. 2001’de Şahin Özer’den bir albüm çıkardık. Şanssızlık peşimi bırakmadı maalesef. O dönem bir Karadeniz müziği furyası başlamıştı, biz bildiğin gümledik!◊ Küsüp geri dönebilirdiniz.
Öyle bakmadım konuya. Benim için tecrübe albümü oldu. Kendimi tanıdım. İlk defa klip için kamera karşısına geçmişim, ilk kez stüdyoya girmişim. Kolay işler değil, önemli tecrübeler bunlar. Askerlikten sonra bir de o albüm benim için okul olmuştur.◊ O şevkle ve hırsla ikinci albüm mü geldi?
Öyle olmadı, ondan sonra 10 yıl boyunca albüm çıkarmadım.◊ 10 yıl mı?
Evet. İlk albüm 2001, ikincisi 2011… 10 yıl boyunca kendi dünyama kapandım. Dervişler kapanır ya bir odaya, aynı hâl… Ne üretebilirim diye düşündüm durdum yıllarca… Sonunda dedim sen en iyisi sil baştan başla Serkan… O güne kadarki tecrübe zaten cepte, bunların üstüne nasıl yeni şeyler koyabilirim diye kafa yordum. Baktım listenin başında şarkı yazmak var, o konuda kendimi denemeye başladım. Üç-beş ay aralıklarla şarkı yazarak 10 yıl içinde 150–200 şarkı biriktirdim.◊ Enstrüman çalıyor muydunuz peki?
Hayır, benim enstrümanım dizlerim. Dizlerimi döve döve, vura vura, bir perküsyon gibi kullanarak yazıyorum şarkılarımı. “Aşk Ne Demek Bilen Var mı”lar, “Zor Bela”lar, “Mesele”ler… Hepsi öyle çıktı.DENEME YANILMA YÖNTEMİ İYİ DE SÜREKLİ YAPARSAN APTAL OLURSUN
◊ “Aşk Ne Demek Bilen Var mı” çok güzel bir şarkı…
Evet 2011’de çıkardığım albümün adı da oydu zaten.◊ Ben o şarkıda biraz da ilahi aşk seziyorum.
Yanlış sayılmaz… Çünkü o kadar derin duygular içinde yaşıyordum ki o dönem. İnsanlarla aynı mesafede yürümüyordum. Çok daha aşağılarda, dipsiz bir kuyunun içindeydim. Ruh dünyasının bir kuyusu vardır, oraya iner, yalnız kalır, kimseyi görmezsin. Sana kimse temas edemez. Belki de o şarkıları o ruh halinde yazdığım için insanlara çok çabuk tesir etti.◊ O iki albüm arasındaki süreye takıldım… Her şeye rağmen 10 yıl çok uzun bir süre değil mi?
Aslında o da bir tür stratejiydi. Dedim ki kendi şarkılarını yaz, kendini hazır hisset, insanlara doğru şekilde ulaşabileceğine inandığın anda tekrar yola çık. Çünkü tekrar tekrar başa dönmek zor. Deneme yanılma yöntemini birkaç kez uygularsın da sürekli yaptığın takdirde aptal olursun!◊ Doğru zamanın geldiğini nasıl anladınız?
Hazine ağzına kadar şarkıyla dolmuştu. O arada doğru insanlarla da tanıştım ve doğru bir ekip kurdum. Ama ona rağmen albüm çıktığında ciddi bir problemle karşılaştım; radyolar arabesk çalmıyor. Neyse, aşıldı şükür tüm zorluklar.İNSANLAR ARTIK ACILI SÖZLER İSTEMİYOR
◊ Pop değişiyor, yeni müzik türleri çıkıyor. Peki arabesk hep aynı mı kalıyor sizce?
Hayır… Bizden önceki yıllarda yapılan müzik tarzı da arabeskti ama şarkılar farklıydı. Bir kere ustalarımızın döneminde gurbetçilik olayı çok fazlaydı. Hasret, özlem çoktu. Acı vardı. Şarkı sözleri de haliyle daha dramatik, daha ajitasyonluydu. Artık insanlar o kadar acılı sözler tercih etmiyor. Biz de insanları umutsuzluğa sevk edecek, onları mutsuz edecek şarkı sözlerinden kaçınıyoruz.
◊ Ama değişim olsa da tema hep aşk herhalde. O hiç değişmiyor.
Diğer tüm müzik tarzlarında da tema o zaten, değişmiyor ki… Ayrıca şu var, bizlerde bir gırtlak olayı vardır. Şarkı anlayışımızı güncellemiş olsak da nağme olarak, gırtlak olarak yine eskiyi devam ettiriyoruz. Ara-
beskçiliğimiz de orada ortaya çıkıyor.◊ Arabeskteki değişim, ilgi artışına sebep oldu mu, ne dersiniz?
Bugün arabesk müzik gerçekten başka yerde. Geçmişte “Biz arabesk müzik çalmayız” diyen mekanlarda canlı performanslar yapmaya başladık. Jolly Joker’ler, Suare’ler… Oralarda üniversiteli arkadaşlarla buluşuyoruz biz. Tabii hepimizin para kazanmaya ihtiyacı var ama oralarda paraya ağırlık vermiyoruz. Sonuçta gençlerle buluşabilmemiz için bizim de ödün vermemiz gerek. Mesela Jolly Joker’de üniversitelilere şarkı söylüyorum, Günay’da Türkiye’nin en zengin ailelerine… İkisi birbirinden çok ayrı başlıklar.◊ Son dönemde genç popçu ve rock’çılar da arabesk denemeleri yapar oldu. Böyle bir rüzgar var.
Onlar benim 7 yıl önce başlattığım arabesk gecelerinden de etkilendi biraz. Bir gece diye başlamıştım, dört yıl sürdü. Tabii bu arada arabesk denemelerinin ne kadarı başarılı olduğuna da bakmak lazım. Eleştirmek için söylemiyorum. Çünkü arabesk okuyan pop şarkıcıları arasında arkadaşlarım da var. Ama arabesk hançere ister, nağme ister. Ses aralığı ve ses gücü çok önemlidir.◊ Bir gece diye başlayıp dört yıl sürdüğüne göre ciddi anlamda öyle bir açık, öyle bir açlık varmış.
Seviliyordu. Sözünü ettiğimiz arkadaşlar da işte o gecelerden etkilendi. Çünkü onların da albüm satmaya, konser yapmaya ihtiyacı vardı. Yavaş yavaş repertuvarlarına arabeski de kattılar. İyi de ettiler. Bugün en yakın arkadaşlarımdan biri Demet Akalın’dır. Çok severim Demet’i. O eskiden yüzde 100 pop müzik yapardı, şimdi yüzde 50 pop, yüzde 50 arabesk. Akıllı kız, doğru yapıyor. Ben de sahnede bir pop şarkıyı arabeskleştirebiliyorum. Mesela son zamanlarda Şebnem Ferah’ın “Sigara” şarkısı, “Affet”i, Kayahan’dan birçok şarkı, Sezen Aksu’dan “Beni Yak Kendini Yak”… Ama ne yapıyorum, sesimin yeteceği şarkıları seçiyorum. Önceden okuyan benden daha iyi okuduysa, o şarkıyı repertuvara almam.ANDREA BOCELLI VE BUIKA İLE DÜET KONUSUNDA GÖRÜŞMELER BAŞLADI
◊ Müzikteki hedefiniz nedir?
Biz biraz sınırları zorlamanın, Türkiye sınırlarını aşmanın derdindeyiz. Gururumuz Tarkan’ımız var bir ama o da pop dalında… Popu zaten dünyada herkes yapıyor. Ben kendi dilimizde, kendi kültürümüzde bir müzikle açılalım istiyorum. Onun için bu ara düetlerle ilgili bazı projeler var kafamızda. Mesela Andrea Bocelli ile bir şey planlıyoruz. Sonra Buika’yla ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Bu sanatçılarla iletişim kurmamızda bize destek olanlar da var. Bu kapılar düetlerle açılıyor gibi geliyor bana…EVE DÖNECEK YOL PARAM YOKKEN YERDEN 50 LİRA TOPLADIM
◊ Arabesk müzik epeydir yükselişte… Eski popülerliğine kavuştu neredeyse. Peki siz, sizi örnek almak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Sosyal medyadan bana o kadar çok yazan var ki, “Abi ben de senin gibi bu işe başladım, ne yapmalıyım?” diye. Diyorum ki kardeşim ben 20 yıl sonra bu duruma gelebildim. Ama pes etmedim işte, işin sırrı bu. Çok çalışacaksın, pes etmeyeceksin. Biz kalbimizi temiz tuttuk, çalıştık, yan gelip yatmadık. Yattığın yerden “Allah’ım bana para pul, başarı ver” dersen Allah sana vermez. Sen koştur, çık dışarı, ara rızkını… O zaman olur. Bir anım var bakın. Bir gün sokaktayım, eve dönecek bir kuruşum bile kalmamış cebimde. Baktım yerde 5 lira duruyor. Bir adım daha attım, 5 lira daha… Toplaya toplaya gidiyorum. Yemin ederim 50 lira falan topladım. Diyeceğim şu; güzel bir kulsan eğer, Allah sana zaten merhamet ediyor. Ama sen yan gelip yatarsan, akşama kadar elinde kumandayla televizyon karşısında oturursan, sonra “İş yok” diyemezsin. Olmaz. Çalışacaksın.
BENİM AĞZIMDAN “SON İMPARATORUM” DİYE BİR CÜMLE ÇIKMADI
◊ Muhtemelen bu konunun açılması canınızı sıkacaktır ama sormak istiyorum. İbrahim Tatlıses’le “imparator” polemiğiniz uzun süre gündemde kaldı. O konuda ne diyeceksiniz? “Son imparator” musunuz?Bizim hançere açısından benzememiz normal. Gidin Anadolu’ya; bizim gibi gırtlak, nağme yapan birçok genç vardır. Benim babaannem Ağrı’dan Sivas’a geliyor, dedem Erzurum’dan… Annemler Malatya’dan… Tam bir karışım… Benim babaannemin sesi de yanıktır mesela…
◊ Yanık çok ses var ama kimi rahatsız edici geliyor bana…
Çünkü kontrollü ses başka bir şeydir. Bir de bizim işimiz riskli, tenor sesiz biz. Tenor seste iki ihtimal vardır; ya kulağı tırmalar ya da istediği kadar diklerde şarkı söylesin, dinleyene batmaz. Ben o anlamda avantajlıyım. Neredeyse kadın tonlarında şarkı söylüyorum. İbrahim Tatlıses konusuna dönersek… Belli ki daha uzun süre sorulmaya devam edilecek, bu da normal. Ben konunun saptırılmasından rahatsızım.◊ Ne gibi bir saptırmadan söz ediyorsunuz?
Bir gün bir röportajda İbrahim Abi konusu açıldı. Röportajı yapan kişi “Size ‘İmparator’ diyorlar” dedi. “Evet, sosyal medyada gençler ‘Son imparator’ diye tag’liyor” dedim, “Ama” diye de devam ettim. İşte ondan sonrası kesilmiş, vermemişler programda. Ben de olsam kendine lakap koyan, kendini yücelten birini sevmem.◊ Ne demiştiniz ki devamında?
“Ben lakap sevmem. Öyle bir lakap hastalığım da yok, takıntım da” dedim. Ben işimi iyi yapıyor muyum, halkla buluştuğumda transa geçiyor muyum, onun derdindeyim. Bana “abi” deseler ne olur, “kral” deseler ne olur. Kendimi imparator falan ilan etmemişim yani, niye edeyim? Ağzımdan “Son imparatorum” diye bir kelime, bir cümle çıkmadı. Bana niye bunu yapıyorsun kardeşim? Kaldı ki, ben daha doğmamışken şarkı söylemeye başlamış bir üstadın, bir abinin koltuğunu doldurmayı nasıl hedefleyebilirim?
Sabancı’nın koltuğunu kim doldurdu? Vehbi Koç’un yerini? Kimse dolduramaz. Bir deli kuyuya taş attı, 40 akıllı çıkarmaya çalışıyor işte.
İBRAHİM ABİ’Yİ O KONUDA DOLDURUP GAZ VERDİLER◊ Polemik yaşamam kimseyle diyorsunuz…
Neden yaşayayım? Kimseyle alıp veremediğim yok, kimseyle sorunum yok. Bunlarla uğraşacak zamanım da yok. Ustalarımızın hepsini dinlerim. Mesela Sivas’taki evimde, bir kolinin içinde Müslüm Baba’nın ilk albümden sonuncuya herhalde yüzlerce kaseti, CD’si vardır. Koyu bir Müslümcüyüm. Ama İbrahim Tatlıses de dinlerim. Ferdi Tayfur da… Orhan Gencebay da… Nasıl dinlemeyeyim, hepsi efsane seslerdi yani. Tabii feyz almak başka bir şey, taklit başka. Taklit etmem ben..◊ Zaten şarkılarınız da farklı geliyor bana…
– Bravo, işte bu… İbrahim Abi’ye Allah uzun ömür versin, “Aşk Ne Demek” şarkısını versem okur muydu? Okumazdı. “Mesele”yi versem… Okumazdı. “Zor Bela”yı versem… Okumazdı. Bir kere şarkı tarzlarımız farklı. Ha bir de tip olarak benzetiyorlar. E ben babama benziyorum, babamın oğluyum. Ne yapayım, İbrahim Abi’ye benzetilmemek için sakalımı, bıyığımı mı keseyim! Sorun şu bana kalırsa, İbrahim Abi’yi bu konularda doldurdular, gaz verdiler.VE SONUÇ
FARKLI ALANLARA DA EL ATMASI SÜRPRİZ OLMAZSerkan Kaya’nın en belirgin özelliği girişimci ruhu…
Girişimcilik özelliğinin yanı sıra kreatif yönü de olduğundan, yazdığı şarkılar hedef kitleyi 12’den vuruyor. Kreatif yönü güçlü olanlar, yaptıklarının ve söylediklerinin nereye varacağını önceden bilir. Bu özellik girişimcilikle de desteklendiğinde, kişi doğru zamanda doğru şekilde çıkış yapar. Büyük riskler alıyor gibi görünse de her işinin sonucunu önceden kestirir. Girişimcilik yeteneğini kullanıp ileride başka işler de yapması şaşırtıcı olmaz.